Kaşık oyma sanatkârı Bayram Uyu ile içinden Konya kaşıkları geçen bir mülakat gerçekleştirdik.
İbrahim Ethem Gören: Bayram Bey sizi tanıyabilir miyiz?
Bayram Kuyu: Konyalıyım, yörüğüm. Öğretmen Lisesi’nde okudum. 18 yaşımda İstanbul’a geldim. Boğaziçi Üniversite’sinde Matematik Öğretmenliği okudum. Şimdi de Türk Hava Yollarında çalışıyorum. Hobi olarak tahta kaşık yapıyorum.
El sanatlarıyla ilginiz ne zaman başladı?
Çocukken amca çocuklarıyla gocabbam’ın başına toplanıp onu pırla yaparken izlediğimizi hatırlıyorum. Elinde Demirci Ali yapısı davar bıçağı vardı. Pırla düz bir tahtanın ortasına iki delik açık açıp ip geçirilmesiyle döndürülen basit bir oyuncak. İşte o zaman bıçaklara ve ahşap işlerine âşık olduğum andır. O bıçağı alıp oynamayı çok isterdik ama “elinizi kestirirsiniz” diye vermezlerdi. Hadi yalvar yakar aldın kuru d”ala sürtme körelir, yitirirsin” diye sıkı sıkı tembih tembihlerlerdi. Gocabbam çok severdi bıçağını, “Demirci Ali yapısı” derken gururlanırdı. Demirci Ali bizim köyün yakınındaki Mülayim Köyü’nden. Çok sonra ben de ondan bir bıçak almak istedim ama yaşlandığı için artık kendi dövmüyordu yalnızca hazır çeliğe plastik bir sap takıp satıyordu. İki tane aldım ama aynı tadı vermedi. Bizdeki bıçağı boynuz saplıydı. Gocabbam vefât edince bıçağı ben aldım, inşallah bizde bir aile yadigârı olarak nesilden nesle aktarılır.
İnşallah. Kaşıkta karar kılmanızın özel bir nedeni var mı?
Aslında merakım demircilikle başladı. YouTube’den demircilik kanalları takip ediyordum. Demircilik ileride yapmayı istediğim işlerin arasında hâlâ duruyor. Sonra oymacılığa merak sardım. Mahalle’de mobilya yapan bir yer vardı, baktım oymalı mobilyalar yapıyorlar. Oradaki oymacılarla tanıştım. Ucuz yollu bir de ıskarpela takımı alıp oradaki ustanın bana verdiği bir örneği oydum. Usta da beğendi. O sıralarda yine YouTube’de kaşık oyma videolarına denk geldim. Kaşık oymayla alakalı ne bulursam izliyordum. Buradan onlara da teşekkür etmiş olayım lise arkadaşlarım Numan ve Berke bana doğum günümde bir kaşık oyma bıçağıyla bir de yontma bıçağı hediye ettiler. Tabi o zamanlar öyle diyordum. Sonra adını öğrendim bizde “eğdi” diyorlarmış. İnternette çok az Türkçe içerik olduğu için başlarda Avrupai kaşıklar yaparak başladım. O kaşıklarda hep bir eksik yan olduğunu hissediyordum.
Nasıl bir eksiklikten söz ediyorsunuz?
Alışık olduğumuz kaşıklara benzemiyordu, güzel de gelmiyordu. Kendi kaşığımızı araştırdım. En kötüsü bile batılı kaşıklardan güzeldi. Sonra internette usta işi oyma kaşıklar bulmaya başladım: Konya Kaşıkları… “İşte kaşık dediğin budur” dedim. Hatırladım. Köyde şeker tabağının içinde duran kaşık, mahalleden geçen eşeğinin heybesinde oklağa, bişirgeç satan adamdaki kaşık, düğünlerde oynağımız plastik kaşık. Konya kaşıkları farklıydı. Bu adı da bir Konyalı olarak ben vermedim. Taraklıda da kaşıkçılık çok yaygın bir meslek. İnternette oradaki ustalarla söyleşilerde eskiden çok kaşık yaptıklarından hatta çok talep edildiği için “Konya Kaşığı” da yaptıklarından kendileri söz ediyordu. Bunu birçoklarından duyunca ben de öyle demeye başladım. Sonra “üstadım” dediğim Mustafa Sami Onay’la tanıştım. Onun işlerine de ayrı hayran oldum. Hâsılı kaşıkçılıkta karar kılmamın nedeni Konya Kaşığı ve Mustafa Sami Onay’dır.
Konya kaşığı dendiğinde bu tarif ve tasvifin içerisine neler gider? Buradan hareketle A’dan Z’ye Konya kaşığını teşrih masasına yatırmanızı istirham ediyorum.
