SAZIN BAM TELİNİ DOKUYAN BİR USTA: ERDAL YAPICI
Erdal Yapıcı nevi şahsına münhasır kabiliyetleri olan bir usta; sıra dışı bir öğretmen. Doğu musikisine de Batı müziğine de hâkim olan Üstad Yapıcı bir yandan musiki icra ederken diğer taraftan hem öğrenci yetiştiriyor hem de muhtelif sazları; Oğur sazını çalıyor ve muhtelif gitar çeşitleri imal ediyor. Erdal Hoca ile müzik yolculuğu üzerine sohbet ettik.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Merhaba, 1983 Adıyaman doğumluyum. Çocukluğum Adıyaman'da geçti. Sonrasında ise lisans eğitimim için Ankara’ya geçtim ve Hacettepe Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik bölümünü bitirdim. Şu anda bir ilkokulda rehber öğretmenlik yapmaya devam ediyorum ve İTÜ Türk Müziği bölümünde yüksek lisans yapıyorum.
ADIYAMAN YÖRESİNİN OLDUKÇA ZENGİN BİR FOLKLORÜ VAR
Müzikle ilk kez nasıl temas kurdunuz?
Müzikle ilk kez Adıyaman’da tanıştım ama hep daha öncesi de varmış gibi geliyor bana. Adıyaman'da olmasının büyük katkıları oldu bana tabi, o yörenin çok zengin bir folkloru var ve bakış açıma önemli dokunuşlar yaptı diye düşünüyorum. Tabii bir de imkânsızlıklar var o yörede.
Ne tür imkânsızlıklar?
Nota, enstrüman vs. bulamayınca yaratıcılığınızı zorlayıp çıkış yolları bulmak zorunda kalıyorsunuz.
‘MÜZİK BANA GÖRE BİR İFADE ŞEKLİDİR’
Sizce müzik nedir?
Aslında bir yandan çok zor bir soru. Bir ifade ve varoluş şekli gibi geliyor bana, hem bir yolda olup hem de her şeyin çok dışında ve ötesinde olmak gibi. Bir yandan da fazlaca basit gibi, sadece susuyorsunuz ve bir şey düşünmüyorsunuz. Aslında büyük bir sessizlik var gibi geliyor müziğin içinde. Fon zaten sessizlik.
Bahsettiğiniz yolda aradıklarınızın ne kadarını buldunuz?
Bu bir yol aslında, güzel olan da bu. Sanırım çok bir şey bulamadım henüz ama esas mevzu da bu değil diye düşünüyorum. Bu yolda bir sürü uğrak yeri var ve bunlardan kalabileceğim yerleri bulmaya çalışıyorum. Herkes için yolun rengi ufku farklı oluyor tabii.
Toplumun arası musiki ile ne kadar barışık?
Bugün bu soruya çok umutla cevap veremiyoruz maalesef. Ülkemizde maalesef bir lüks veya gereksiz bir uğraş gibi görülüyor büyük bir kısım tarafından ama tabi “Müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli zannediyor.” Aslında hayatımızda sanat daha fazla yer alsa daha iyi ve farklı bir yerde olurduk diye düşünüyorum.
Bu yönde ne türden çalışmalar yapılabilir?
Rehber öğretmen olduğum için şunu söyleyebilirim, çocuklarımızı bilgisayar oyunlarına ve televizyonlara yönlendireceğimize sanatsal faaliyetlere yöneltsek gelecek için önemli tohumlar atmış oluruz.
SÜZGECİMİZİ DOĞRU YERLERE TUTABİLİRSEK MANEVİYATIMIZ DAHA ZENGİN OLACAKTIR
Maalesef çocuklarımız hatta yetişkinlerimiz folklorumuzu tanımıyorlar, çoğumuz ne batılı olabilmişiz ne de Anadolulu. Tam bir kültür şoku yaşıyoruz. Süzgecimizi doğru yerlere tutabilsek maneviyatımız daha zengin olur diye düşünüyorum.
Öğrencileriniz sanatınıza ilgi gösteriyor mu?
Evet. İlgi gösteren öğrencilerim var ve onlara da çalmasını öğretiyorum. Merak edip ilerleyenler de var bilgisayar oyunu gibi sıkılıp bırakan da... Sadece dinlemeyi bile öğrenirlerse çok şey öğrenmiş olacaklar.
‘USTA-ÇIRAK İKİŞKİSİNİ ÖNEMSİYORUM’
Çırak yetiştiriyor musunuz?
Şu anda yok ama usta-çırak ilişkisinin çok önemli olduğu kanaatindeyim, ben de o şekilde yetiştim ve yetişiyorum.
Enstrümantal soyut bir çalışma. Ruhunuza ne türden akisler bırakıyor?
Evet, öyle ama esas anlatım şekli de o bence. Sözlerle sadece bir şey anlatıyorsunuz ama mesele enstrümantal olunca sonsuzlaşıyor. Enstrümantal müzik dinlerken veya yaparken bildiğim her şeyi unutmaya çalışıyorum, bu bir engel gibi geliyor bana. Kaygılar, kurallar, şüpheler... Boş bir sayfa daha etkili oluyor bence, uzayda boşluktaymış gibi. Sonsuzluk rengini daha anlamlı kılıyor.
Gitar imal ediyorsunuz. Enstrüman imalatına nasıl girdiniz?
