AHLAT SERAMİKLERİ İLGİ BEKLİYOR

AHLAT SERAMİKLERİ İLGİ BEKLİYOR

Meryem Uguz Kaplan, Selçuklu döneminde Anadolu’nun önemli sanat merkezlerinden Ahlat’ta öz sanatlarımızı icra eden bir sanatkâr. Kaplan, Ahlat seramikleri üzerine yaptığı naif araştırmalarla geçmiş zamanın seramik ve çiniye yansıyan güzelliklerini günümüz imkanlarıyla harmanlıyor.

Tezhip, kalemişi, çini, minyatür, ebru, kumaş ve halı tasarımı alanlarında çalışmalar yapan tezhip ve seramik sanatçısı, Bitlis Eren Üniversitesi öğretim görevlisi Meryem Uguz Kaplan ile seramik Ahlat seramikleri üzerine bir hasbihal ettik.

Meryem Hanım güzel sanatlarla irtibatınız nasıl başladı?

İlkokuldan liseye kadar geçen zaman zarfında çiçeklerin bolca kullanıldığı resimlere ve geleneksel sanatlarımızdan olan minyatür sanatına büyük ilgi ve merak duyuyordum. Çok küçük yaşlarda fayans, desenli eşarp, halı ve birçok eşya üzerindeki figürleri kopya kâğıdıyla kopyaladıktan sonra karton kâğıtlara aktarıp boyuyordum. Fakat küçükken bunları bilinçli olarak yapmıyordum. Sadece içimden gelen sese kulak veriyordum ve gözüme güzel görünen her şey dikkatimi çekiyordu. İncelediğim resim veya figürleri aynı şekliyle resmetmekten zevk alıyordum. Sınav kâğıtlarımın arkasına bir şeyler karalıyordum. Desenler, çiçekler, tarih kitaplarındaki o ilginç küçük minyatür çizimleri dikkatimi çekiyordu. Liseden mezun olduktan sonra aklımda olan tek meslek resim öğretmenliğiydi, o olmazsa sanatla uğraşabileceğim bir alana yerleşmeyi planlıyordum. Daha sonra ahşap boyama ve ebru kurslarına katıldım; kursların da verdiği büyük hevesle üniversitede okumaya, sanatı öğrenmeye ve bu alanda kendimi yetiştirmeye karar verdim. Genel yetenek sınavı hazırlık kursuna başladım ve ilk çizdiğim model çalışmama hocamın yaptığı yorum sayesinde sanatı tercih etmemin çok doğru bir karar olduğuna inandım. Değerli hocam Levent Bayındır’ın yönlendirmesiyle Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü diye bir bölümün var olduğunu ve bu bölümde tamamen kendi sanatlarımızı icra edebileceğimizi öğrendim. Ruhaniyet sanatı, kendini bulma sanatı olarak da adlandırdığım tezhip sanatımızı ilk kez hocamdan dinledim ve yine büyük bir heyecanla gece gündüz çalışarak yetenek sınavına hazırlandım ve sınavı kazandım. 2006 yılında, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü’ne yerleştim.

 

TEZHİP TERBİYE VE NİZAM SANATIDIR

Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğrenim gördünüz. Tezhip size neler öğretti?

Tezhip bence; sınır, sabır, hassasiyet, benlik duygusundan vazgeçme, kendini bulma, terbiye ve nizam sanatıdır. Tezhip yapan müzehhip veya müzehhibe tezhip yaparak kendini bulur.

Üniversiteye başladığım yıllarda hattatlardan gelen hat yazılarını merakla bekler ve gelen yazıların anlamlarını kendime bir mesaj olarak alırdım. Gelen her yazıdan bir ders çıkarmak ve bu yazıların maneviyatıma kattığı güzelliklerin hazzını yaşardım.

