MÜZEHHİBE ŞİFA TOPTAŞ İLE BİR SANAT SOHBETİ…

MÜZEHHİBE ŞİFA TOPTAŞ İLE BİR SANAT SOHBETİ…

Günümüzün usta tezhip sanatkârlarından Şifa Toptaş ile sanat yolculuğu üzerine bir e-mülakat gerçekleştirdik.

İbrahim Ethem Gören: Şifa Hanım sohbetimizin evvelinde kendinizi okuyucularımıza tanıtır mısınız?

Şifa Toptaş: Elbette… 1981 yılında Sultanahmet’te dünyaya gözlerini açmış, sanat eserlerinin arasında cennetmekân Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’a kurulduğu esas mekânda büyümüşüm. 14 yaşımda (1995) Birlik Vakfı’nda tezhip sanatı için derslere başladım (Serap Bostancı Hocam ile), beraberinde İl Halk Kütüphanesi’nde ve sonrasında da 1999’da Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi’nde ihtisas derslerine başladım. Aynı yıllarda Kültür Bakanlığı Topkapı Sarayı Geleneksel Türk Süsleme Sanatları kursları bünyesinde Semih İrteş ve Mamure Öz hocamın derslerine başladım. Burada iki yıllık eğitimin ardından mezun olduktan sonra Milli Saraylar Yıldız Şale’de Cahide Keskiner ve Sabiha Koç hocamın yönetiminde Türk Süsleme Sanatları 15’inci 16’ıncı yy. ihtisas derslerine katıldım. Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi’nde Orhan Dağlı hocamdan minyatür ve çiçek ressamlığı derslerine başladım ve icazetimi aldım. 2002 yılındaki Hüseyin Kutlu hocanın Gül sergisiyle birlikte organize ettiği büyük icazet töreninde Orhan Dağlı hocamdan icazetimizi aldık. Akabinde İSMEK Atölye’de çalışmaya başladım. 4 yıl protokol için atölyede eser ürettim. Bu sebeple burada yaptığım çalışmalar devlet büyüklerimize takdim edildi. Sonra yine tezhip sanatına tam manasıyla başladığım yerde Birlik Vakfı’nda 2005 yılında ders vermeye başladım. 2006 yılında Sultanahmet’te Şifa Sanat Evi’ni açtım. Kişisel bir atölyeydi. Hem eser üretiyor hem de öğretiyordum bir yandan. Yine buradayken Hilal TV’den tezhip sanatını öğretmeyi planlayan bir program teklif etmişlerdi. Böylelikle mezkûr yayın kuruluşunda Fırçadaki Motifler programını yaptık. Program çok bilgilendirici olmuştu Türkiye genelinde. Akabinde evlendim, atölyeyi Çengelköy’e taşıdım, sonra kapattım. Evlilik ve ayrılık süreci beş yılımı sanatımdan uzaklaştırdı. Fakat iki güzel evladım oldu. İnci ve Mercan adında. Onlar küçükken Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde göreve başladım. Tezhip eğitimlerimi soran çok oluyordu ve farklı şehir ve ülkelerden davetler geliyordu, çocuklarım küçük olduğu için hafta sonlarımı hiç doldurmadım. Aklıma uzak diyarlardakiler için Youtube fikri geldi. Bismillah deyip başladım. Bu mecradan çok dua alıyorum, bu da bir nevi sanatımızın zekâtı gibi oluyor benim için. Ve akabinde whatsapp üzerinden birebir dersler gelişti. Şimdilerde Şifa Sanatı tekrar açıyorum. Balat’ta onun telaşı içerisindeyim.

14 yaşında tezhip sanatı eğitimlerine başladığınızı belirttiniz. Geleneksel sanatlarla irtibatınız evvel emirde nasıl başladı?

Genel kültür düzeyi yüksek bir ailede büyüdüm. Annem üretken bir karakter, babam Mahmut Toptaş da entelektüel biridir.

