SÜHEYL ÜNVER EŞİNE NADİR RASTLANAN MÜMTAZ BİR ŞAHSİYETTİ
Son devrin meşhur entelektüellerinden hekim ve sanat adamı, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver vefatının 31’inci yılında hayır ve rahmetle yâd ediliyor.
Süheyl Hoca, İslâm Türk sanatlarının Osmanlı'dan Cumhuriyet'e aktarılmasına vesile olan isimlerin başında geliyor. Onun belki de en büyük hizmeti Fatih Sultan Mehmet Han döneminde Topkapı Sarayı'nda kurulan Fatih Nakkaşhanesi'nin Cumhuriyet döneminde tekrar açılmasını temin etmesi olarak gösterilebilir.
Yüzyıllar boyunca Topkapı Sarayı'nda Osmanlı cihan devletinin kitabiyat hizmetlerini görerek, medeniyetimize birbirinden âlâ eserler kazandıran Fatih Nakkaşhanesi'nde onlarca müzehhip, hattat, cilt ve kâğıt ustası, ince bir zevki özenle işleyerek sarayın kitabiyat hizmetlerini yerine getiriyordu.
Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kapısına kilit vurulan Nakkaşhane 1950'li yılların sonundan itibaren tıp âlimi, müverrih, sanat araştırmacısı Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver'in girişimleriyle tekrar mürekkep ve fırça ile buluşarak kamış kalemin zikir sesine kavuşmuştu.
Süheyl Ünver, klasik tezyini sanatlarımıza ait tetebbuatını başta kızı Gülbün Mesara’ya, gelini Dürdane Ünver’e, günümüzün yaşayan en büyük tezhip ustası Cahide Keskiner'e ve isimlerini burada sayamadığımız hakikatli ustalara aktararak özellikle saray tezhip; bir adım öte, tezyini sanatlar ekolünün yaşatılmasına vesile olmuştur.
Vefat yıldönümünde katı’ sanatkârı, hocaların hocası Dürdane Ünver ile kayınpederi merhum Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Bey’i yâd ettik.
Dürdane Hanım, öncelikle mülâkatımıza gösterdiğiniz nazik ilgi için teşekkür ederim. Söze ilk tanışıklığınızla başlayalım dilerseniz. Süheyl Ünver Bey ile nasıl ve nerede tanıştınız?
Rica ederim, keyifli bir sohbet olacağından eminim. Hocamız ile tanışmamız, oğlu Aydın Ünver Bey ile evlenmeye karar verdiğimiz zamana rastlar. Aile arasında nişan yapılmaya karar verildiğinde, Kalamış’taki evlerinde hocamızı daha yakından tanıma fırsatım oldu. 7 Ekim 1975 gecesi yapılan nişan merasiminde, gönüllerimizi hoş eden bir konuşmayla hocamız tarafından yüzüklerimiz takıldı. Benim için heyecanlı bir gündü lakin muhterem kayınpederimin sevecen bakışları ve sakin tavırları, heyecanımı bastırmamda etkili oldu. Yüzüklerimizin hocamız tarafından takılması ise benim için ayrı sevinç kaynağı ve tarifine mümkün olmayan bir güzellikti, o gecenin en bahtiyar insanıydım ve çok mutluydum. Bu mutluluk, evlerine gelin geldiğim 15 Ocak 1976 tarihinden 1986’da vefatına kadar sürdü.
İlk münasebet ve intibalar önemli. Süheyl Bey’i ilk gördüğünüzde, ilk sohbetinizde zihin, hayal ve his dünyanızda nasıl bir münevver prototipi oluştu?
Evlerindeki ilk tanışmamızda; dış görünüşü itibariyle çok şık, hal ve tavırlarıyla son derece zarif, konuşmasıyla etkileyici bir görüntü arz ediyorlardı. Hoca’nın karşısında gayri ihtiyari kendinize çekidüzen vermek ihtiyacı hissediyorsunuz. Hatta konuşurken “Ağzımdan yanlış bir cümle çıkar da hata eder miyim?’” endişesini taşıyorsunuz.
EŞİNE NADİR RASTLANAN MÜMTAZ BİR ŞAHSİYETTİ
Aynı evde oturduğumuz için ilerleyen tarihlerde Süheyl Hocamızın daha farklı özelliklerinin de olduğunu fark ettim, eşine nadir rastlanan mümtaz bir şahsiyetti. Ailesine bağlılığı ile mükemmel bir ebeveyn, oturması, kalkması, konuşması, insani ilişkileriyle tam bir “İstanbul Beyefendisi’” zarafeti ve naifliğindeydi.
Programlı bir insandı ve değişik konularda meşguliyetleri vardı. Gün içinde bu çalışmalarını, aile efradının toplu halde bulunduğu salonda yapar, bir yandan çalışmalarını sürdürürken bir yandan da sohbetlere iştirak ederdi. Vaktini çok iyi değerlendiren, daima pozitif düşünen bir yapısı vardı. Ciddi ve sakin görünüşünün yanı sıra merhametli, sevecen bakışları, kendinizde bir güven duygusu oluştururdu.