Tezhip bana manevi anlamda çok büyük kazançlar sağladı. Aldığım hat yazısına hürmeten abdestli olarak işe başlamam yaptığım işin huzur ve büyük bir özenle yapmamı sağlıyordu. Tezhip yaparken Allah’ı zikrederek çalışmaya özen gösteriyordum. Bunları yaptığınızda birçok kötü his ve duyguya alıcılarınızı kapatmış oluyorsunuz.

Hocanız kimdi? Hocanızdan neler öğrendiniz?

Tezhip hocam Tuncay Güngör. Tuncay Hocamın bizlere gösterdiği şefkat ve sevgi, sanatta kıskançlıktan ziyade paylaşmanın, takdir etmenin daha erdemlice bir tavır olduğunu öğretmesi; bizlerin de öğrencilerimize karşı merhamet etmemizi, sanat yapan insanlara karşı da saygılı ve ölçülü olmamızı sağladı. Aldığımız manevi eğitim ve görsel ziyafetle kendimizi ruhen donatmaya çalıştık. Tezhip benim için büyük bir manevi huzur uğraşıdır.

Mezuniyetten sonra neler yaptınız?

2010 Yılında Geleneksel Türk El Sanatları Bölümünden mezun olduktan sonra, öğrenci asistan olarak görev yaptığım Atatürk Üniversitesi Halıcılık Eğitim Merkezi’nde, halı tasarımı ve desinatörlük çalışmalarımı yarım bırakarak, Doç. Dr. Tahsin Parlak Hocamın teklifi üzerine, Ahlat Belediyesi, Ahlat Kaymakamlığı ve Ahlat Halk Eğitim Merkezi’nin ortaklaşa açtığı çini seramik atölyelerinde çini işlemeci ve usta öğretici olarak çalışmaya karar verdim. 2010 yılının Ağustos ayında Ahlat’a geldim, 2011 yılında yüksek lisans yapmaya başladım. 2012 yılında da Bitlis Eren Üniversitesi Ahlat Meslek Yüksekokulu El Sanatları Bölümü’ne öğretim görevlisi olarak atandım.

Çini alanındaki eğitimi nereden aldınız? Bu alanda neler yaptınız? Yapıyorsunuz?

2006 yılında, Atatürk Üniversitesi ve Halk Eğitim Merkezi’nin ortaklaşa açtığı çini kursuna, haftada bir saat katılabiliyordum. Daha sonra 2007 yılında başladığım Erzurum Çiniciliğinin Yeniden Geliştirilmesi Projesi’nde desinatör ve çini işlemeci olarak üç yıl çalıştım. Ayrıca üniversitede son yıl aldığımız çini dersimizin de çini eğitimime büyük etkisi oldu.

 

AHLAT, ANADOLU’NUN EN ÖNEMLİ SANAT MERKEZLERİNDENDİR

Ahlat seramikleriyle nasıl ünsiyet kurdunuz?

Ahlat seramiklerinin üretimi ve yorumlanmasını ilk olarak benim ele almam şahsım için büyük bir onur ve gurur sebeplerimdendir. Anadolu’nun giriş kapısı olan Ahlat, aynı zamanda Anadolu’nun en önemli sanat merkezlerindendir. Burada bulunmak ve atalarımızın emaneti olan bu kıymetli eserleri yorumlamaktan büyük zevk ve heyecan duymaktayım.

Eski Ahlat şehir kazılarında çıkan seramik parçalar üzerindeki figürlerin eksik kısımlarını, İran ve Kubad-ı Abad Saray Çinileri ile karşılaştırarak desenleri bütün veya kazıdan çıktığı şekliyle yorumlayıp çini ve seramik objeler üzerine uygulamaktayım. Ayrıca, Ahlat Seramik formlarını inceleyerek bu forma uygun özel kalıplar yaptırdım, hazırlanan kalıplara Ahlat seramiklerinin üzerindeki figürleri uygulamaya özen gösterdim. Seramikler üzerindeki renkli sır uygulamalarını orijinal eserlere uygun ve estetik birer hediyelik ürüne, daha da önemlisi sanatsal birer objeye dönüştürmeyi amaçladım.

