Tezhip sanatkârı Zeynep Kılıç Seyhun ile tezhip sanatı yolculuğuna dair bir e-mülakat gerçekleştirdik.
Zeynep Hanım, öncelikle kendinizden ve tezhip sanatıyla tanışma hikâyenizden bahsedebilir miyiz?
Öncelikle merhabalar diliyorum sizlere. Ben otuz dört yaşında, iki çocuk annesi bir tezhip sanatçısıyım. 2007’de İstanbul Üniversitesi Çini İşlemeciliği bölümünden mezun oldum. Tezhiple tam anlamı ile tanışmam okul yıllarımda Cahide Keskiner hocamı tanımakla oldu. Okulumuzun bizim bölümümüz için düzenlediği ve birçok duayen sanatçının katıldığı seminerler dizisinde Ateş Arcasoy, Günseli Kato, Hikmet Barutçugil, Hüsrev Subaşı ve Cahide Keskiner hocalarımız da vardı. Söz konusu seminerde sanatkârlarla tanışma fırsatı bulurken Cahide Keskiner’e hayran kalmıştım. O günden sonra tezhip sanatı için içimde tarifsiz bir merak ve heves uyandı.
Müsaadenizle tezhip sanatına dair temel bir soru ile başlamak bu sanatı henüz tanışmamış olan okuyucularımızın bilgisine sunmak isteriz… Tezhip sanatı nedir, nasıl yapılır, hangi malzemeler kullanılır?
Kısaca bahsedecek olursak, tezhip kelime anlamı ile “altınlamak” demektir. En yalın hali ile altınla yapılan kitap süsleme sanatıdır tezhip.
Biraz açalım…
Biraz açarsak, tezhip altın ve çeşitli boyalar kullanılarak kitapların yanı sıra hat levhalar fermanlar, deri ve ahşap üzerine geleneksel motifler kullanılarak icra edilen bir tezyinattır.
Altının dışındaki malzemeleriniz nelerdir?
Tezhip yaparken birçok yardımcı malzeme kullanırız. Bunların bir kısmı su bazlı boyalar, fırça, mürekkep, mühre, pergel, cetvel, iğne perdah ve tabii ki desen tasarımlarımızı oluşturduğumuz eskiz kâğıtlarıdır.
Bu sanatı öğrenmek ne kadar zamanınızı aldı? Tezhip sanatını öğrendiğiniz ustanız kimdi? Ustanızın öğrencilerine armağan ettiği en önemli haslet neydi?
Tezhip eğitimine 2007 yılında Cahide Keskiner hocamın atölyesinde başladım ve hocamın yönlendirmesi ile Topkapı Saray’ında, Kültür Bakanlığı nezdinde düzenlenmekte olan Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kursu’nda Semih İrteş ve Mamure Öz hocalarımın derslerine katıldım. Orada ki eğitimimi tamamladıktan sonra Mamure hocamın lütfetmesi üzerine Nakkaş Tezyini Sanatlar Merkezi’nde iki sene boyunca hocamın asistanlığını yapma şansına eriştim.
Tezhip eğitim hayatım içerisinde iki yıl boyunca İSMEK Bağlarbaşı Türk İslam Sanatları İhtisas Merkezi’nde Serap Bostancı hocamın derslerine katıldım.
Böylelikle eğitiminiz tamamlanmış oldu mu?
Bu sanatta eğitim son bulmaz ama hocalarımın tedrisatında beş yıl geçirdim.
Pek çok hocadan dersler almışsınız…
Evet… Aynı ekol içerisinde dört hocamın eğitiminden geçtim, hepsinden de ayrı bir haslet öğrendim bu yüzden çok şanslıyım.
Hocalarınızın ortak noktaları nelerdi?
Klasik… Klasiğe vurgu... Hepsinin ortak özelliği tezhip sanatını klasik bir şekilde, Osmanlı Cihan Devleti asırlarında Saray Nakışhanesi’nde icra edildiği şekliyle öğretmek ve uygulamasını da bu keyfiyette yaptırmaktı.
Klasik bir tezhip çalışması nasıl yapılır? Çalışmanın yapım aşamasında nasıl bir süreç izlenir?
Klasik bir tezhip levhası oluşturmak için öncelikle yazımızı belirler ve akabinde klasik şekilde murakka gereriz. Sonrasında cetvel çizgilerini belirleriz ve tasarımını yapmış olduğumuz deseni bu ölçüler içerisine kopya ederiz. Önce desenin altınlarını sürer, sonra kontürlerini çekeriz ve zemin ile çiçek renklerini boyarız. Tasarımın en dışında bulunan tığları da işledikten sonra eser nihayete erer Allah’ın izni ile.