Kaşık bir aktarma aracı. Tencereden tabağa, tabaktan ağza ha keza. Bunu rahat yapabilmek için kaşığa bir kavis verilir. Kaşığın formu önemlidir. Bugün marketlerde satılan dümdüz tahta kaşıklar hiç ergonomik değildir mesela. En kötüye örnek vererek başladım ki oradan Konya Kaşığı’na gideceğiz. Bir kaşıkta en azından bu kavis olmalı. İşte Konya Kaşığı’nda sapla teknenin birleştiği kısımda bu kavis çok estetik bir boyunla verilir ve diğer kaşıklardan ayrışır.
Konyalı meşhur kaşık Ustası Mustafa Sami Onay’dan Konya kaşıkçılığına ve dolayısıyla ahilik meslek usul ve erkânına dair neler öğrendiniz?
Ustam Konya’da kaşıkçılığın çok gelişmesini Mevlana dergâhına hamlederdi. Konya örneğin bir Taraklı değil, etrafında ormanı az. Eskiden dervişler geçimlerini temin edebilsinler diye böyle tekke sanatları öğrenirmiş. Kaşıkçılıkla birlikte hat, ebru, tezhib, nalbantlık, semercilik ve keçecilik gibi tekke sanatları da varmış. Necip Fazıl’ın şu sözünü de hep söylerdi ustam. “Anladım işi; sanat Allah’ı aramakmış, marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.” İşte bu şevkle yapılınca kaşık Konya Kaşığı oluyor.
Ustanızın kaşık oymacılığında bulunduğu mevkie dair neler söylemek istersiniz?
Ustam babadan oğula dördüncü nesil kaşıkçı. Kaşıkçılar sülalesi olarak bilinirlermiş. Demir kaşıklar köylere kadar girince maddi anlamda getirisi azalıyor ve başka işlere yöneliyor. Kilim dokumak gibi. Orada da kök boyaları dâhil her şeyini kendi yapıyor. Ustanın bu detaycılığı beni çok etkilemişti. Sonradan, ölmeye yüz tutmuş mesleklerin son ustaları kapsamında Kültür Bakanlığı UNESCO icracısı olarak Mustafa Usta’yı buluyor ve bu işe geri başlatıyor. 2015 yılında yılın ahisi seçiliyor. 2022 yılında da Yaşayan İnsan Hazinesi Ödülü alıyor. Belli dönem ihmal edilse de âhir ömründe sanatını tekrar icra etmeye başlıyor ve akabinde de devletin en üst makamından takdir ediliyor. Hayatımda tanıdığım insanlar arasında çok müstesna bir yere sahip. Mekânı cennet olsun.
Âmin. Kaşık oymada hangi ağaçları sıklıkla kullanıyorsunuz?
Aslında birçok ağaçtan kaşık olur. Reçinesiz, acı suyu olmayan ağaçlardan kaşık olur. Çam gibi reçineli, dut gibi acı ağaçlardan kaşık olmaz.
BAYRAM UYU: EN İYİ KAŞIK ŞİMŞİRDEN OLUR.
Kavak gibi sıkı olmayan ağaçlardan da kaşık olmaz, olur da uzun ömürlü olmaz. Meşe, kayın, ardıç, akçaağaç, zeytin, kiraz; yabanda yetişen erik, armut… Tabii en iyi kaşık şimşirden olur.
Bahsettiğiniz ağaçları ne tür âletleriyle işliyorsunuz?
Keser, yontma bıçağı, eğdi, değdi, törpü, eğe ve sıyırgı başlıca âletler diyebiliriz.
Konya kaşık çeşitlerine de rehberliğinizde müşfikâne nazar edelim…
Kepçe, yemek kaşığı, hoşaf kaşığı, pilav kaşığı, bulgur kaşığı, tatlı kaşığı, şeker kaşığı, mama kaşığı, derviş kaşığı (bir tarafı yemek bir tarafı hoşaf için iki tekneli kaşık) ve keşkek kaşığı aklıma gelen başlıca kaşık çeşitleri.
İyi bir Konya kaşığı hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Şimşir ağacından, formu düzgün, ruganı iyi atılmış, şart değil ama bir de üzerinde motifler var ise çok güzel olur.
Sözün bu yerinde bidayetinden nihayetine kadar bir Konya kaşığının hikâyesini, ağaçtan sofraya yolcuğunu öğrenelim.