SÜHEYL ÜNVER: DİKKAT NAMUSTUR
Nasıl bir öğretim metodu vardı?
Deontoloji derslerinde, talebelerin imtihandan korktuğunu bildiği için, derslerinden imtihan sistemini kaldıran bir hocadır. Bu tavrıyla, derslerinin talebe tarafından ilgiyle takibi için gerekli zemini hazırlamıştır. Sıklıkla söylediği “Dikkat namustur.’’ sözü, her zaman düsturumuz olmuştur. Çalışmalarında dikkatin yanı sıra titizliğe, itinaya, renk uyumuna ve tasarımda doğruluğa çok önem verirdi. Zor motiflerin kolayca öğrenilebilmesi için gerekli yöntemleri gösterirdi.
YAHYA KEMAL: “DR. SÜHEYL BEY’E TALEBE OLMAK BAHTİYARLIKTIR.”
Öğrencileri ile diyaloğu nasıldı?
Talebeleri ile nazik ilişkiler içindeydi; yaşça kendilerinden küçük olmalarına rağmen onlara değer verir, daima nazik davranırdı. Eleştirilerinde asla kırıcı olmaz, yapıcı ve eğitici tavırlarla, nazik bir şekilde nasıl olması gerektiğini izah ederdi. Ara sıra da Amiş Efendi’nin şu değişine dikkat çekerdi: “İndeallah talebe hocadan büyüktür.”
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Deontoloji Kürsüsü’nde haftada bir gün gerçekleştirilen Türk Süsleme Sanatları seminerlerine devam eden talebeleri ile sağlıklı bir gönül bağı kurmuştu. Yahya Kemal Beyatlı’nın dediği gibi: “Doktor Süheyl’e talebe olmak bahtiyarlıktı.’”
Süheyl Ünver Bey geleneksel sanatlar camiamız için neler ifade ediyor?
Şayet günümüzde geleneksel sanatlarla ilgili çalışmalar yapılıyorsa bunu Süheyl Ünver Hocamıza borçlu olduğumuzu unutmamamız gerekir. Kendilerinin geleneksel sanatların her dalında yaptığı yurt içi-yurt dışı kütüphane araştırma ve çalışmaları sayesinde Türk süsleme sanatları gün ışığına çıkarılmıştır.
Tıp tahsilinin yanı sıra Medresetü’l-Hattatin’de ebru, tezhip, hat dallarında aldığı eğitim Türk süsleme sanatları araştırma ve çalışmalarına yönelmesine sebep olmuştur. Hocamızın bu araştırma ve çalışmaları sayesinde geleneksel sanatlar varlık gösterebilmiştir. Bu sanatların günümüzde de yaşatılmasında Süheyl Ünver Hocamızın neşriyatının ve hocamızın tedrisatından geçen talebelerinin önemli bir katkısı olmuştur. Şayet Süheyl Ünver bu araştırma ve çalışmaları gerçekleştirmeseydi, Türk süsleme sanatları günümüzdeki kadar popüler olamazdı. İçleri tezyini motiflerle bezeli binlerce yazma eser kütüphanelerdeki raflarda saklı kalmaya mahkûm olurdu.
Kendisi hattan tezhibe, minyatürden kalemişi ve katı’ sanatına, resimden cilde, ebrudan fotoğrafçılığa kadar uzmanlık isteyen pek çok sanat dalında eserler vermiş. Günümüz sanatkârlarında olmayıp da Süheyl Bey’de olan sır/hikmet/oluş neydi?
Hocamızın merakı sadece bu saydıklarınızla kısıtlı değildi, aynı zamanda iyi bir hekimdi. Mesleği ile meşgaleleri arasında farklı konuların tarihine duyduğu ilgi onu cezbetmiştir. Tarihin daha ziyade yazılmamış taraflarına dikkat çekerek bu hususta arşivciliğin ve kütüphaneciliğin önemli olduğunu, Türk tarihinin resimle yazılması gerektiğine inandığı için herkesi de inandırmaya çalışmıştır.
SÜHEYL ÜNVER ÜLKEMİZİN HER DEĞERİNE RUHUYLA, BEDENİYLE, ÖZÜYLE, SÖZÜYLE ÂŞIKTI
Benim kanaatime göre Ünver Hocamızdaki sır: Ülkesinin her değerine ruhuyla, bedeniyle, özüyle sözüyle âşık olmasıdır. Kendileri çalışmalarında Türk ruhunu yakalamış, ona sahip çıkmış ve bu ruha ölümsüzlük kazandıracak eserler üretmiştir. Bir söyleminde, “Sadece bir konuda uzmanlaşmak benim tabiatıma aykırıdır, bunun için birçok konuda bilgi sahibi olmak istedim.” diye bahsetmiştir.
ÜNVER HOCA TÜRK SÜSLEMESİNİN RÖNESANS’INI GERÇEKLEŞTİRMİŞTİR
Sizce bu noktada amacı neydi?
