Multidisipliner sanatçı İsmail Oyur ile Diyarbakır’ın Ofis semtinin sanat sokağındaki atölyesinde sanatı ve çalışmaları üzerine ilgiyle okuyacağınızı düşündüğümüz bir mülâkat gerçekleştirdik.
İbrahim Ethem Gören: İsmail Bey sizi tanıyabilir miyiz?
Kumaşlarla oynamayı seven, masa başından çok sahada olmayı, malzemeye dokunmayı, elini boyaya, fırçaya atan, yeri geldi mi bilgisayar üzerinde tasarımlar yapan sergilere küratörlük ve kısa filmlere yönetmenlik yapan, interaktif olmayı seven ve bunu yaşamının her alanına dahil eden multidisipliner bir sanatçıyım.
İsmail Oyur: Sanat gündeminize ne zaman dâhil oldu?
Bu soruyu kendime her zaman sormuşumdur. Acaba sanat gündemime ne zaman girdi ya da ben sanata ne zaman temas ettim diye düşünürüm. Sanata bulaşmadan önce İstanbul’da ablamlardan Eminönü’ne giderken özel bir banka şubesinin kapı girişine konulan bir heykel gözüme çarpardı. Her seferinde Eminönü’ne giderken otobüsün sağ tarafında yer bulmaya dikkat ederdim heykeli görmek için ve o heykele her zaman hayranlıkla bakardım.
Daha sonraki yıllarda Güzel Sanatları okurken İstanbul’da katıldığım bir sergi vesilesiyle İlhan KOMAN sergisine denk geldim ve sürekli hayranlıkla baktığım o heykelin İlhan KOMAN’a ait Akdeniz Heykeli olduğunu öğrendim ve düşündüm ki sanat gündemime bu muhteşem sanat eserini görmemle girmiş.
Dünden bugüne sanat çalışmalarınızı özetler misiniz?
İlk yaptığım sanat çalışması Yurduer OKUR’un yönettiği Çehov’un, Ayı adlı oyununun kostüm tasarımıydı. Daha sonrasında üniversitede Garlo Goldini’nin Yalancı adlı oyununun kostüm tasarımını yapmıştım. Daha sonra İzmir Bornova Belediyesi, İzmir Türk Koleji gibi kurumların tiyatro oyunlarının dekor ve kostüm tasarımlarını yaptım.
Üniversite döneminde birçok karma sergiye sulu boya, tasarım ve maket çalışmalarımla katıldım. Birçok yurtiçi ve yurtdışı projelerde sanat yönetmeni olarak rol aldım. Birçok kısa filimde sanat yönetmenliği yaptım. Davet edildiğim Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi sergisine yaptığım heykel ile katıldım. Daha sonra bireysel olarak enstalasyon ve heykel çalışmalarım oldu. Sezai Karakoç dokümantasyon sergisi, Bellek Diyarbakır sergisi, tespih sergisi ve birçok sergide küratörlük yaptım. Ayrıca birçok kurumsal firmanın iç mimarlık ve grafik tasarım çalışmalarını yürüttüm.
Kendinizi multidisipliner bir sanatçı olarak tanımlıyorsunuz. Bu tanımdan hareketle sanat anlayışınızı ve eserlerinizde birden fazla disiplini hangi saiklerle bir araya getirdiğinizi açıklamanızı istirham ediyorum.
Bütün sanat disiplinleriyle iç içe oldukça sanatın gücünü daha çok ortaya koyacağı bir mottoya sahip oldum. Eserlerimde sanatın gücünü daha iyi yansıtmak için birçok sanat disiplininden ve malzemeden faydalanmaya çalışıyorum. Bu saiklerle sanatımın daha güçlü olacağına inanıyorum.
Farklı sanat disiplinlere yönelik ilginiz nasıl ve ne zaman ortaya çıktı?
Okumuş olduğum Sahne Sanatları bölümünün multidisipliner yapısı ile ortaya çıktı. Diğer disiplinlere olan ilgim de bu şekilde arttı.
Eserlerinizde disiplinlerarası bağı nasıl temin ediyorsunuz?
Üretim süreçlerinde resim, sahne tasarımı, mimarlık ve diğer plastik sanatları bir araya getirmeyi seviyorum.
İSMAİL OYUR: EN ÖNEMLİ BAĞ DOKU BÜTÜNLÜĞÜDÜR.
