Tezhip sanatçısı Hümeyra Akakuş Yücel’in ve öğrencilerinin fırçalarından neş’et eden her biri diğerinden âlâ keyfiyeti hâiz 108 tezhip eseri Ankaralı sanatseverlerle buluştu.
21 Eylül 2024 Cumartesi günü Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı'nın (YTB) Çankaya’daki başkanlık binasında Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam’ın ve YTB Başkanı Abdullah Eren’in iştirakleriyle açılışı yapılan sergide Hümeyra Akakuş Yücel’in ve öğrencilerinin göz nurları yer alıyor.
YTB BAŞKANI ABDULLAH EREN: İLK SERGİMİZDE BİRBİRİNDEN KIYMETLİ ESERLER YER ALIYOR.
YTB Başkanı Abdullah Eren,”Fırçanın Bereketi”ni okuyucularımız için değerlendirdi: “İbrahim Ethem Bey biz esasında YTB’nin Fırçanın Bereketi’ne sahne olan bu giriş kısmını yaklaşık üç sene evvel kurumun öncelikle kültür sanat etkinliklerinde kullanması için bir alan olarak inşa etmiştik. Bununla birlikte Ankara’da sanat galerisi sayısının az olması ve bizim de lokasyon olarak Konya yolu üzerinde ve rahat bir yerde olmamız, içerisinin gayet ferah, girişi, çıkışı rahat ve şık bir mekân olması dolayısıyla burası bir anda cazibe merkezi haline geldi.
Sergi salonumuzu dışarıya açık bir sanat galerisi haline getirmeyi düşünüyoruz ya da böyle sergilerin süreli olarak sergileneceği bir alan olarak kullanmayı düşünüyoruz. İlk sergiyi de bu vesile ile ilişkili olduğumuz Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Ankara Kültür Yolu Festivali kapsamında değerlendirdik.
İlk sergimiz manevi olarak da buranın ruhuna uygun keyfiyeti hâiz hat-tezhip sergisi oldu. Müzehhibe Hümeyra Akakuş Yücel Hocanın riyasetinde Asitane Tezhip Sanat Topluluğu’nda sanat icra eden on iki tezhip sanatçısının eserlerinden oluşan ve 110 eseri barından bir sergiye ev sahipliği yapmış olduk.
Hakikaten çok güzel bir sergi oldu. Bir defa alanı çok iyi değerlendirdik, biz çok mutlu olduk. Bunun dışında inşallah burası YTB’nin sanat alanı olması dışında Ankara için bir kültür sanat merkezi olarak da bilinmiş olacak.
Eserlere geldiğimizde her biri ustalık çalışması. Hümeyra Hocamız, Çiçek Derman Hocamızın talebesinden icazetli.
Sergide icazet olarak hazırlanan hilye-i şerifelerin bezemeleri çok güzel. Sergilen eserlerin bir kısmı muhtelif koleksiyonlardan seçilmiş. Sergi açılışında temâşâ ettiğimiz özel bir koleksiyon eseri vardı o bizi çok etkiledi. Kaside-i Bürde’nin farklı beyitlerinin yer aldığı eserin tezhiplerinden gözlerimizi alamadık. Özellikle gül taramaları ile Mescid-i Nebevî’nin minarelerine müteveccih nakışları benim çok hoşuma gitti.
Sergide bunun dışında farklı formlarda tasarlanan serlevhalar var, bunlar da izleyicilerin çok hoşuna gitti. Bunun yanı sıra İstiklal Marşımız, ay, yıldız ve hilâli içeren âlâ tezhipler vardı.
Hâsılı YTB olarak ev sahipliği yaptığımız sergide Efendimiz Aleyhisselâm’ın isimlerini içeren çok güzel bir eser var. Bunların hepsi hakikaten çok hoşumuza gitti. Bir tuğra besmele vardı mesela. Bu levhanın bezemesi de çok özeldi. Yani çok güzel işler vardı gerçekten, ben çok beğendim.
