Hattat Hisam (Heysem) Selmo hüsn-i hat yolculuğunu Suriye’den Türkiye’ye, ülkemizden de dört bir kıtaya taşımasını başaran mâhir bir göçmen sanatkâr.
2007 yılında Reis’ül-Hattâtîn Hasan Çelebi’den sülüs-nesih yazı nevilerinde icazet alan Hattat Selmo yaklaşık 20 yıldır kamış kalemi elinden düşürmüyor.
İstanbul’daki atölyesinde ve Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde yazı dersleri vermekte olan Hattat Hisam Selmo ile hüsn-i hat yolculuğu üzerine bir e-mülakat gerçekleştirdik.
İbrahim Ethem Gören: Sizi tanıyabilir miyiz?
Hattat Hisam Selmo: Ben Hisam Selmo. Hüsn-i hat sanatıyla meşgul oluyorum. 1970 yılında Suriye’de dünyaya gelmişim.
Sanata hangi sâiklerle yöneldiniz?
Kabiliyet diyelim... Biiznillah kabiliyetim beni hüsn-i hatta sevk etti. Küçüklüğümden beri bu yönde istidadım vardı. Çocukluğumda bile gördüğüm tüm yazıları, hüsn-i hat levhalarını birebir taklid etmeye çalışırdım.
Savaş öncesinde Suriye’deki hüsn-i hat sanatı tedrisat çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Savaş öncesinde Suriye’de pek çok şeyle birlikte canlı bir sanat hayatı da vardı. Pek çok yerde, üniversitelerde, atölyelerde yazı dersleri verilirdi. Ben de söz konusu merkezlerde eğitimlerimi tamamlayarak 1999 yılında Halep'teki sanat merkezlerinden birine hüsn-i hat sanatı öğretmeni olarak atandım. Ayrıca Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öznesinde hüsn-i hat bulunan muhtelif sergiler açtım, talebelerime dersler verdim.
Suriye’de düzenlenen Abd al-Hameed (Abdülhamid) Alkateb yarışmasında derece aldınız. Abd al-Hameed Alkateb’ten ve yarışmadan bahseder misiniz?
Abdülhamid bin Yahya bin Saad el-Amiri mühim bir yazı üstadıdır. Tevellütleri 132 Hicrî; 749 Miladi yıllarına tarihlenir. Hat sanatı ve diğer alanlarda çeşitli, derin, sanatsal mesajları olan Emeviler döneminde hayat sürmüş, hat sanatını yaşamış ve dahi yaşatmış bir yol büyüğümüzdür.
Hattat Abd al-Hameed Alkateb, Halife Hişam bin Abdul-Malik'in hattatıdır ve döneminde insanların en bilginlerinden biridir. Sadece âlim değildir aynı zamanda ilmiyle âmil olan bir sanat adamıdır. Cennetmekân üstad adına düzenlenen yarışmaya teberrüken katıldım, hamd olsun üçüncülük ödülüne lâyık görüldüm.
Türkiye’ye gelişiniz nasıl oldu? Bu süreci anlatır mısınız?
2002 yılından itibaren Türkiye’ye gelmeye başladım. Bu tarihte Şeyh Hasan Çelebi’den hat sanatı tahsiline başladım. O yıllarda Suriye’nin Halep şehrinden yılda bir kez kara yolu ile bir kez de hava yoluyla İstanbul’a gelerek Hasan Çelebi Hoca’dan tefeyyüz ediyordum.
5 yıl süren tedrisatın ardından 2007 yılında IRCICA Merkezi'nde icazetimi almak nasip oldu. Böylelikle Hasan Çelebi üstadımızın ilk Halepli mücâz talebesi olma bahtiyarlığına eriştim.
Suriye'de savaş çıkınca ikinci ülkem Türkiye'ye geldim ve el’an sanat kariyerimi hattatlık ve öğretmenlik olarak İstanbul’da sürdürüyorum.
Sonraki dönemlerde Üstad Çelebi ile teşrik-i mesainiz nasıl devam etti?
Cumartesi günleri onu Üsküdar'da, eski mahkeme binasındaki mekânında ziyaret ettim, her yeni şeyi ondan öğrendim, sanat adına atacağım her adımında ona danıştım. Netice itibarıyla hat sanatı, insan hayatının son anına kadar öğretici, engin bir denizdir.
Reîs’ül-Hattâtîn Hasan Çelebi’den sülüs-nesih icazeti aldınız? İcazet süreçlerinizi dinlemek isteriz?
