Onu Taksim’de meşhur bir otelin önünde ziyaret ettim. Buluşma yerinde, yenilenme zamanı gelip de geçmiş tekerlekli sandalyesinde kendisini gelip bulmamı mümin ve mütevekkil bir edayla bekliyordu. Haddizatında bu bir hasta ziyaretiydi. 10 küsur yıldır sokaklarda yaşayan evsiz ressam Halil Özuyanık’tan bahsediyorum. Birkaç gün önce İstanbul’da sokaklarda yaşayan evsiz hastaların sağlık sorunlarına destek olunması bağlamında ziyaretime gelen doktora öğrencisi Musa Gürel’den aldım sokak ressamı Halil Özuyanık’ın haberini. Dün (25 Eylül 2023 Pazartesi) akşamüzeri ressam Halil Özuyanık’ı ihtiyaçları için ziyaret ettiğimde elinde fırça ve boyalarla buldum ve bu mülakat da böylelikle kendiliğinden ortaya çıktı!
ÇEVREYE, EŞYAYA VE HAKİKATE DAİR NE VARSA RESMEDİYOR.
Halil Özuyanık İstanbullu alaylı bir sanatkâr. Çocukluğundan beri resimle, boyalarla, fırçayla, ışıkla, özellikle gün ışığıyla, gölgeyle, renk ve ahenk ile iç içe olan ressam Halil Özuyanık çevreye, eşyaya ve hakikate dair ne varsa tuvaline resmediyor.
Az önce “ışık” dedik. Bilindiği üzere ışık, gölge ve dahi renk. resim sanatının olmazsa olmazları... Resmin/portrenin perspektifinden, derinliğinden söz edebilmek için gölgeye ve renge ihtiyaç duyuluyor. Sokak ressamı Halil Özuyanık çalışmalarında ışığı, rengi ve gölgeyi ustalıkla, dengeli bir şekilde kullanıyor; ışığı gün ışığını, güneşi...
Ressamımız için “alaylı sanatkâr” demiştik. Ressam Özuyanık dünden bugüne yıllar içerisinde kendi çabalarıyla bakarak, görerek, inceleyerek, boyayarak, meşk ederek resim sanatında kendi yolunu oluşturmuş. Resmin hemen her alanında olduğu kadar karikatür çiziminde de oldukça iddialı olan sanatkâra fotoğrafınızı verdiğinizde kısa bir süre içerisinde esere dönüştürüyor!
O, EVSİZ BİR SANATÇI!
O, evsiz bir sanatçı! İstanbul’da kaç evsiz var bilir misiniz? ‘Evsizler ve Kimsesizler Uzmanı’ Musa Gürel, İstanbul özelinde bu sayının 5 binin çok üzerinde olduğunu söylüyor. 13 yıldır sokaklarda yaşayan evsiz ressam Halil Özuyanık’ın alametifarikası ise kimseye minnet etmemesi, hayatını bizatihi sanattan kazanıyor olması.
GÜLE MEDFUN
Ressam Özuyanık caddeden gelip geçenleri, yerli yabancı turistleri, dükkânların vitrinlerini, pencerelerde poz veren kedileri, ağaçları, bulutları, gökyüzünü, İstanbul boğazını, çiçekleri ve daha ziyade gülleri resmediyor… ‘Gül’e, O’nu hatırlattığı için medfun olan sanatkâr, diline, Sezai Karakoç merhumun meşhur şiirini vird edinmiş… Bu cümleden olarak mütemadiyen pembe, siyah, beyaz, sarı, kırmızı ve mor gülleri resmediyor…
(…)
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
(…)
Ressamın, merhum Sezai Karakoç’la farklı boyutta ilişkileri var. Gecenin ilerleyen saatlerinde evli evine köylü köyüne çekildiği zaman Şehzadebaşı Camii’nin haziresi tekerlekli sandalyedeki ressam için huzurlu bir uyku ve dahi tefekkür mahalline dönüşüyor.
Yerleşecek yer aramak
Camiinin avlusunda
Soğuk bir taşa oturmak
Gün doğmadan şehzadebaşında
Başı avuçlara almak
Kuşların kanatlarını toplamak
Gecenin çatı katından
Gün doğmadan şehzadebaşında
(…)
Sabah namazı vaktinde Fatih’in ihtiyarları birer ikişer Şehzadebaşı Camii’nin yolunu tutmaya başladığında şirin bakiyesi gönlüne düşüyor:
(…)
Kızaran ufka selam
Süleymaniyeden beyazıttan
mutlaka olmak isterim
Gün doğmadan şehzadebaşında
Gün de doğar gün de doğar
Bir gün mutlaka gün doğar
Gün doğmadan neler doğar
Gün doğmadan şehzadebaşında
YAĞLI BOYA TABLOLARI SULU BOYA RESİMLERİYLE MÜSABAKA HALİNDE!
