SULTANAHMET’TE EBRU ‘NEŞVE’Sİ
Ebru ustası Uğur Taşatan Yeditepe Bienali kapsamında düzenlediği Neşve sergisiyle ebru sevdalılarının irfanına birbirinden âlâ çiçekli ebruları arz etti.
Geleneksel ebru sanatımıza yeni isimler ve eserler kazandıran Uğur Taşatan, 1982 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra gönlünü kadim ebru sanatımıza kaptıran Taşatan, ebru derslerine 2001 yılında başlayarak 10 yılın sonunda 2012 yılında ebru icazeti almaya hak kazanmış.
2010 yılında Mustafa Düzgünman anısına düzenlenen Ananevi Türk Ebru Yarışması’nda Çiçekli Ebru alanında birincilik ödülüne ve 12. Devlet Türk Süsleme Sanatları Ebru Yarışması’nda eserleri sergilenmeye layık görülen Uğur Taşatan, 2015 yılında Ustaların Yolunda Karma Ebru Sergisi’nine katılmasının ardından Cezbe isimli ilk kişisel ebru sergisini 2017 yılında Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde açmıştı.
Bir yandan avukatlık mesleğini sürdürmekte olan sanatkâr, diğer yandan Uygulamalı Türk İslâm Sanatları Kütüphanesi’nde, Küçükçekmece Geleneksel Sanatlar Akademisi’nde, Keçiören Estergon Kalesi Türk Kültür Merkezi’nde ve Kılıç Ali Paşa Medresesi’nde gönlünde ebruya açık kapılar bulunanlara kadim ebru sanatımızı öğretiyor. Kültür Bakanlığı Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları Seçici Kurulu’nda yer alan ve Turing’in sanat danışmanlığını yapmakta olan Taşatan, ebru çalışmalarını İstanbul Sanatları Çarşısı’ndaki atölyesinde sürdürüyor. Uğur Taşatan ile, Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi bahçesindeki Kılıçhane Binası’nda izleyicilerle buluşan Neşve Çiçekli Ebrular Sergisi üzerine hasbihal ettik.
BİZİM SANATLARIMIZI İÇEREN BİR BİENAL PEKÂLÂ YAPILABİLİR
Uğur Bey Yeditepe Bienali’nde Neşve sergisiyle ebru sevenlere kadim sanatın en içten lisanıyla selâm veriyorsunuz. Bienal katılım süreci ve hazırlıkları hakkında bilgi verir misiniz?
Yeditepe Bienali’nin düzenleneceği haberini alınca oldukça şaşırdım. Gelenekli sanatlarımızın tamamını içeren bu ilk “bienal” ne denli başarılı olabilirdi ve bendeniz böyle bir organizasyonda yer almalı mıydım? Bu soruları gözlemlerim ve geçmiş tecrübelerim neticesinde cevaplamaya çalıştım. Şunu belirtmek isterim ki bienal terimi ilk etapta sadece çağdaş çalışmaları kapsıyor izlenimi vermekte. Bu durum klasik usulde çalışan sanatçılar için bir handikapmış gibi görünebilir. Ancak meselenin böyle olmadığı düşünüyorum.
Öncelikle bienal iki yılda bir yapılan etkinliklere verilen bir isim. Bu sebeple daha önce geleneksel sanatlar alanında bienal düzenlenmeyip sadece modern sanat bienallerinin olması bu durumun değişmeden devam etmesi gerektiği anlamına gelmez. Pekala, “bizim sanatlarımızı” da içeren ve iki yılda bir tekrarlanan organizasyon yapılabilir. Sonrasında bienale “contemporary” anlamının da yüklendiği düşünelim. Klasik usulde eser üretmeye çalışan bizlerin eski ustaları taklitten öteye gidemediğimizi, söz gelimi hep “aynı lâleyi” ya da rahmetli “Mustafa Düzgünman’ın papatyasını” yaptığımızı iddia etmek en hafif tabirle aymazlıktır. Böylesi söylemlere gülüp geçmeye alıştık çok şükür. Eğitim metodumuzun meşk usulü olduğu, ustalarımızın ebrularını taklit ederek ebru yapmayı öğrendiğimiz doğrudur. Ancak yaptığımız ne Necmeddin Hoca’nın lâlesi ne de Mustafa Düzgünman’ın papatyası ne de kendimize ait bir şeydir. Bizim yapmaya çalıştığımız, en güzelinin peşinden koştuğumuz lâleyi, gelinciği ya da karanfili belki de “âlem-i misal”de aramak gerekir. Görünen âlemdeki çiçekler, öte alemde ki “idea”larının birer yanılsamasıdır. İslâm sanatkârı sitilizasyon denen kavramı bunun içindir ki sanatının merkezine oturtur. İşte bu sebeple bizler, ustalarımızın izinde üsluplaştırılmış bir çiçeğin en güzelini yani âlem-i misaldeki karşılığını ya da ideasını, çağımızın teknik imkânlarından yararlanarak ve kendi iç dünyamızda uyandırdığı hislerin de etkisiyle, kişisel renk ve zevkimize uygun şekilde nakşederiz. Dolayısıyla bizler en güzelin peşinde, kadim yolumuzdan ayrılmadan, bu çağın da ebrularını yaparız. Tüm bu düşüncelerin ışığında Yeditepe Bienali’ne katılmaya karar verdim.
