YAPRAĞI SANATA DÖNÜŞTÜREN USTA: İSMAİL ERDEM

YAPRAĞI SANATA DÖNÜŞTÜREN USTA: İSMAİL ERDEM

İsmail Erdem ülkemizin; bir adım öte dünyanın önde gelen yaprak oygu ustalarından biri. Ağaç yaprakları üzerine göz nuru dökerek birbirinden güzel sanat eserleri ortaya çıkaran İsmail Erdem Usta ile içinden yapraklar ve yaprak oygular geçen bir söyleşi yaptık. İlgiyle okuyacağınızı ümit ediyoruz.

İsmail Bey, sizi tanıyabilir miyiz?

Adana doğumluyum. Liseyi Adana Borsa Lisesi’nde okuduktan sonra, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünden mezun oldum. 2011 yılından beridir de Aydın’da ikamet etmekteyim. Küçüklükten başladığım bir şeyleri icat etmem, bulmam bana el becerisi kazandırdı. Ve bu beceriler bana, bir şeyler üretmem gerektiğinin bilincini aşıladı. Ortaokul ve lise yıllarında karakalem ile girdiğim sanat hayatıma, üniversite yıllarında tezhip ve seramik kursları ile devam ettim. Hep daha iyi bir şeyler yapma hevesim, beni kaat’ı sanatının var olduğunu bilmeden bu sanat ile alakalı eserler üretmeye başlattı. Başka kişilerin yazılarını kesmektense kendi yazılarımı keserim düşüncesi ile hat sanatımızın güzelliğine kapılarak bu sanata merak saldım ve Hezarfen Mesut Dikel’ den bir sene boyunca sülüs yazı tarzı meşk ettik. İşten ötürü tayinimin başka şehre çıkması sebebi ile bir süre posta ile meşk ettikten sonra, ‘el görmeme’ sebebi ile bu sanatın yapılamayacağına karar kılarak bırakmak zorunda kaldım. Çeşitli kâğıtları oyarak kaat’ı sanatına,  masif ahşap, okyanus kabukları,  metallerin ve değerli madenlerin kesimi ile naht sanatı ile sanat hayatımızı sürdürmekteyiz. En son kendi tekniklerim ile yapmaya çalıştığım yaprak oygular ile sanat hayatımıza,  hat sanatını bırakmanın burukluğu ile devam ediyoruz.

Geleneksel sanatlarla temasınız nasıl başladı?

İlkokul çağlarında iken ileride evim böyle olmalı düşüncesi ile sahip olmak istediğim evin resimlerini, eşyaları ile beraber çizmiştim en ince ayrıntısına kadar. Sanatı sevmemin en büyük etkisi bu oldu. Çizdiğim resimlere bakanların beğenisi beni bir şeyler ile uğraşmaya sevk etti. Resim yapmaya başladım. Ortaokulda pastel boyalar ile yaptığım doğa tasvirleri, lise yıllarında karakalem çalışmalarım, üniversitede ise seramik kursu akabinde tezhip kursu almam ile beraber bir anda geleneksel sanatların içinde buldum kendimi. Çizdiğim desenleri keserek oluşturduğum kompozisyonlar, az önce de bahsettiğim gibi kaat’ı sanatının var olduğunu bilmeden bu sanat ile alakalı eserler üretmeye başlattı. Araştırmalarım doğrultusundan Osman Rıfkı’nın ‘dişi oyma’ tarzında Allah Muhammed levhasını gördükten sonra bu tarzda yalın kat çalışmalar yapmaya başlamış oldum.

Hat yazılarını oyarken “bu yazıları da ben yazmalıyım, yazdığım yazıları oymalıyım” düşüncesi üniversitenin bitimi ile Hezarfen Mesut Dikel hocam ile tanışarak sülüs tarzı yazıyı meşk etmeye başladım.


NAHTTA TESTERENİN SESİ BENİ DERİNDEN ETKİLEDİ

Tüm yerini bulmuşsunuz, Mesut Dikel Bey, ülkemizin en önemli naht ustalarından biri…


Evet, aynen öyle. Meşk etmeye hocamın yanına gittiğimde atölyesindeki naht sanatı eserleri dikkatimi çekti. Beni büyüledi, çok hoşuma gitmişti. O testerenin keserken çıkardığı ‘gırt gırt’ sesi çok etkiledi beni. Tayinimin başka şehre çıkması sebebi ile hocam ile meşk etmeye posta yolu devam ediyordum. Posta yolu meşk etmede çok zorlanınca mecburen bıraktım. Naht sanatına yoğunluk verdim.

