HATTAT EKREM EŞKİN: AŞK GİBİ BİR MUALLİM YOKTUR!

HATTAT EKREM EŞKİN: AŞK GİBİ BİR MUALLİM YOKTUR!

Hattat Ekrem Eşkin günümüzün önemli sanatkârlarından biri. Hat sanatını eskilerin ‘efradını cami ağyarını mâni’ dedikleri tarzda icra etmenin gayreti içerisinde bulunan Hattat Eşkin ile hüsn-i hat sanatı yolculuğu üzerine hasbihal ettik.

Ekrem Bey sizi tanıyabilir miyiz?

1975 İstanbul doğumluyum. Semt kültürünün, komşulukların devam ettiği İstanbul’un tarihi semtlerinden Kasımpaşa’da ikamet etmekteyim. İlkokul tahsilimi Hasköy’de orta ve lise tahsilimi Eyüp İmam Hatip Lisesi’nde tamamladım. 1998 yılı itibarı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (Metro İstanbul. A.Ş.) iş hayatıma devam ediyorum.

Öz sanatlarımızla nasıl ve ne zaman tanıştınız?

Eyüp İmam Hatip Lisesi yıllarında başladı diyebiliriz. Hz. Halid Camii ve Karyağdı Baba Tekkesi arasında eski mezar taşlarını ve bölgedeki kültür izlerimizi barındıran, kadim cami,  tekke, hazire ve türbeleri hayranlıkla temâş$a eder, hayatın her aşamasında sanatın gören gözlere sunduğu o gizem dolu ruhaniyetin ve güzelliklerin içinde adeta kendimi kaybederdim. Eski mezar taşlarını okumaya çalışırken, içlerindeki farklı yazı çeşitlerini ve barındırdığı sanatı fark etmemek ne mümkün! İkamet ettiğim semt ve Hz. Halid beldesinde Osmanlı bâkiyesi, âliminden meczubuna kadar bir çok simayı tanıma şansım oldu. Bu sayede bu kültürel mirası mekânlar ve yaşanmışlıklarla teneffüs ettim. Bu yıllarda resim ve minyatür sanatlarıyla amatör olarak ilgilendim.

“AŞK GİBİ BİR MUALLİM YOKTUR!”

Hat sanatı meşkleriniz nasıl başladı ve devam etti?

Yine bir gün kitap almak için gezindiğim Beyazıt sahaflar çarşısında, bir dükkân ilgimi çekti.  Dükkândan içeri adımımı atıp, hüsn-i hat malzemelerini ve levhaları gördüğümde, sanki yıllardır aradığımı bulmuşçasına, samimi bir ortam ile karşılaştım ve bu vesile ile Hocam Hattat Ali Sıtkı Özalp ile tanışmış olduk. Sohbetimiz geliştikçe birçok ortak tanıdığımız ve ortak değerlerimiz olduğunu gördüm. Hocamdan hüsn-i hat malzemeleri alarak, evimde ilk denemelerimi yapmaya başladım.

O gün aldığım lezzeti tarif etmek gerekirse; ağzımıza çalınan bir parmak bal ve hâlâ o balın tadıyla hüsn-i hat yolunda sabit-kademiz.

Bu sorunuz beni yıllar evveline aldı götürdü. Elimiz biraz olsun kalem tutmaya başladığında meşklere öyle düşkünlükle bağlıydım ki; odamın kapısından içeri girip yanı başımda beni seyreden, hastalığının acısını evladını seyrederek hafifleten rahmetli babacığımı yorgunluktan doğrulduğumda fark ederdim. Gecenin yarısı sabah ezanlarına kadar bu sayede rû be rû, gönül gönüle eşsiz zamanlarımız oldu. Hâlâ babacığımın şefkat dolu huzuru maneviyesindeyiz çok şükür, ol vesile rahmet ola.

Rahmet olsun. Devam edelim…

Evet devam edelim. Yeni vizyona giren, yönetmenliğini Murat Pay ağabeyimizin yaptığı hüsn-i hat ile alakalı bir film var: “Dilsiz”. Filmin konusundaki hattat misali Hocam Ali Sıtkı Özalp’in de bu sanatın gidişatında gördüğü problemler ve kendince bazı nedenlerle ders vermediğini öğrendiğimde büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Yaptığım çalışmaları zamanla yanımda getirerek sohbetlerimiz arasında kendisine gösterip fikirlerini aldım.

