MEHMET KESKİNKILIÇ İLE ‘ÇİZGİ’DEN AÇILMIŞ BİR SOHBET…
Mehmet Keskinkılıç 40 yılını karikatür sanatına adamış bir entelektüel. Ulusal gazetelere, dergilere ve haber portallarına uzun yıllar birbirinden anlamlı karikatürler çizen Mehmet Keskinkılıç ile karikatür sanatı serencamı üzerine hasbıhal ettik.
Mehmet Bey sizi tanıyabilir miyiz?
Aslen Erzincanlıyım. 1962 İstanbul doğumluyum. Lise 2 ‘ye kadar Bahçelievler’de okudum. Evliyim ve bir çocuk babasıyım.
Çizgilerle, karikatürle nasıl hemhâl olmaya başladınız?
Tarkan, Kara Murat (gazete eklerini) takip ediyordum. 16 yaşında ise lise birinci sınıfta Gırgır mizah dergisini tanıdım. Derslerine (haftalık) devam ettim. Kısa süre içerisinde evimizi karalamalar, çizimler, mürekkep şişeleri, horoz uçlar, kâğıtlar, dergiler istila etti!
İlk karikatürünüz nerede yayınlandı?
İlk karikatürüm ÇİVİ mizah gazetesinde çıktı. Bundan önce de oturduğumuz semtte teksir baskılı FUN adında İngilizce (eğitim )amaçlı dergide bir sayfa çizmiştim. Sonrasında okulda, evde, çalıştığım ayakkabı atölyesinde aklıma gelen esprileri not alıyor, fırsat buldukça çizdiklerimi basın merkezi olan Cağaloğlu’ndaki Gırgır, Çarşaf gibi dergilere bırakıyordum. Bu durum 1982’de askere gidinceye kadar devam etti. O tarihlere kadar Sultanhamam’da muhasebe bürosunda ve Sirkeci de emprime desinatörü olan ustamın yanında çalışırken devam etti. Tabi askerde de boş durmadık.
Karikatürü ve yaptığınız hizmeti nasıl tarif ediyorsunuz?
Çizgiyle anlatımda evrensel dil var. Çizgileriniz muhataplarını Tebessüm ettirdiği zaman mesaj gitti demektir. Mesajın yerine ulaştığı okuyanın mimiklerinden ve de vücut dilinden hemen anlaşılır. Barışsever, soğukkanlı, sempatik, güler yüzlü ve narin bir duruşu vardır. Karikatürün.
Karikatür muhataplarına dostça, güven veren bir halde bakar. Dolayısıyla hasmâne, asık suratlı ve soğuk değildir. Karikatürde iletişime bir sıfır önde başlıyorsunuz. Bakan tebessüm için hazır zaten. Gerçi iğneli bir yorum varsa geçmiş olsun! “Acımadı ki” der, olur biter. Bu meyanda sosyal ilişkilerde olumlu anlamda çok faydasını gözlemlemekten sevinç duyduğumu belirtmek isterim.
Karikatür sanat ve estetik güzelliklerin neresinde konumlanır?
Görsel sanatlardan olan karikatür, tiyatro ve orta oyunu gibi sahnede icra edilmediği gibi tek kişiyle tamamlanıp, yayın yoluyla daha geniş kitlelere hızlıca ulaşabilmektedir. İletişimin ilk on-on beş saniyesinin kıymetini düşündüğümüzde bunu daha iyi anlayabiliriz. Bazen okuma zahmeti ile iğneli espriden kaynaklı hazım zorluğu çekilmesi olabilir. O ayrı. Velhasıl, karikatür Nasreddin Hocamız gibi yaşanmışlıklardan esinlenerek bir kişiyle kotarılan iştir.
Resim ve karikatür sanatlarının birbirlerini besleyen ve birbirlerinden ayrışan yönlerine değinir misiniz?
Resmin benzetme zorunluluğu var. Karikatürde ise hayali olay ve durumun serbest, andıracak kadar olması ile esprili sunumu yeterli oluyor. İkisinde de iş, tekniği bakımından, perspektif, mekân, ufuk çizgisi, yüz ifadesi, vücut dili ve hele sabır olmazsa olmazlardan bir kaçıdır. Resmin tamamlanması bazen günlerce sürebilecekken, karikatür bir-iki saatte tamamlanabilir genellikle.