Ahlat’ta çini ve seramik sanatını yaygınlaştırmak tanıtmak ve geliştirmek için bu yıl hazırladığımız Ahlat Kaymakamlığı Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından Başbakanlık Tanıtma Fonu'na sunulan “Çini ve Tezhip Sanatımız Yeniden Mimaride” projesi ile Ahlat’a, Ahlat taşı ve çini ile bezeli çeşmeler yaptık. Çeşmelerin taç kısmına kazılarda bütün olarak çıkan Selçuklu lüster ibrik formunda taş oyma vazolar yerleştirdik. Amacımız Ahlat’ın sahip olduğu en önemli sanatlardan olan çini-seramik sanatını unutulmaya yüz tutmuş sanatlar olarak değil de yaşayan sanatlar olarak kabul ettirmekti.

Avusturya’nın başkenti Viyana’daki Schönbrunn Sarayı’nda (Schloß Schönbrunn) 25-31 Ağustos 2014 tarihlerinde Ahlat Arkeolojik Kazısı Çini Örnekleri Ve El Sanatları Sergisi’ni Bitlisli iş adamı Sayın Ahmet EREN Beyefendi’nin büyük desteği ile açtık. İstanbul, Ankara, İzmir ve daha birçok ilde düzenlenen Bitlis Tanıtım Günleri’nde, üniversitemizin açtığı el sanatları stantlarında, Ahlat el sanatlarının tanıtımını yaptık. Birçok bilgi şöleni ve sergi etkinliklerinde ürettiğimiz Ahlat seramiklerini sergiledik.

 

TEZHİP DİKKAT, MARİFET VE BECERİ SANATIDIR

Tezhipten çiniye geçişiniz nasıl oldu?

Mezun olduktan bir hafta sonra, Doç. Dr. Tahsin Parlak Hocamın beni Ahlat’a götürmek istemesi ve bana çini ile alakalı iş teklif etmesi, çini alanında ilerlemek için atacağım en önemli adımlardan biri oldu. Bu seçim sayesinde çini ile olan bağım güçlendi. Tezhip için ayırdığım vaktimi artık çini üretmek için harcıyordum, tezhip sanatının tüm inceliklerini çiniye aktarmaya çalışıyordum. Çini alanında aldığım eğitimleri Kütahya’da bulunan birçok atölyeyi gezerek dünyaca tanınmış değerli hocaların sohbet ve tavsiyeleriyle güçlendirdim. Kütahya’da çini alanında “Çininin Pirleri” olarak bilinen Mehmet Koçer, Mehmet Gürsoy, Saim Kolhan, Kemal Güler gibi kıymetli hocalarıma ulaştım ve hepsinden çini ile alakalı ince detaylar ve önemli bilgiler aldım. Birçok çini sanatçısıyla günümüz teknolojisinin vermiş olduğu iletişim yollarını kullanarak irtibat kurdum ve her sanatkârdan çini ile alakalı tavsiye ve fikir aldım. Bu sayede çini ile alakalı her eserimi kendime özgü geleneksel kurallara uygun olarak tasarlayarak geliştirdim.

Tezhip çalışmalarınızın çini çalışmalarınıza ne tür katkıları oluyor?

Tezhip; diğer sanatlardan daha fazla dikkat, marifet ve beceri gerektiren bir sanat. Tezhibi hakkıyla tasarlayan onu muazzam şekliyle yapabilen bir sanatçı diğer sanat dallarında zorluk çekmez. Çünkü tezhip, el melekesini geliştirir ve üretilen eseri de mükemmel kılar. Tezhip sanatını öğrenmiş olmam çiniye uyguladığım tüm figür ve çiçekleri tezhipte kullanılan teknik ve renklerle harmanlayarak daha estetik ve stilize bir form kazandırmamı sağladı.

Çini ve seramik sanat ve zanaatlarının geleneksel sanatlarımızın içerisinde durduğu yer hakkında neler söylemek istersiniz?