Böyle bir sergiye ev sahipliği yapmaktan dolayı biz de gayet mutluyuz. 110 eser getirdik ve şu an YTB’de bunları sergiliyoruz. Yine özellikle müzehhibe hocalarımızdan birinin dedesine ait, yakın zaman önce bezemesini gerçekleştirilen Osmanlıca doğum vesikasının orijinal nüshası da sergiye ayrı bir renk kattı.
İnşallah önümüzdeki dönemde siz de Ankara’da bir sergi yapmak isterseniz ev sahipliği yapabiliriz.”
29 Eylül 2024 Pazar gününe kadar Ankara’yı şenlendirecek olan sergi özelinde müzehhibe Hümeyra Akakuş Yücel ile sanat yolculuğu ve Fırçanın Bereketi üzerine bir e-mülakat gerçekleştirdik.
İbrahim Ethem Gören: Hümeyra Hanım sizi tanıyabilir miyiz?
Hümeyra Akakuş Yücel: 1963 yılı, İstanbul doğumluyum. İstanbul Kız Lisesi’nde (İKL) eğitim-öğretime devam ederken lise son sınıfta babamın tayini ile Ankara yaşantım başladı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü mezunu, iki erkek, bir kız çocuk annesiyim. 28 yıldır tezhip sanatıyla hemhâl oluyorum.
Geleneksel sanatlarla irtibatınız ne zaman başladı?
Babamın takriben 3.000’i aşkın kitaptan oluşan bir kütüphanesi vardı. Ben o kitapların içinde büyüdüm. Resim kabiliyetim de çok iyi idi. İKL’de Resim Öğretmenimiz Dürrüşehvar Hanım bize neredeyse güzel sanatlar eğitimi misali resim eğitimini veriyordu. Daha sonra üniversite yıllarında Kütüphanecilik bölümünde eğitimimi sürdürürken, Prof. Dr. Altay KÖYMEN’den Selçuklu Tarihi, Prof. Dr. Bahattin ÖGEL’den Türk Kültür Tarihi derslerini kendi isteğimle aldım. Öğrencilik hayatımda çok zor olsa da verdiğim en güzel kararlardı. Çünkü bölüm sınavları çok zordu. Kendi bölümümün dersleri hariç o bölümün derslerine de çalışmak zorunda kalıyordum fakat Prof. Dr. Fuat KÖPRÜLÜ Hoca’nın son nadide talebelerinden olan bu hocalarımdan ders almış olabilmek benim için hep özel olmuştur. Fakülte stajlarımı İstanbul’da Ali Emiri Efendi Kütüphanesi’nde ve Süleymaniye Kütüphanesi’nde yaptım. Buralarda da kazançlarım, Muammer ÜLKER Beyefendi ve İslam SEÇEN Hocamla tanışmak oldu. Daha sonraki yıllarda İstanbul ziyaretlerimde Çemberlitaş’taki Emin Barın Atölyesi’nde ve Fındıkzade’de bulunan Mudo Pastanesi’nde eşimle birlikte İslam Hoca’mla buluşarak çok tatlı sohbetlerimiz olmuştur. İslam Hocam Ankara’ya geldiklerinde de atölyemi ziyaret etmiştir.
Kütüphanecilik Bölümü’nden, Süleymaniye Kütüphanesi ve Yazma Eserler (Ankara-1984) konulu bitirme tezimle Fakültenin Emily Dean ödülünü alarak mezun oldum.
“Ankara’da geleneksel sanatlar adına neler yapılıyor?” şeklindeki sualimizi üniversiteler, atölyeler, kurs merkezleri ve hocalar bağlamında cevaplamanızı istirham ediyorum.
Ankara’nın Tezhip Tarihi’ne tanıklık etmek bendenize de nasip oldu. Millî Kütüphane’de Bedia Altunbaş Hoca 90’lı yıllarda ders verirken, sonrasında çok yetenekli ve bu sanat adına hizmet etmek isteyen öğrenciler Kubbealtı ve Topkapı Sarayı Nakışhanelerine giderek Ankara’da bu sanatın yayılmasını ve sevilmesini temin ettiler.