KARİKATÜRÜN RUHU ESPRİ, ÇİZGİSİ DE İSKELETİDİR
Sanat eseri denilebilecek karikatürler hangi hususiyetleri haiz olmalıdır?
Nitelikli bir karikatürün bakanı yormayacak, kolayca anlaşılır, ferah ve sade olmasında fayda var. Karikatür dimağda bir tat bırakmalı. Okuyan anlayabilmek için bîtab düşmemeli. Karikatürün türü (iki üç karelik bant ve çizgi roman tarzı) tarama renkleme, tonlama işleri yayınlandığı mecranın alanıyla ilgili. Karikatüre bakan çocuklar da yaşlılar da espriyi anlayabilmişse tamamdır iş. Espri karikatürün ruhu, çizgisi de iskeletidir.
Kırk yıldır karikatür çiziyorsunuz? Çizgilerde, karikatürde ne/neler arıyorsunuz?
Buluş yapmanın (espri) zamana yayılmasının neşesi anlatılamaz. “Neeşelii ool kiii geeenç kaalasııın…” şarkısının etkisinde kalmış olabilir bizim nesil, kim bilir?
İslam’a muhalif, yerici söz, yazı ve çizimlerden rencide oluyordum. Karikatür derslerine gittiğimde sınıfa girerken okkalı bir ses tonuyla “Selaamün Aleyküm” demeyi çekinmeden söylüyordum. İslami dergiler ve kitaplar yaygınlaştıkça yerimin, içinde bulunduğum çevreler olmadığına kanaat getirdim ve muhafazakâr, yerli basına yöneldim. “Müminler birbirlerinin yardımcılarıdır” düsturunca da gazete maceraları başladı.
Aradıklarınızın ne kadarını buldunuz?
Koşturmacada kapılar bir bir açılıyor. Telif ücreti de cep harçlığını çıkarmaya başlayınca hadise daha bir tatlı geliyordu. Çevrem karikatürcülüğü meslek olarak görmediğinden soğuk bakıyordu. Çalışmayı, üretmeyi seviyordum. Karikatürcülük yıllar içinde aile bütçeme takviyede bulunduğu gibi, emekliliğimin de çalışılmış günlerinin çoğu karikatür sebebiyle oldu. Bugün yüzlerce mütedeyyin çizer olmasından kıvanç duyulmaz mı? Bir kısmı fiilen çizmeye ara vermiş olabilir. Yayın camiasında birçok çizerle de tanışmış olduk. Bugün hâlâ görüşmeye devam ediyoruz.
Bir karikatürün inşa sürecini özetler misiniz?
Okuyup, sohbet ederek ve gözlem yaparak olay ve espriyi not alıyorum. Notlar yanımda geziniyor! İşyeri, ev, çay ocakları ve esnaf dükkânları düzenli, günlük uğrak yerlerimiz.
Çizme isteği gelince bulunduğum mekânda kurşunkalemle kâğıda “eskizleme” dediğimiz taslak çalışmayı bitiriyorum. Orada veya başka yerde de mürekkeplemeyi… “Çinileme” derdik eskiden, sonradan, siyah ispirtolu kalemle “mürekkepler” olduk. Tarama ucu, rapido kalem seksenli yıllarda kaldı.
SOSYAL MEDYA İLHAMI KÖRELTİYOR
Konuları nasıl belirliyorsunuz?
Gazete, tv, haber-yorumları ile güncel gözlem ve sohbetlerden esinlenerek… Son bir yıldır sosyal medya takibim başladı. Fakat sosyal medyanın ilhamı körelttiğini, tembellik yaptığını fark ettim.
Belli başlı karakterleriniz var mı?
Bizim Aile, İsmet ile Kısmet, Sayın Vekil, Teloğlan ve Matrak Memo çizgi karakterlerimi oluşturuyor.
Bir karikatürcüye lazım gelen malzemeler nelerdir?