Geleneksel sanatlarımızın 15. ve 16. yüzyılda sahip olduğu ihtişamını, 21. yüzyılda taçlandıran Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şahsım adına minnet duymaktayım. Geleneksel sanatlarımızın 21. yüzyılda hâlâ eskisi kadar özen ve incelikle sürdürülüyor olması ve geleneksel sanatlarımızın her fırsatta ön plana çıkarılması, ata yadigârımız, öz sanatlarımızın sürdürülebilirliği açısından büyük önem arz etmektedir.

Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü son sınıf öğrencisiyken, Geleneksel Türk El Sanatları Bölümüne pedagojik formasyon imkânı tanınması ve Geleneksel Sanatlar Bölümümüzün dikkate alınıyor olması bizi ziyadesiyle memnun etmişti.

Güzel Sanatlar Fakültesi’ne yerleşmek için yapılan yetenek sınavı tercih kılavuzunda; sıralamaya göre resim, heykel ve en son Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü tercih edilmekteydi. Bu durumu ata yadigârı ve kendi öz sanatımız olan geleneksel sanatlarımıza bir nevi hakaret olarak kabul etmekteyim. Çünkü geleneksel sanatlarımız sahip olduğumuz en önemli gelişmişlik göstergemiz. Bu durumun düzeltilmesi için her fırsatta şikâyetimi dile getirmeye devam edeceğim.

 

ANADOLU’DA GELENEKSEL SANAT MERKEZLERİ KURULMALIDIR

Üniversitelerin Geleneksel Sanatlar Bölümü mezunları bir araya gelip neler yapabilir?

Geleneksel sanatlarımıza sahip çıkmalıyız; sahip olduğu eski ihtişamını yakalamalı ve sanatımızı daha da ileri seviyelere taşımalıyız. Bunu yapabilmemiz için eski nakkaşhane kültürünü geliştirmeli, sanat atölyelerine daha fazla önem vermeli ve Geleneksel Türk El Sanatları mezunlarını aynı çatı altında toplayıp yetenek, tarz ve yorumun çığır açacağı Geleneksel Sanat Merkezleri kurmalıyız.

Bahsettiğiniz merkezler neler yapabilir?

Çok şey… Her ilde cami, medrese, han, hamam, kervansaray var. Ecdat yadigârı bu eserlerimiz kimi zaman bilinçsizce restore ediliyor. Anadolu’da açılarak merkezler, tarihi mimari eserlerin tezyinat projelerini hazırlayabilir.

Buralarda Selçuklu ve Osmanlı’nın en parlak dönemlerinde üretilen tamamı el yapımı eserlerin devamı olabilecek ve günümüz gerçek sanatkârların bir sonraki asra miras bırakabileceği çok kıymetli eserler üretilebilir.

 

İZNİK 17. YÜZYILA KADAR ÇİNİCİLİĞİN MERKEZİDİR

Çini ve seramik sanatlarının tarihlerine kısaca değinir misiniz?

Geleneksel sanatlarımızın içinde mimariye bağlı yapıtlarda kullanılan parlak yüzeyli bol süslemeli objeler çini; günlük yaşamda kullanılan kap kacak vb. objeler ise seramik olarak adlandırılmaktadır.

Mimaride kullanılan çiniye 18. yüzyıla kadar "kaşi", çini eşyaya (tabak, vazo, kâse vb.) ise "evani" (kap kacak) adı verilmiştir.

Eski dönemlerde Çin’den ithal edilen porselenlerin ün kazanmalarından ötürü, Türk yapısı kaşiye kalitesinin yüksekliğini vurgulamak için "çini" denmeye başlanmıştır. Orta Asya'da gelişen seramik sanatının bir kolu olan çinicilik, Selçuklularla Anadolu'ya girmiştir. Osmanlılarda mimari süslemede çok önemli yeri olan çini, cami, medrese, türbe ve sarayları süslemekte kullanılmıştır. İlk Osmanlı devri çinileri Selçuklu geleneğinin devamıdır. Figürlü geometrik yazı, nebati süslemelerle sarı, yeşil ve farklı renklerde kullanılmıştır.