Bu dönemde gün oldu hocamla dükkânı beraber açtık, beraber kapattık. Aramızda oluşan abi-kardeş ilişkisi, benim ısrarlarım sonucunda usta-çırak ilişkisine evrildi.

“HAYDİ BİSMİLLAH!”

Hocam bu böyle olmaz deyip “Haydi Bismillah” dedi meşklerimize böylece başladık. Hocamın hassasiyeti nedeniyle sergi çalışmalarıma ve hazırladığım eserlere yaptığı tashihlere kadar bu hoca talebe münasebetimiz aşikâr değildi. Hocam bu müddet içinde diğer ders almak isteyenlere olumlu cevap vermemiştir, kendisine sonsuz şükranlarımı sunuyorum.

Hangi yazı nevilerini kimden/kimlerden öğrendiniz?

Sülüs, nesih ve rik’a derslerini Hocam Hattat Ali Sıtkı Özalp’ten meşk etme şerefine nail oldum. Celî dîvânî ve tâ’lik çalışmalarını yine hocamla mütalaa ederek eski hattatların eserlerinden istifade ederek meşk etmeye gayret etmekteyim.

Hocanız Ali Sıtkı Özalp sizlere hat sanatının usul ve esaslarının yanında âdâbına dair neler aktardı?

Hocam Ali Sıtkı Özalp’in sahaflar çarşısındaki dükkânı hattat ağabeylerimizin, geleneksel sanatlarımız ve kültürümüzle alakalı dertli sanatçılardan esnafına; tarihçisinden akademisyenine kadar birçok kıymetli simanın uğrak yeridir. Yaptığımız hasbıhallerden kabımızın müsaade ettiğince edindiğimiz malumat, gelenekli sanatların gidişatı, özelinde hat sanatı hakkında kulağımıza dolanlara değinmek isterim.

Tabii ki. Ali Sıtkı Bey’le bu hususları epeyce müzakere etmişliğimiz vardır… Dinliyorum Ekrem Bey…

Hocam hat sanatının geleneklerine bağlı kalınarak meşk usulü gereğince hoca talebe ilişkisi içinde sürdürülmesi gerektiğini, ancak bu şekilde mesafe kat edilebileceğini söyler. “Men terekel usûl bu’idel vusûl” kelâm-ı kibarı fehvasınca usulü terk eden vuslata da eremez pendini kulağımıza guş ettik.

HAT SANATI ÖMÜR BOYU SÜREGELEN BİR ÖĞRENME METODUDUR.

Günümüzde maalesef bu geleneğe uymayan çalışmalar yapılmaktadır.

Mesela…

Mesala özellikle teknolojinin imkânlarından faydalanarak işin kolayına kaçıp gelenekten uzak bir yol izlenmektedir. Hat sanatı ömür boyu süregelen bir öğrenme yoludur, buna mebnî olarak her zaman için sanatkâr tevazu içerisinde olmalıdır. Bunu yazdığımız şu kelâm-ı kibarda görmekteyiz.

 “Mazhar-ı feyz olamaz düşmeyicek hâke nebat/Mütevâzı olanı rahmet-i rahman büyüdür.”

Zaman zaman kamış kaleminizden “Edeb yâ hû” zikrini alıyorsunuz. Geleneksel sanatlarımızda ve özellikle de hüsn-i hatta edebin yeri için neler söylemek istersiniz?

Hat sanatı; meşk usulü usta çırak ilişkisi çerçevesinde edep dairesi içinde başlar. Edep sadece ahlâk olarak tanımlanmamalı; yaptığımız sanatı usulünce icra etmek de, edep dâhilindedir. Talebenin ustasından öğrendiği kadim geleneğin dışına çıkmaması, yolun edebindendir.

Hattat imzalarında hocasının adını zikreder, kendisi ve hocası için af ve mağfiret dilerken çok hatalı, çok kusurlu olduğuna dair ibareler yazarak tevazuu ve edebini ortaya koyar.

GELENEKLİ SANATLARIMIZ AŞK YOLUDUR

Gelenekli sanatlarımız aşk ve muhabbetullah yoludur. Sanatla arzu edilen rıza-i ilahidir, kadim gelenekte hattatlar hep müstesna bir mevki edinmiştir.

Öyle ki Sultân Bayezid-î Velî, hocası Şeyh Hamdullah’ın, bizatihi yazarken divitini tutmuştur. Ekolün devamı Hafız Osman, ekolün kurucusuna öncelenerek Şeyh-i Sâni diye isimlendirilmiştir. Bu misaller gelenekten gelen edebin yerini anlamamıza kâfidir.