Ucu yumuşak kurşun kalem (H2b), A4 beyaz kâğıt ile siyah bir keçeli kalem…
ZİHİN DÜNYAMIZI KÜLTÜREL BESLENME BİÇİMLERİMİZ ETKİLİYOR
Genel anlamda karikatürlerde bir edep, ahlak, maneviyat sorunu/eksikliği söz konusu. Karikatürcüler kolaya mı kaçıyor? Bu sanatın genel ahlâkî seviyenin korunarak icra edilmesi çok mu güç!
Güç değil aslında. Caiz, helâl yaşam alanı o kadar bol ve yoğun ki… Bahsettiğiniz keyfiyet çizerin nerelerde nefes harcadığıyla ilgili sanırım. “Nasıl yaşarsanız öyle bakarsınız” diyebiliriz. Haliyle kültürel beslenme biçimi etkiliyor zihin dünyamızı.
Edebe mugayir söz, resim, kullanan yayınlar hedef kitleye ulaşma uğruna, ilgi çekme kurnazlığına yaslanarak satış operasyonunu gerçekleştiriyor. Aleni yayınlarda usturuplu olmayan işler baş ağrıtabilir. Mizah dergisi yayımcılığında durum ‘serbest bölge’ gibi! Burada da çizerler kendi manevi durumlarıyla, hayata bakış açılarıyla, ayıp, günah ve utanma mefhumlarıyla baş başa!
Soyadınızdan ilhamla soralım! Eskiler “kalem kılıçtan keskindir” demişler. Peki, karikatür kalemden daha mı keskindir?
Kılıcın (yapım aşamasındaki hamurunu işleme hali bir yana) ve kalemin, ikisinin de yerinde durduğunda bir sorun yok! Hatıra gibi as duvara! Kılıcın muhatabı yerine göre genellikle birkaç kişi. Kalemin çizdiği bir aya yayılırsa binlerce kişiyi karşısına alabilir. Kılıçtan “tak tuk” sesi çıkarken, kalemden “şaak şuuk” sesini duymak işten bile değil! Hem de kaç desibel hesap ediniz!
ÇİZGİ, HARFLERİ OLMAYAN SÖZ GİBİDİR…
Kalemin ucundan dökülen ve harfleri olmayan söz gibidir çizgi. Kılıç yarası bir iki azayı harap eder sadece. Oysa kalem dokunduğu kitlelerin dudaklarını uçuklatır! Ödünü patlatır! Sinir sistemi felç eder! Gülme krizine tutması ise kılıç-kalem bahsinde en hafif vakıadır.
Gazetelerdeki serüveniniz için de bir paragraf açalım dilerseniz. Hangi gazetelerde çalışmalarınız yayınlandı?
Türkiye, Milli Gazete, Milliyet-Hafta Eki, Demokrat, Gündüz, Çivi Mizah, ,Öz Gıda İş Sendikası, Vakit, Yeni Akit, Yeni Şafak, Yeni Sayfa, Ortadoğu, Zaman, Yeni Mesaj, B. Evler İlçem ve Diyarbakır Söz gazetelerinde çalışmalarım yayınlandı.
Pek çok dergide imzanıza rastlamak imkân dâhilindeydi. Dergilerdeki çizgi serencamınızdan bahseder misiniz?
Uzun hikâye olup çizdiğim dergi mecraları şöylece özetlenebilir: Gırgır, Çarşaf, Karakedi, Mikrop, Fırça, Cuma, M.G.V., Cıngar, Filit, Beleş, Yeni Dünya, Cafcaf ve Hacamat.
Portallarda da imzanıza rastlıyorduk.
Evet, portallar için de çizdim. Bu mecralar da Son Devir ve Püfterem ile On5 Yirmi 5’ten müteşekkil.
Türk medyası karikatürü nerede ve nasıl konumlandırıyor?
Karikatürler Türk basınının bir dönem olmazsa olmazı idi. Gazetelerin birinci sayfalarında ve iç sayfalarında mutlaka karikatürler için yerler ayrılırdı. Son dönemde verilen önem azaldı. Gazeteler bu dönemde karikatürleri tadımlık, tebessümlü ve aperatif olarak görmeye başladı.
Peki, okuyucular gazetelerde, dergilerde, haber portallarında karikatür arıyor mu? Bir karikatür okuyucu zümresi mevcut mu?
