BİR USTALIK ESERİ KARAHİSÂRÎ KUR-ÂN-I KERÎM-İ KOLTUK TEZHİPLERİ

Ahmed Karahisâri Mushaf-ı Şerîf’inin koltuk tezhipleri “Muhteşem Karahisârî Kur’ân-ı Kerîm’i Koltuk Tezhipleri” isimli kitapla sanatseverlerin irfanına arz edildi. Mimar-Nakkaş M. Semih İrteş tarafından hazırlanan eser, İslâm-Türk sanatları üzerine çalışmalar yapanların başucu kitabı olmaya aday…

16. YÜZYILIN EN MÜHİM SANAT ŞAHESERİ…

Kanuni Sultan Süleyman Han’ın talebi üzerine Hattat Ahmed Karahisârî tarafından yazılmaya başlanan Mushaf-ı Şerîf, otoriteler tarafından 16. yüzyılın en mühim sanat şaheserlerinden biri olarak gösteriliyor. Orijinali, 61,5x42,5 cm. ebadında olan Mushaf-ı Şerîf’in 220 yaprağı ‘Türk Asrı’nın duayen hüsn-i hat simalarından Hattat Ahmed Karahisârî tarafından 1545-1555 yılları arasında, 80 yaprağı ise Ahmed Karahisârî’nin manevî evladı Hattat Hasan Çelebi tarafından 1584-1587 yılları arasında yazılmıştır.

Türk kitap sanatlarının yüz akı olan Mushaf-ı Şerif’in tezyinatı ise 1584-1596 yılları arasında dönemin önde gelen bezeme ustaları tarafından tamamlanmıştır.

Osman Cihan Devleti’nin üç padişahı; Kanuni Sultan Süleyman, III. Murad ve III. Mehmed dönemlerinde yazılan, tezhiplenen ve ciltlenen Mushaf-ı Şerîf, Türk kamuoyunca “Ahmed Karahisârî Mushaf-ı Şerîf’i adıyla bilinmekte olup aslı Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nin Hırka-ı Saadet kitapları arasında 5 numara ile kayıtlıdır.

KARAHİSÂRÎ KUR’ÂN-I KERÎM’İ KOLTUK TEZHİPLERİ

Geleneksel sanatlarımızdan tezhip alanında hamle çapında bir çalışma yapılarak ‘Türk Cihan Hâkimiyeti Tarihi’ içerisinde sanatkâr ecdadımızın ortaya koydukları en mühim eserlerden biri olan Karahisârî Mushaf-ı Şerîf’inin koltuk tezhipleri tahlil edildi ve sanatseverlerin irfanına sunuldu.

Nakkaş Tezyini Sanatlar Merkezi tarafından yayınlanan kitabın müellifi Nakkaş-Mimar M. Semih İrteş… Çiçeği burnunda kitabını şahsım için imzalama lütfunda bulunarak “San’at dostu İbrahim Ethem Gören Beyefendi’ye muhabbetlerimle…” notuyla tarafıma ileten Üstad İrteş’e teşekkürü borç biliyorum.

Hattat Ahmed Karahisârî’nin muhakkak ve reyhani yazı nevileriyle kaleme aldığı Mushaf Türk hat ve tezhip sanatımızın en görkemli başyapıtlardan biri... Ahmed Karahisârî Mushaf-ı Şerîf’i ismiyle meşhur olan eser, Türk Asrı’nda, 16. yüzyılda Osmanlı Sarayı’nın kitâbiyat hizmetlerini yerine getiren ehl-i hiref teşkilatı mensupları tarafından el ve gönül birlikteliğiyle ortaya çıkarıldı.

