SÜHEYL ÜNVER HOCA’YA VEFÂ

SÜHEYL ÜNVER HOCA’YA VEFÂ

Son devrin önemli münevverlerinden kültür adamı Süheyl Ünver’e vefatından 30 yıl sonra önemli bir ödül veriliyor. ‘Hocaların hocası’na vefâ gösterildi ve Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü.

 

HEZÂRFEN BİR ŞAHSİYET

Hezârfen; bin fen sahibi, pek çok farklı disiplinlerde engin bilgi, tecrübe ve beceriye sahip olan kişi demek. Hezârfenlik; pek çok sanat ve zanaat dalında maharet göstererek eser ortaya koyanlara layık görülen müstesna bir sıfat aynı zamanda. Süheyl Ünver çok yönlü kişiliği ve pek çok alandaki vukûfiyeti nedeniyle hezârfen sıfatını kelimenin tam masasıyla hak eden istisnai bir şahsiyet.

Öncelikle o bir bilim adamı; tıp doktoru. O bir tarihçi; şehir ve medeniyet tarihçisi, İstanbul, Bursa, Edirne ve Anadolu coğrafyasının kültür ve medeniyet elçisi. O bir hoca; hocaların hocası. Aynı zamanda tıp tarihçisi, ressam, müzehhip, minyatür ustası, katı sanatkârı, arşivci, araştırmacı, yazar, şair… Vefakâr bir dost, müşfik bir aile reisi, aklıselim, tabı müstakim âkil bir insan. O, Ord. Prof. Dr. Ahmet Süheyl Ünver!

 

AKLISELİM, KALBİSELİM, ZEVKİSELİM BİR ÜSTAD

Türk kültürünün bu topraklardaki bekasına sönmeyen bir azim ve inançla bağlanarak eserler veren, tasavvuf neşesiyle “aklıselim, kalbiselim, zevkiselim” damarlarını başarıyla bir terkibe dönüştüren, bu bütünleşmeyi hikmetli şiirlerinde, tezhip ve sulu boya resimlerinde, bilim ve sanat eserlerinde aksettirerek Türk milletine ve dünyaya armağan etmesi vesilesiyle Cumhurbaşkanlığı’nın Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü.

 

ESERLERİ BABA NAKKAŞ’A; ŞAHKULU’NA GÖTÜRÜR

Ünver’in öz sanatlarımıza yönelik birbirinden naif eserlerine bakanlar Topkapı Sarayı Nakkaşhanesi’ne; Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim dönemlerine giderek; rumilerde Baba Nakkaş’ı, bulutlarda Şahkulu’nu, tığlarda Karamemi’yi görür.

 

OSMANLI İLE CUMHURİYET TÜRKİYESİ ARASINDA SANAT KÖPRÜSÜ KURDU

Osmanlı ile günümüz Türkiye’si arasında ilim, sanat ve kültür köprüsü kuran Süheyl Ünver bir şehir aşığıdır. Başta İstanbul, Edirne ve Bursa olmak üzere Osmanlı şehirlerinde sivil ve dini mimari örneklerine ait, bir kısmı artık günümüze ulaşamayan pek çok eseri, fotoğraf, yazı ve çizimleriyle yeni nesillere aktaran nev'i şahsına münhasır bir şahsiyettir o.

Kültür, sanat ve fikir dünyamıza yaptığı katkılar dolayısıyla birçok mükâfat alan ve tüm gayretleri son olarak Cumhurbaşkanlığı ödülüyle taçlanan Süheyl Ünver Hoca, 2.000 kadar makaleye, 500 kitaba-kitapçığa ve binlerce resme, tezhibe ve minyatüre imza atmıştır.

 

FATİH NAKKAŞHANESİNİ İHYA ETTİ

Süheyl Hoca İslâm-Türk sanatlarının Osmanlı'dan bugüne aktarılmasına vesile olan isimlerin başında geliyor. Belki de onun en büyük hizmetlerinden biri olarak Fatih Sultan Mehmet Han döneminde Topkapı Sarayı'nda kurulan Fatih Nakkaşhanesi'nin Cumhuriyet döneminde tekrar açılmasını temin etmesi gösterilebilir.