İyi bir kaşık şimşir ağacından olur. Şimşir kışın kesilir, çünkü ağaçlar kışın kendini soğuktan korumak için kasılır ve suyunu atar. Bu da kesilince rutubetten çürüme riskini azaltır. Kesilen takoz akıntılı bir suya atılarak önü buğulur ve girdaba sokulur. Oluşan merkezkaç kuvvetiyle ağacın içindeki özsuyu kabuğun altına doğru itilir ve orada birikir. Dokuz ay bu girdapta bekler. Sonra kabuğu soyularak üç ay da yanmış koyun gübresinin içinde bekler. Sonra yerden 50 cm yükselte bir ızgara üzerinde güneş ve rüzgâr görmeden kurutulur. Sonra ağaç ikiye yarılacak ve her birinden bir kaşık çıkacak.
Yanmış koyun gübresi dediniz!
Burada ağacın neden yanmış koyun gübresinde bekletildiğini bilmiyorum. Ustama sağlığında sormak da aklıma gelmemişti.
Kaşık oyarken nelere dikkat etmek gerekir?
Biz malzeme kıtlığından dikkat edemiyoruz ama aslında hizarla kesilmiş keresteden kaşık yapılmaz derdi ustam. Kütüğü yarmak gerekiyor, böylece ağaç, lifleri yönünde ayrılır ve ileride sapının dönme, kırılma riski az olur. Az önce bahsettiğimiz ağacın terbiyesi de önemli.
MUSTAFA SAMİ ONAY: KAFA BOŞ GÖNÜL HOŞ OLARSA GÜZEL KAŞIK ÇIKAR!
Yine ustam “kafa boş gönül de hoş olursa güzel kaşık çıkar” derdi. “Hak yapar ise hiçbir pazu-i kuvvet döndüremez. Hak yakar ise hiçbir kuvvetli nefes söndüremez.”
Bu sözleri de ustamdan duymuştum. “Elinden geleni yapacaksın, gerisini Allah’a bırakacaksın. Sonuçta Allah yapıyor, biz hiçiz.”
Elinizden geçerek mutfaklara ve sofralara misafir olan kaşıklar lisan-ı haliyle size ne/neler anlatır?
Kaşıklarımla aramda çok bağ kuruyorum, kıymetini bilmeyen birine giderse çok içim sıkılıyor. Konya kaşıklarının sağlarında bazı öğütler de yazar. Ben küçükken şeker kaşıklarına Mevlana’nın yedi öğüdünü yazarlardı. Eski kaşıklarda da “Hak berakâtın vire” yazarmış, Mustafa Usta’nın kaşıklarında da yazardı. Nimeti vereni hatırlatır.
Yeri gelmişken “sofradan dönenin kaşığı kırılsın” şeklinde bir atalar sözü var. Burada ecdad bugünün ve yarının insanlarına hangi mesajları iletiyor?
Burada tabii bir yola çıkılmışsa “ölmek var, dönmek yok” denilmek isteniyor. Bu söz özellikle şuradan da çıkmış olabilir. Konya’da pilav denilince Konya düğün yemeği akla gelir ve herkes çok sever. Eskiden insanlar kuşaklarında muhakkak bir kaşık taşırmış. Ve iyi kaşığın sapı kolay kolay kırılmaz, hemen kırılırsa kötü kaşık yerine geçer. Hatta düğünlerde düğün sahibi ucuza kaçar da kötü kaşık alırsa protesto olarak kaşıklar birbirine vurulup kırılır. İşte pilavdan dönenin kaşığı kırılsın buradan çıkmış olabilir!
“Konya kaşıkları insan-ı kâmili temsil eder” cümlesini şerh etmenizi istirham ediyorum.
Kaşık lisan-ı haliyle kâmil insanı temsil ediyor. Mustafa Usta kaşıkla insan arasında şöyle bir analoji kurardı. Ağacın kışa doğru kasılmasını doğum sancısına benzetirdi. Ağacı kestin anayı kuzulattın! Sonra kuruyana kadar türlü sıkıntılar çekiyor kuruyor, küçülüyor. Kaşık yapılırken keser ilk boğaza vurulur. Boyun baş ve gövdeyi ayırır, tıpkı insandaki gibi. Baş kısmında akıl, gövdesinde kalp var! Boyna keser vurmak zâhirde odun yarılmasın diye liflerin bağını koparmak içinse de mânen nefsin gözüne ok vurmak demektir. Ağaçtan kesilmesinden bitimine kadar kaşık nefis terbiyesiyle kemâl bulan bir insanı temsil ediyor.
Hasbihalimize sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Nazik davetiniz için çok teşekkür ederim.
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Bir hobi edinmelerini tavsiye edebilirim.
İbrahim Ethem Gören/05.08.2024-Yazı No: 412