Bizanslılar zamanında bir seramik merkezi olan İznik, Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli çini merkezi olarak 14. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar üstünlüğünü korumuştur. 17. yüzyılın sonlarına doğru önemini yitiren İznik atölyelerinin yanı sıra Kütahya da 15. yüzyıldan itibaren, İznik tekniğine erişememekle beraber, bir çini-seramik merkezi olarak varlık göstermiştir.

Günümüzde durum nasıl?

Günümüzde çini-seramik üretimi, renk desen çeşitliliğine sahip hediyelik eşya olarak gelişme gösteren önemli bir uğraş haline dönüşmüştür. Bununla birlikte sanatsal ürünlerden ziyade piyasa işi fabrikasyon ürünlerin üretimi çoğalmıştır. Seramik üretiminde sır altı tekniği bolca kullanılmış olmakla birlikte; sır üstü tekniğinde lüster ve minai olarak bilinen tekniklerde çok fazla eser üretilmemektedir. Bunun nedeni minai ve lüster tekniğinin diğer seramik tekniklerine oranla biraz daha fazla uğraş ve deneyim gerektirmesidir. Konya Karatay Müzesi’nde, Ahlat Müzesi’nde ve kazı yapılan birçok il merkezlerinde bolca bulunan çini, lüster tekniği ile üretilmiş pek çok eser bulunmaktadır.

 

BOYANIN RENK DEĞİŞİMİ SERAMİĞİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİDİR

İyi bir seramik eseri hangi özellikleri haiz olmalıdır?

Seramiği ya da çiniyi oluşturan çamurun kalitesi uygulanacak sırla aynı uyumu sağlayabilmelidir. Seramik ya da çininin kalitesini belirleyen en önemli etmen kullanılan seramik-çini hamurunun çok iyi yoğrulması, içerisinde hava kabarcıklarının kalmaması, bisküvi ürünün fırınlama sonrası çatlak veya patlamaları önlemektedir. Fırınlanmaya hazır bisküvi ürünün astarlı olması; üzerine yapılacak desen ve figürlerin rahat boyanmasını, boyanın seramik üzerinde homojen bir dokuya sahip olmasını sağlar. Seramik bisküvi ile sırrın uyumu seramik üzerindeki sırrın kalitesini ve bisküvinin sırra vereceği dokuyu da belirler.

Seramik ürünün el dekoruyla bezenme işleminde, tahrir (kontur) seramik üzerine yapılacak olan deseni ön plana çıkarır ve seramiğe estetik bir görünüm katar. Seramikte boyama işlemi homojen bir şekilde yapılırsa sırlama sonrası yüzeyde orantılı bir boyama görüntüsü elde edilmiş olur. Gölgelendirme işlemiyle tek tek noktalar halinde boyama da yine homojen bir görünüm elde etmek için kullanılan en önemli boyama tekniklerindendir. Ayrıca, seramikte kullanılan boyaların renk değişimleri seramik sanatının en önemli özelliğidir.

Bitlis Eren Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Fakültesi bünyesinde Seramik ve Cam Tasarımı Bölümü var. Bölümde yaptığınız çalışmalar hakkında bilgiler verir misiniz?

Üniversitemizin Güzel Sanatlar Fakültesi henüz kuruluş aşamasında. Öğretim üyesi kadrosunun tamamlanmasıyla birlikte fakültemiz kısa süre içinde eğitim öğretime başlayacaktır.

Ben, Ahlat Meslek Yüksekokulu El Sanatları Bölümü Geleneksel El Sanatları Programı’nda görev yapmaktayım. El sanatları bölümümüzün; Mimari Dekoratif Sanatlar Programı, Geleneksel El Sanatları Programı ve Kuyumculuk ve Takı Tasarımı Programı bulunmakta.

