USTASIYLA SANATA VE TEZHİBE DAİR…
Geleneksel sanatlarımızın önemli isimlerinden, günümüz tezhip sanatının usta ismi Selim Sağlam ile sanat, sanatın medeniyet inşasındaki yeri, tezhip sanatı, bu alandaki çalışmaları ve müşterek çalışma kültür ve ahlâkı üzerine sohbet ettik.
Selim Bey sizi tanıyabilir miyiz?
1969 yılında İstanbul Bahçelievler’de doğdum. Küçük yaşımda hafızlık eğitimi aldım.
GÖNLÜMDE HEP SANAT VARDI…
Kendimi bildim bileli sanatın bütün dallarına aşırı bir merakım oldu, kısaca gönlümde hep sanat vardı. Liseye başladığım yıl Nilüfer Hoca’yla ve tezhip sanatıyla tanıştım. O günden beri tezhip hayatımın merkezinde yer alıyor...
Genç yaşlarınızda hafızlığa çalıştığınızı, Hattat Hüseyin Kutlu ve Fuat Başar’dan yazı öğrendiğinizi biliyoruz. Geleneksel sanatlara meylinizin arka planında neler var?
Evet, ilkokuldan hemen sonra üç sene hafızlık yaptım ve biraz da dini ilimler tahsil ettim. O yıllarda, Yusuf İzzeddin Sav isimli hattat bir hocamız vardı... Bizlere ilk hat derslerimizi kendisi vermiştir. Kısaca, Yusuf İzzettin Hocamız vesilesiyle 1981’de ilk defa hat sanatıyla tanışmış oldum.1985 yılında ise ilk önce Hüseyin Kutlu hoca ile daha sonra Fuat Başar hocayla kısa bir süre hat meşk ettim, aynı yıl Nilüfer Kurfeyz’le da tezhibe başladım.
Yazıya ne kadar çalıştınız?
Maalesef çok uzun çalışamadım, zira tezhip daha ağır bastı..
Kısa süreli bir ünsiyetiniz olsa da Hüseyin Kutlu Hoca’dan ve Fuad Başar Hoca’dan hüsn-i hat sanatının incelikleriyle birlikte hadisenin felsefî ve aşkın yönlerine dair neler öğrendiniz?
Hat sanatının inceliklerini öğrenme fazla iddialı bir cümle olur. Çünkü gerçekten çok kısa bir süre eğitim aldım.
İŞİMİZ YAZIYI SÜSLEMEK…
Bunun yanında hat sanatıyla iç-içeyiz tabii. Sonuçta işimiz yazıyı süslemek. Eski, yeni pek çok hat üstadının yazıları elimizden geçti. Bu güzel örnekler dağarcığınıza mutlaka pek çok şey katıyor.
Ekonomi eğitimi almanıza rağmen oldukça farklı bir sahaya; geleneksel sanatlara yöneldiniz. Mezkûr yönelişin şifreleri nelerdir?
Aslında geleneksel sanatlara yönelmem ekonomi eğitiminden oldukça önce oldu. Üniversite yıllarına geldiğimde tezhip çoktan hayatıma yerleşmişti.
Tezhibe nasıl başladınız ve nasıl karar kıldınız?
Aslında bir arkadaşım vasıtasıyla başladım. Bana geleneksel sanat eğitimlerinden bahsetti, bu da tam benim istediğim şeydi.
ARKADAŞIM BIRAKTI, BEN DEVAM ETTİM…
Böylelikle bu eğitimlere 1985 yılında başlamış oldum. Aynı zamanda, Nilüfer hocamın dersiyle de tezhip sanatıyla tanıştım. Aradığımı bulmuştum. Arkadaşım bıraktı ben devam ettim.
Tezhip sanatının anahtar kelimeleri nelerdir?
Sevgi, sabır ve emek. Başa sevgiyi koymam bilinçli bir tercih.