Hazırlık sürecimi düşünsel hazırlık ve uygulama olarak ikiye ayırabiliriz. Öncelikle nasıl bir projeyle katılmam gerektiği üzerinde uzun uzadıya düşündüm. Ebrunun toplum tarafından anlaşılmasında karşılaştığımız yanlışları gözden geçirdim. En önemli problemlerden birinin çiçekli ebruların algılanmasındaki hatalar olduğunu tespit edip çiçekli ebrular üzerine bir sergi açmaya karar verdim. Sonrasında kullanacağım renklere ve formlara karar verip uygulamaya koyuldum.
SANATA DAİR ETKİNLİKLERİN TAMAMI BİENAL KAPSAMINDA ELE ALINIR
Bienalin sizce sergiyle benzeşen farklılaşan yönleri nelerdir?
Bienallerde sergiler yer alabilir elbette. Ancak sadece sergilerden oluşan etkinlikler değildir. İçeriğinde atölye çalışmaları, canlı performanslar, sempozyumlar ve enstalasyon adı verilen mekânsal yerleştirmeler bulunur. Sanata dair etkinliklerin tamamı bienal kapsamındadır.
Sergi mekânı için de bir paragraf açalım dilerseniz. Ebruculuğumuzun banisi, hocanızın hocasının hocası Hezarfen İbrahim Edhem Efendi’nin müessisi olduğu bir mekânda sergi açmış olmak halet-i ruhiyenizi nasıl yansıyor?
Çiçeğin Her Hali teması kapsamında açılacak olan sergiler iki mekâna yayılacaktı. Bunlar Sultanahmet Medresesi ve Marmara Üniversitesi rektörlük binasıydı. Tercihim Sultanahmet Medresesi oldu. Ancak bir takım idari problemler nedeniyle sergiler buradan tarihi Kılıçhane binasına taşındı. Bu değişikliğin beni mutlu ettiğini ifade edebilirim. Hocamın hocasının, hocasının hocası olan Ethem Efendi’nin kurucu müdürlüğünü yaptığı Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi kampüsü içinde kalan, Fatih Sultan Mehmet’in yapımını emrettiği ilk bina olan Kılıçhane oldukça etkileyici bir atmosfere sahip. Ethem Efendi’nin ayak izlerinin olduğu bu mekânda, O’nun izinde yapılan ebruları sergileyebilmek oldukça kıvanç verici.
RUH HALİNİZ TEKNEYE YANSIR
İzleyiciler Neşve’de neler buldu?
Evvela isimden de anlaşılabileceği gibi bana göre çok neşeli ebrular vardı sergide. Renklerle, tonlarla ve formlardaki küçük esprilerle keyifli bir sergi oldu. Ebruları yaparken de neşeli bir ruh haline sahiptim. Denir ya “ruh haliniz tekneye yansır” diye. Aslında tekneye yansıyan sizin tercihleriniz. Ruh haliniz de tercihlerinizi belirliyor. En çok da renkler nasibini alıyor bu tercihlerden. Bu sebeple izleyenlerin gördüklerinde gülümsedikleri bir sergi oldu diyebilirim.
Toplan 30 adet eser mevcut. Hocam Alparslan Babaoğlu gibi lâle, karanfil, gelincik, sümbül, menekşe, papatya ve krizantem yapmaya çalıştım. Bazı eserlerin bendeniz için özellikli yerleri var. Duygularınızın ön planda olduğu bir iş yapıyorsanız, bu durum kaçınılmaz sanırım. Gelincik yapmayı çok seviyorum mesela.
Neden?
Gönlümde çok özel bir yeri var bu çiçeğin. Sebebi şimdilik bende kalsın.
Eyvallah.
11 dallı bir gelincik çalışmam var. Dalları oturtması oldukça vaktimi aldı ama sanırım uğraştığıma değdi. Sümbülleri çok seviyorum. Kokusunu en çok sevdiğim çiçek sümbüldür diyebilirim.
TAKDİR SANATSEVERLERİNDİR
Bu sebeple “Neşve”de dört adet sümbül yer aldı. Hz. Ali’ye nisbetinden dolayı karanfilin de özel bir yeri var gönlümde. Bu sergide çeşitli renklerde, Hocam Alparslan Babaoğlu’nun yaptığı gibi tomurcuklu ve tomurcuksuz karanfiller mevcut. 4 mm.lik bir koltuk lâlesi denedi. Çok küçük boşluklarda ya da durak tabir edilen alanlarda tezhibin yerine ebrunun da kullanılabileceğini göstermek istedim. Eski ustalarımızın yaptığı karışık çiçek buketlerinden çalıştım. Bir de klasik usulde yeni çiçek denemelerinin nasıl yapılacağı konusunda fikir vermek amacıyla fulya yaptım. Fulyayı hazırlarken çiçek sitilizasyonu konusunda akademik eğitim almış müzehhip arkadaşlarımdan ve çiçek anatomisi konusunda uzman bilimsel bitki ressamı arkadaşımdan destek aldım. Takdir sanatseverlerindir.