“HAMDIM, PİŞTİM, YANDIM…”

Günümüzde; yanmadan piştim deyip arz-ı endam eden, yolun edep ve âdâbından nasip almamış hocadan, üstattan, geçilmez olmuş, kendi tekâmülünü tamamlamadan öğreticiliğe soyunmuş, hüsn-i hat taliplerine yanlış istikametler verilmiş ve bu ahval kendi vasat geleneklerinin oluşmasına neden olmuştur. Nitekim malumu ilan sadedinden ifade edeyim: “Men arefe nefsehu fekad arefe rabbehu/Kendini bilen Rabb’ini bilir.”

Sülüs, nesih, divani, ta’lik hemen her yazı nev’inde eser üretiyorsunuz. Her biri ayrı derinlik alanlarını gerektiren yazı çeşitlerinin tamamını meşk ederken hakkını nasıl veriyorsunuz?

Estağfurullah hakkını vermek ne mümkün, hocamdan öğrendiklerimle eski hattatlarımızın izinde çalışmalarımı devam ettirmekteyim.

Gayret bizden, tevfîk Hak’tan.

Ta’lik yazıda hangi ekolü takip ediyorsunuz? Ta’lik hat nev’ini kaleme almanın kolaylıklarına/zorluklarına değinir misiniz?

Türk ta’lik ekolünden Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi ve celî yazılarıyla Sami Efendi’nin eserlerinden istifade etmekteyim. Ta’lik yazının şiirselliği, akıcılığı, zarafeti ile emek ister, görünürde sadeliği nedeniyle, kolay gibi görünse de tam bir sehl-i mümteni yazı şeklidir.

Size göre “sanat eseri” denilebilecek bir hat levhası hangi özelliklere sahip olmalıdır?

Hat sanatını icra edenler bu sanatın geleneklerine bağlı kalmalıdır. Hat sanatı düzen, ahenk içeren ölçü ve kaideleri ile disiplinize edilmiştir. Bu disiplin içinde oluşturulan özgünlük harfler arasında kurulan manevi münasebet, derinlik ve emeğin estetikle buluşma halidir hat sanatı. Hat eseri gerçek malzemeleriyle hayat bulmalıdır, oluşturulan eserin bir ön hazırlığı vardır. Manada tamam olan eser, çizimler, taslaklar ve eskizlerle demlene demlene, seçilen kâğıt, kalem ve mürekkebin buluşmasıyla ortaya çıkar.

ÂRİF OLANA BİR SÖZ YETER…

Günümüzde arz talep ilişkisiyle oluşan, dijital ortamda geliştirilmiş bazı sanal görsellere de hat sanatı adı veriliyor olması geleneksel sanatlarımızın gidişatı adına üzücü bir durumdur. Bu tür eserlere belki tasarım demek daha doğru bir ifade olabilir. Bu tür oluşturulan eserlere hat sanatı veya oluşturana hattat/sanatçı denmez, bu tür eser edinenler de gerçek hüsn-i hat eserine sahip olmuş olmazlar.

Arif olana bir söz yeter diyelim.

Serginiz için de bir paragraf açalım. Şişhane Metrosu’nda hüsn-i hat sergisi açtınız. Serginin nasıl bir hikâyesi var? Metro İstasyonu’nda sergi açma fikri nasıl ortaya çıktı?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde özel bir sergi salonunda sergi hazırlığı yapmıştık. Daha sonra sergi salonlarına eş-dost ve sadece ilgi duyan bir kesimin geldiğini gözlemlediğim ve açıkçası bu geleneksel sanatımızın günlük hayatın içinde, pek çok kesime hitap etmesini arzuladığım için alternatifler düşünmeye başladım. Çalıştığım İstanbul Metrosu, İstanbul’da hayatın merkezinde seyahat eden büyük bir kesimin uğrak yeri... Bundan yararlanarak hüsn-i hat eserlerini geniş bir kitleyle paylaşmak, henüz ilgi duymamış kişilerin de dikkatini çekerek, istifade etmesini sağlamak düşüncesiyle böyle bir karar aldım. Herkesin yolunun üstünde bir sergi alanı, ulaşılabilirlik açısından isabetli bir fikir oldu.

Serginize yolcuların ilgisi/tepkisi nasıldı?