Resim yaptığı anda huzurlu olan muhatabımıza sanat çalışmaları kimi zaman ızdırap veriyor. Kendi ifadesiyle “evrenselliğe daldığı zaman” ızdırabının derecesi artıyor! Çağdaş sanat ve bahusus çağdaş resim sanatı adına ortaya konulan kimi doktrinlerin ve mezkûr doktrinler muvacehesinde oluşturulan kimi performansların sanatta, resimde ve hayatta yeri olmadığını söyleyen ressamın yağlı boya tabloları sulu boya resimleriyle müsabaka halinde.
SOKAKLARDA TUVAL ÜZERİNDE ÇALIŞMAK ZOR ZANAAT!
Sokaklarda tuval üzerinde çalışmak zor zanaat. Bir yandan son bahar ve kış mevsimlerindeki iklim şartları, diğer yandan zabıtalar ressamımıza göz açtırmıyor. Sokaklarda yaşadığı için tuvalle, yağlı boya ile çalışma imkânı kalmayan sanatkâr, son 10 yılda özellikle sulu boya ve karakalem portre çalışmalarına ağırlık verdiğini belirtiyor.
İSTİKLAL CADDESİ’NDE GARİP BİR SANATKÂR!
O, Cadde-i Kebİr’i, nâm-ı diğer İstiklal Caddesi’ni mekân tutmuş bir garip sanatkâr. “Fe-tûbâ li’l-gurebâ/Gariplere müjdeler olsun” kadim kelâmı Halil Özuyanık için vaz edilmiştir” dediğimiz zaman hata etmiş olmayız. O, caddede tekerlekli sandalyesinin ötesine berisine yerleştirdiği modelleri (yaptığı numune resim ve portreleri) üzerinden ekmek parasını çıkartıyor. Caddeden gelip geçenlerin gözleri modellere mıhlanırsa biiznillah işlem tamamdır! Bu kişiler, ressamdan kendileri için de modellerden yola çıkarak canlı performans kara kalem portre çalışmaları talep ediyor. İdeal bir kara kalem portresi canlı performansı için 1-2 saat gibi bir vakit gerekiyor olsa da ressam Halil Özuyanık 40-45 dakika içerisinde muhataplarının kara kalem portre çalışmalarını âlâ keyfiyette tamamlayıp takdim ediyor.
ELİNİN EMEĞİ, ALNININ TERİ…
Ekmeğini sokaklardan elinin emeği, alnın teri ile kazanan ressam Halil Özuyanık çok iyi bir tahlil ve tasvir yeteneğine sahip. Önünde model olmadan mesaj yoluyla iletilen fotoğrafları da eskilerin, ‘hüvesi hüvesine milimi milimine’ dedikleri tarzda kâğıdın müşfik yüzüne nakşeden ressamın bir istirhamı var: “Belediye zabıtaları, engellilere, sanata, sanatkâra ve sokak ressamlarına daha fazla saygı göstersin.”
HUZUR YÂ HÛ!
Şimdi söz evsiz ressamımızda: “İbrahim Ethem bey bizler bir nevi sokakların teminatı, sigortasıyız! Günümüzün önemli bir bölümünü haliyle sokaklarda, caddelerde, kaldırımlarda geçiriyoruz. Kimseye bir zararımız yok, üstelik sanat yaparak topluma fayda üretiyoruz. Kendi özelimden bahsedeyim. Sokaklarda yaşadığım için gereği gibi beslenme imkânım olmuyor. Şeker hastalığına müptela oldum. Sağlık güvencem olmadığı için tedavi olamadım. Geçtiğimiz yıl sol ayağım ampute edildi. O günden bu zamana kadar özellikle Beyoğlu ve Fatih bölgesinde, insan trafiğinin yoğun olduğu yerlerde tekerlekli sandalye ile sokakları arşınlayarak nasibimi arıyorum. Bana portresini çizdirmek isteyen şahıslar oluyor. Hiç kimseyi rahatsız etmeden, kaldırımın bir köşesinde canlı resim performansı icra ederken belediye zabıtaları gelip modellerimi ve eserlerimi alıyor. Resmin orta yerinde portresi çizilen kişilere -ki bunların büyük bölümünü turistler oluşturuyor- müdahale edildiğinde resim de, emeğim de, o güne dair umutlarım da yarım kalıyor. Nitekim, benim gibi sokaklarda bulunanlar günlük yaşarlar. Bu son cümlenin tercümesi şöyledir: Cebimizde o gün ne kazandıysak sadece o bulunur! Dolayısıyla el-insaf yâ hû, huzur yâ hû!