Mühim bir zattır Mahmut hocamız. Şifa Tefsiri önemli bir kaynak eser…

Her konudan haberdar ve ilgilidir. Babam sanat galerilerine, sergilere, müzelere, hatta sanatçıları ziyarete götürürdü beni. Evimizde 5 bin kitaplı bir kütüphane var ve sanat bölümü de çok iyiydi kütüphanenin. Ben oradaki kitapları açar, içindekilerin hoşuma gidenlerini taklit edip boyamaya çalışarak yenilerini üretirdim onlara bakıp. Hatta bu tür çalışmalar yaptığım defterimi uzun süre saklamıştım, şimdilerde bulamıyorum. Böylelikle 14 yaşımda babam beni Serap Bostancı hocamla tanıştırdı ve 1995 yılında Tezhip sanatına başlamış oldum.

Az önce mufassalan değindiğiniz tezhip sanatı eğitim serencamınıza tekrar nazar edelim…

Birlik Vakfı’nda Serap Bostancı hocamla tanışmak bence mizacım için harika bir başlangıç olmuştu. Serap hocamın rahat kişiliği, özgür bırakışları tabir yerindeyse tezhip sanatına balıklama dalmama sebep olmuştu. Ödevler için zorunluluk vermez, bize bırakırdı. Bu da bende daha çok çalışma hissi uyandırırdı. Ve en çok aklımda kalan sözü “büyüklerimiz güzel ve sanat eseri ayarının göz olduğunu söylemişlerdi” derdi. Bu mekânda Serap hanımın beş yıl boyunca derslerine iştirak ettim, yeni başlayan öğrencilere anlattıklarını tekrar tekrar dinledim. Ne kadar çok dinleyip ne kadar çok çalışırsam o kadar ilerleyeceğimi düşünüyordum. Hem ürettim, hem dinledim. İki sergi açtık bu zaman zarfında. Serap hocam bir müddet eğitime ara vermişti o arada İl Halk Kütüphanesi’nde Arzu Uzunosman hocadan tekrar baştan başladım. Daha sonra Serap hocam Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi’nde ihtisas derslerini açınca oraya başladım. Yine hocamın yönlendirmesiyle Kültür Bakanlığı Topkapı Sarayı Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kurslarına devam ettim. Burada Semih İrteş ve Mamure Öz hocalarımın öğrencisi olmuş oldum. İki yıl boyunca Topkapı Sarayı’na ve Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi’ne devam ettim. Mezun olduktan sonra bu kez Hekimoğlu Ali Paşa Kütüphanesi’nde Orhan Dağlı hocamın minyatür ve çiçek ressamlığı derslerine başladım. Orhan hocamın sanat görüşü ve tezhip sanatına bakış açısı, klasiği kullanma şekli ufkumu farklı şekillerde açtı, ama bir de kurallarımız vardı.

2001 yılında Hüseyin Kutlu hocanın unutulmaz “Gül Sergisi” ve büyük icazet merasimi ile ben de çiçek ressamlığı icazetimi aldım. Oradan ayrıldıktan sonra İSMEK atölyede çalışmaya başladım.4 yıl burada çalıştım. Aynı zamanda Yıldız Şale’de Cahide Keskiner ve Birsen Koç hocalarla ihtisas seminerlerine katıldım. Eğitim sürecim böylece şekillendi. 2005 yılına geldiğimizde ben de ders vermeye başladım.

Bu süreçte hangi hocalar öne çıkıyor?

Aslında hepsi benim için çok kıymetli. Bununla birlikte tezhibe ilk başladığım Serap hocam ve Orhan Dağlı hocamın yeri ayrıdır.

Sözün bu yerinde “Dünden bugüne sanat çalışmalarız” diyelim.