Bir yerlere yetişmek için koşuşturan yolcularımızın sergiyi fark etmeleri üzerine önce bir yavaşlamaları, sonra o koşturmacadan vazgeçerek sergi alanına gelmeleri, eserlerin her birine vakit ayırmaları ve burada hem soluklanıp, hem de eserlerin mana dünyasına dalmaları benim açımdan farklı ve güzel bir gözlem oldu. Her gün gelerek hüsn-i hattın tadını tekrar tekrar almak isteyenler, böyle bir sanatı ilk kez temâşâ eden yerli-yabancı gezginler, hüsn-i hat ve ebru talebelerinden tavsiye üzerine gelenler… Hemen her kesimin ilgisi çok güzeldi. Yolcular hali hazırda Metro’da çalışıyor olmamı da öğrendiklerinde ayrıca bir şaşkınlık yaşadılar ve çok hoş tepkiler aldım.

HÜSN-İ HAT BİR TEKÂMÜL AYNASIDIR…

Bu ilgiyi neye bağlıyorsunuz?

Beklenmedik bir alanda, insanların yolculuk yapmak için girdikleri metro istasyonunda böyle bir sergiyle karşılaşmaları, meraklıları cezbeden bir durum oluşturdu. Alışılagelmiş sanatın dışında aynı zamanda bir tekâmül aynası olan hüsn-i hattı tatmak, tabi ki ilgi çekici ve özel duygular hissettirmiştir.

Serginizde sülüs istifler ağırlıklıydı. Tasarımı size ait olan bir eserinizin hikâyesini anlatır mısınız?

Her köşesi hüsn-i hat ile dolu bu şehirde kalemlerin şevki, gözlerinin zevki ve bileklerinin hakkı ile medeniyet tarihimize imzalarını koymuş olan hattatlarımızdan istifade ederek uzun uzun meşk etmek nasip oldu. Bu kıymetli birikimde sülüs ve nesih ağırlıklı eserleri Gönüllerin Aynası (Mir’at-ül Kulûb) adıyla aksettirmeyi arzu ettim. Bunların içinde özellikle hocamın da hocası olan Hattat Davut Bektaş’ın eserlerinden de müsaadesini alarak istifade ettim.

Bununla beraber, tasarımı bendenize ait olmasından ziyade, benim için manevi değeri çok yüksek olan ve hat sanatındaki bu yolculuğumda çok ayrı bir yeri olan istiften bahsetmek istiyorum.

 

Tabii ki… Buyurunuz…

Lise yıllarımdan itibaren İstanbul tekke kültürüne olan ilgim sebebiyle Tophane semtindeki Kādirî Âsithanesine sık sık giderdim. Tekkenin hazîresinde Pîr-i Sânî İsmail Rûmi Hazretleri ile beraber hüsn-i hat sanatımıza altın çağını yaşatan, malumunuz Ayasofya Camiin’e İslam’ın mührünü vuran hâce-i saltanat Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi de medfundur.

Tekkenin tevhidhanesinde Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye ait olan “Yâ Hazret-i Pîr-i Sânî İsmâîl-i Rûmî Kuddise Sırruhû's Sâmî” yazılı bir levha vardı. Bunun yanında Hattat Sami Efendi’ye ait diğer iki levha ve çeşitli hattatlara ait eserleri de görmek nasip oldu. Tophane’deki Kādirî Tekkesi (Hacı Piri Camii) 1997 yılında çıkan yangında Tekke, Tevhidhâne ve Şeyh Dairesi (haremlik) ile birlikte tüm bu eserler yangından nasibini aldı, yangın sonrası tevhidhâne dört duvardan ibaret kaldı. Yıllarca kaderine terk edilen tekkede, tekrar ihya edilmek üzere çalışmalar başlatıldı. Gönlümüzden niyazımız yazıların ihyasının bize nasip olmasıydı, Hazreti Pîr’in huzurunda eserin ihyasını niyaz ettik, Hazreti Pîr’in sülbünden gelen Mehmet Misbah Erkmenkul’un mahdumu Eren Erkmenkul’un teşvik ve destekleriyle çalışmalarımıza başladık.

Bahsi geçen eserin belli belirsiz pek net olmayan, uzaktan çekilen bir görüntüsünden istifade ederek eseri tekrar yazmak nasip oldu. Hazırladığımız diğer eserlerle birlikte, kadim geleneklere uygun hususi bir merasimle, tekbirlerle tevhidhaneye asıldı levha. Yıllar sonra M. Uğur Derman beyefendinin bir yayınında eserin net bir görseli elimize ulaştığında orijinal eserin adeta müsannası gibi hocamın ifadesiyle “harfleriyle bire bir” olması, bizleri çok mutlu etmişti. Böylesine nadide bir eserin fakirden tekrar zuhur etmesi bendenizi mutlu ve mesrur etmiştir. Bu keyfiyet fakirin gönlüne –biiznillah- Hazreti Pîr İsmail Rûmi efendimiz ile Hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin ruhaniyetlerinin memnuniyetinin hissini vermiştir.