KİMSEDEN BİR ŞEY İSTEMİYORUZ.
Biz kimseden bir şey istemiyoruz. İzzet ve vakarla sanat çalışmalarımızı her şeye rağmen sürdürmekten başka bir gayemiz de bulunmuyor. Gayemiz, sokaklarda da yaşıyor olsak da hayata sımsıkı tutunmaktır.
SANAT ÜLKELERİN CAN DAMARIDIR.
Sanat ülkelerin can damarıdır. Ve her şeyidir. Sanat olmazsa devlet de olmaz mürüvvet de… Sokak ressamları düzenli gelirleri ve kalacak sabit mekânları olmadığından gereği gibi sanat yapamıyor. Yapacak olduğumuzda ise önümüze zabıta çıkıyor. Bir keresinde tüm eserlerimi, çantamı aldılar. Bize müsaade etseler oradan kazandığımız parayla hayatımızı kolaylıkla idame ettireceğiz, lakin müsaade edilmiyor.
İstiklal Caddesi’nde Fransız konsolosluğu binasının merdivenlerine sığınmışım, kucağımda resim yapıyorum. Konsolosluk görevlileri bana hoşgörüyle davranırken zabıtalar aman vermiyor, eserleri alıp gidiyor.”
SANAT ESERİ BİRİCİK OLMALI…
Ressam Halil Özuyanık nezdinde sanat eseri eşsiz, biricik ve tekrarsız olmalı. Sürekli kendini tekrar eden ressam sadece önünü görebilir, eserlerin arka planını göremez. Eser nâmına resim üreten bir sanatkârın çalışmasını inceleyenler “Bunun arkasında çalışmanın devamı mı var?” sualini sormalı!
MÜŞTERİLERİNİN BÜYÜK BÖLÜMÜ KÖRFEZ ÜLKELERİNDEN.
Ressam Halil Özuyanık’ın müşterilerinin büyük bölümünü Körfez ülkelerinden gelen turistler oluşturuyor. Katar’dan Kuveyt’e; Suudi Arabistan’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne kadar pek çok ülkeden İstanbul’a, Taksim’e gelen turistler 10 USD’ye portrelerini yaptırma imkânı buluyor!
EN BÜYÜK HAYALİ KİŞİLEL RESİM SERGİSİ AÇABİLMEK.
ABD’den Küba’ya, Rusya’dan Çin’e kadar pek çok turistin resmini çalışan ressamın en büyük hayalini kişisel resim sergisini açmak oluşturuyor. Bu cümleler ressama ait: “Malum sokaklarda yaşıyorum, sokaklar ancak suluboya ve kara kalem çalışmalarına müsaade ediyor, kalacak sabit bir yerim olsa elbette tekrar yağlı boya tabloları çalışmaya başlarım.
Bize sokaklarda yaşama ve sanat yapma hakkı verilsin. Bunları lütfen yöneticilerimize iletiniz.”
RESİMDE, KAYBETTİĞİMİZ GÜZELLİKLERİ ARIYOR.
Sokak ressamı Halil Özuyanık resimde vizyon, yaşanmışlık ve kaybettiğimiz güzelliklerle birlikte bağlantıları arıyor. Ona göre bağlantıları olmayan resimler önemli değil. Bir de resmin, mülakatımızın giriş bölümünde ifade ettiğimiz sanat doktrinlerinin toplum nezdindeki yıkıcı tesirlerine işaret ederek resmin yapıcı bir yönünün olmasını istiyor.
RESSAM ÖZUYANIK: KÜLTÜR, TOPLUMUN ATAR DAMARIDIR.
Ressam Halil Öuyanık, “Okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?” şeklindeki sualimi şöyle cevapladı: “Sanatseverlere şunu söylüyorum: Türkiye’de kültür bakımından ilerlememiz gerekirken maalesef geriye gidiyoruz! Kültür, toplumun atar damarıdır. Daha doğrusu can damarıdır. Sanat da medeniyetimizin tutunduğu naif bir daldır. O dala lütfen sahip çıkınız!”
SANATI DİRENÇ VE HAYATA TUTUNMA VASITASI GÖRÜYOR.
Taksim’de meşhur bir otelin önünde gelip geçen yüzlerce kişinin nazarından nihan olan sokak ressamı, sanatı direnç ve hayata tutunma vasıtası görüyor. Çünkü fırça elinden düştüğünde yaşama azmi de kaybolacak.
İbrahim Ethem Gören/26.06.2023-Yazı No: 369