VAKFET, YAŞA VE YAŞAT…

Karahisârî Mushaf-ı, Şerîf’i ömürlerini ‘vakfet, yaşa ve yaşat” felsefesiyle geçiren ecdadımızdan hatıra bir vakıf eseri… Mushaf-ı Şerîf’in vakfiye kaydından, Kanûnî Sultan Süleyman'ın isteğiyle Hattat Ahmed Karahisârî tarafından muhteşem bir hat neşesiyle yazıldığını, padişahın torunu Sultan III. Murad döneminde yüzyılın güçlü sanatkârları eliyle bezenmeye başlandığı ve onun oğlu Sultan III. Mehmed döneminde de bitirildiğini anlıyoruz.

MARİFET İLTİFATA TABİDİR.

Muhakkak ki asırlar arasından sarkaçlanarak günümüze ulaşan kalıcı eserler “Marifet iltifata tabidir” fehvasınca gerekli sanat zeminlerini teşkil eden sanat hâmilerinin hükümfermâ olduğu vakitlerde ortaya konulmuştur. Cümlesine rahmet niyaz ediyoruz.

Bizler de Nakkaş M. Semih İrteş’le benzer mülahazalarla ‘böyle bir şaheserin meydana gelmesi için gerekli sanat ortamını hazırlayan hâmîlere, özellikle kalem ve fırçalarıyla Allah'ın kelâmını kâğıda en güzel bir şekilde yansıtma gayretinde olan sanatkârlara minnettarız.’

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Klasik Türk Sanatları Vakfı tarafından tıpkıbasımı yapılan Karahisârî Mushaf-ı Şerîf’i gönlünden sanat ve estetik güzellikler geçen sanat dostlarının edinmek için hususi gayretler sarf ettiği bir çalışma…

MUSHAF’IN KOLTUK DESENLERİ İNCE BİR SANAT ZEVKİYLE ANALİZ EDİLDİ.

Nakkaş-Mimar M. Semih İrteş Karahisârî Mushaf-ı Şerîfi’nin koltuk tezhiplerini incelerken izlediği yöntemi şu cümlelerle özetliyor: “Koltuk desenlerinin analizleri yapılırken dikkat edilen hususların başında tasarımcı nakkaşın deseni çizerken takip ettiği sistemin ne şekilde olduğu varsayımına göre hareket edilmiştir.

Yapılan analizlerde koltuk deseninin öncelikle simetri biçimi tayin edilmiştir. Genel olarak 1/4 simetrisinde olan koltuk desenlerini dört aşamada anlatmak uygun görülmüştür. Öncelikle geometrik bir altyapı ile tasarım alanı içinde başlangıcı tayin etmek ve ölçülü (dengeli) bir alt yapıyı kurmak gerekir. Geometrik alanların çizgileri üzerinde rûmî motiflerini meydana getiren münhani çizgilerini (kaval-kepçe) ölçülü bir şekilde çizerken yaylar üzerinde nasıl bir rûmî motifi kullanılacağını düşünerek tayin etmek gerekir. Bunlarla simetri akslarından meydana gelen kapalı formların zihnimizdeki mevcutları (repertuar) üzerindeki düşünceler kâğıda aktarılır. Eskiz aşamalarında bilinenin haricinde yeni biçimler de meydana çıkabilir. Rûmî kapalı formların tayini yapıldıktan sonra dikdörtgen alanda 1/4 simetrisinde genel olarak hatayi motiflerin yerleştiği 'S' iskeleti en çok tercih edilendir. Akslara teğet geçen helezonik 'S' iskeleti üzerinde öncelikle kapalı form ortalarında daha sonra geri kalan boşluklarda hatayi motiflerinin geleceği yerler dairesel biçimlerle leke etüdü olarak tespit edilir. Rûmî ve hatayi motiflerinin lekeleri üzerinde sonradan kullanılacak motifler çizilerek tasarım tamamlanır. İncelediğimiz Kur'an'da küçük boyutlu alanlarda detayların çizimi öncelikli altın çalışmasından sonra tahrirlerle usta müzehhipler tarafından belirli bir sıralama doğrultusunda yapıldığı bilinmelidir.