Sevgi tabii ki olmazsa olmaz… Tezhipte sabrın yeri neresidir? Tezhip size sabırla birlikte başka neler öğretti?
Sadece sabır bir yere kadar size eşlik eder. Sevdiğiniz şeylerde sabır başka bir duyguya evrilir, işin içine zevk de girer.
TEZHİBİ SEVERSENİZ SABRETMEK KOLAY
Şimdi gençler çok sabırsız. Fakat sevdikleri bir bilgisayar oyununun başında sabırla, hareketsiz bir şekilde saatlerini geçirebiliyorlar. Çünkü seviyorlar ve zevk alıyorlar, sabır doğal olarak geliyor. Tezhibi de severseniz sabretmek kolay.
TEZHİP BANA HAYATA GÜZEL BAKMAYI ÖĞRETTİ
Tezhip bana hayata güzel bakmayı öğretti. Sanatın insan ruhunu rehabilite eden, onaran bir yönü vardır. Bünyesinde korku, öfke, şiddet gibi olumsuz duyguları barındırmayan tezhip sanatı, bu etkiye fazlasıyla sahiptir.
Tezhipte okumanın, araştırmanın, bir adım öte geliştirmenin yeri neresidir?
İlim de, sanat da uçsuz, bucaksız bir yolculuktur. Şunu söylemeliyim ki hayat bu araştırma ve öğrenmeler için de çok kısadır... okuyup araştırmadan, bir konuya vâkıf olmak mümkün değildir, hele bir sanata vâkıf olmak asla...
Dolayısıyla, sanatımızı icra ederken, çizim istidadı, fırça gücü, renk ve estetik bilgisi yanı sıra, kendimize has yeni boyama teknikleri geliştirmek, durmaksızın okuyarak, sanatımızın tarihi ve kültürel derinliğini idrak etmek için bilgiye aç olmamız gerekir.
Tezhip sanatı geleneksel sanatlarımızın arasında nerede konumlanır?
Tezhip sanatı, medeniyetimizin bütünü içerisinde bu gün bizim tanımladığımız alandan çok daha geniş bir anlam içerir.
TEZHİP HATTIN ELBİSESİDİR
Tarihi süreçte tezhip yapan sanatçılar sadece kitap süslemek ile kalmayan, çeşitli alanlar için desen üreten çok yetenekli tasarımcılardı. Sanattaki tüm ekolleri, üslup değişikliklerini, yeni akımları müzehhib olarak adlandırdığımız bu sanatçılar belirliyorlardı.
Tezhip günümüzde de hat sanatıyla beraber ilk sırada yer alır. Zira tüm sanatlara, el melekesi açısından büyük bir yardımcı, aynı zamanda, hattın elbisesidir.
Bir hattın çevresinde, minyatürün içinde, ebrunun, cildin üzerinde, katı'nın yanıbaşında hep onu görürüz.
Tezhip hem başlıbaşına büyük bir değer, hem tüm sanat dallarının yardımcısı ve tetikleyici unsurudur.
Dünden bugüne Türk tezhip sanatında öne çıkan isimler ve ekoller hakkında bilgi verir misiniz?
Tarihi süreçte, Fatih devrindeki “Baba Nakkaş”, Kanuni döneminde, “Karamemi”, “Şahkulu”, son devirde ise, “Ali Üsküdari”, tezhip sanatımıza yön vermiş çok önemli şahsiyetlerdir. Bununla birlikte sanat, takdir edersiniz ki, adeta canlı bir organizma gibi, yaşayan ve sürekli değişen, bu değişimlerle bizi hem mutlu eden, hem yönlendiren, yeni oluşumlara açık bir olgu.
