HATTAT HALİL KARACA İLE YAZI ÇALIŞMALARI ÜZERİNE…

Hattat Halil Karaca ile yazı çalışmaları üzerine…

Hattat Halil Karaca Eskişehir’de hat sanatına yeni eserler kazandıran bir hattat. Uzun yıllar Eskişehir’de imam hatip olarak görev yapan ve bu hizmetten emekli olan Karaca’nın 15 yıldır gündeminde hüsn-i hat sanatımız var.

Hattat Mahmut Şahin’den sülüs, nesih ve ta’lik icazeti alan sanatkâr ile çalışmaları üzerine hasbihal ettik.

Halil Bey sizi tanıyabilir miyiz?

1955 yılında Eskişehir’in Seyitgazi ilçesinin bir çiftliğinde dünyaya gelmişim. Annem ve babam okuryazar değildi. Beni okutmak için yedi yaşında Değişören köyüne hicret etmişler. İlkokulu Değişören köyünde, ortaokulu Eskişehir İmam Hatip Okulu’nda okudum. Ortaokulu okul ikincisi olarak bitirince lise için devlet parasız yatılı sınavıyla Kütahya İmamet Okulu’na gittim. 1975 senesinde buradan mezun oldum. O zamanlar İmam Hatip okulları lise dengi sayılmadığından üniversite sınavına girme hakkımız yoktu. Ayrıca lise diploması almak lazımdı. Babam fakir adam “bu kadar okumak yeter görev al” dedi. O sırada kardeşim de ortaokula başlayınca mecburen 1975’te Kütahya’nın bir köyünde imam hatip olarak göreve başladım. 1980 yılında askere gidip geldikten sonra tekrar Kütahya’da imam hatip olarak göreve devam ettim. 1982’de Eskişehir Seyitgazi’ye tayin oldum. 1988 yılına kadar birkaç köyde görev yaptıktan sonra bu kez Eskişehir merkeze tayin oldum. Şehrin çeşitli camilerinde görev yaptıktan sonra 2003 senesinde emekli oldum. Beş erkek iki kız olmak üzere yedi çocuk babasıyım.

Geleneksel sanatlarımıza nasıl ve ne zaman ilgi duymaya başladınız?

Göreve başladıktan sonra bazı dini dergilere abone olmuştum. Onların içinde az da olsa hüsn-i hat levhalarıyla karşılaşıyordum. Okuldan arkadaşım olan İskender Pala bana yazı yazdığı gazetenin matbu nüshalarını, dergileri gönderiyordu. Söz konusu mevkutelerde yer alan güzel yazıyla ilgili makaleleri ilgiyle takip ediyordum. Yine o dönemlerde Ramazan eki veren gazeteler vardı, onlar da hat neşrediyordu. Yine Ramazan imsakiyelerinde de hatlar olurdu. Ben tüm bunları biriktirir, kurşun kalemle kopyalarını çıkarır, içlerini yine kurşun kalemle doldururdum. Gün geldi asetatlı kalemler çıktı, onlarla yazı kalıplarının içini doldurmaya başladım. Çini mürekkebini tanıyınca fırçayla doldurmaya başladım. O dönemlerde çok az da olsa yapraklı duvar takvimlerinde hat oluyordu. Onları da toplamaya başladım, bir taraftan da okuma tekniğini öğrendim. Her gördüğüm yazıyı okumadan geçmiyordum. Daha sonra kumaş üzerine kabartma boya ile yazıp yaldızlamaya başladım. Görevli olduğum camilerin duvarlarına fırça ile birçok ayeti kerime istifi geçirdim. Hat gördün mü ona karşı müthiş bir muhabbetim oluyordu. Böylelikle yazı beni kendine çekiyordu.

Pek çok din görevlimiz aynı zamanda mahir bir hattat. Cami, minber, mihrap ve kürsü ile hokka, kamış kalem, is mürekkebi arasında nasıl bir münasebet var?

1990 yıllarının başındaydı dört imam arkadaşımla birlikteyken tevafuken bir hat sergisine denk geldik. Sergiyi gezerken arkadaşlar benim ilgili olduğumu bildiklerinden okuyamadıklarını bana soruyorlardı. Sergide yer alan levhaların birinde bir hadis istifinde hattat ‘elif’i unutmuş onu fark ettim. Kendisine lisanın münasip olanıyla izah ettim, uzun süre kabul etmedi. Arapça, Osmanlıca bilip bilmediğini sorunca bilmediğini söyledi, yani bulduğunu, gördüğünü kopya ediyordu. O esnada koleksiyonundan bir fotokopi hat nüshası alıp gösterdi, orada da elif yoktu. Fotokopide büyütürken kesilmiş. Ogün anladım ki bu işi bilerek yapmak gerekiyor. Görev yaptığım camilerde sadece cihar yâr-i güzîn isimleri vardı, bir çok yerdeyse onlar baskıydı.   Camiler biz Müslümanlarındı ve hat müzesi gibi olmalıydı, ama maalesef biz hurufatı dahi okumaktan acizdik.