Bu anlamda neler yapıyorsunuz?

Hiçbir zaman yaptığım bir iş ile yetinmedim hep daha iyisini daha güzelini daha farklı ne yapabilirim düşüncesi, beni süregelenden farklı bir şeyler üretmem tasarlamam gerektiğine yöneltti. Yalın kat kaat’ı çalışması olarak yapmış olduğum bir ç0alışma var.

Nedir o çalışma?

 “Dut Yaprağı”. Gerçek bir dut yaprağını dijital ortamda büyüttükten sonra desenini kâğıda aktardım ve bütün damar yollarını tek tek oymuştum. Bu çalışma bana ışık oldu ve gerçek yaprak oymaya böylece başlamış oldum. Kendi tekniğimi oluşturmaya başladım. Ve deneme yanılma ile ve tecrübelerimle aşağıdaki soruların cevaplarını buldum. “Hangi yapraklar, bu oygu işi için uygun, hangi yaprak ne kadar kurutulacak, nerede kurutulacak, nasıl kurutulacak? Desen yaprağa ne zaman aktarılacak, nasıl aktarılacak ve en önemlisi kesildikten sonra son kuruma işlemi nasıl yapılacak ve korunacak?” Yıllardır deneme yanılma yaparak bir şeyi baştan icat eder gibi yaprak oyma hakkında bilgiler topladım ve çalışmalara başladım.

Metalden neleri kesiyorsunuz?

Metal olarak pirinç (-sarı metal de diyorlar.), alüminyum, alpaga ve gümüş kesmekteyim. Üstadların yazılarını bir kompozisyon oluşturarak ya da tek başına keserek, kendim yaptığım doğal kaplamaların üzerine ya da yaprak akik taşın üzerine monte ederek tablo oluşturuyorum.

Yaptığınız çalışmaların ne gibi bir hususiyeti var?

Bu çalışmaların en önemli bir özelliği yüzyıllar boyu bozulmadan kalabilmeleridir.

Sedef malzeme kullanıyorsunuz, sedef üzerine de konuşalım dilerseniz…

Tabii ki… Sedef oygu çalışmaları sedefkârlıktan (sedef kakma) farklıdır. Sedefkâr, oyulabilecek nitelikteki herhangi bir malzeme üzerine, istediği şekilleri oyar, açılan yuvalara, sedeften oyulan şeklin aynısından keserek bu parçaları kakarak yerleştirir. Biz ise sedefi (-genellikle mercan sedef kullanırım) tek parça halinde üzerinde oluşturduğumuz kompozisyonu kıl testeresi kullanarak oyarız. Böylece tek parça ürün elde etmiş oluruz.

Yaprağın, ağacın dalından alınarak duvarda sanat eseri kimliği kazanmasının hikâyesini, dönüşümünü anlatır mısınız?

Picasso bir lokantada otururken garson onu tanır. Ve ona bir kâğıt uzatıp üzerine bir resim çizmesini ister. Picasso garsonun isteğini kırmaz ve hemen bir resim çizer. 5 dakika içinde kâğıdı garsona verir ve ondan bin dolar ister.
Garson çok para istediğini vurgulayarak “Ama 5 dakikada çizdiniz. Bunun için bin dolar mı istiyorsunuz?” diye tepki gösterir.
Picasso’nun cevabı şöyledir: Sadece 5 dakika değil, 40 yıl, artı 5 dakika.

Sorunuza bu güzel hikâye ile başlamak istedim.


YAPRAĞIN DALINDAN KOPORTALDIKTAN SONRA ÇERÇEVE İÇİNE ALINMASI ALTI AYLIK BİR EMEKLE MÜMKÜN

Eyvallah.


Bir eser üretiyoruz çerçeveye giriyor, ona bakan insanlar sanıyorlar ki bu eser bir günde, ya da iki günde yapılmıştır diye yorum yapıyorlar. Ama kimse eserin arka planda harcanan zamanı düşünmüyor. Bir yaprak, dalından koparılıp çerçeveye girene kadar minimum 6 ay zaman geçiyor. Bazen siparişlerde özel istek oluyor. Diyorum 3 ay beklemeniz lazım, tabi istediği desen ya da resme uygun yaprak varsa… Onlar da haliyle mevcut yapılmış olanlardan beğeniyorlar.

Süreç nasıl işliyor?

İlk başta uygun olan yapraklar dalından koparılır. Yaprağınız, ana damarını oluşturan ortadaki damar alınarak temizlenir. Bunu yapmazsak yaprağın düzgün bir şekilde kurumasını sağlayamayız.