Günümüzde tezhip yapılacak zemine desenin aktarılması öncelikle şeffaf kâğıtlara desenin çizilip sonra kâğıda nakledilmesi şeklindedir. Ancak o devirde şeffaf kâğıt ve çeşitli incelikte kalemlerin olmayışı gerçeğini de unutmamak lazımdır. Bu sebeple tezhip alanlarına desenin bir takım metotlarla çizildiğini düşünmeliyiz. Burada kullanılan cetvel, cetvel kalemi yanı sıra sulu bir mürekkep bugünkü farklı inceliklerde olan kurşun kalem yerine geçebilir. Yani desenler usta tasarımcı tarafından bu yöntemle yerinde çizilebilir. Bu metodun akla en yakın olanı yukarıda anlatmaya çalıştığımız bir sistem doğrultusunda olup desenlerin tezhip alanında çizilip boyanmasının usta nakkaşlar tarafından çok zor olmayıp ama maharet isteyen bir çalışma olduğunu takdir etmeliyiz. Benzer koltukların desenleri üzerine yaptığımız analizlerde altyapının aynı olmasına rağmen bazı detaylarda motiflerin değiştirildiği söz konusudur. Ayrıca aynı desen olmasına rağmen kapalı form alanlarını ve hatayi iskelet şemalarını üst üste koyduğumuz zaman bunların da değiştiğini tespit ettik. Bu da bize mevcut kalıp varlığının aktarılmasının kopya ile olmadığını tasarım alanında desenin belirli geometrik şemalarla çizildiğini göstermektedir.

Sayfa tasarımları için bazı kurallara ulaşılmaya çalışılmış ve bunların uygulamasına da belli ölçülerde, oranların hâkim olduğunu destekleyen bir kaynağa rastlanmıştır. Bu kaynak tezhipçilerin kullandığı ‘mıstara’ denilen tahta cetvellerin varlığını ortaya koyar.”

ÂLÂ KEYFİYETİ HÂİZ BİR TEZYİNAT…

Karahisâri ketebeli mushafın hattı kadar tezhibi de âlâ keyfiyeti hâiz... Mushaf’ın birbirinden farklı ve zengin tezhip desenlerine, olağanüstü güzellikteki zahriye sayfasına, muhteşem serlevhaya ve hatime sayfasına dikkatlice bakanlar kendilerini Türk Asrı’nın orta yerinde bulacaktır!

KARAMEMİ’YE RAHMET OLSUN…

Mushaf-ı Şerîf’te, ‘Cihan Padişahı’ Kanuni Sultan Süleyman’ın Muhibbî Divanı’na göz nurunu döken Karamemi’nin sanat ve tezyinat anlayış ve üslubu göze çarpıyor. Bu cümleden hareketle Mushaf’ın koltuk tezyinatında kullanılan desenlerde ve özellikle rumî ve hatayi motifleri ile yapılan kompozisyonlarda Karamemi’nin yoğun emekleriyle ortaya çıkan 16. yüzyıl klâsik tezyinat kurgularının kullanıldığını söyleyebiliriz.

M. Semih İrteş’in bir nevi ustalık eseri olan kitapta “3b” ve “4a” kodlu fotoğraflarla teşrih masasına yatırılan dairevî yazıların kenarlarındaki birbirinin tekrarı olan köşelikler, Karamemi üslubunun tüm özelliklerini günümüz bezeme sanatçılarının gözlerinin önüne seriyor. İlgili fotoğraflarda biçimin düşey ve yatay doğruları üzerindeki rumî kapalı formlar dairesel (koç boynuzu) biçimleri ile tasarımın başlangıcını meydana getiriyor. Rumi kapalı formun uzayan kollarının kendi yapısal biçimleri dairevi çizgiye de teğet geçerek tüm alanda bir düzen oluşturuyor. Kompozisyonun sınırlarına teğet geçen “S” iskeleti, negatif hatayilerin bir nevi kuruluş şeması mahiyetinde olup rumî ve hatayi hattı ise birbirine paralel olmayan zıt bir düzen teşkil ediyor.