Yine doksanlı yıllara gidiyoruz. Görevli olduğum camiinin hemen yakınındaki komşu camide restorasyon var. Bir kalemkâr kubbeye Fatiha Suresi’ni nakdeşiyor. Epeyce kendisini takip ettim. Baktım ki yazıda eksikler var. Olmayan yere nokta koymuştu ve manayı değiştiriyordu. ‘Rahim’ kelimesinin/isminin altına konulan nokta, ibareyi ‘Racim’ şeklinde okutuyordu. Nakkaş beni fark edince iskeleden inerek yanıma geldi. Kendisine Arapça bilip bilmediğini sordum. Bilmiyordu. “Kur’an-ı Kerim okuyabiliyor musun?” dediğimde de “bilmiyorum” cevabını aldım. Düzeltilmesi gereken yeri söyledim, elindeki fotokopiyi getirdi, böylelikle makinadan kaynaklanan lekeyi nokta zannettiği ortaya çıktı.

İnsanoğlu gördüğünden, fark ettiğinden mesuldür. Biz imamlar camilerin cemaatinden sorumluysak içinin tezyinatından da kendimizi sorumlu hissetmemiz lazım. Oraları geleneksel sanatlarımızdan bihaber insanlara bırakmamamız lazım.

Hat sanatı eğitiminizden bahseder misiniz?

Ez önce görevde iken hat ile ilgim var demiştim. Bununla birlikte kâmil manada hat sanatıyla meşgul olmak için bir usta bir hattattan eğitim almak gerektiğini de biliyordum. Eskişehir’de bir usta bulmam çok zordu. Çünkü koca şehirde hattat yoktu/yok gibiydi. Birini tanıdım. Eğri cetvellerle ve fırçayla hat meşk ediyordu. Genelde kopya ediyordu. On yılım onda heder oldu. Emekli olunca serbestim artık. Derken, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin hüsn-i hat kursu açtığını bir ilanda gördüm.

“BÖYLE, BÖYLE, BÖYLE OLACAK…”

Hangi yıldan söz ediyorsunuz? Kurs hocası kimdi?

Sene 2006’ydı.  Kurs hocası hattat Mahmut Şahin’di. Kendisiyle tanışıp talebe olmak istediğimi söyledim. O da bana kamış kalem, kâğıt ve mürekkep verdi. Bir de “Rabbi yessir’i gözümün önünde yazıp “bundan sonra böyle yazacaksın” dedi. Hocamız her hafta Eskişehir’e geliyordu. “Haftaya bir tane meşk yazıp getireceksin” dedi. Ben eve gidince işe koyuldum. İkinci gün kalemin ağzı bozuldu. Açmıştım ama hocamınki gibi olmamıştı. Hocaya bir adet ödev gösterecektim ama ben 80 tane yazmıştım. Götürdüğüm ödevlere hocam birçok çıkartma yaptı. “Böyle böyle böyle” olacak dedi. Ölçülerini söyledi. O gün Mahmut Şahin hocam dersten ayrılıncaya kadar yanında oturdum. Kalem açmasına,  mürekkep karıştırmasına, kalemi mürekkebe batırışına, kalemi tutuşuna dikkatlice baktım.

KEM ÂLÂT İLE KEMÂLAT OLMAZ

Mahmut Şahin Hoca’da neler gördünüz?

Öncelikle fark ettim ki iyi bir kalemtıraş olmadan, iyi bir kalem açmadan olmuyor. İyi bir kalemtıraş edindim. Bir müddet sonra hocamın açtığı gibi kamış kalemleri açmaya muvaffak kılındım. Her hafta hocamız Eskişehir’e henüz gelmeden ders mekânına gittim ve hoca kalkmadan da ayrılmadım. Böylelikle hocamın müsaadeleriyle çokça uzun sürelerde dersler aldım. Yazıda benden önde olanların derslerinden bilgi edindim. Geride olanların dersinden de eksiklerimi tamamladım. Yaz tatilinde de hocamı bırakmadım, internet üzerinden ders gönderdim. Gelen cevaba göre ya dersi tekrarladım veya yeni derslere çalıştım. Sülüs meşkleri bitmeden hocam rik’a meşkini verdi. Onu kısa sürede tamamladım. Elif kasidesi meşkleri sırasında nesih meşkini verdi. Sülüs meşki ile beraber onu da bitirdim.

Bu arada şunu da hatırlatmak isterim.