Dolayısı ile 20’inci yüzyılın başında ismini tezhip sanatına yazdıran ekol olmuş, bir Rikkat Kunt hocamızı, Muhsin Demironat hocamızı, bilhassa Süheyl Ünver hocamızı anmadan geçemeyiz. Tüm bu isimler, devirleri içinde üzerlerine düşeni, layıkıyla yapmış, silinmeyecek izler bırakarak öte âleme göçmüşlerdir. Ama eserleriyle hâlâ diridirler…
MEDENİYET İNŞASI TOPRAĞI BENİMSEMEKLE BAŞLAR…
Medeniyet inşa sürecinde sanata ve sanatçılara ne türden görevler düşer?
Medeniyet inşa etmek, toprağını benimsemek ve sahiplenmekle başlar… Bir toprağınız yoksa kültür ve medeniyetten söz edemeyiz.
Bu topraklar üzerinde, insanların eserleriyle oluşur ve ayakta kalır medeniyetler. Maddi ve manevi kalkınmayla birlikte insanlarını derinleştirerek dönüştüremeyen milletler zamanla yok olurlar.
Yüzyıllar boyunca, insanların o topraklar üzerindeki, kültürel, yaşamsal tüm hareketleri artık vaz geçilemez ve değiştirilemez olur. Bu süreçte sanatçıların üzerine büyük görevler düşer. İşte bu topraklarda, filizlenen sanatı da, onun gelişme sürecinde beslendiği felsefe ve tarihi ile birlikte ele aldığınız zaman anlayabilir ve daha önemlisi anlamlandırabilirsiniz.
Bence, değişmez bir kural gibi, medeniyetlerin sanatları, dini inançlardan etkilenir. Kitap sanatlarımızdan biri olan tezhip sanatı da bu çerçevede gelişerek günümüze kadar gelmiştir.
TEZHİP BİR İSLAM SANATIDIR
Mücerret manada tezhip ne için icra edilir?
Tezhip bir İslam sanatıdır. Uygur Türkleri zamanına tarihlenen bezenmiş belgeler bulunsa da asıl gelişimini İslamiyet’in kabulü ile yapmıştır. Kuran-ı Kerîm’i, ayet-i kerimeleri ve hadisi şerifleri en güzel bir şekilde süsleme isteği tezhip sanatının asıl motivasyonudur.
TEZHİBİN MANEVİ REFERANSLARI OLDUKÇA GÜÇLÜDÜR
Gelişimi kutsal metinler ile bağlantılı olması sebebiyle manevi referansları da çok güçlüdür. İslam tasavvufuna etkisiyle tezhip sanatı soyut bir ifade tarzı geliştirmiştir, bu sebeple gözün gördüğü öğeleri olduğu gibi kullanmayıp stilize ederek yorumlamış ve bu şekilde bünyesine dâhil etmiştir. Bilindiği gibi stilizasyonla sembolleştirilmiş motiflerin hafızada yer etmeleri ve etki süreleri uzun ve daha güçlüdür.
Biz şuna inanırız. Gerçek sanatkâr, sanatı da sanatkârı da yaratan yüce Allah’tır. Sanatkâr, Yaradan’ın ancak gönlüne ilham ettiği kadarını, yine onu izni ve onu bahşettiği nimetlerini kullanarak ortaya sunmaya çalışır.
Eser denilebilecek bir tezhip levhası hangi hususiyetleri haiz olmalıdır?
Tezhip tasarımındaki en belirleyici unsur hat yazısıdır. Yazının şekli, manası, kalın ve ince kalem oluşu, yazıdaki boşluklar ve yazının boyutları tasarımın hareket alanını belirler. Yapılan tasarım yazının görsel etkisini güçlendirmeli, asla yazının önüne geçmemelidir.
TEZHİPTE BÜTÜNÜN UYUMU ÖNEMLİ…
Uygulanacak tezhibin sanat değerini, tasarımın gücü ve renklerin bu tasarımdaki uyumlu dağılımı belirleyecektir. İnce ve detaylı bir sanat olan tezhipte bütünün uyumu en önemli amaçtır.