İlk yıllarda dersleri tekrar tekrar baştan dinleyince yol kat edeceğimi düşünüyordum. Hocamın tüm öğrencilerinin ödev tashihlerini bile izlerdim. Aslında çok faydası oldu ama İl Halk Kütüphanesi’ndeki ve Topkapı Sarayı’ndaki dersler hep aynı dersin tekrarı oldu ve eserlerim de Saray Ekolü’nden birilerinin yaptığı işlerden ayrılmıyordu. Desen tasarımında, yerleştirmede çok iyiydim, değişik şeyler yapmaya çalışsam da içerik benzeşik duruyor, bu da pek hoşuma gitmiyordu. Orhan Dağlı hocamın dönem çalışmalarını görünce kuralların esnek olduğunu keşfettim. Cahide Keskiner hocanın hazırladığı 15’inci ve 16’ıncı yüzyıl süsleme sanatları ihtisas derslerinde desenleri nasıl okumam gerektiğini öğrendim.  Sonrasında sürekli araştırdım, tasarladım ve ortaya çıkan çalışmalarımı farklı hocalar değerlendirdi.  Bu noktada elim de baktığı dönemi anlayıp işleyebilir hale geldi. Şimdi ise yine mizacım gibi; canım, ya da tasarım yapmayı düşündüğüm yazım, ya da her ne yapıyorsam o anki ruh halime göre çalışabiliyor ve bunu estetik hale dönüştürebiliyorum. Hocamın hep söylediği “Göz” bende var artık.

Sanat, estetik, renk ve eser nezdinizde hangi karşılıkları buluyor?

Sanat oldukça göreceli bir kavram. Kişiye, genetiğe, kültüre, bakış açısına göre değişir. Bu benim ‘şu sanattır, bu değildir’ diyebilmemin önünü kapatır. “Göz”. Fakat benim bir işe sanat eseri diyebilmem için tek olması, daha önce yapılmamış olması, herkes için güzel bir estetik değere sahip olması gerekir, yani “çirkin olmuş” diyebilen olamamalı. Çoğunluğa güzel görünmeli, ilham alınabilmeli.  Kısaca göz ve kültür diyelim...

ŞİFA TOPTAŞ: TEZHİP SANATI SOYUTUN EN GELİŞTİRİLMİŞ HALİDİR.

Bu bağlamda eser denilmeye seza bir tezhip çalışması hangi hususiyetleri haiz olmalıdır?

Tezhip sanatı soyutun en geliştirilmiş halidir. Tezhipte tüm doğa kâğıda uyum içinde farklılaştırılıp üsluplandırılarak çizilmiştir. Altın vazgeçilmezi, işçilik gerekliliği, tasarımı ise onu sanat eserliğine götürecek niteliğidir. Zira iyi işçiliğe ya da altına herkes ulaşabilir. Tasarım sınırsızlığı, yaratıcılık, üretkenlik Allah’ın verdiği hususi bir özellik…

Okuyucularımızı –az önce bahsettiğiniz- 15+ yıl önce Sultanahmet’te açtığınız Şifa Sanat Evi yıllarınıza götürür müsünüz?

Tabii ki... 01.04.1981 yılında Sultanahmet’te doğdum. 25. doğum günümde, sanat hayatımın 11. yılında doğup büyüdüğüm yerde atölyemi açtım. Burada hem ürettim en sıra dışı eser arayışlarına burada başlayıp devam ettim. Öğrenci yetiştirdim. Bir TV kanalı için Şifa Sanat Evi’nde tezhip sanatı eğitimi veren bir dizi program çektik. Piyasa için hiç çalışmadım daima eser ürettim, güzel bir dönemdi.

Hangi mekânlarda tezhip dersleri verdiniz?