Yüzyıllar boyunca Topkapı Sarayı'nda Osmanlı cihan devletinin kültür-sanat birimi gibi çalışan, medeniyetimize birbirinden âlâ eserler kazandıran Fatih Nakkaşhanesi'nde onlarca müzehhip, hattat, cilt ve kâğıt ustası, ince bir zevki özenle işleyerek sarayın kitabiyat hizmetlerini yerine getiriyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında kapısına kilit vurulan Nakkaşhane, 1950'li yılların sonunda Süheyl Ünver'in girişimleriyle tekrar mürekkep ve fırça ile buluşturulmuştur.

Süheyl Ünver, klasik tezyini sanatlarımıza ait tüm bildiklerini talebelerine aktararak özellikle saray tezhip ekolünün yaşatılmasını temin etmiş; Hoca’nın öğrencileri de elde ettikleri birikimleri, tasarım ve tezhip sevdalılarına öğreterek tezhip, minyatür ve katı’ sanatlarının yeni nesillerin irfanına arz edilmesini temin etmiştir.

 

AHİLİK VE FÜTÜVVET AHLÂKININ İZİNDE…

Ünver’in önemli hizmetlerinin başına Osmanlı devletinin tarih sahnesinden çekilmesiyle birlikte oluşan uzun bir fasılanın ardından, bir Anka kuşu misali küllerinden yeniden doğan geleneksel sanatlarımıza can suyu taşınmasını yazmak vakıa mutabık olacaktır.

Sanat, gelecek nesillere erkânı, usulleri, edep ve ahlâkıyla birlikte taşınabilirse kıymet ifade eder. Süheyl Ünver’in tüm eserlerinde Ahilik ve Fütüvvet Ahlâkı’nın yansımalarını bulursunuz. Çalışmaları işte bunun için değerlidir.

Süheyl Hoca, estetik güzelliklere, eşyaya, insana ve dahi tüm yaratılmışlara olması gereken izzeti takdir edip aralarındaki ilişkiyi önemseyerek kültür karakışının yaşandığı yıllarda öz sanatlarımızı dönüştürerek şenlendirmiştir.

Fütüvvet, Anadolu coğrafyasında karşılıksız vermeyi öne çıkaran bir sosyoloji üretmiş; Ahilik Teşkilatı da bu temeller üzerine inşa edilmiştir. Süheyl Hoca bu minvalde sanat atmosferimizi şenlendirme işini kutlu bir vazife bilmiştir. Süheyl Ünver Bey yaptığı tüm çalışmaları bu toprakların insanına ve irfanına borç ödemeye vesile kılıp medeniyetimizin sanat ve estetik değerlerinin üzerine inşa edilmesi için gayret etmiştir.

 

CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ’NDE GELENEKSEL SANATLAR DERSLERİ

Hizmetinde bulunduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı’nda çevresinde toplanan geleneksel sanatlar sevdalısı öğrencilerine verdiği derslerle açtığı yol, kısa sürede Cerrahpaşa Süheyl Ünver Nakkaşhanesi’ne dönüşmüş, Kocamustafapaşa’daki kültür ocağında yetişen öğrencileri marifetiyle öz sanatlarımız zemin ve sonraki yıllarda hacim kazanarak emin adımlarla geleceğe doğru yürüyüşüne devam etmiştir.

Geleneksel sanatlarımız “Kâbil-i irşâd olan üstad olur üstaddan” kelamıkibarında beyan edildiği üzere ustalar eliyle usta olan ve çoğu zaman da ustalarının çalışmalarının üzerine yeni sanat ve estetik değerleri ilave eden kabiliyetli, mahir talebeler tarafından geleceğe taşınıyor.

 

KABİL-İ İRŞAD OLAN ÜSTAD OLUR ÜSTADDAN

Bir önceki paragrafta ifadesini bulan “Kâbil-i irşâd olan üstad olur üstaddan” deyişiyle kendilerine atıfta bulunduğumuz üstatlar Süheyl Hoca Mektebi’nde yetiştirmiştir.

Ahmet Yakupoğlu, Nusret Çolpan, Melek Antel, Cahide Keskiner, Azade Akar, Ülker Erke, Gülbün Mesara, Dürdane Ünver, Semih İrteş, Mamure Öz, Sitare Gökmen, Günseli Kato ve Çiçek Derman Süheyl Hoca’dan feyz alan sanatkârların başında gelmektedir.