Tezhip sanatında klasik anlayışın yanında yeni arayışlar, yorumlar ve açılımlar ve bu anlamda denge hakkındaki mütalaalarınız nasıl şekilleniyor?
Gelenekli sanatlarımıza gönül veren başta Prof. Dr. Süheyl Ünver gibi hocalarımız sayesinde tezhip sanatının klasik örgüsü yeniden canlandırıldı ve klasik temel sağlamlaştırıldı. Tabii sanatkâr belli bir olgunluğa ulaştığında sanatında yeni bir takım arayışlara girer. Bu doğal bir süreçtir. Sanatta yeniliğe kapıyı kapatmak sanatın gelişimini engeller.
Günümüzde genelde öz sanatlarımızın ve özelde de tezhibin bulunduğu mevkie dair neler söylemek istersiniz?
Tezhip sanatı bu gün 30-40 yıl önceki durumunda değil. Geleneksel sanatlarımızın öğretildiği çok sayıda kurum var ve hepsine de yoğun bir ilgi var. Özellikle bu hız çağında insanların böyle zorlu ve sabır isteyen bir sanata talip olmaları bile, başlı başına bir takdir vesilesi.
Tezhip eserlerini restore ettiğinizi biliyoruz. Bu mecraa nasıl yöneldiniz? Bu husustaki çalışmalarınızdan söz eder misiniz?
Nilüfer hocayla beraber çalışmaya başlamamızla, restorasyon serüvenim de başlamış oldu. Büyük bir ustadan restorasyonun inceliklerini öğreniyor ve uyguluyor olmak benim için büyük bir şanstı. Restorasyon çok özel bir konu. Esere yoğun bakımdaki bir hasta gibi dikkatli ve titiz yaklaşmalısınız. Özellikle belge niteliği de taşıyan eserlere mümkün olan en az müdahale ile gerekli işlemleri yapmak ve orijinalliğini korumak zorundasınız. Bu güne kadar sayısız tablo ve ferman restore ettik. Çok zevklidir restorasyon.
Zerendud levhalar üzerine uzmanlığınız bulunuyor. İyi bir zerendûd levha ortaya koyabilmek için hangi yetkinliklere sahip olmak gerekir?
Osmanlı hat sanatında ayrı bir yer ve öneme sahip olan zerendûd levhaların olağanüstü estetik görünüşleri ve taşıdıkları sanat değeri bir yana, hazırlanışları esnasında sarf edilen emek de incelemeye değer. Osmanlı’nın son dönemlerinde yaygın olarak uygulandığını bildiğimiz bu işçiliğin uygulama tekniğindeki meslek sırları maalesef kayıt altına alınamamıştır. Zerendûd yapacak sanatkârın hattı bilerek yazıya âşina olması, müzehhip gibi altın kullanmakta mahâret sahibi olması gerekir. Yazının kalıbı zemine geçirildikten sonra altın ne kadar pürüzsüz sürülür, yazının sınırları harflerin karakterini bozmadan ne kadar keskin ve düzgün çıkarılırsa, zerendûd da o ölçüde başarılı olur.
Zerendûd tekniği ile meydana getirilen eserleri hat sanatı ile tezhip sanatının kesiştiği bir noktada işbirliği ile ortaya çıkan eserler olarak görmek gerekir. Sanat tarihimizde 18. yüzyıldan itibaren yaygınlaştığı görülen zerendûd eserlerin oldukça zengin ve müstesna bir miras şeklinde günümüze kadar geldiği hepimizin malumudur.
İstanbul’da selâtîn camilerimizde pek çok zerendûd levha bulunuyor. Bu yazılar, dönemlerinde nasıl ortaya konulmuş? Bizzat hattatların eli mi değmiş yahut tezyinat ustalarının marifetiyle mi icra edilmiş?