İlk olarak tezhip sanatına başladığım yerde; Birlik Vakfı’nda ders vermeye başladım. Sonrasında İSMEK’te, Şifa Sanat Evi’nde, Hilal TV’de, Gaziosmanpaşa Belediyesi’nde ve Youtube kanalımda tezhip dersleri verdim. Sanırım whatsapp üzerinden ilk birebir sanat eğitim derslerini başlatan kişiyim. Bu platformda derslerimi Pandemi sürecinden iki yıl önce başlatmıştım. Şimdi Şifa Sanat Evi’nde başlıyorum, hem eski, hem de yeni öğrencilerimle birlikte…

Katıldığınız sergiler için de bir bahis açalım…

Çok kötü bir arşivciyim, eserlerimin büyük bölümünün görsellerini dahi derleyemedim. Bu sebeple ne eserlerimin sayısını ne de katıldığım sergilerin adedini biliyorum. Kişisel sergi hiç açmadım, ancak pek çok, belki onlarca karma sergiye katıldım. 

Eserlerinizin bulunduğu yerler?

Eserlerim çoğunlukla kişisel koleksyonerlerde. Hilye ve Tezhip Müzesi’nde, Murat Ülker Koleksiyonu’nda, Cumhurbaşkanımızda ve dahi mülkî ve idârî âmirlerimizin özel ve tüzel koleksiyonlarında… Tabii bunlar İSMEK Atölye’nin hediye ettiği çalışmalar.

Yakın zaman önce Balat’ta açmaya muvaffak kılındığınız Şifa Sanat Evi’nde sanatseverlere ve kamuoyuna yönelik hangi hizmetleri veriyorsunuz?

Şifa Sanat Evi hem aktif çalışma atölyesi, hem eser satışı için galeri ve hem de ilim-sanat sahibi olmak için derslikleri olan bir mekân… Buraya gelen sanatseverler hem koleksiyonları  için baha biçilmez eserlere sahip olabilecek hem de sanat eğitimlerinden faydalanabilecek.

Tezhip sanatı için Nakışhane bölümü de oluşturuyorum… Çok yetenekli ve bu işi meslek haline dönüştürmek isteyenler için haftanın beş günü iş üstünde aktif çalışma alanı oluşturuyorum. İki öğrencimle başladık…

Hayırlı, bereketli olsun…

Teşekkür ediyorum İbrahim Ethem Bey. Burada aynı zamanda İslâmi ilimler üzerine de çalışma imkânları söz konusu olacak.

Türk-İslâm sanatçısıyım. Hat sanatının ve tezhip sanatının gelişim sebebi olan Kur’an-ı Kerîm ayetlerini herkes bilsin, yaşamına kılavuz eylesin isterim. Bunun için herkese açık ücretsiz Tefsir dersleri olacak ve daha çok kişiye ulaşması için Youtube kanalımdan da bu dersler yayınlanacak.

Dersleri Mahmut Toptaş üstad mı verecek?

Evet, tefsir derslerini Mahmut Toptaş Hoca verecek. Bize örnek olarak gönderilen Peygamber Efendimizin (sav) hayatını günümüz dünyasında nasıl yaşayacağımızın anlatıldığı Modern Çağda Nebevi Yaşam dersleri olacak. Bu derslerde herkese açık ve ücretsiz olacak aynı zamanda Youtube kanalımızdan canlı olarak yayınlanacak.

Bu dersi kim verecek?

Modern Çağda Nebevi Yaşam derslerini Mehmet Çelik Hoca verecek.

Hüsn-i hatta kimler var?

Hat sanatı dersi için hem Hattat Mahmut Şahin hoca, hem de Birsen Atlı hoca eğitimde olacak inşallah…

İnşallah.

Tezhip sanatı için derslere ben gireceğim. Burada yüz yüze dersler olacak haftanın bir günü.

Rokoko dersleri de olacak, bu ders için de Turay Selçuker hoca bizlerle olacak.

Başka…

Minyatür dersleri olacak Nazmi Kişioğlu minyatür sanatını bizlerle paylaşacak. Ney ve bendir derslerimize Hatice Kübra Bozkurt Hoca girecek. Türk Sanat Musikisi derslerine Perihan Dönmez hocamız nezaret edecek. İngilizce Fıkıh derslerine Ayşegül Çelik hocamız;

Adobe illustratör derslerine Volkan Hoşcan hocamız katılacak. Katı’ derslerine de Ayşe Uysal Kiraz hocamız iştirak edecek.