Bir zümre illaki var. Sayısını bilemiyorum. Okuyucuların takip ettikleri mecralar ve yayınlar varsa, meraklılarsa bakıyorlar. Onlarca gazete ve derginin yayınlandığı yetmişli, seksenli yıllarda bol bol çizgi roman ve karikatür gören okurlar, günümüz meraklılarının çoğunluğunu oluşturuyorlardır. Şu günlerde çıkarılan mizahi dergilerin adedi sadece birkaç tane, tirajları da üç dört bin… Coşkulu dönemlerde tirajlar için on binler telaffuz ediliyordu.
Coşkulu dönemlerde okuyucuların dönüşleri nasıl oluyordu?
Basılı yayınlarda dönüşlerden haberim olmuyordu. Sosyal medyada ise beğenilerden görmek mümkün oluyor. Şu kadar yıldır yazılı olarak iki adet tebrik, iki de eleştiri mesajı ulaştı. Bunun dışında arkadaş çevremde teşvik edici ifadeler eksik olmadı.
Şimdiye kadar yüzlerce, bir adım öte binlerce karikatür çizdiniz. Bu çalışmaları nasıl tasnif ve muhafaza ediyorsunuz? Bir sergi/kitap düşünceniz var mı?
Çizimlerin asıllarını muhafaza ederek konu veya yayınlandığı yere göre gruplandırıp tasnif ediyordum. İlk eskizler dahil hepsi dosyalanmış olarak duruyor. Çoğu bilgisayar ortamında kayıtlı. Hepsi beş bin adede ulaştı. Sergi, kitap düşüncesi oldu da, koşuşturmaktan, bir de bütçe denkleştirme durumundan mütevelli gerçekleşme sahası bulamadı. Ara ara Ramazan etkinlikleri ile 23 Nisan etkinliklerindeki stand sergilerini ve bölge esnafların vitrinlerine asılan mini sergileri söylemeden geçemeyeceğim.
Şimdilerde neler yapıyorsunuz?
Bağcılar Bilgi Evlerinde sanatsal öğretici olarak karikatür-resim etkinliklerini 8-12 yaş aralığı çocuklarla beraber sürdürüyoruz.
Bilgi evinin çalışmaları nasıl sergileniyor?
Çalışmalar bilgi evi panosunda ve yılsonu etkinlik alanında sergileniyor. Ayrıca Bilgi Evi çocuk dergisinde de değerlendiriliyor.
Bilgi evinde çizimler bereketli oluyordur.
Elhamdülillah. Şimdiye kadar otuz bini aşkın çizimi çocuklarımızla beraber ürettik. Esprisi ve çizimi iyice olanları da ayrıca dosyaladık. Gün içinde, sabah çay ocaklarında, esnaf ziyaretinde gazete, tv, sohbet derken sarj olmaya başlıyor zihin. Bu durum gün boyu rölantide gitmeye sebep oluyor. İyi de oluyor, çünkü çocukları heveslendirecek- sevdirecek konu, malzeme, yenilik üretmek kolay olmasa gerek takdir ederseniz.
Bittabii var olunuz. Karikatür Derneği’nin üyesisiniz. Derneğinizin ne tür faaliyetleri var?
Aylık bülten çıkararak Türkiye ve diğer ülkelerdeki etkinlik ve yarışmalardan üyelerini haberdar edip anma günleri düzenliyor.
Gençlerin karikatüre ilgi düzeyi hakkında neler söylemek istersiniz?
Gençlik döneminde dergileri sevinçle alır, çevremize de duyururduk. Tren, otobüs, minibüs ve vapur da okurduk, böylelikle yanımızda yöremizde bulunan da istifade ederdi! Şimdilerde çay ocağında yaşlılarla, okulda çocuklarla hemhâlım. Haliyle yaşlandık.
GENÇ NESLİ EKRAN BAĞIMLILIĞI ESİR ALDI
Günümüz gençleri okul, endüstri, trafik, cami, kahve, çarşı-pazar, ev hayatında tekilce yaşıyorlar. Niye derseniz? Ekran bağımlılığı esir aldı genç neslimizi. Bununla beraber sosyal medyada karikatür okuduklarını gözlemleyebiliyoruz. Çizmeye heves eden, merak duyanlar varsa da iki elin parmaklarını biraz geçebilir kanaatini taşıyorum.