Tezhip sanatının belli üslûpları var. Bunlardan biraz bahsedebilir miyiz?
Tezhip sanatı Orta Asya’da başlayıp Osmanlıda altın çağını yaşamış köklü bir sanattır. 12yy. 13 yy. ve 14. yüzyılda kitap sanatlarında hâkim olan motif geometrik desenlerken, Safeviler döneminde diğer dönemlerde görülmeyen üsluplaştırılmış hayvan, insan ve mitolojik canlılar göze çarpar. Osmanlı’da ise asırlar boyunca gelişen üsluplar ile en zengin halini alır.
Tezhip sanatı başlangıcından günümüze kadar devirler ve dönemler arasında üsluplar geliştirirken Osmanlı Dönemi içerisinde tekrar belli başlı kollara ayrılır. Devirler arasındaki üslupları şöyle sırlayabiliriz: Timur devri, Selçuklular ve beylikler devri, Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemi, İlhanlılar ve Memlükler devri, Safeviler dönemi ve Osmanlı dönemi tezhip üslupları…
Osmanlı Dönemi tezhibi içerisinde gelişen üslupları ise iri ve ayrıntılı hatai motifleri ile Baba Nakkaş üslubu, Şahkulu ile gelen Saz Yolu üslubu, üsluplaştırılmış bahçe çiçekleri ile Karam Memi üslubu, çiçek ressamı ve rugani tekniği ile eserler veren Ali Üsküdari üslubu şeklinde sıralayabiliriz.
Levha özelinde soracak olursak iyi bir tezhip eseri hangi hususiyetleri haiz olmalıdır?
İzniniz ile bu soruyu daha çok teknik açıdan ele almak isterim. Levha tezhibi üzerinden konuşursak öncelikle işe nitelikli ve iyi bir hüsn-i hat ile başlamalıyız. Sonrasında tezhip kurallarının dışına çıkmadan oluşturulmuş bir desen tasarımı, kaliteli malzemeler ve iyi bir işçilik gerekir. Tabii ki eser tezhip aşkı olmadan tamamlanmış olmaz.
Gelenekli sanatların hepsinde hoca talebe ilişkisinin bir anlamı vardır. Günümüz modern insanın bunu anlaması oldukça zor. Bize bunu kendi tecrübeleriniz ışığında açıklayabilir misiniz?
Ben çini eğitimimi mektepli, tezhip eğitimimi ile alaylı olarak usta-çırak ilişkisi içerisinde aldım. Her ikisini de deneyimlemiş biri olarak kendi adıma usta-çırak ilişkisinin çok kıymetli olduğunu söyleyebilirim. Hocanızdan tezhip sanatı adına eğitim alırken bir hayat-sanat tecrübesini de izliyorsunuz, terbiye oluyorsunuz. Bu sanat içerisindeki edebi, sanat ahlâkını, sabrı, nezaketi, dürüstlüğü, fedakârlığı ve çalışma azmini hocanızdan öğreniyorsunuz. Siz de zamanla büyüyüp olgunlaştıkça ona benziyorsunuz, o yüzden bu sanata kiminle başladığınız çok önemli. Ben Mamure hocamın hakkını, emeklerini ödeyemem, umarım onun da gurur duyacağı bir öğrenci olmayı başarabilirim.
Bu sanat ile uğraşmak isteyen kişi de bulunması gereken özelikler nelerdir?
Bu soruya klişe bir cevap vermek istemem ama tabii ki ‘sabır ve azim’ olmazsa olmaz. Tezhip bir nevi sabır sanatıdır. Alçak gönüllü ve paylaşımcı olmak da muhakkak ki sanatkârın eserlerine değer katar. Bence olması gereken özelliklerin yanı sıra olmaması gerekenleri de konuşmak lazım.
Tabii ki, buyurunuz Zeynep Hanım.
Mesela kibir, bencillik herkese olduğu gibi sanatkâra da hiç yakışmaz. Hırs sahibi olmak ve sadece maddi kazanç kaygısı ile bu sanatla meşgul olmak da sanatkâr ecdadımızın hoş görmediği davranışları oluşturur.
Tezhip sanatı ile ilgili eğitimleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Tezhip eğitimi konusunda giderilmesi gerektiğini düşündüğünüz eksiklikler ya da aksaklıklar var mı?