Ne güzel… Malum, cennetmekân Rikkat Kunt hanımın tarif ve tespitiyle tezhip bir nevi yazının elbisesi… Bu meyanda Hattat Mahmut Şahin hoca atölyenizde ders veriyor. Buradan hareketle hat-tezhip birlikteliğine dair mütalaalarınızı öğrenmek isterim…

Rikkat hocanın betimlemesi çok güzel. Benim için de öyle aynı zamanda hat sanatı da, tezhip sanatı da ilâhî mesajı iletmek için bir nevi tabelacılık, reklamcılık. Nasıl ki reklamcılar duyurmak istediklerini dönemin günceline göre allayıp pulluyorlarsa bizimki de o dur. En güzel mesajı, en güzeliyle yazar, süsleriz.

Balat semti özellikle son yıllarda İstanbul’da önemli bir kültür-sanat mahalline dönüştü. Sanatkârlar, galeriler, antikacılar Balat’ta ne/neler arıyor?

Evet, Balat çok değişti ve de gelişerek değişmeye devam ediyor. Popüler kültürün dayatmalarından sıkılmış olanların eskiyi yâd edebildikleri mekânda sanat eserleri ve galerilerle karşılaşması sanırım zihinler için bir dinlence oluyor ve ilgi odağı böyle bir mekânda şenleniyor. Tüm konsept insanlar, mahalle kültürü, eski evler, antika dükkânları, sanat kafe ve çay mekânları ve dahi entelektüel sanat sohbetleri sanatçılar… Balat, gezenler için de, sanat âşıkları için de, sanatkârlar için de nostaljik ve hareketli bir mekân haline dönüştü.

Şimdiye kadar yüzlerce esere imza attınız. Her birinin nezdinizde özel bir karşılığı, anlamlı bir hikâyesi olmakla birlikte bir eserinizin öyküsünü dinlemek isteriz…

Yıllar önce babama, yayınevimizin, Cantaş Yayınları’nın logosunun anlamını sormuştum, farklıydı çünkü. Babam da Peygamber Efendimizin (sav) eline bir dal alıp kumun üzerine resmederek anlattığı hadisi misal olarak vermişti. Yani logo, babamın mezkûr hadis-i şeriften anladığının logoya uyarlanmış haliydi. Çok ilgimi çekmişti, yıllar sonra tezhip sanatına başlayınca hep bunu resmetmek vardı aklımda, hayalimde. O ara bir ebrucu arkadaşım sergisi için, ebrusu için tezhip yapıp yapamayacağımı sordu. Kırmadım, ebru elime geçince direkt olarak aklıma bu hadis geldi.

Metnini istirham ediyorum.

Hadisin metni şöyledir. Ve dahi bu hadis-i nebevî tûl-i emel, Abdullâh İbn-i Mes’ûd (ra) hadizsi olarak da hadisi olarak da bilinir.  Şöyle dediği rivâyet olunmuştur: Bir kere Nebî Salla`llahu aleyhi ve sellem (toprak ve kum üzerine değnekle zâviyeleri müsâvî) bir murabbâ` resmetti, sonra, (mebdei) murabbâ`ın ortasında olarak murabbâ` hâricine uzanan bir hat resmeyledi. Sonra bu hattın ortasından i`tibâren bu ortadaki hatta istinâd eden birtakım küçük hatlar resmetti. Sonra Resûl-i Ekrem (bu resimleri ta`rîf ederek:) Şu (murabbâ`ın ortasındaki uzun) hat insandır. Şu (murabbâ`) da ecelidir, her tarafından onu ihâta etmiştir. Şu murabbâ` dışında uzanan hat da insanın emelidir. Şu ufak çizgiler de insana ârız olan âfetler ve musîbetlerdir. İmdi insana şu âfet (oku) şaşırır (da dokunmazsa), öbür âfet oku isâbet eder. O da şaşırırsa en sonu ecel (denilen mevt-i tabî`î) yakalar.”