Amacı Türk tarihine ait tespit ettiği özellikleri gün yüzüne çıkartmak, onları geleceğin araştırıcı kuşaklarına teslim etmekti. Sanatların her dalını merak etmesi, O’nun bazı sahalarda öncülük etmesini, bilhassa Türk süslemesinin Rönesans’ını gerçekleştirmesini sağlamıştır.
Nasıl oldu da bu kadar farklı disiplinlerde birbirinden özgün eserler ortaya koyabildi?
Zamanını çok dikkatli kullanan, programlı bir insandı. Hem mesleğine hem de meşgale olarak saydığı ve keyif aldığı Türk süsleme sanatlarına gerekli vakti ayırabildiği için birbirinden güzel ve özgün eserler yaratabilmiştir.
Sanki bir şeylere yetişmek, ya da yetiştirmek istercesine yüzlerce eser bıraktı, 2000 civarında defter hazırladı, pek çok talebe yetiştirdi, yazdı, çizdi, okudu, boyadı, nakşetti, ciltledi, ebru yaptı. Sizce neden bu kadar çalıştı?
Biraz evvel de dediğim gibi Cumhuriyet döneminde kaybolmakla yüz yüze kalmış milli değerlerimizi tekrar gün ışığına çıkarabilmek, Türk kültürünün ve medeniyetinin güzelliklerini gelecek kuşaklara aktarabilmek, onları bilgilendirmek için olsa gerek. Aynı zamanda, kendilerinden sonra bu yolda çalışmalar yapacakları teşvik amacıyladır diye düşünüyorum.
Bugünün sanat camiasının muhterem kayınpederinizden alması gereken dersler nelerdir?
Hocamız gibi disiplinli çalışmaları, programlı olmaları, maziyi tekrardan ziyade yeni tasarımlara yönelmeleri, Türk sanatlarında Rönesans’ı gerçekleştirmeyi bilmeleri gerekir. Tabii bu Rönesans’ı gerçekleştirirken de klâsik sanatların kurallarını çok iyi hazmetmeleri elzemdir.
Sizce Süheyl Bey merhumun en önemli, öne çıkan vasfı neydi?
Birçok kabiliyeti, yeteneği bünyesinde barındırmış bir insanın, en önemli öne çıkan vasfını bir cümle ile anlatmak mümkün değildir. Sadece şunu söyleyebilirim, Türklüğe olan hayranlığı ve onun değerlerine sahip çıkması ve bu özellikleri gelecek kuşaklara da sevdirmek için çaba göstermesi, diye tanımlayabiliriz.
Geriye kalan en önemli mirasları nelerdir?
Bugünün sanatkârlarına, neşriyatı ve araştırmalarıyla büyük bir miras bırakmıştır. Bu mirasın önemli bir kısmını Süleymaniye’de Ord. Prof. Süheyl Ünver Yazma Eserler Kütüphanesi’ne, bir kısmını Ankara’da Türk Tarih Kurumu’na, bir kısmını da kurmuş olduğu Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji Kürsüsü’ne ilgilenenlerin faydalanabilmeleri için bağışlamıştır.
MİLLETLER KÜLTÜR VE MEDENİYETLERİYLE VARLIK GÖSTERİR
Bahsettiğiniz değerli mirasın korunması için talebelerine, topluma, kurumlara ne türden görevler düşüyor?
Bu önemli mirasın çok iyi korunması gerekir, zira hiç kimsenin tek başına bu kadar geniş çaplı bir çalışmanın üstesinden gelebileceğini düşünemiyorum. Hocamızın araştırmalarının bir kısmı neşriyat, bir kısmı defterler ve albümler halinde, bir kısmı da dosyalar içinde yer almıştır. Onun araştırmalarının içinde, bu hususlarda çalışma yapmak isteyenler için bazı mesajlar vardır. Bu mesajlardan yola çıkarak Türk süsleme sanatlarına katkılarda bulunmak hepimizin boynunun borcudur.
Milletler, kültür ve medeniyetleri ile varlık gösterebilirler. Medeniyetleri olmayan milletler, tarih sürecinde kaybolmaya mahkûmdur. Bu kadar zengin medeniyete sahip olmak da Türk milletinin en büyük şansıdır. Bu şansımızı yitirmemek için Hocamızın çizdiği yoldan gitmeli, çağa uygun yeniliklerle sanatlarımızı ayakta tutmaya çalışmalıyız.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver, Türk milleti için Allah’ın bir lûtfuydu, onu tanımak gerçekten bir onur ve şereftir. Türkiye’mizin yeniden hayat bulmasında kalplerimiz Atatürk’e ne kadar minnet hisleri ile dolu ise, aynı şekilde bu memleketin irfan hayatını canlandıran Süheyl Ünver’e de 21. yüzyılın Türkleri şükran borçludur. Her iki değerimiz de cennet mekânlarında nurlar içinde yatsınlar.
İlginiz için teşekkür ederim.
Rica ederim, Hocamızın vefatının 31. ölüm yıldönümü münasebeti ile yapmış olduğunuz bu röportaj, anılarımızın tazelenmesine vesile oldu. Ben teşekkür ederim.
İbrahim Ethem Gören