Bu programlarda çini-seramik, tezhip, kumaş boyama, halı, taş oyma, kuyumculuk, bakır işleme vb. gibi uygulama dersleri verilmektedir. Her yıl Bitlis Tanıtım Günleri olmak üzere birçok sergi, sempozyum gibi etkinliklerde üretilen çalışmalarımız sergilenmektedir.

Ahlat için neler yaptınız?

Eski Ahlat şehir kazılarında çıkan seramik parçalar üzerinde bulunan figürleri yeniden yorumladım. Eserler üzerindeki figürlerin detaylı şekilde eskizini yaptıktan sonra, Kubad-ı Abad ve İran Çinileri ile karşılaştırarak tamamlamaya çalıştım. Ayrıca, farklı form ve figürlerden oluşan kendime özgü tarzda çalışmalar da yaptım. Bunları yaparken de tezhipte kullandığımız tekniklerden yararlandım. Çiniye minyatür sanatçısı Levni’nin bayan ve erkek figürlerini büyük boy çini panolara uygulayarak, yeniden yorumladım. Ahlat’ta bulunan kümbetler, Selçuklu meydan mezarlığı ve birçok mimari eser üzerindeki motiflerden yararlanarak çinide kullanabileceğim tasarımlar yaptım ve bu motifleri çini panolara işledim. Ahlat’a yapılan müzenin dış cephesine Selçuklu geometrik desenlerinden oluşan büyük panolar yaptım.

Ahlat, Selçukluların “Kubbetü’l-İslâm” şeklinde isimlendirdikleri üç önemli şehirden, yerleşim biriminden biri. Ahlat’ta Selçuklu’dan ve Selçuklu sanatından geriye hangi eserler, izler kalmış?

Pek çok eser kalmıştır. Tarihi eserlerin başını kümbetler çeker. Kümbetlerin isimlerini müsaadenizle anmak isterim: Anonim Kümbet I, Anonim Kümbet II, Hüseyin Timur-Esen Tekin Kümbeti, Bugatay Aka-Şirin Hatun Kümbeti,  Emir Ali Kümbeti, Emir Bayındır Kümbeti, Erzen Hatun Kümbeti, Hasan Padişah Kümbeti, Keşiş Kümbeti, Ulu Kümbet (Usta Şagirt), Kale Mezarlığı, Kırklar Mezarlığı, Kayı Mezarlığı, Selçuklu Mezarlığı.

Ahlat’ta ayrıca mağara evler, tarihi camiiler, han ve hamamlar, kale ve köprüler de bulunmaktadır.

Ahlat’ta geçmişi Selçuklu dönemine kadar uzanan bir seramik geleneği var. Ahlat seramikleri hakkında genel bilgi verir misiniz?

1966 yılından beri Ahlat arkeolojik kazılarından birçok seramik parçalar çıkarılmıştır. Ahlat’ta çok sayıda büyük depremler olduğu için kazılarda bütün olarak çıkan seramikler çok az sayıdadır. Anadolu Selçuklularının ve İlhanlıların saraylarda genellikle sır altı tekniği kullanması ve Ahlat kazılarında sıkça rastlanan minai ve lüster teknikli çini-seramiklerin az oluşu dikkat çekmektedir.

 

AHLAT SERAMİKLERİNDE FİGÜRLER SADE VE DETAYSIZDIR

Ahlat seramiklerinin mümeyyiz vasıfları, öne çıkan sanat unsurları nelerdir?

Ahlat seramiklerinde hemen hemen tüm teknikleri görmek mümkündür. Sır altı tekniği, sır üstü tekniği, lüster tekniği, minai tekniği, sigraffito tekniği, ajur tekniği… Ahlat seramiklerinde kullanılan sır; genellikle şeffaf, turkuaz, firuze ve şişe yeşilidir. Tüm tekniklerin ve renklerin tamamına rastlanmaktadır. Dönemsel olarak incelendiğinde Kubad-ı Abad saray çinilerinden daha eski bir geçmişe sahip olması, üretilen eserler üzerindeki figürlerin daha basit ve detaysız olması dikkat çekmektedir.