Bu bağı kurarken bir sanatçının fantom ağrısını yaşıyorum; çünkü farklı disiplinleri bir araya getirirken uzvunu kaybetmiş bir sanatçının onu tamamlaması için farklı disiplinleri bir araya getirerek ortak bir doku ve bütünlük elde ettiğimi düşünüyorum. En önemli bağ malzemeler arası geçişin yani doku bütünlüğüdür.
Sanat, eser ve estetik nezdinizde hangi karşılıkları buluyor?
Bana göre sanat özgürlüğü, eser üretimi ve estetik ise hazzı karşılamaktadır.
Resim ve enstalasyon sanatını bir araya getirme fikri nasıl doğdu ve bu iki disiplini birleştirirken ne tür zorluklarla başa çıktınız?
Hep yeni bir şeyler yapma arayışı beni heyecanlandırmıştır. Malzemeyi alışılmışın dışında farklı bir formda kullanma merakıyla çalışmalarımı üretmeye çalışıyorum. Tabii ki bu iki sanat disiplinini bir araya getirmek kuramsal ve malzeme açısından zorluklar doğuruyor ama en büyük zorluk, oluşan eserin heykel mi, resim mi ya da enstalasyon mu olduğu sorusuna cevap bulmaktır.
Kendinizi resim ve enstalasyon disiplinlerinden hangisine daha yatkın hissediyorsunuz?
Enstalasyon sanatına daha yakın hissediyorum.
Sıklıkla gündeminizde olan konular?
Genellikle gündemimde toplumun sıkışmışlığı vardır. Bu alan üzerine çok kafa yorarım ve eserlerimi bu şekilde oluştururum.
Sanat çalışmalarınızda hangi malzeme ve materyalleri sıklıkla kullanıyorsunuz?
Çalışmalarımda daha çok kumaş, strafor, ahşap ve metal malzemeleri tercih ederim..
Eserlerinizde kullandığınız malzemelerin seçimi ve bu malzemelerin sanat yorumunuza tesirleri?
Seçtiğim malzeme aslında konunun bir parçası. Çünkü malzemenin izleyici üzerindeki etkisi formdan daha güçlü olabiliyor. Bunu katıldığım sergilerde eserlerimde kullandığım bazı kumaş örnekleriyle verebilirim. İzleyici, yaptığım çalışmaya baktığında formu ikinci plana alıp eser üzerindeki kumaş dokusuna yoğunlaşıyor. Bu etki izleyicide pastoral duygu ve düşünceler meydana getiriyor.
Eserlerinizde ilhamı nereden ve nasıl alıyorsunuz?
Üretim süreçlerinde klasik olanın dışına çıkma isteği ilhamımın başında geliyor. Bu süreçte daha çok sanat dünyasındaki gelişmeleri ve toplumsal sorunları ilham kaynağı olarak alıyorum.
Kreatif süreçlerinizi nasıl yönetiyorsunuz?
Bu süreçte daha çok işi merkeze alıp interaktif bir şekilde yönetmeye çalışıyorum. Yapılacak eserin sunumunda boyasına oradan da kuramsal süreçlerine kadar bütün aşamalarında olma isteği ve titizliğiyle yönetmeye çalışıyorum.
Bu bağlamda eser inşa süreciniz nasıl ilerliyor?
Bir eserin inşa süreci “form bulduktan sonra hayal ettiğiniz gibi anlam bulacak mı?” gibi soruları kendime sorarım. Süreçte bir eksiklik hissettiğimde çalışmayı demlemeye alabiliyorum. Haftalar sonra tekrar başına dönüp eksiklikleri tamamlıyorum ya da farklı bir malzemeyle istemiş olduğum duyguyu yakalamaya çalışırım.
Bir eserinizin inşa sürecini hikâyesiyle birlikte atlatmanızı istirham ediyorum.
Batman Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde karma bir sergiye katılmam için davetiye almıştım. Bu süreçte kullanacağım malzeme ve serginin içeriğine uygun konuyu bulduktan sonra kendime sorular sormaya başladım. Hep farklı olma isteği çok düşünmeme sebep oldu ve böylelikle büyük bir emzik yapmaya kara verdim. Çevremdekilerin farklı bakışları içinde pazen kumaşlardan 80 cm uzunluğunda emzik yapmıştım. Sergi salonuna gelen ziyaretçiler emziğe baktıklarında evvelemirde ne olduğunu anlamaya çalıştılar. Ve bana “bu nedir?” dediler. Muhataplarıma soruyla cevap verdim: “Emzik neden çocuğa verilir?” Böylelikle cevap kendiliğinden geldi: Susmak için. Bende işte susmak, susturulmak diyordum.