Ebru kumlu ebruydu ve kare çıkmıştı, kademe kademe renkler beni bu hadisi resmetmeye yönlendirdi. Yani her an içinizden ne geleceği belli olmuyor bu sebeple bilgi sahibi olmak, hadisten, âyetten işlerinizde şuur açıyor.

Mesela...

Mesela sanat yarışmalarını tercih etmem ve şimdiye kadar da sadece bir defa katıldım.  Tezhibe ilk başladığım yıllarda ikinci senemde Kültür Bakanlığı’nın yarışmasını duyurmuştu hocamız. Tamamladığım levhayı göndermiştim. Konusu yine bir hadisi şerifin metnini tezhip olarak canlandırmıştım, o çalışmam sergileme almıştı, sanırım değişik olduğu için, çünkü çok yeniydim o zamanlar yarışmaya katılmak için.

Geride kalan 25 sanat yılı size neler kazandırdı?  Bu cümleden olarak elinizden çıkan bir esere bakıldığında “bu Şifa Toptaş’a aittir” denilecek alametifarikanız nedir?

Hayatımda başıma gelen iyi ve kötü her şey bana çok şey kazandırdı. Pozitif yanı ağır basan bir insanım ve sanatsal, zanaatsal, insânî, bilgiye dayalı, her şeyin bence sanatçı duruşuma etkisi var. Bu keyfiyet hayatımı yaşayış şeklime bile yansıyor, zevklerime yansıyor, güzel bir çevremin olmasını sağlıyor, kazanmaya ve kazandırmaya devam ediyorsunuz bu harika bir şey.

“Bu Şifa Toptaş’a aittir” denilebilecek olan şey sıra dışılığı. Çünkü tüm deneyimlerim ve hislerimin doğallığı, içimden gelenleri susturmamam sebebiyle “Bu tarz-ı Şifa’dır” diyemem. Ne geleceğini ben bile bilmiyorum eser üretirken. Ruh halim neyi yapmak istiyorsa onu güzele dönüştürebiliyorum.

Eskiler, ‘Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir” demişler. Dünden bugüne son çeyrek asırda sanatseverlerin, genelde geleneksel sanatlarımıza özelde de tezhip sanatına müteveccih ilgilerini değerlendirmenizi istirham ediyorum.

1995 yılında tezhip sanatına ilk başladığımdan bu güne bu konuda hiç sıkıntı çekmedim. Hele hele şimdilerde insanların refah seviyesi daha iyi ve kültür oranı gitgide yükseliyor. Bu durum da sanattan anlayan insan sayısının artmasına sebep oluyor.

Geleneksel sanatlar, tezhip, eser, el emeği, göz nuru size neler öğretti?

Sabrı, insanların güzel bir işle meşgul olmasının onları iyileştirdiğini, gönülle yapılan her işin değer bulduğunu ve mutlaka daha birçok şeyi öğretti.

Sanatseverler size nasıl ulaşabilir?

Değerli sanatsever okuyucularınızın @sifasanat instagram hesabım üzerinden bana ulaşmaları mümkün…

İlginiz için teşekkür ediyorum. Hasbihalimize sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?

Çok teşekkür ediyorum kültür sanat partalınızda bize de yer verdiğiniz için. Sanat dalları desteklendiği takdirde daha ileri seviyeleri görecektir.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Bazen sanat dalları ile ilgilenmek başkalarının işi ya da çocuklara dayatılması gereken bir konu gibi algılanıyor son zamanlarda. Ama siz ilgiliyseniz, çocuklarınız da merak eder ve kendileri için iyi olanı rahatlıkla seçer. Belki sanatkâr olan sizsiniz, belki bir koleksiyonersiniz, kendinize fırsat verin!

 

 

 

İbrahim Ethem Gören-07.11.2022 Yazı No: 323

 

 

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.