Alakanın artırılması için neler yapılabilir?
Şimdi neredesin, ne âlemdesin? Ne var ne yok? Çiz, gönder yayınlayalım gibi duyurular yapılsa, gazeteler, dergiler, sosyal medya siteleri bu iş için uygun yerler olabilir.
MİZAH ÜRETİM MERKEZİ KURULABİLİR
Mümkünse Mizah Üretim Merkezi bile kurulabilir. Burada üretilen çalışmalar piyasadaki gazete dergilere pazarlanır. Belki bin mizah gazetesi bile çıkarılabilir, sergiler açılabilir. Bu konuda daha çok istişareler yapılmalıdır. Dünya çapında yayın düşünülmelidir.
Bir çizim mektebi, geçmiş ve güncel eserleri derleme, konularına göre tasnif etme ve iktibas faaliyetleri icra ederek piyasa da ilgilisine hizmet verebilir.
Bir karikatürcü nasıl yetişir? Karikatürcülerin yetiştiği mektep hüviyetini haiz yayınlar mevcut mu?
Usta ve aceminin beraber bulunduğu çalışma ortamında çizer yetişme daha verimli olur. Gırgır’da, Çarşaf’ta, Filit’te, Cıngar’da, Cafcaf’ta, Hacamat’ta böylesi ortamları teneffüs etmiştik. Piyasada karikatür çizim tekniklerini anlatan kitaplar mevcut. Faydası muhakkak ki vardır. İşin uygulama alanı, “atölye” diyebileceğimiz ortamların etkisi daha fazla olmaktadır. Usta-çırak eğitiminin kıymeti malumumuzdur. Bir bakıma okul gerekliyse bile Alaylılık daha kalıcı ve devamlılık sağlıyor yapılan işlerde. Bizim yaş grubu piyasada yetiştiğinden Alaylı diye tanınıyor.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Halka açık atölyeler açsa belediyeler. Meraklısı çalışma yapabilse nice cevherin keşfine imkân sağlanır. Sivil toplum kuruluşlarına ait mekânlarda, sendika, okul, üniversite, dini tesis alanlarının müştemilatlarında kenar-köşeler düzenlense tüm buraların panolarını kısa süre içerisinde yüzlerce karikatür süsleyecektir. Ayrıca gezici karikatür sergisi de düşünülebilir.
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Karikatür dâhil çalışma hayatımın ekserisi şu muhitlerde geçti: Fındıklı, Sirkeci, Sultanhamam, Mercan, Topkapı, Cağaloğlu, Nuruosmaniye ve Beyazıt. Çemberlitaş ve Sultanahmet bölgelerinde ayakkabı imali, emprime desinatörlüğü, gazete kupür dağıtımı, halkla ilişkiler, çay ocağı işletme, bakkallık, Sirkeci tren istasyonunda dergi tanıtım günlerinde gece nöbeti, esnaf rehberliği, mizah bülteni hazırlama gibi işlerim ise belli süre önce sona erdi. Karikatürcülük serencamımız ise devam ediyor. Bugüne kadar üzerimde emeği olan, hakkı geçen ustalarıma, arkadaşlarıma ve de yayın organlarının hamiyetli idarecilerine anlayışlı davrandıklarından dolayı hassaten teşekkürü bir borç bilirim. İsimlerini yazacak olsak okuyucuyu yorarız.
Bir de şu nu ilave etmek isterim müsaadelerinizle…
Tabii ki buyurunuz Mehmet Bey.
1980’li yıllarda Can Kardeş Dergisi karikatür yarışmaları düzenliyordu. 1985 yılının karikatür yarışmasının konusu “İçki kötülüklerin anasıdır” şeklinde bir Yeşilay konusuydu. Çizimim birinci seçilmişti. Amma da sevinmiştim he!
İlginiz için teşekkür ediyorum.
Size de karikatür emektarları adına teşekkür ediyorum.
İbrahim Ethem Gören