Hat sanatı büyük bir ilimdir, dolayısıyla kendine özgü, özel bir müfredâtı, mürekkebâtı vardır. Usul olduğu üzere Üstad Hasan Çelebi’den “Rabbi yessir” ile ilk dersime başladım. Sonrasında müfredâtı, mürekkebâtı geçtim. Kasik meşk usulüyle de eğitimimi tamamlayarak 2007 yılında icazetimi almaya muvaffak kılındım.
“Tarihin hat sanatına mâl ettiği sanatkâr” Hasan Çelebi Hoca’nın Türk, bir adım öte dünya hüsn-i hat sanatına yaptığı katkılar için neler söylemek istersiniz?
Şeyh Hasan Çelebi hat sanatında müstesna bir ilim vadisidir. O, bir nevi yazı sanatının büyük bir denizi ve kelimenin tam anlamıyla hazinesidir.
Hattat Hasan Çelebi birbirinden âlâ keyfiyeti haiz yazılarının, levhalarının, cami tezyinat çalışmalarının yanında hat sanatını değerli talebeleri üzerinden tüm dünyaya yaymıştır.
Hasan Çelebi üstadımız ayrıca hüsn-i hat sanatında Osmanlı Cihan Devleti ile Türkiye arasındaki en mühim sanat köprülerinden biridir. Hasan Çelebi Hoca, hocası (Hamid Bey üzerinden) Osmanlı hüsn-i hat sanatının tüm inceliklerini günümüze aktarmayı başarmıştır.
Hattat Hasan Çelebi sadece Türkiye'de değil tüm ülkelerde gezici bir hüsn-i hat üniversitedir.
Meşhur sözdür: “Kur’an-ı Kerîm Hicaz’da nazil oldu, Mısır’da okundu, İstanbul’da yazıldı.” Bu cümleye yıllar önce bu satırların yazarı “İstanbul hat sanatının başkentidir” cümlesiyle atıfta bulundu. İstanbul hâlâ hüsn-i hattın başkenti mi?
Evet, aynen öyledir. Bahsettiğiniz kadim söz de mecaz kapısından ifade edilen dosdoğru bir kelâmdır. İstanbul bugüne kadar hattatların mekiği olmuştur. İstanbul’daki hüsn-i hat muallimleri tüm ülkelerden öğrencilere ücretsiz dersler vermekte, sergiler açmaktadır. İstanbul’da ayrıca geleneksel İslam-Türk sanatlarını öğreten üniversiteler vardır.
Siz hüsn-i hattı nasıl tarif ediyorsunuz?
Hat sanatı Kur’an-ı Kerim ilimlerinden biridir. Hüsn-i hat ile meşgul olmak bir nevi ibadettir. Hüsn-i hat Müslümanlar için önemli bir sanat kimliğidir.
Bu tarifte güzel yazının ve hattatların mevkii neresidir?
Hüsn-i hat baştacıdır. Türkiye'de hat sanatı, bu ülkenin medeni ve kültürel yüzünü anlayan hattatlarla birlikte çok büyük bir konuma sahiptir.
Hüsn-i hat sanatı yolculuğunuzu nasıl özetlersiniz?
Yolculuğumuz devam ediyor… Şükür ki yoldayız. Bu meyanda Hattat Hamid Aytaç hat sanatının nihayetinin olmadığından kinâye, “hat sanatını öğrenmek için 250 yıl, icra etmek için de 250 yıl gerekir” demiştir.
Sıklıkla hangi yazı nevilerini kullanıyorsunuz?
Elhamdülillah Cenab-ı Hakk, tüm yazı nevilerini yazma imkân ve kabiliyetini lütfetti. Şükürler olsun.
Şu anda neler yapıyorsunuz? Ders veriyor musunuz?
Yazıyla meşgul oluyorum. Fatih semtindeki ofisimde bir yandan yazıyor, diğer yandan da talebelerime ‘Râkım Mesleği’nin inceliklerini öğretmeye gayret ediyorum.
Bildiğiniz gibi ilmin zekâtı %100’dür. Hattat tüm bildiklerini talebelerine öğretmelidir. Bu bağlamda Türkiye Yazarlar Birliği'nin İstanbul Şubesi’nde de isteyen herkese hüsn-i hat dersleri veriyorum.
MEHCER Muhacir Sanatkârlar Derneği’nin Hat Sanatı Kursu Başkanlığını yürütüyorsunuz. Dernek bünyesinde sanata dair neler yapıyorsunuz?