Malum, marifet iltifata tabidir. Sergi açılışınız bu bağlamda iltifat gördü mü?
Başta kıymetli Hocam Alparslan Babaoğlu, Fatih Eski Belediye Başkanımız Sn. Mustafa Demir, hattat ve ebrucu Fuat Başar olmak üzere çok sayıda davetlinin katıldığı bir açılış oldu. Ebru çalıştığımız arkadaşlarım da beni yalnız bırakmadılar. Ayrıca sergi boyunca ilgi gösteren sanatseverlere, koleksiyonerlere ve şehir dışından gelen misafirlerime de bu vesile ile teşekkür ederim.
Bu rağbeti nasıl telif ediyorsunuz?
Sanat adına sevindirici buluyorum. Umarım ki bu ilgi katlanarak artar.
EBRU ÇİÇEK RESSAMLIĞI DEĞİLDİR
Ebru geleneğimizde, klasik Türk ebrusunda iki boyutluluk var. Lakin gününüzde ebrular, özellikle çiçek ebruları resim sanatına öykünerek farklı bir boyut ve hüviyet kazanıyor, çiçek ressamlığı ön plana çıkarak ebrularda derinlik, perspektif ve üç boyutluluk ön plana çıkıyor. Bu husustaki kanaatlerini öğrenmek isterim.
Öncelikle belirteyim ki ebru çiçek ressamlığı değildir. Çünkü ebru çiçekli ebrudan ibaret değildir ve ebrunun temelinde battal ebru vardır. Battal, gel-git, taraklı, kumlu, hatip, akkâse gibi ebru çeşitlerini bir tarafa bırakıp ebruyu çiçekli ebrulardan ibaretmiş gibi görmek kabul edilemez.
Bendeniz 2001 yılında ebru yapmaya başladığımda ebrucular rahmetli Mustafa Düzgünman gibi battallar, hatipler yapmaya çalışırlardı. Hocam Alparslan Babaoğlu’nun nefti bu kadar güzel nasıl ayarladığını ya da sap yeşilini bu kadar harikulade düşürdüğünü çözmeye çalışırlardı. Ebrunun, en azından şimdiye göre, daha büyük bir kesim tarafından doğru algılandığı zamanlardı.
ESKİLER EBRUYA NAKŞ-I BER AB DEMİŞLERDİ
O zamanlarda da Mustafa Düzgünman’ın, Alparslan Babaoğlu’nun, Fuat Başar’ın çiçeklerine benzemeyen çiçekler deneyenler vardı ama bugünkü gibi bir “çiçek ressamlığı” furyası yoktu. Daha sonra suya “nakışlar” işlediğimiz unutuldu ve resim yaptığımız zannedildi. Eskiler bu işe “nakş-ı ber ab” da derlermiş. Bu ifade su üstünde nakış anlamına gelir. Ebru sanatkârı çiçekleri resmetmez ancak nakşeder. Aradaki farkı merak eden araştırabilir.
GÜNÜN MODASINA UYGUN EBRULAR YAPMIYORUZ!
Peki, bu tarz yaklaşımlar nasıl tevil edilmeli?
Bu tarz yaklaşımları popüler kültürün etkileri olarak yorumlamak lazım. Popüler kültürün temelinde modaya uygunluk, dolayısıyla tüketim vardır. Bizler “günün modasına” uygun ebrular yapmıyoruz. Bunun yerine tüm zamanlara hitap eden kalıcı eserler üretmek için çalışmayı tercih ediyoruz.
Sergide izleyicilerinize nasıl bir mesaj iletiyorsunuz?
Bu sergiyle geleneğimize uygun çiçekli ebruları sanatseverlerin beğenisine sunmayı ve yeni çiçek denemelerinin nasıl yapılabileceği konusunda ebruyla uğraşanlara bir nebze de olsun fikir vermeyi amaçladım.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Okuyucularımızın ramazan ayını tebrik ederim. 2018-2019 kültür sanat sezonunda da yeni projelerle karşılarında olacağımızı belirtmek isterim.
HER “FARKLI” OLANIN “YENİLİK” OLMADIĞINI İDRAK EDELİM
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Kültürümüze, geleneklerimize ve sanatımıza sahip çıkalım. Her “farklı” olanın “yenilik” olmadığını idrak edelim. Sanatımızı başka bir şeye “dönüştürmeden” geliştirelim. 2015 yılında açmış olduğumuz Ustaların İzinde sergisinde de dediğimiz gibi “ustaların yolundan ayrılmayanlara selâm, minnet, muhabbet ve dua ile.”
İbrahin Ethem Gören