Karahisârî Mustaf-ı Şerîfi kolektif bir çalışmanın ürünü. Şimdiye kadar tezhip sanatı alanında efradını mani bir keyfiyette tahlil edilmeyen mushafın bu yönünü ikmal etmek Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in hayrülhalefi M. Semih İrteş’e nasip oldu.  Biz de bu mühim çalışma için hocaların hocası Nakkaş İrteş’e, desenleri fırçaya aktaran Arzu Uzunosman’a ve Sevgi İrteş Yoldaş’a, dijital çözümleme ve grafik çalışmalarıyla kitaba emekleri sebkat eden Recep Cengiz’e ve Selim İrteş'e, çalışmaya bezeme tetebbuatıyla katkıda bulunan Mamure Öz’e, son okumayı yapan Sanat Tarihçisi Dr. Nur Taviloğlu'na, baskı süreçlerini deruhte eden kitap sanatları gurusu Yüksel Yücel'e teşekkür ediyoruz.                                                                                                                                                                                                                                               

HATTAT AHMED ŞEMSEDDİN KARAHİSÂRÎ

H. 874/M. 1469 yılında Afyon (Karahisâr)’da dünyaya gelmiştir. “Ahmed Karahisârî” nâmı ile meşhur olmakla birlikte asıl ismi Ahmed Şemseddîn’dir.

Döneminin tüm istikbal vaad eden gençleri misalinde olduğu gibi ilk tahsilini memleketinde ikmâl edip ilim ve irfanını geliştirmek için İstanbul’a gelmiştir.

Asitane’nin Halvetî meşâyıhından Karamanlı İshâk Cemâleddîn Efendi’ye intisapla manevî terbiyesinde nefis tezkiyesiyle meşgul olduktan sonra hocasının halifesi olmuştur.

Şeyh Hamdullah’ın talebesi olan üstadı Cemâleddîn Efendi’nin rahlesinde hüsn-i hat meşk etmeye başlamış ve akabinde İranlı Esedullah Kirmânî’den aklâm-ı sittenin usul ve erkânını bitamamiha öğrenip kısa sürede hüsn-i hatta adından söz ettirmeyi başarmış ve böylelikle ehl-i hiref hattatları arasına dâhil olmuştur.

Sanatkârların hâmisi Kanuni Sultan Süleyman için birbirinden kıymetli eserlere ketebe koyan Karahisârî’nin, Topkapı Sarayı Müze Kütüphanesi envanterine kayıtlı muhakkak ve reyhâni yazı nevileriyle kaleme aldığı ve yakın zaman önce Klasik Türk Sanatları Vakfı’nın tıpkıbasımını yaptığı Mushaf-ı Şerif, Türk Hat sanatı tarihine üstadın adını altın harflerle yazdırmıştır.

Ahmet Karahisârî, Yâkūt el-Müsta‘sımî’nin yazı mektebine kendi yorumunu ilave etmiş, celî ve müsennâ yazılara harikulade bir neş’e katmasını bilerek kendi adıyla anılacak yazı ekolünü ortaya koymuştur.

Hattat Karahisârî’nin dönemi için oldukça modern sayılabilecek satrançlı kûfî ve müselsel besmele kompozisyonu günümüzün hattatları tarafından dahi teberrüken sıkça taklid edilmektedir.

Bereketli hayatı boyunca elini mürekkep hokkasından çekmeyen Ahmed Karahisârî, H. 963/M. 1556 tarihinde Cenab-ı Hakk’ın ‘irciî’ emrine ittiba ederek üstadı İshâk Cemâleddîn Halvetî’nin Sütlüce’deki dergâhında ebediyet yurduna sırlanmıştır.

 

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.