Allah'ın izniyle sergiler açıyoruz, hat dersi için kurs hazırlıyoruz, uluslararası bir sanat yarışmasına katılım için hazırlıklar yapıyoruz.
Kur’an-ı Kerim kitabet çalışmalarınızı da konuşalım... Şam’da bulunan ve dünyanın en büyük Kur’an-ı Kerim’i olarak bilinen Mushaf-ı Şerif’in 8’inci cüzünü yazdınız. Proje hakkında bilgi verir misiniz?
2008 yılında Suriye’de, Şam'da bulunan ve ebadı itibarıyla dünyanın en büyük Mushaf-ı Şerif’in sekizinci cüzünü yazma şerefine nail oldum, hamd olsun. Kâğıdın ebadı 100X200 cm. büyüklüğündedir.
Avusturalya Sidney’de bir caminin kubbelerine Esma’ül-Hüsna yazdınız. Süreci özetler misiniz?
Sidney’de bahsettiğiniz camide yazılarımız var şükürler olsun. Caminin irili-ufaklı 99 kubbesi var. Her bir kubbeye bir esmâ olmak üzere Cenab-ı Hakk’ın 99 ism-i şerifini yazdım.
Tahmin edileceği üzere kavisli, içbükey yüzeylere yazmak oldukça zordur. Şükür ki bu projeyi de alnımızın akıyla tamamladık. Cami ibadete açıldıktan sonra tasarım ve uygulama sahasında Avusturalya düzeyinde birincilik ödülü aldı.
Bir hattat için camilerde, mescitlerde yazılarının bulunması neler ifade eder?
Sidney’deki cami yazılarım benim için bir nevi sadaka-i cariye mahiyetindedir. Hadis-i şerifi bilirsiniz: “İnsanoğlu öldüğü zaman, bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i câriye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı evlat.”
Yurtiçinde ve yurtdışında katıldığınız sergiler için de bir paragraf açalım…
2005 yılında Arap Bilimler Miras Enstitüsü’nde bir sergiye katıldım. Ardından 2008 yılında Halep Üniversitesi'nde kişisel sergimi açtım. Yine Halep'teki Türk Konsolosluğu'nda Osmanlı döneminde sanat ve estetik öğelere verilen kıymeti gözler önüne seren bir hüsn-i hat sergisi açtım. 2018 yılında Avusturalya’da Western Sydney Üniversitesi'nde hat sergisi açtım. Bunun yanında pek çok karma sergiye katıldım. Son sergimle ilgili geçtiğiniz hafta siz de bu platformda haber-analiz yazısı kaleme aldınız. Pendik Mehmet Akif Ersoy Sanat Merkezi’nde düzenlenen Göç Sanatçıları Sergisi’ne dört eserle iştirak ettim.
Pek çok hüsn-i hat yarışmasında dereceleriniz, muhtelif ödülleriniz var. Hüsn-i hat sanatı yarışmalarının camiaya ve sanatkârlara yaptığı katkılar için neler söylemek istersiniz?
Yarışmalar sanatkâra olduğu kadar sanata da destek oluyor. Bununla birlikte teknolojinin gelişmesi ve antik çizgilerin, hattatların göz nuru telif eserlerin, özel kompozisyon ve terkiplerin en hafif tabirle “aşırılması” ve sadece para kazanmak amacıyla uygulanması nedeniyle yarışmalar kanaatimce sanatkârlar için bir ölçü değildir.
Hüsn-i hat size lisan-ı haliyle neler söylüyor?
Sorumluluğumuz büyük, insan olarak da sanatkâr olarak da sorumluyuz... Hat sanatı bana “sorumluluğunu unutma ve gelecek nesiller için sanatın izzetini muhafaza et” diyor.
Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
Hüsn-i hat sanatı tetebbuatını korumak ve geliştirmek için biiznillah bir eğitim akademisi tesis etme niyetindeyim.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Öğrenmenin, öğrenme çabasının ve dahi sanatın yaşı yok. İlk mektepten itibaren okullarda seçmeli olarak hüsn-i hat dersleri müfredata eklenebilir. Böylelikle kabiliyetler vakitlice keşfedilmiş olur.
Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Dünya fani… Vakt-i merhûnu gelip de toprağın altına giren hattatlar orada ‘basübadelmevt’i beklerken yazıları kıyamet sabahına kadar bâkî kalacak biiznillah. Ne mutlu böylesi eserler bırakanlara…
İlginiz için teşekkür ediyorum.
Ben de teşekkür ediyorum İbrahim Ethem Bey.
İbrahim Ethem Gören/18.03.2022-Yazı No: 289