Benim hocam, Muhsine Duygu Akbaş, Prof. Dr. Çiçek Derman Hoca’nın Kubbealtı Nakışhanesi’ndeki derslerine katılarak icazet almıştır. Ben de hocamdan 2000 yılında icazetimi aldım. Daha sonra ben de derslerime devam eden öğrencilerime dönem dönem icazet vererek, icazet kavramını sanatımıza yerleştirmeğe çalışıyorum. Çünkü; icazet benim için, hocasının ona maddi-manevi kefil olduğunun, öğrencinin ruhunun ve yaşantısının nakşedilerek tezhiplendiğinin belgesidir.
1996 yılında Ankara’da büyük çabalarla açılan Turkuaz Nakışhanesi, ebru derslerini Timuçin TANARSLAN’ın, minyatür derslerini Ömer Faruk ATABEK’in, tezhip derslerini Muhsine AKBAŞ’ın verdiği ilk özel nakışhanedir. Bu nakışhane Muhsine AKBAŞ tarafından kurulmuştur. Şu anda üniversitelerin güzel sanatlar fakülteleri, halk eğitim kursları ve özel atölyelerde geleneksel sanat dersleri verilmektedir. Ama bu derslerin mutlaka icazet müessesesi ile yürümesi, bu sanatların görsellikten öte maneviyatla, İslami bilgiler, tarih, edebiyat ve diğer geleneksel sanat bilgisiyle, görgü ve geleneği ile yoğurulması gerekmektedir. Ben de Ankara Büyükşehir Belediyesi BELMEK kurslarında 19 yıl Usta Öğretici olarak çalışmak suretiyle yüzlerce öğrenci yetiştirdim. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde seçmeli ders olarak 8 yıl tezhip ders verdim. Kültür Bakanlığı tarafından düzenlenen Tezhip Kurslarında usta öğreticilik yaptım. Kültür Bakanlığı Seçici Kurul üyesiyim. Ayrıca 2011 yılından beri Asitane Tezhip Sanat Grubu adı altında özel atölye çalışmalarımı sürdürmekteyim.
Âsitane Tezhip Sanat Topluluğu hangi mülahazalarla ne zaman kuruldu?
Ben 2004 yılında resmî olarak öğreticiliğe başladıktan sonra bir grup adımız olmasını düşündüm ve Asitane adında karar kıldım. O yıllardan bu yana eleğin üstünde kalan öğrencilerimle Asitane Tezhip Sanat Grubu nezdinde çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Âsitane’nin hizmetlerini de konuşalım dilerseniz…
Asitane Grubumuz olarak, Ankara’nın ilk yerleşim yeri olan Hamamönü semtinde, Altındağ Belediye Başkanımızın lütuflarıyla oluşturulan Sanat Sokağında Erguvan Konak adındaki güzel bir konakta faaliyete başladık. Eski Ankara Evleri, Taceddin Veli Dergâhı, Mehmet Akif Evi, Selçuklu Camileri ve hazireleri ile dolu, Hacettepe hastanelerinin ortasında güzel ve özel bir mekândı burası. Asitane adına yakışır bir şekilde ziyaretçilerimiz, Sadettin ÖKTEN Hoca, Hüseyin ÖKSÜZ, Fuat BAŞAR, Hüseyin EMİROĞLU, Mehmet Kâmil BERSE, İslam SEÇEN Hocam ve nice gönüldaşımızı Ankara’ya geldiklerinde ağırladığımız, gönül sohbetleri yaptığımız bir mekândaydık. Her ne kadar Sanat Sokağındaki atölyelerin tümü boşaltıldı ise de sanat adına her türlü imkânsızlık içinde çabalarımızı sürdürüyoruz.