İlhamınızı nerelerden alıyorsunuz ve bu ilhamı eserlerinize nasıl yansıtıyorsunuz?
İlhamımı hayatın içinden ve toplumun yaşanmışlıklarından alıyorum.
Sanatınızı kadim şehir Diyarbakır’da icra ediyorsunuz. Diyarbakır’ın tabiatı, tarihi, abidevi yapıları size ne/neler ilham ediyor?
Bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış kadim şehrimiz Diyarbakır, ilhamımın merkezinde yer alıyor desem yanlış olmaz. Unutmayalım ki güneş doğudan doğar. Işığın, samimiyetin misafirperverliğin olduğu kadim şehir Diyarbakır’ın her yeri sanat ve ilham kaynağı.
Bahsettiğiniz ilhamlar özelinde hangi eseri/eserleri ürettiniz?
Diyarbakır’ın yaşanmışlığından aldığım ilhamlarla Kapı Tokmağı eserimi yaptım biiznillah.
Sanatınızda mekân ve izleyici etkileşiminin yerini nasıl konumlandırıyorsunuz?
Sanatın hep interaktif bir etkileşim içinde olmasını düşünen ve izleyiciyi de durmadan bir etkileşimin içine sürükleyen eserler inşa etmeye çalışıyorum.
Haddizatında sanatçı eserlerinde kendini ifade eder. Eser üzerinden kendinizi ifade etmenin zorluklarını yaşıyor musunuz?
Klasik olanın dışına çıkmak her zaman zorlukları da beraberinde getirir; çünkü önce kendimi ikna etmem gerekiyor. “Yapılacak eser İsmail OYUR’u ifade ediyor mu?” Bundan sonra yeni bir sual ortaya çıkıyor: “Bu gibi sancıları yaşamak serginin amacına hizmet ediyor mu?”
Sergi ve projeleriniz…
Birçok sergi ve projede yer aldım.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü Karma Sergisi 2005, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü Karma Sergisi 2006, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü Karma Sergisi 2007, Sezai Karakoç Dokümantasyon Sergisi (Küratör) 2022, Bellek Diyarbakır Sergisi Sanat Yönetmeni 2023, Batman Üniversitesi Karma Sergi 2017, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu Kanlı Nigar oyununu kostüm tasarımı 2021.
Ayrıca birçok kısa filme dokundum, sahne ve tiyatro oyunlarının dekor, kostüm ve stant tasarımlarını gerçekleştirdim.
Şimdiye kadar gerçekleştirdiğiniz projelerden hangisi/hangileri gönlünüze girdi?
Bellek Diyarbakır Sergisi beni heyecanlandırmıştı.
Neden?
Çünkü kadim şehrimizin Osmanlı’dan günümüze edebiyat dergilerini sergilemek bir nevi Diyarbakır edebiyatının arşivini açmak gibiydi. Böylelikle şehrimizin derin edebiyat kültürünü öğrenmek beni heyecanlandırmıştı.
Önümüzdeki zaman dilimlerinde gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projelere dâhil etmek istediğiniz yeni disiplinler/temalar var mı?
Evet, önümüzdeki zaman diliminde yapmak istediğim bazı projeler ve eser var.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Sanat Koordinatörlüğünü deruhte ediyorsunuz. Belediyenin kültür-sanat faaliyetlerine yönelik katkılarınız/katkı süreçleriniz?
Belediyemizde yapılacak her sanatsal projenin şehrin dokusuna uygun olma önceliği taşıması gerekiyor. Bu bağlamda süreçlerin estetik ve sunum kısmı ve toplumdaki tesirini düşünerek sanatsal faaliyetleri sürdürmeye çalışıyorum. Kadim şehrimiz Diyarbakır’a sanatsal faaliyetlerin artması noktasında gereken tüm enerjimle katkı sunmaya çalışıyorum.
Son olarak okuyucularımıza Diyarbakır’dan nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Sanat, insanın duygularını, düşüncelerini ve hayal gücünü ifade etmenin en güzel yollarından biridir. Sanat, sadece güzel bir tablo ya da heykel değildir. Sanat, insanların farklı kültürleri tanımasını, duygularını ifade etmesini ve düşüncelerini paylaşmasını sağlar. Aynı zamanda sanat, toplumların geçmişlerini, değerlerini ve inançlarını gelecek kuşaklara aktarmada da önemli bir rol oynar. Okuyucularımızın da sanatın bu gücünü her yerde ve her alanda hissetmelerini istiyorum.
İbrahim Ethem Gören/14.03.2024-Yazı No: 394