Ahlat seramiklerinde genellikle hangi desenler ve kompozisyonlar kullanılmıştır?

Ahlat seramiklerinde bitkisel motifler fazla kullanılmamıştır; parçaların büyük bölümünü Rumi formunda dallar, insan tasviri, hayvansal figürlü ve kûfi yazılı seramikler oluşturmaktadır. İbrik, küp, matara, sürahi, tas ve tabaklar, kavanoz formlu parçalar ve seramik heykelcikler bulunmaktadır. Tabaklar üzerinde Rumi motifleri, kûfi yazıları ve hayvan ve insan tasvirleriyle bezeli parçalara rastlanmaktadır.

Ön plana çıkan desenler nelerdir?

Ahlat seramikleri üzerinde balık, kuş, tavuk, eşek, balıkçıl kuşu, çekik gözlü kadın ve erkek figürleri bolca kullanılmıştır.

Ahlat seramikleri diğer seramiklerden hangi yönlerde ayrılır, hangi yönlerde benzeşir?

Ahlat seramikleri İran ve Kubad-ı Abad çinileri ile desen ve teknik olarak benzerlik göstermektedir. Ahlat kazılarında tüm teknik ve desenlerin kullanıldığı bolca seramik parçasına rastlanmaktadır.

Ahlat’ın bir zamanlar 300 bin nüfusa sahip bir sanat şehri olması ve birçok alanda çini-seramik fırınlarının bulunması, çini-seramik üretim merkezi olduğunun ispatıdır. Ayrıca yine birçok kuyudan hasarlı seramik parçalarının gömüldüğü alanlardan kalıntılar çıkarılmıştır. Kubad-ı Abad çinilerinde sıkça kullanılan balık, kuş, insan ve hayvansal tasvirlerin benzerlerine Ahlat seramiklerinde de rastlanmaktadır.

Ahlat seramikleri ne kadar tanınıyor?

Sergi ve sempozyumlarda ele alınması ile ulaştığımız kitle dışında Ahlat seramikleri pek tanınmıyor Birçok haber ve tanıtım broşürleri ile tanıtıma devam edip elimizden geldiği kadarıyla tanıtmaya çalışıyoruz. TRT, öznesinde Ahlat seramikleri olan kısa bir tanıtım röportajı yayınlamıştı. Eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Ahlat seramiklerinden hediyelik ürün talep etmişti; fakat devamı gelmedi.

Ahlat seramikleri kamuoyunda pek gündeme gelmiyor. Tanıtım için neler yapıyorsunuz?

Sergi ve bilgi şöleni düzenliyoruz. Karamağalı Ailesi’nin ve Gönül Öney’in yayınlamış oldukları makale ve tezlerde, katıldıkları bazı seminer ve sempozyumlarda Ahlat seramiklerine yer verildi. Bunun dışında Rahmetli Tahsin Hocamızın çıkardığı Ahlat seramiklerine detaylı şekilde yer verilen bir kitap da bulunmakta.

Sizin yayınlarınız var mı bu alanda?

Yüksek lisans tezimi “Geçmişten Günümüze Ahlat Seramikleri” olarak kaleme aldım. Ayrıca birçok sempozyumda poster bildiri olarak ve makale olarak Ahlat Seramiklerini işledim.

Kamuoyuna, sanatseverlere ve koleksiyonerlere bu bağlamda ne tür görevler düşüyor?