Bu konuda özel bir araştırmam ve çalışmam olmadı. Ama şundan eminiz ki, zerendûd levhalar nadiren hattatlar, çoğunlukla tezhip sanatçıları tarafından hazırlanmıştır. Bununla beraber Sami Efendi’nin zerendûd yazılarını kendisinin hazırladığını biliyoruz.
BİRLİKTELİĞİMİZİN ALAMETİFARİKASI TEVAZU…
30 yıldır Nilüfer Hanım’la birlikte tezhip yapıyorsunuz. 30 yılı kısaca özetler misiniz?
Saygı, sevgi, emek ve özveri şeklinde kısaca özetleyebilirim. Birlikte çalışmak zordur. Hele söz konusu sanatsa bu daha da zorlaşır. İnsan egosunun en yükseklerde dolaştığı alandır sanat. Nilüfer hocayla sadece birlikte çalışmıyor, işlerimizi ortak yapıyor ve ortak imza atıyoruz. Bizler mütevazı insanlarız. Galiba birlikteliğimizin alametifarikası bu.
Bu kadar zamanda neler Nilüfer Hanım’dan neler öğrendiniz? Birlikte neleri keşfettiniz? Kısaca 30 küsur yılı nasıl özetlersiniz?
Süsleme sanatları adına bildiğim her şeyi Nilüfer hocadan öğrendiğimi söyleyebilirim.
NİLÜFER KURFEYZ ÇOK YÖNLÜ BİR SANATKÂRDIR
Kendisi bizzat Süheyl Ünver gibi bir üstaddan çok kapsamlı dersler almış, tezhibin yanı sıra, minyatür, kalemişi, edirnekârî gibi çeşitli alanlarda eğitim görmüş çok yönlü bir sanatkârdır. Birlikte çalıştığımız yıllar boyunca ondan sadece tezhip sanatını değil, sanatta iş ahlâkı ve insani davranışlar adına pek çok şey öğrendim ve hâlen de öğreniyorum.
Meslekler, sanatlar ve zanaatlar bağlamında ortak iş yapma kültürünün daha geniş bir tabana yayılması için taraflara düşen görev ve sorumluluklar nelerdir?
Atalarımız birlikten kuvvet doğar demişler. İnsanlar biraz özveride bulunarak ve sivri yanlarını törpüleyerek, bir arada daha büyük sinerjiler üretebilir. Bundan korkmamak lazım…
Osmanlı asırlarında ortak imzalı tezyinat çalışmaları yapılmış mı? Bu husustaki tetebbuatınızdan istifade etmek isteriz…
Malumunuz üzere, Osmanlıda, padişahın himayesinde gelişen tezhip sanatı, saray nakışhanesinde, çok kalabalık bir sanatçı ekibi tarafından icra ediliyordu.
Bu meşakkatli sanatta ustaların, çırakların, altın ezenlerin, altın sürenlerin, cedvelkeşlerin, tahrir çekenlerin, renklendirenlerin oluşturduğu bu kalabalık kadro tarafından meydana getirilen eserler çoğunlukla imzasızdı ve icazet müessesi bu sanatta gelişmemişti, zira kollektif bir çalışma ve uygulama ortamı vardı.
Nilüfer Kurfeyz ile ortak imzalı çalışmalarınız var. Eser üretiminde iş birliğini, iş bölümünü nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
1990 yılından beri işlerimizi ortak yapıyor ve beraber imzalıyoruz. Belirli bir iş bölümümüz yok. Eserin her aşamasını beraber yapıyoruz.
Atölyenizden ve atölye çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Atölyemiz, Kalamış’ta ve 1990 yılından beri faaliyet gösterdiğimiz bir yer. Buradaki, derslerimiz ve atölye çalışmaları da aralıksız devam ediyor.
Atölye dışında hangi merkezlerde ders veriyorsunuz?