Selleriniz dert görmesin. Sözü, buradan Ankara Kültür Yolu Festivali kapsamında düzenlenmekte olan Fırçanın Bereketi serlevhalı tezhip serginize getirelim ve sergi hazırlık süreçlerinizi öğrenelim…
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah EREN Beyefendi ile sergi için görüştüğümüzde, kurumun ilk büyük prestij sergisi olacağı için “Fırçanın Bereketi” adlı sergimizin Ankara Kültür Yolu Festivali’ne dâhil edilmesi fikri beyefendi tarafından düşünülmüş ve bizi de çok mutlu etmiştir.
Fırçanın Bereketi’nin ana teması nedir? Serginizi temâşâ edenler neler bulacak?
Bu sergiyi genel bir sergi olarak düşündük. İcazet eserleri, Hilye-i Şerifeler, Serlevhalar, Tuğralar, Mail Kıt’alar, Klasik Çalışmalar ve Halkâri çalışmalar olarak tezhibin her temasına ait özel eserlerimizi sergilemeye gayret ettik.
Serginizde kimlerin çalışmaları yer alıyor?
Sergiye Katılanlar: Aynur Dilek UĞURLU, Gamze KILIÇ, Halime ÇEPNİ, Nurcan ÖZTÜRK, Süreyya BURGUL, Ayla YILDIZ, Ayşe Neslihan KUTLUCA, Emine KUMKAYA, Fatoş SOYTÜRK, Hülya ULUYURT, Reyhan DALGALI, Semra YILMAZ, Seval TUNGA, Süheyla DOĞRU, Zeliha AVUNDUKLUOĞLU ve Hümeyra AKAKUŞ YÜCEL’dir.
Sizin eserleriniz için büyükçe bir paragraf açalım…
Eserlerin büyük çoğunluğu şu anda sanatseverlerin evlerini süslüyor. Çok sevdiğim ve değer verdiğim hattatlardan gücüm yettiğince eserler alıp koleksiyonuma dâhil etmeye çalışıyorum. Sonuçta verdiğimiz emek, Kur’an-ı Azimüşşan’a verdiğimiz önem ve değeri gösteriyor. Ben çalışmalarımızda her bir fırça hareketenin Rabbim tarafından zikir sayılması duasıyla çalışmalarımı sürdürüyorum.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’nın himayesinde düzenlenen ‘Fırçanın Bereketi’nin açılış programına gösterilen ilgili de konuşalım dilerseniz.
Sergimiz çok büyük bir ilgi ve alaka görmektedir. Biz bu sergi ile aynı Ankara’nın çok güzel bir sergi mekânına kavuştuğunun müjdesini de vermiş olduk. İlk olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu alakayı neye bağlıyorsunuz?
Bizi sevenler, eserlerimizi sevenler, gönüldaşlarımız ve dahi sizin bizi bulduğunuz gibi nereye gitsek bizi bulurlar.
Fırçanın Bereketi tezhip serginiz Ankara’dan sanatseverlere lisan-ı haliyle hangi mesajları iletiyor?
Uğraşımız bir gönül işidir. İnsanı ve ruhu tezyin etme işidir. Tevekkül, letafet, zarafet, sabır, şükür işidir.
Tezhip sanatına ilgi duyanlar size nasıl ulaşabilir?
Marifet iltifata tabidir. Eski, güngörmüş ailelerin köylerde bile evlerinde bir hilye-i şerif bulunurdu. Lütfen eser fiyatına reprodüksiyon satanlara itibar edilmesin. Koleksiyonerler, sanatseverler geleneksel sanatlarımızın ustalarının marifetlerine iltifat etsinler. Hatta en yakınlarındaki hat ve tezhip çalışanlarından eser almaya başlasınlar.
Sanatseverler bize “humeyraakakusyucel” ve “asitanetezhipsanatgrubu” Instagram hesaplarımızdan ulaşabilir.
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Bir İstanbullu olarak ilk sergisini Beylerbeyi Sarayı’nda açacak kadar cesaretli bu hanıma yayınınızda yer verdiniz, beni mesut ettiniz.
İlginiz için teşekkür ediyorum.
Ben de teşekkürlerimi ve saygılarımı sunuyorum.
İbrahim Ethem Gören 26.09.2024 Yazı No: 420