Ahlat Anadolu’nun giriş kapısı, Kübbetü’l-İslâm şehri ve önemli bir sanat merkezidir. Sahip olduğu zengin ve derin kültürüyle Anadolu’ya açılan tüm geleneklere ışık tutmaktadır. Başlangıç olarak kabul görülen tüm yenilik ve sanatlar Ahlat kanalıyla Anadolu’ya kazandırılmış ve birçok tarih kitabında üzerinde durulan önemli sanatçıların büyüdüğü ve yetiştiği merkez olarak tarihte yerini almıştır. Nakkaşhane ve Ahilik kültürünü benimsemiş, Anadolu’nun her yerinde eserler bırakmış sanatçılara sahip çok önemli bir Türk şehridir. Türklerin sahip olduğu tüm güzellikleri; sanatı, maneviyatı ve ihtişam saltanatını korumuş önemli bir merkezdir. Burada bulunan her eser ve burada bulunan eserleri yaşatılması için üretilen tüm çalışmalar büyük önem ve desteğe fazlasıyla layıktır. Sanatın merkezi olması ve geniş bir sanatsal geçmişe sahip olması, burada bulunan atölyelerde üretilen ürünlerinde kalitesini ve ihtişamını destekler niteliktedir. Çevrede bulunan eserlerin çokluğu ve doğanın güzelliği birleşince ortaya çıkan tüm çalışmalar, bu dokunun birer ürünü olduğunu göstermektedir. Ahlat geleneksel sanatlarımızın neredeyse tamamının uygulandığı ve bu sanatların hala yaşatmaya çalıştığı bir yerdir. Başta taş oymacılığı, bastonculuk, halı-kilim dokumacılığı, çini, seramik, bakır işleme, cam işlemeciliği günümüzde de yapılmaktadır.

Ahlat seramiklerini yaşatmayı, tanıtmayı ve bunları hediyelik eşyadan ötesine taşımayı amaçlamaktayız. Ahlat seramiklerinin günümüzdeki yorumlarında, koleksiyonerlerin ilgisini çekecek kompozisyon ve teknikler kullanmaktayız. Bu desen ve tekniklerin ilk kez bu atölyelerde üretiliyor olması, Ahlat seramiklerini diğer seramik ürünlerinden ayırmaktadır. Desenlerin ve renklerin Ahlat kazılarında çıkan seramik parçalar üzerindeki figürlerden oluşmaktadır. Geleneksel sanatlarımızdan yola çıkılarak tasarlanmış Ahlat seramiği dışında da çok özel tasarımlarda yapmaktayız. Bunları tanıtılması, pazarının oluşturulması, atölyelerin çoğaltılması ve sürdürülebilmesi için kamuoyuna, sanatseverlere ve koleksiyonerlerimize büyük görev düşmektedir.

Son olarak sanatseverlere nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?

Sanat yenilik yapıldığı sürece gelişir ve sürdürülebilir; sanat eserlerimizi geleneksel kurallara ve tekniklere uygun şekilde tasarlamalı ve her geçen gün yeni form ve teknikle bir sonraki nesillere örnek teşkil edebilecek eserler üretmeliyiz. Nakkaşhane kültürünün yaygınlaşmalıyız. Yeni mimari ve geleneksel sanatlarda eserler üretmeli; bu eserleri yüzyılın bize sağladığı teknolojik imkânları da kullanarak Selçuklu ve Osmanlı mimarisini, geleneksel sanatlarını, sanatsal tüm eserlerden daha ötede bir eser olarak üretmeli ve bunu asırlar ötesine taşımayı başarmalıyız.

Ahlat seramiklerini tanıtmak ve yaşatmak için verdiğim çabama desteklerinizi bekliyorum. Ahlatımız çok önemli bir merkez; bu merkezin sahip olduğu el sanatlarını yaşatmak, geliştirmek ve tanıtmak için şahsıma, Ahlat harabe şehrinde veya tarihi bir mekanda atölyemi ve sanatımı icra edeceğim bir yer istiyorum. Kütahya’da, tarihi konaklarda sanatını hakkıyla icra eden değerli ustalarım gibi ben de sanatımı tarihi mekânlarla bütünleştirmek istiyorum.

 

İbrahim Ethem Gören

 

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.