Yaprağı nasıl kurutuyorsunuz?

Kurutma işlemi saman kâğıtlarının arasında gerçekleşir. Bu kâğıtlar yenisi ile haftada birkaç kez değiştirilir. Ve bu kurutma işlemi pres arasında yapılır. Yapraklar oyacak kıvama geldiğinde oyulacak desen veya yazılar tasarlanıp hazırlanır. Oyacağımız desene veya yazıya göre en uygun yaprak seçilir. Hassas iş olacaksa nem oranı da bir o kadar önemlidir. Desen veya yazı tasarlanır, yaprağın üzerine iki farklı yöntemden birisi seçilerek aktarılır. Aktarıldıktan sonra kırılmaları önlemek için oyulan yaprak kesme pedlerine sabitlenir. Büyük sabır ve meşakkatle yaprak oyma başlanılır.

Öyle bir zor yanı vardır ki; yaprak oymaya başladığınız zaman oygu işi bitene kadar kalkmak yok başından. Yaprağın mukavemeti, su oranı düştükçe azaldığından kesilen yer daha çok ısı çektiğinden, oyulan yer oyulmayana göre nem içeriğini kaybettiğinden, yaprak gerilip büzülerek desen bozulmakta ve kopmalar başlamaktadır. Bu sebepten yaprak oymaya başladığınızda o eseri bitirmeden kalkmak yok. 20 saat kalkmadan oyduğum yaprak oyma çalışmalarım mevcut.


BAZEN TECRÜBE TESELLİM OLABİLİYOR

Bir seferinde kesmeye başladığım yaprağı bitirmek için gece ikiye kadar çalıştım, bitiremeyince sabah devam ederim dedim. Sabah yaprağın başına tekrar oturduğumda çizdiğim hendesi desen, yaprağın büzülmesinden belirsiz hale gelmişti. Anlayacağınız yaprak ve emeğim çöpe gitti. Tecrübem ise tesellim oldu.

Kesim bittikten sonra arta kalan desenler yaprağın üzerinde çıkarılır. Zaman kaybetmeden ikinci safha kurutma işlemine başlanır. Tekrar, önceden yaptığımız gibi saman kağıtların arasında preslenerek kurutmaya başlanır. Yaprak nem içeriğini kaybedene dek kurutma işlemi sürdürülür. Tam kuruma sağlandıktan sonra belirli solüsyonlar ile yaprağın küf tutması ve bakteri oluşumu engellenir. Yaprak bu solüsyonu tam emdikten sonra çalışmamız çerçeveye girmeye hazır hale gelir.

Hangi yapraklar sanatınız için elverişli?

Tabi her şeyi kendi yöntemlerimiz ile bulduğumuz için her yaprağı alıp kesime uygun mu değil mi deneme şansım yok. Şu an kesime uygun yaprakları bulmam ile bu arayışlarım azaldı. Çok nadir yeni yapraklar oymaya uygun mu diye denemekteyim. Oygu olacak yaprağın türü çok önemli. Kesinlikle suya çok ihtiyaç duyan ağaç ve yahut çiçeklerin yaprakları uygun değildir. Dikkat ederseniz bu yaprakların damarları çok ince ve azdır. Yaprak mukavemetini suyun basıncı ile sağlar. Bu tür yapraklar kesime uygun değildir. Lifli bir yaprak olması şart. Ve bu lifler çok ince olmalı, birbirlerini arasındaki direncin yüksek olması önemli. Ben genellikle difenbahya ve patos çiçeğinin yaprağı ile kauçuk ağacı yaprağı kullanıyorum. Son zamanlarda ise yaptığım sadece damarları kalan yaparakları da monolya ağacı yaprağından yapıyorum. Avakado yaprağının da uygun olduğunu düşünüyorum. Yaprağın boyutu da kestiğiniz desen veya yazı ile önem kazanıyor. Hassas işlerde büyük bir yaprağın kesimi pratik ve düzgün olmaz.

Hangi ebatlardaki yapraklar üzerinde çalışıyorsunuz?

Genellikle kestiğim yapraklar 15*20 cm. ölçülerinde. Görsel olarak tasarlanacak oyguların yaprağı büyük tercih edilebilir.


EŞİN, DOSTUN ÇİCEKLERİ SAĞ OLSUN!

Yapraklar siz mi topluyorsunuz?


Yaprakları kendim topluyorum, özellikle ağaç yapraklarını... Yapraklarını beğendiğim ağacın tepesindeyim. Bir de eşin, dostun çiçekleri sağ olsun!