Hep aklımdaydı ama birden içinde buluverdim kendimi. İnsanın hayalindekini tam olarak aktarabilmesi zordur, sadece bu kısmı atmaya çalıştım. Önce her aşamasını hayal ediyorum sonra da elverdiğince hayata aktarmaya çalışıyorum.
Hangi malzemeleri kullanıyorsunuz? Bunları nasıl temin ediyorsunuz?
Olmazsa olmaz malzemeler var tabi, hem ağaç hem de yapım malzemeleri olarak... Bunların bir kısmını İstanbul’dan temin ediyorum, buradan bulamayacaklarımı ise mecburen yurt dışından temin ediyorum.
Bir sazı bitirdiğinizde ne tür duygular içerisinde oluyorsunuz?
Bir kere öncesinde her şeyini hayal ettiğim için hayalimi gerçekleştirmiş oluyorum, ağaca dokunmak ve işlemek çok özel bir duygu. O tozları soluyunca farklı bir bağ gelişiyor, içinizden bir parça veriyorsunuz ona. Haliyle bu duygular gerçekten anlatılması zor duygular.
‘USTALIK BİR YOL VE BEN DE YOLDA ÖĞRENİYORUM’
Elinizden çıkan bir sazı birine verirken duygusal bir bağ kuruyor musunuz?
İlk başta gerçekten çok zor oldu. Bir de işin içinde icra etmek de olunca daha zor oluyor. Bir de ben bu işe para kazanmak amaçlı başlamadığım için kurduğum bağ da daha derin oldu ve verirken çok zorlandım. Ama dediğim gibi bir yol ve ben de öğreniyorum, yoksa zaten evde yürüyecek yol kalmayacak!
İyi olarak nitelendirilen bir sazın özellikleri nelerdir? Ya da bu işin püf noktası neresidir/nerededir?
Hem çalınabilirlik, hem sazın tonu, hem de uzun ömürlü olması en önemli noktaları… Kalan kısım ise sadece işin teferruatı. Bunlar ise tecrübe ve doğru bir bakış açısıyla oturacak mevzular.
Eskiler, “Alet işler el övünür.” demiş. Bizde dünya ölçeğinde sanatçılarımız olmadığı için mi bizim saz ustalarımız ön plana çıkmıyor?
Aslında dünya çapında ustalarımız var bence ama sanırım bu müzik endüstrisinde işler daha başka yürüyor.
Neden böyle?
Farklı farklı sebeplerden dolayı hak ettiği yerde olamayan çok ustamız var bence. Son yıllarda müziğimize çok önemli dokunuşlar oldu, bence zamanla bu yolda daha iyi ve tanınır olacağız.
Kimden, kimlerden ilham aldınız ya da alıyorsunuz?
Artık çok fazla iyi icracılar var, bu işte internetin önemli katkısı var.
Çok ustadan feyz aldım ve almaya devam ediyorum. Bunların başında Hasret Gültekin’den, Erdal Erzincan’dan ve Erkan Oğur’dan bahsedebilirim. Sadece ilk aklıma gelenler.
Yurt dışında saz imalat yapan köklü firmalar var. Türkiye’de de bildiğim kadarıyla en köklü kuruluşlardan biri Zilciyan Kardeşler. Yurtdışındaki üretimlerle yerli üretimlerin arasında malzeme ve işçilik kaliteleri açısından farklılıklar var mı?
Bu alanda son yıllarda biz de önemli gelişmeler kaydettik. Tabii işin içinde ticaret ön planda olunca işler de değişiyor biraz. Mesela o köklü firmaların Türkiye’ye gönderdiği enstrümanlarla ürettiği yerde dağıttığı enstrümanlar kalite açısından farklı oluyor maalesef. Ama artık Türkiye’de de çok iyi sazlar üreten luthierler var.
“FARKLI TEKNİKLER KULLANMAYA ÇALIŞIYORUM”
Bu alanda sizin alamet-i farikanız nedir?
Ben farklı teknikler kullanmaya çalışıyorum. Dediğim gibi önceliğim bu işten geçimimi sağlamak olmadığı için daha özgür bakabiliyor ve daha rahat denemeler yapabiliyorum. Gitar yapımında balkon sistemi olmayan denemeler yaptım ve çok iyi sonuçlar aldım, şu anda bunun üstüne yoğunlaşıyorum. Bu teknikle yapılan gitarların çok iyi yerlere geleceğini düşünüyorum.
Geçmişten günümüze sarkaçlanan asırlık sazlar var. Siz de bu işe ve dahi asırlara damganızı vurabilmek için nasıl aksiyon alıyorsunuz?
Tabii başlayalı çok uzun zaman olmadığı için somut olarak bir şey söyleyemiyorum ama doğru yolda olduğumu düşünüyorum.
Devletten ya da kurumsal firmalardan bu alanda beklentiler nelerdir?
Sanatsal faaliyetlere (sadece yapımdan bahsetmiyorum) daha fazla destek olunursa, daha güzel, daha anlamlı yerlerde olacağımıza inanıyorum.
Son olarak okurlarımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Sanatla kalsınlar ve yaşasınlar, emin olsunlar hayatları çok daha güzel olacaktır.
Sevgiler, saygılar...
İlginiz için teşekkür ediyorum.
İbrahim Ethem Gören