Tabii ki buyurunuz Halil Hocam…

Tepebaşı Belediyesi’nde yönetim değişince hat dersleri iptal edildi. Biz her dönem kursa devam eden beş arkadaş hocamızı bırakmadık. Eğer Eskişehir’e gelmeye devam edecek olursa kursa devam edeceğimizi ve kısa sürede bir kurs yeri bulacağımızı söyledik. Hocam da yüreklere dokunan şu sözü samimiyetle söyledi. “Siz eğer devam edecek olursanız bir yere ihtiyaç duymadan ben yine gelir, derslerinize otogarda bakar ve geri dönerim.”

Hocam bu işe kendini böyle adamıştı. Biz de öyle çalıştık. Ona layık talebe olmak için gayret ettik. Dördüncü seneye gelince hocam artık icazet metnini yazabileceğimi söyledi.

Sülüs, nesih ve rik’a dediniz. Hoca ta’lik de yazıyor…

Evet, Mahmut Şahin hocam aynı zamanda ta’lik yazı ustası. Onu da öğrenmek istediğimi söyledim izin verdi. Üç sene de ona devam ettim. Meşkler bittikten sonra talik için bir istif çektirdi onu da bitirdim.

Yazı biter mi?

Bitmez tabii ki! Hocamdan hem muhtelif çeşitlerini öğrenmeye hem de hayata dair bazı dersleri almaya devam ediyoruz.

Sülüs, nesih ve ta’lik hat nevilerinin yanında divani yazılara da ketebe koyuyorsunuz. Divanide nasıl yetkinlik kazandınız?

2010 senesinde Kurşunlu Külliyesi’nde de EL Sanatları Merkezi açıldı. Allah bana da bir yer nasip etti oradan. Buraya pek çok yerli ve yabancı turist geliyor. Bazen divani yazı istiyorlar. İlk zamanlar “bilmiyorum” dedim ama öğrenmem gerekiyordu. Kendi kendime meşk müfredatını takip etmeye başladım. Aylar sürdü. Günlük meşkler yaparak pek çok yazıyı taklit ettim. Hatta hiç unutmam, masanın üzerinde karalamalar varken bir zat geldi. “Bunlar satılık mı?” dedi. “Hayır” dedim ve ekledim. “Bunlar karalama, elim alışsın diye çalıştım.” “O zaman imzanı at, ben bunları alıyorum” dedi. Bilahare gelen zatın TİKA Başkanı olduğunu öğrendim.

O sıralarda bir rüya gördüm. Rüyamda birisi bana divani yazıyla bir ayeti istif yaptırıyordu. “Dört elif var, yukarıdan şöyle atarsın, iki mim var, onları da aşağıya şöyle sarkıtırsın” diyordu. Uyandığımda sabah ezanı okunuyordu ve ben ayeti kendi kendime tekrar ediyordum.

Hangi ayet-i celileydi?

Gaşiye Suresi’nin 25’inci ve 26’ıncı ayetleri.  Külliye’ye gelince kurşun kalemle yarım saatte rüyamda gördüğüm gibi istifi yaptım. Defalarca yazdım. O günden sonra başka ayetleri de divani olarak istif yaptım. O rüya benim için bir nevi müjde olmuştu.

Eskişehir’de hat sanatına yönelik hangi hizmetleri veriyorsunuz?

Hocamdan izin alarak öğrencilere ders vermeye başladım. Yaklaşık yedi senedir ders veriyorum. Meşklerini bitirmiş ve imza atacak duruma gelmiş ona yakın öğrencim var. Ayrıca beş yıldır Eskişehir’de Kredi Yurtlar Kurumu’nun çeşitli yurdunda yazı dersleri veriyorum.

“DAHA ÇOK SÜLÜS VE DİVANİ YAZIYORUM.”

Ne tür yazılar kaleme alıyorsunuz?

Daha çok sülüs ve divani olarak yazıyorum. Son zamanlarda talik yazı talepleri de var. Tezhip kurslarındaki öğrencilere isteklerine göre yazı takdim ediyorum.

Eskişehirliler çalışmalarınıza ne kadar ilgili?

Hocamın verdiği derslere katılanların haricinde Külliye’de El Sanatları Çarşısı açılıncaya kadar Eskişehir halkının hat sanatından, tezhipten ve ebrudan pek haberi yoktu. Burası açıldıktan sonra şehir bu sanatları tanımaya başladı. Biiznillah ilk tanıtanların ve sevdirenlerin arasında yer aldık.

Hat sanatına yönelik alakanın artırılmasına yönelik neler yapılabilir?