Halen, “Albaraka Türk Sanat Merkezi’nde” eğitmen, "Sakarya Belediyesi, Geleneksel Sanatlar İhtisas Merkezi’nde ve Bahariye Sanat Atölyeleri’nde danışman hoca, Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar Daire Başkanlığı Klasik Sanatlar Eğitim Merkezi’nde, eğitim görevlisi ve danışmanlar komitesi üyesiyiz.
Hocanız ve dahi mesai arkadaşınız, ortağınız Nilüfer Kurfeyz Hanım ile 30 yılı sârî bir hukukunuz var. Söz konusu hukuktan hareket ederek geleneksel sanatlarda usta çırak münasebetine değinmenizi istirham ediyorum.
Sanatlarımızın en doğru ve kusursuz öğrenme yöntemi usta-çırak ilişkisidir. Klasik sanatlarımızda öğrenme usta-çırak ilişkisi içerisinde birebir devam eden bir süreçtir. Büyük bir ihtimalle de bir ömür boyu sürecek bir serüvendir. Hoca ile kurulan bu sanat ve dostluk münasebeti sonucunda, sadakat, sevgi ve saygıya dayalı bir sanat alışverişi başlar. İşte bu öğrenme ve eğitim hiç bitmeyen bir süreç olduğundan, hoca da öğrencileriyle birlikte tecrübesini arttırır.
Sanatçı adayı ustasından sadece sanatı öğrenmez, bu sanatı edep çerçevesinde nasıl sürdüreceğini de öğrenir. Geleneksel sanatlarımızda, sanata ve hocaya biat asıl olandır. Bu adanmışlık olmadan, ömür boyu sürecek bir yolculuğa çıkmak kolay değildir. Ustanın asıl amacı da kendisini geçecek talebeleri sanat hayatına kazandırmak olmalıdır. Yüzyılların içinden bu güne kadar gelen sanatımız, hocalarının izinde ama onları aşan adımlarla sanatlarını geliştiren insanlar eliyle olmuştur.
Kısaca usta yanında ustalaşma sanatlarımızın temelidir. Sanatçının hedefi, hocasından aldığı bilgilerle, sanatını daha ileriye götürmek olmalıdır.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Ecdadımız, bizlere iftihar edeceğimiz bir medeniyet kurarak, ölümsüz eserler vücuda getirerek bizlere teslim ettiler. Bizler, ülkesinin her değerine ruhuyla, bedeniyle, özüyle, sözüyle sahip çıkmalı ve bu ölümsüz eserleri bir sonraki nesillere eksiksiz teslim edebilmek için her türlü gayretin içinde olmalıyız.
MİLLETLER ANCAK KÜLTÜR VE MEDENİYETLERİYLE VARLIK GÖSTEREBİLİR
Milletler ancak kültür ve medeniyetleri ile varlık gösterebilirler. Medeniyetleri olmayan milletler tarih sahnesinde yok olup gitmeye mahkûmdurlar. Ne mutlu bize ki, bu kadar zengin bir kültür ve medeniyetin sahibiyiz. Türk milletinin sahip olduğu bu büyük zenginlik en büyük değeridir. Bu şansımızı kaybetmemek için, her türlü çabayı sarf etmek, her şeyden daha önemli olmalıdır.
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Manevi âlemimizi aydınlatan sanatlardan biri olan tezhip sanatı bu topraklarda tarihine, kültürüne, geleneğine sıkı sıkıya bağlı insanlar yaşamaya devam ettikçe var olacak, geçmişten geleceğe mirasımızın taşıyıcısı olmaya devam edecektir.
Geleneksel sanatlarımızın bu güne kadar ulaşmasında, payı olan herkese müteşekkirim. Tüm insanların sanatla hayat boyu hemhal olmalarını diliyorum.
Vakit ayırdığınız için müteşekkirim Selim Bey.
Bu sanatlara duyduğunuz ilgi ve desteğiniz için size ayrıca teşekkür ediyorum.
İbrahim Ethem Gören