Ressam Sena Nur Karaoğlu’nun gelenekten beslenen modern yorum sergisi Şems, İstanbul’da sanatseverlere merhaba dedi.
12 Eylül 2024 Perşembe günü Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nda açılışı yapılan soyut resim sergisiyle ressam Sena Nur Karaoğlu sanatseverleri büyülü bir yolculuğa davet ediyor.
İstanbul’un orta yeri Sirkeci’de “doğum ve ölüm” gibi hayatın temel unsurlarına resim sanatının asliyet ve terkip şuurlarıyla odaklanan sergi hayata, hakikate, dünya ve ahiret yolculuğuna, bu süreçteki döngülere ve nihayet içe, enfüsî âleme dönmeye dair derin bir keşif yolculuğu sunuyor. Netice itibarıyla sanat bir keşif yolculuğu, sanatçı da mâhir bir keşşaf değil midir?
ŞEMS YAHUT DÜĞÜNLERİN AL RENGİ!
Serginin küratörü Murat Özer’in zaviyesinden “şems” düğünlerin al renginin ölümün alıyla, ölümün al renginin ise düğünle bastırıldığı evrensel bir döngüyü yeniden ve yeniden yaşatıyor. Bu noktada sergide el ele tutuşarak hafî bir zikri dillendirme gayretindeki eserler birbirine bağlı biçimde bir hikâye anlatısı kurgulayarak izleyicilerini cihanşümul temalarla -az önce bahsini ettiğimiz- keşif yolculuğuna çıkarıyor.
RESSAM SENA NUR KARAOĞLU: ŞEMS’E DOĞRU, GÖRÜNMEYENİN ARDINA DOĞRU UZANAN BİR YOLCULUK…
Sözün bu yerinde ressam Sena Nur Karaoğlu, Şems’in, bir adım öte kendisinin renklerin içerisindeki yolculuğunu altı cümleyle okuyucularımızın irfanına arz ediyor: “Yola, yolculuğa, döngüye; içe dönmeye. Ölümün al rengini düğünün alı bastırıyor, düğünün al rengini ölümün alı. Yeniden ve yeniden... Sıcak, coşkulu, hüzünlü, heyecanlı fakat saniyeler süren kısacık bir “mevsim” gibi geçip gidiyor gözlerimden bu ân. “İçimdeki güneş”e uzanmak için bir ipucu arıyor gibi hissediyorum; peşimi bırakmayan, peşini bırakmadığım bu kızılımsı yolculuklarda. Bazen dar bir kapının arkasında bazen bir dağın tepesinde ya da bir gemi güvertesinde… Ve yeniden Şems’e doğru, görünmeyenin ardına doğru uzanan bir yolculuk başlatıyorum, bir tan vakti mucizesiyle…
SOYUT, ZİHNÎ TASAVVURLA ELDE EDİLEN MÜCERRET MÂNÂLAR BÜTÜNÜ…
Sanatçı nezdinde “soyut” nesnenin görünürde ayrılmaz olan özelliklerinden birini düşüncede ayırmak ve tek başına ele almak suretiyle zihnî tasavvur yoluyla elde edilen, mücerret mânâlar bütünü. Buradan hareketle birçok sanat dalında soyut, nesnesi olmayan, figür taşımayan, renk, biçim ve akılla bilinemeyen şeyleri ifade ediyor. Sanatçıya göre “soyut sanat, görsel gerçeklikle ilgilenmez. Renkler ve belirsiz formlar aracılığıyla duygu yoğunluğunu izleyiciye aktarmaya çalışır. Resim sanatı özelinde ise soyutlama, bir “gerçekliği” ya da “konuyu” renk ve hareket yönüyle ele alıp sanatçının anlam dünyasına bürünmesi hâli olarak tanımlanabilir.
Yukarıdaki paragrafta sanatkâr nezdindeki anlamlarına dair ipuçları verilen, bugünün ve yarının sanatseverleri için karışık resim tekniğiyle yorumlanan çalışmaların serlevhalarını Şems, Şems-II, Feleğin Çarkı, Râh, Çark-ı Felek, Felek, Bilinç, Ummân, Ateş Denizi, Buluşma, Reng u Reng, Âsumân, Sîne, Yine Senden, Ana-dolu, İstanbul, Hâneberdûş, Âh, Âlem, Erguvân, Eli Belinde, Aşk, Âteş, Nârusiyâh, Keşişme, Selâmet, Dâiremâdâr-I, Dâiremâdâr-II, Tecelâ ve Nevbahâr teşkil ediyor.
SENA NUR KARAOĞLU YA DA GENÇ BİR SANATÇININ MÂNÂ ARAYIŞI…
İstanbul’da doğan sanatçı, eğitim ve çalışma hayatının fırsat verdiği zaman dilimlerinde temel sanat arayışını sürdürmeyi tercih etmiş.
Okul yıllarında bir zevkin ürünü olarak doğan bu sanat arayışı sonraki yıllarda aldığı tarih eğitimi esnasında geleneksel ve çağdaş sanat ürünlerinde meyve vermeye başlamış.
Öncelikle hat sanatına ilgi duyan sanatçı yazı ile ilgilenmiş ve ardından temel sanat eğitimini tamamlamaya muvaffak kılınmış.
Eserlerinde dönemsel bir ısrarcılıkla günlük sade temaların tuval üzerine kendi dünyasından yansımasını konu edinen Ressam Karaoğlu, basit olgular ve kelimeler üzerinden sanatı yansıtmakla birlikte kadim geleneğin getirdiği bilgi birikimini eserlerinde işlemeyi ihmal etmiyor.
Dijital sanatlar, kitap sanatları ve Geleneksel İslâm-Türk sanatları Sena Nur Karaoğlu’nun anahtar kavramlarını teşkil ediyor.
Bir taraftan Doğu mistiğinin; bir adım öte metafiziğin arayışını yeni bir dünya yorumuyla ortaya koymaya çalışan sanatçı diğer taraftan İstanbul’da sanat direktörüyle meşgul oluyor.
KÜRATÖR MURAT ÖZER: BOYALARIN ÖTESİNDEKİ RENGİ TECRÜBE ETMEK TEMENNİSİYLE…
Yazımıza, ziyaretçilerinin 29 Eylül Pazar gününe kadar Yeni Cami Hünkâr Kasrı’nda kendi yaşam hikâyeleri ve döngülerinden de izler bulacakları serginin küratörünün Şems özelindeki mesajıyla nihayet verelim: “Günümüz dünyasında insanların maddeyle olan münasebetleri düşünüldüğünde soyut bir kavramla onlara bir mesaj verme niyeti gerçekten her geçen gün daha da zorlaşıyor. Soyut resim temel mânâda bir doğaçlama gibi görünse de aslında sanatçının nesnel sanatı üzerine örttüğü ince bir “ipek tül” gibi.
Geleneksel sanatlardan ilham alarak ve medeniyetimizin ana unsurlarına atıflar yaparak oluşturulmuş bu koleksiyonun izleyicilerin gönüllerinde bazı yeni parıltılar bırakması en büyük temennimiz. Bu ipek tülü aralamak ve “boyaların” ötesindeki renge bir tecrübe edinebilmek ümidiyle…”
İbrahim Ethem Gören 17.09.2024 Yazı No: 418