BU İŞİN USTASI DA BENİM, ÇIRAĞI DA…

Bu alanda ustanız kim?


Bu işin ustası da benim, çırağı da ne yazık ki. Belki bir ustası olsa onun bilgilerinden istifa ederdik, öğrenene kadar bocalamazdık. Olsa idi belki de bu sanatın üzerine bu kadar düşmez, üretken olmazdık. Güzeli bulma düşüncemiz bizi tek başımıza bu yolda yürüttü. Belki de hayırlısı böyle imiş.

Yaprak oyguda ustalık nerede? Yahut sanatınızın püf noktaları hakkında bilgi verir misiniz?

Hangi yapraklar, bu oygu işi için uygun, hangi yaprak ne kadar kurutulacak, nerede kurutulacak, nasıl kurutulacak? Desen yaprağa ne zaman aktarılacak, nasıl aktarılacak ve en önemlisi kesildikten sonra son kuruma işlemi nasıl yapılacak ve korunacak? Ustalık , bu sorulara cevap üretmekte.

Yıllardır deneme yanılma yaparak bir şeyi baştan icat eder gibi, yaprak oyma hakkında bilgiler topladım ve çalışmalara başladım.


SONUÇLARDAN GAYET MEMNUNUM

Neticeler size ne/neler söylüyor?


Sonuçlardan gayet memnunum. Tabi araştırma geliştirme çalışmalarımda devam etmektedir. Yaprak oymacılığı çok yeni bir teknik, haliyle bu teknikler tam oturmadığından beni çok yoruyor.

Yaprakların üzerine genellikle hat sanatını işliyorsunuz. Yazıda kondisyon önemli. Bu mesele üzerine de konuşalım dilerseniz.

Geleneksel sanatlarımızda hat sanatının önemi ve yeri çok farklıdır. Hemen hemen bütün geleneksel sanatlarımızın içinde güzel bir yazı bulunur. Hattat tarafından yazılan yazıları direkt kullananlar için büyük bir vebal vardır bence. Yazılar estetik ölçülere bağlı kalarak güzel bir şekilde kaleme alınır. Harfler arasında bir uyum bir ahenk söz konusudur. Harfler arasındaki anatomi bilinmeden yapılan işler sanat kavramından uzaklaşır, estetik değer taşımaz. Hep uyarmışımdır “naht ve kaat’ı sanatı ile uğraşan kişileri hat sanatını biraz bilsin, sonra eser üretmeye başlasan” diye. Çünkü birisi üretilen esere bakar da “Bu harf böyle yazılıyor demek ki” derse, eseri üreten kişi hat sanatına çok büyük bir kötülük etmiş olur.

Ben de kaat’ı sanatı ile ilgili eserler üretirken yaptığım işin düzgün olması sebebi ve sanat kavramına uyup estetik değerleri taşısın diye üniversitenin bitimi ile, az önce de arz ettiğim gibi Hezarfen Mesut Dikel Hocam ile tanışarak sülüs tarzı yazıyı meşk etmeye başladım.


EN ÖNEMLİ MALZEMEMİZ SABIR

Oyguda hangi malzemeleri kullanıyorsunuz? Malzemeleri nasıl temin ediyorsunuz?


En önemli malzememiz sabırdır. Cismani olarak da bıçaktır. Geri kalan malzemelerin önemi yok, fazla da malzemede kullanılmıyor. Piyasada bulunan hiçbir bıçak ucu yaprak oymak için uygun değildir. Kendi ucumu kendim yapmaktayım. Mini bir taşlama motoru ile bunu halletmekteyim. Özellikle hassas oygularda bıçak ucunun sivri ve keskin olması çok önemli.

Bu alanda sizden başka yurt içinde ve yurtdışında çalışanlar kimler?

Emin olmamakla beraber Türkiye’de bu işi yapan yok diye biliyorum. Dünyada da saysanız bir elin parmaklarını geçmez. İnşaallah Türkiye’de uğraşan kişiler çıkar da, biz de onların bilgi ve tecrübelerinden istifa ederiz. Biraz evvel söylediğim gibi bu sanatın var olduğunu bilip de yapmadın. Yapınca gördüm ki diğer ülkelerde yaprak oygu ile uğraşan kişiler var.


SADECE ELİMLE KESİYORUM

Yurtdışında yaprakta neler oyuluyor?