 

USTA, TALEBESİNİN GÖNLÜNE DOKUNUR

Meslek, sanat ve zanaat kutludur ve dahi her biri üstad olan hamiler sanatlarının adamıdır. Hami, ilgilendiği kardeşini hayata, mesleğe, sanata, zanaata, meşrebe ve dahi ötelerin ötesine hazırlar.

 

İnsan görerek öğrenir. Öğrendiklerini iş ve sosyal hayatındaki münasebetlere tatbik eder. Böylelikle söz konusu âdemoğlu, çevresine güzellikleri yaymaya başlar, insanlığın zevkine varır. “İnsanlığın ayrı zevki vardır.” sözü işte tam da buradan neşet etmektedir. 

Usta, talebesindeki cevheri ortaya çıkarır. İnsan bakarak, örnek alarak yetişir. Hami, talebesine rehberlik eder; elinden, bir adım öte, gönlünden tutar. Buna örnek olarak geçtiğimiz günlerde vefat eden Cumhuriyet döneminin en önemli ressamlardan biri olan, Süheyl Ünver Bey’in keşfettiği, Ahmet Yakupoğlu ve onun hocası ile olan ilişkisi verilebilir. İstanbul’a gelerek resim eğitimi almasını temin ettiği ve sanatına yol, ahenk verdiği önemli sanatkârlardan biridir. Yakupoğlu’nun İstanbul ve Kütahya tasvirlerinde ve çalışmalarını bina ettiği estetik temelde üstadı Süheyl Ünver’in inşa edici gayretlerini bulmak mümkündür.

 

TÜRK TEZYİNİ SANATLARINA YENİ TERKİPLER ARMAĞAN ETTİ

Süheyl Ünver Türk tezyini sanatlarına yeni isimler ve eserlerle birlikte yeni terkipler de kazandırmıştır. Bir ayağı kadim kültürde olan Ünver diğer ayağıyla mütemadiyen yeni arayışlara adım atmıştır. Bu bağlamda Hoca’nın görüşlerini şu ifadelerde buluruz: “Türk medeniyetini ilgilendiren en ufak ayrıntıların ilim ve sanat adamlarımız tarafından araştırılmaya başlandığını ve bugün bu yolda bir çığır açıldığını memnuniyetle ve hatta iftiharla görmekteyiz. Bütün bu gayretler dünün fevkaladeliklerini bugüne aktarmak için yapılmalıdır. Eğer bunu yerine getiremezsek yeni sentezler yapamayız, dolayısıyla bugün sanat kuruluşlarında örneklerini gördüğümüz ve bizi rahatsız eden bozukluklardan kurtulamayız.

Gerçekte dünü incelemek, ‘sanat yapıyoruz’ diye uydurmacılığı marifet sayanların geri düşüncelerine göre eskiyi taklide dönmek değildir. Mazinin elbette ki güzel tarafları vardır. Ancak onu bir daha geri getiremeyiz. Getirebilseydik dahi, bugünün şartları içerisinde sırıtır ve günümüzün Türk sanatını geriletirdi. Dolayısıyla maziyi ihya değil, ondan hız almak mecburiyetindeyiz. Tezhip ve minyatür sanatlarımızın tarihi seyrini çok iyi kavramış olarak eskiye ait örnekleri günümüzün sanat anlayışına katkılarda bulunacak şekilde uygularsak doğru hareket etmiş oluruz.”

 

RAHMETLE YÂD EDİYORUZ

Süheyl Hoca için söylenecek çok söz, yazılacak çok kelâm; bereketli ömründen, gayretli çalışmalarından alınacak çok dersler var...

Öz sanatlarımıza ve irfanımıza yaptığı katkılar yanında Dermatoloji-Zührevi hastalıklar ile dâhiliye uzmanlığında çift ihtisas sahibi olan Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in Tıp Tarihi Kürsüsü’nün de kurucusu olduğuna, Osmanlıca, Arapça, Farsça ve Fransızca bildiğine, Türk Tarih Kurumu başta olmak üzere 18 bilimsel kurulun üyeliğini yaptığına, yüzlerce makaleye ve kitaba göz nuru döktüğüne vurgu yaparak Süheyl Ünver Bey’e rahmet niyaz ediyoruz.

 

İbrahim Ethem Gören

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.