Serginizde yazılarınızın etrafını büyük ölçüde günümüz ebru sanatının duayen ismi Alparslan Babaoğlu’nun ebruları tezyin ediyordu. Ebrucu Babaoğlu çalışmalarıyla ebruyu aslî zeminine oturtulmasında büyük başarı sağladı. Yazı tezyinatında ebruyu tercih etmenizin sebeplerini de konuşalım dilerseniz…

Eyvallah. Sizin de ifade ettiğiniz üzere Mustafa Esad Düzgünman  Üstâd’ın  hayrülhalefi Alparslan Babaoğlu Hocamız kadîm ebrû sanatına; Türk ebrûculuğuna hizmetleri ile gönüllerde müstesnâ  bir yere sahiptir.

ALPARSLAN BABAOĞLU’NU TANIMAKLA BAHTİYAR OLDUK

Hocamız hem hali hem ef’âli ile örnek bir şahsiyettir, kendisini tanımakla çok bahtiyar olduk.

Bendeniz de geleneğe böylesine bağlı mümtaz şahsiyetin eserlerinden istifade etmek istedim.

Sanatımızda bizden evvelkiler ne yapmış diye yaptığım araştırmalarda özellikle hat ve ebruyu eserlerinde cem etmiş Hezarfen Necmeddin Okyay’In eserlerini büyük bir zevkle temâşâ eder, ayrı bir muhabbet beslerdim.

Sergi için hazırladığım yazılarımı ebru ile tezyin etmek arzusunda olduğumu Alparslan Babaoğlu hocamıza arz ettiğimde memnuniyetle karşılayıp gönül teknesinden çıkan, gözlere gönüllere şifa eserlerini fakirle paylaştılar. Hazırladığımız serginin açılışını bizzat şereflendirdiler, kendilerine göstermiş oldukları yüce gönüllülük için şükranlarımı arz ediyorum.

Uzun yıllardır hat sanatına hizmet ediyorsunuz? Harfler size lisan-ı haliyle neler anlatıyor?

Sabreder merhalelerden geçeriz, çalışır teslim oluruz. Her harf meşk ettikçe sırlarını açar gönlümüze, zikirdir kamış kalem elimizde, kâğıt üzerinde harflerin kıvrımları, duruşları ile çıkan ses dilimize, gönlümüze râm olur, şükürdür, meşk biter, af ve mağfiret dileriz.

HER HARF KENDİ LİSANINDA BİRÇOK ESRARI BARINDIRIR

Her harf kendi lisanında birçok esrarı barındırır. Bu sırlardan birçok âlim ve mutasavvıf şahsiyetler kendi kaplarınca haber vermişlerdir. Tasavvuf büyüklerinden Halveti Şeyhi Muhyî Efendi’nin nutk-u şerifinde;

“Elif Allah Mim Muhammed

Kisvemizdedir dalimiz”

buyurduğu üzere Elif, Dal ve Mim'i birleştirerek bizlere adem (Allaha Kul) olmayı ifade etmiştir, yapılan tüm meşgalelerin kıymeti hakka yaklaştırdığı oranda artar.

KÜLTÜR VE SANAT MEDENİYETİMİZİN CAN DAMARLARIDIR

Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?

Kültür ve sanat medeniyetimizin can damarlarıdır. Geleneklerimize bağlı olduğumuz oranda toplum olma bilincini yaşatabiliriz. Her bir ferdin yeteneğine göre bir öz sanatımızla iştigal etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?

Sürç-i lisan ettiysek affola. Dilimiz döndüğünce büyüklerimizden duyduklarımızı kendi kabımızın aldığınca okuyucularımıza arz ettik.

İbrahim Bey uzun zamandır sizin farklı platformlarda yaptığınız öz sanatlarımızla ilgili gayretkeş çalışmalarınızı takip etmekteyim ziyadesiyle müstefid olduk efendim.

Bâkî selâm ederim. Bâ kemâl-i safâ…

İlginiz için ben teşekkür ediyorum Ekrem Bey.

 

İbrahim Ethem Gören

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.