Onların eserlerini incelediğinizde genellikle fotoğrafların oygusudur.  Geleneksel değer taşımazlar. Ben de modern tarzda da eserler üretiyorum. Ama genellikle öz benliğimizden gelen desenleri ve yazıları kullanarak, oyma eserler üreterek, geleneksel sanatlarımızla bir bağlantı kurmaktayım. Onlar ile benim aramda büyük bir fark var. Bunu onların ve benim eserlerimi incelerseniz farkı göreceksiniz. Onlar mercek kullanarak kesmekte ben çıplak göz ile kesiyorum. Ve onlar el ve lazer kesimini bir arada kullanmakta. Biz ise sadece elimizle keseriz.

Bu alanda hedefleriniz nelerdir?

İnsanın sürekli bir hedefi ve amacı olmalı bence. Her yaptığı eser, bir öncekinden farklı, özgün ve daha güzel olmalıdır. Hedeflerin en güzeli de budur aslında. Böyle olursa on sene sonraki eserlerimin çok farklı bir yerde ve konunda olacağımı düşünüyorum. Son çalışmalarıma dikkat ettiyseniz oyma mantığından farklı bir teknik ile yaprakların bütün damarlarını çıkartarak şeffaf bir yaprak elde edip üzerlerine kaat’ı tekniği ile yazılar yazdım. Bu yaptığımız da belki bir sene evvelki hedefimizdi.

Eserleriniz değerini buluyor mu?

Belki en üzücü kısımda bu. Gerekli olan maddi manevi desteği alamamak. Ve insanların yeterli ilgisini görememek.  Aylarca uğraştığın bir esere bazen birisi çıkıp ‘bu ne?’ diyor. Bir seferinde gemi halatını oydum. Birisi ‘bu ev mi?’ dedi. Anlamayabilir, amenna. Anlamaya çalışmıyor. Bizim ne anlatmak istediğimizden ziyade kendi yorumunu ön plana çıkarıyor.

Sanata başladığımdan beri ‘bu eserleri satayım, para kazanayım, şeklinde maddi beklenti bekleyip bu sanatı icra etmedim. 2016 yılında bir sergimiz oldu şükür insanların talebi iyi oldu. Sağ olsun birkaç iyi yürekli insan da desteklerini hiçbir zaman esirgemedi.


GÜNDE 25 SAAT ÇALIŞIYORUM!

Talebe yetiştiriyor musunuz?


Şu an buna ne zamanım var ne de imkânım var. Zira aynı zamanda memurum. İşten çıkıp bir saat kadar dinlendikten sonra hemen çalışma masamın başına geçip eser üretmeye başlıyorum. Hemen hemen her gün uykumdan kesip biraz daha fazla çalışmak gayretindeyim. Deyim yerindeyse gün 24 saat ben 25 saat çalışmaktayım. ‘Bize öğretir misiniz, öğrenciniz olmak nasip olur mu?’ düşüncesiyle Türkiye’nin her yerindeN arayıp soran var şükür. Ama talebe yetiştirirsem zamanımın kısıtlı olmasından ötürü ben eser üretemem. İnşallah belki ileride talebe kabul ederiz.


İNSANLARIMIZIN GÖNLÜNE DOKUNACAK ESERLER ÜRETMENİN ZAMANI GELDİ

İnşaallah. Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?


Artık insanların kalbine dokunacak eserler üretmenin zamanı geldi. Bu sanatları insanlara anlatmamız, öğretmemiz gerekir. Türkiye’ye şunu kazandırmak gerekir.

Nedir o?

“Bir sanat söylendiğinde akla gelen ilk şeyin Türkiye olması gerektiği...” Birisi bana Pavarotti deyince aklıma ilk gelen İtalya oluyor. Geleneksel sanatlarımızla Türkiye’nin özdeşmesini istiyorum. Nasıl dünyadaki herkes Victor Huga’nun Sefiller kitabını biliyorsa, herkesin geleneksel sanatlarımızı bilmesi için elimizden gelen bütün özveri ile çalışmamız gerekecektir. Bu da ancak bugüne değin gelen eserlerden farklı ve daha güzel eser üretmekle olacaktır. Çağrım bütün sanatçılara gelsin.


GÜZEL OLSUNLAR, GÜN OLSUNLAR

Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?


Ne olursa olsun insanın bir meşgalesi olmalı bu bir sanat olur, bir enstrüman çalmak olur. Muhakkak zamanını boş geçirmeyeceği, insanlığa katkısı olacak bir uğraşı olsun herkesin. Hayatı, bir salisenin bile geri gelmeyeceği bilerek yaşasınlar, Hoş olsunlar, güzel olsunlar, gül olsunlar.

İlginiz için teşekkür ediyorum.

 

 

İbrahim Ethem Gören

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.