Günümüzde üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakülteleri’nin yanı sıra pek çok atölye ve kurs merkezlerinde tezhip eğitimi veriliyor. Kurs merkezlerindeki usta eğiticilerin liyakati önem arz ediyor. Bu biraz sıkıntılı bir durum. Çünkü onlarca kurs merkezini denetlemek veya kontrol altına almak mümkün değil. Bu yüzden yeterli-yetersiz isteyen herkes eğitim verebiliyor bu da tezhip sanatı adına bugün fark edilmese de önümüzdeki yıllarda muhakkak bir tahribata yol açacaktır. Bize miras bırakılan bu eşsiz sanatı ve birikimi kafamıza göre kullanamayız, geleceğe referans olacak eserler üretmenin gayreti içerisinde bulunuyoruz. Bu yüzden tezhip sanatındaki asırların mirasını hiçe sayıp istediğimiz gibi tezhip yapamayız. Bu kontrol mekanizması nasıl sağlanır bilemiyorum. Umarım hocalarımız ve âkil büyüklerimiz bu soruna bir çözüm üretebilir.
Gelecekte tezhip sanatıyla ilgili gerçekleştirmek istediğiniz ya da yapmayı arzu ettiğiniz şey nedir?
Kendi sanatıma dair çok büyük hedefim yok. Çünkü hayat öyle güzel bir düzen içerisinde işliyor ki… Ben hayal ettiklerimden daha güzelleri ile karşılandım çok şükür. O yüzden kendimi hayallerim ile sınırlandırmak istemiyorum Rabbimin bana nasip edeceklerini. Hayallerimin ötesine geçmek istiyorum. Çünkü ‘O’ beni benden daha iyi biliyor ve benim için en güzel olanı nasip ediyor. Ben hayatımı akışına bırakıp karşıma çıkan fırsat ve güzellikleri Rabbimin rızasını gözeterek değerlendiriyorum. Bunun yanı sıra arzum ve çabam bu sanatı edep, erkân ve tüm estetik yönleriyle ile icra edip gücüm yettiğince öğrencilerime en doğru şekilde öğretmek, anlatmak ve aktarmak…
Kadın sanatçı olmak ve başarılarını kitlelere duyabilmiş bir kadın olmanın zorlukları üzerine konuşalım isterim. İyi bir eş, iyi bir anne olmaya çalışıp bunun yanı sıra iyi bir sanatçı ya da her ne yapıyorsanız o konuda başarılı olabilmenin zorlukları nelerdir?
Sanat ile yoğrulan bir anne olmak ne kadar güzel ise onu icra ederken evlat yetiştirmek de bir o kadar zor.
Malumunuz, uzun mesailer isteyen bir iş bizimkisi. Zaman zaman sergi çalışmaları için şehirlerarası yolculuklar yapmam gerekebiliyor. Tüm bu süreçlerde çocukların bakımı ve eğitimi, anneye olan ihtiyaçlar ve evin düzeninin aksamasını da istemiyorum. O yüzden ekstra bir efor harcıyorum. Genelde çocuklarım uyuduktan sonra çalışmayı tercih ediyorum.
Mesela halen Yıldız Holding Kadın Sanatçılar Esmâlar ve Hilyeler Sergisi’nde eserlerimiz sergilenmekte. Mezkûr sergi için bir eserimi bir buçuk ayda tamamlamam gerekti. Bunun için gece üçte kalkıp beşe kadar çalışıp sonra tekrar yattığım oldu. Bu ne keyfiyet her ne kadar yorucu gözümse de sonunda ortaya çıkan güzelliği görünce “değer” diye düşünüyorsunuz ve bütün yorgunluğunuz bir anda geçiyor.
Biz kadınlar için evin işi hiç bitmez, eşya yerine gelir, ev de bir şekilde düzene girer ama çocuk yetiştirmek hafife alınamaz. Rabbime güvenim tam, O’nun rızasını gözeterek yaptığım bu işte evlatlarımı da ihmal etmeyeceğime inanıyorum. Eşim ve ailem en büyük destekçilerim. Kızım henüz çok küçük, bununla birlikte altı yaşındaki oğlum çok anlayışlı, bana eşlik etmeye de başladı, bu benim için çok büyük bir mutluluk vesilesi.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
İnsanoğlu Allah’ın yeryüzündeki halifesi olacak kadar kıymetli bir varlık. Tabiri caiz ise üzerimizde taşıdıklarımız Rabbimin esmalarının bir tezahürü. Yani bu sanat adına güzel olan ne yapıyorsak bizden değil Allah’tandır. Bizleri güzelliklerin temâşâ edilmesine vesile kılan Rabbime şükürler olsun.
İlginiz için teşekkür ediyorum.
Ben de teşekkür ediyorum İbrahim Ethem Bey.
İbrahim Ethem Gören-21.05.2021