Hat sanatının tanıtımı daha çok kurum ve kuruluşlar eliyle olmalı. Bu şahısları aşan bir şey. İllerde Kültür Müdürlükleri, Valilikler, Belediyeler ve sair kurumlar el atmalı. Yerel basın ve medya kuruluşları ilgi göstermeli.  Eskişehir’in şansızlığı daha çok bundandır. Bir tarihte bir ilçe belediyesi hat sanatına kucak açıyor ve İstanbul’dan hattat Mahmut Şahin hocayı getiriyor. Bir hattat kısa süre içinde Eskişehir’i hat sanatıyla tanıştırıyor. Onun öğrencileri yıllardır bu mücadeleyi veriyor. İlk zamanlar belediye ve valilik ilgili olduğundan şehirde sergi açıyorduk. Son yıllarda açamıyoruz.

KURŞUNLU KÜLLİYESİ ÇAM AĞAÇLARININ GÖLGELENDİRDİĞİ TARİHİ BİR MEKÂN…

Kurşunlu Külliyesi hakkında bilgi verir misiniz?

Odunpazarı ilçesine bağlı Paşa Mahallesi’nde olan bir külliye...  Genişçe, çam ağaçlarının gölgelendirdiği tarihi bir mekân.

Kurşunlu külliyesi 1525 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılmış ve vakfedilmiş bir eser. Paşa, Mevlevi olduğundan Mevlevilere vakfetmiş. Merkezde cami, yanında sıbyan mektebi, üst katta L tipi Semahane ve Mevlevi odaları, etrafında küçük imaret, düşkünler yurdu, mutfak ve büyük imaret olan geniş bir yapıdan söz ediyoruz. Çarşı da müştemilatta yer alan hamamlar da vakfın bir parçası.

Külliyenin El Sanatları Çarşısı’nda geleneksel sanatlarımıza yönelik neler yapılıyor?

El Sanatları Çarşısı’nda lületaşı ustamız var. Ayrıca hat, tezhip ebru ve minyatür atölyelerimiz mevcut. Külliye yeni açıldığında hepsinin ustaları derviş odalarında işlerini yapıyorlardı. Böylelikle ziyaretçiler sanatların icrasına şahit olabiliyorlardı. Sonra ticaret kaygısı ağır geldi. Birçoğu hazır alıp satmaya başladı. Hat ve tezhip sanatı şimdi yerinde icra ediliyor.

Sizin külliyede bir gününüz nasıl geçiyor?

Sabah geldiğimde bir önceki günden kalan yazım varsa onu tamamlarım. Eğer bitmişse yeni bir yazıya başlarım. Satılanın yerine mutlaka yenisini yapar, koyarım. Talebelerim gelmişse onların derslerine bakarım. Bilgi almak isteyenlere tanıtım yaparım. Turist rehberlerinin çoğu beni tanır. Külliye’ye getirdikleri gruplara bilgi veririm.

İsmi Eskişehir ile bütünleşen ve coğrafi işarete sahip olan lületaşının şehrin el sanatlarında bulunduğu mevkie dair neler söylemek istersiniz?

Eskişehir’de lületaşı yıllardır işleniyor. Bir zamanlar Lületaşı Festivali yapılırdı. Şimdilerde yok. Ben daha çok “lületaşı hat sanatıyla nasıl buluşur?” onu düşünüyorum. Kıl testereyle çalışmak lazım. Bazı deneyenler olmuş ama bir netice alınamamış. Lületaşından en çok pipo, biblo, tespih, küpe, kolye vb. yapılıyor. Lületaşının üzerine ebru çalışan ebrucularımız var. Ben de bazen küçük yazılar yazıyorum.

HAT SABIR SANATI…

Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?

Hat sabır sanatı. Bir de çok sevmek, bir nevi âşık olmak lazım. Eğer ben emekli olmasam bu sanatla Eskişehir’de ev geçindirmek zor. Sanatla uğraşmak çok fedakârlık istiyor.

Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?

Son olarak şunları diyebiliriz ki geleneksel sanatları birilerinin, yani bir kurumun veya bir kuruluşun desteklemesi lazım. Yoksa sanatçı ev geçindirme derdine düşüp ciddi eserler üretemiyor. Küçük, basit ve herkesin satın alabileceği şeyler yaptığı zaman güzel eserler ortala çıkmıyor. Altı ayda bir eser üreten bir sanatçı bu zaman zarfında nasıl geçinecek?

Yeni nesil sabretmesini bilmiyor. Güzelce bir vav yazmak için önceden günlerce ve yüzlerce vav yazması gerektiğini kabullenemiyor. İnsanların estetik anlayışı, güzellik algıları bozulmuş. Kültürümüzden uzaklaşmışız. Suyu pet şişeden içen insana, sebil çeşmesini, çeşmedeki estetiği, su tası konulacak yeri, sebilde taşa hak edilen ‘su ayeti’ni, dökülen suyun oluklarda toplanıp cümle hayvanata içecek olduğunu nasıl anlatacaksınız?

 

İbrahim Ethem Gören 17.07.2020

 

 

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.