Gürcan Mavili ülkemizin cilt sanatında yetiştirdiği önemli akademisyenlerden; ustalardan biri. Cilt sanatının inceliklerini hocaların hocası CB Kültür Sanat Büyük Ödülünü haiz İslam Seçen’den öğrenen Mavili, kadim cilt sanatına dair tüm bildiklerini yirmi yıldır hüvesi hüvesine lisans ve yüksek lisans öğrencilerine aktarıyor. Saadet Gazi’den yazma eser patolojisi, yazılı belgeleri koruma ve onarma dersleri alan sanatkâr bu alanda ülkemizin en yetkin simaları arasında yer alıyor.
MSGSÜ GSF Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü Klasik Cilt Ana Sanat Dalı’nda öğretim görevlisi olarak hizmet etmekte olan sanatçı ile cilt sanatı yolculuğu, klasik cilt ve yazma eser restorasyonu üzerine sohbet ettik.
Gürcan Bey geleneksel sanatlarla ilk teşrik-i mesainiz nasıl başladı?
Gerçeği söylemek gerekirse Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk El Sanatları bölümüne girinceye kadar bu konuların eğitiminin olduğu konusunda hiçbir bilgim yoktu. Evet, o dönemlerde gazetelerin verdiği Ramazan eklerini biriktirir, onları okurdum ama bu konuların eğitimi olduğunu ancak Çorlu’dan İstanbul’a gelip üniversiteye başvurmam ile öğrendim.
Üniversite yıllarımda çini atölyesi hocamız rahmetli Kerim Silivrili’den Türk desenleri ve çini desenlerinin yanında, benim ve sınıf arkadaşlarımın çoğunun da katılacağını düşündüğüm bir İstanbul camileri gezi dersimiz vardı ki bu geziler sayesinde hem geçmişimize ait kültüre, hem de İstanbul’a bir kez daha âşık olduk. Rahmetli Kerim Hoca’nın, İstanbul camileri ve kültürü hakkındaki engin bilgisi, ayrıca yakın geçmiş İstanbul tarihine tanıklık etmiş olmasından dolayı da bizlere, bugün dahi özlediğim keyifli anlar hediye etti.
CİLT SANATINDAKİ BİRİKİMİMİ İSLAM SEÇEN HOCA’YA BORÇLUYUM
Cilt sanatı hakkındaki bilgi birikimimin neredeyse tamamını İslam Seçen hocaya borçluyum. Yazma eser kütüphaneleri hakkındaki bilgilerimin çoğunu Engin Özdeniz’den; yazma eser koruma ve onarımını da Saadet Gazi hocadan öğrendim. Elbette az önce isimlerini andığım hocaların yanında her zaman muhabbetini özlemle hatırladığım rahmetli Ali Alpaslan hocama, yine rahmetli Bahattin Doğramacı hocaya, rahmetli Muammer Ülker hocaya ve Nevzat Kaya hocamıza benim yetişmemdeki değerli katkılarını anmadan geçemem.
İslam Hoca’dan bu alanda neler öğrendiniz?
İslam hocamızın, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’ndeki 30 yıllık çalışma hayatı, hocamızın gelişimine nasıl katkı sağladıysa ben de bu özümsenmiş bilgilerden faydalanma imkânına sahip oldum. Hocamıza çok çeşitli koleksiyon eseri gelir ve her bir eser için farklı metotlar kullanarak onları tamir ederdi. Elbette bu benim için büyük bir dersti.
Yavuz Sultan Selim Geleneksel Türk El Sanatları Kız Meslek Lisesi’nde usta öğretici olarak görev yaptınız. Mezkûr lise, cilt sanatımıza ne türden katma değerler üretti?
Yavuz Sultan Selim Geleneksel Türk El Sanatları Kız Meslek Lisesi’ne tavsiye edilme hikâyem ile başlayayım isterseniz.
Tabii ki, buyurunuz Gürcan Bey…
Üniversitede öğrenciydim, Osmanlıca dersi sonrasında o dönemin Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi müdürü de olan rahmetli Muammer ÜLKER bana az önce ismini zikrettiğiniz lisede görev yapıp yapamayacağımı sordu. Ben de kabul ettim. Okul Müdürü Altan Güvenir ve idari personel ile tanıştım, çok kısa bir süre de kaynaştık. Yaklaşık altı yılı bulan bir çalışmamız oldu.
Burada başka kimler vardı?
Bu bölümde; benim ile birlikte, cilt sanatının önemli ustalarından Ali Kunduracıoğlu, Türk Desenleri öğretmeni Selmin Özcan hanım, daha sonra da Serap Bostancı hanım ile bu güzel yuvada verimli eğitim yıllarımız geçti. Buradaki; yani orta dereceli okullarda geleneksel sanatların eğitimi ve bu eğitimin koruma ve onarım çalışmalarında yardımcı elaman olarak görev ve inisiyatif alabilecek nitelikli personel yetiştirme programı üzerinde çok çalıştık ve buradan mezun olan arkadaşlarımızın çoğu mezun oldukları alan ile ilgili olarak halen çalışmaktadır. Ayrıca o tarihlerde öğrencim olan Havva Yağcı Hanım şu an üniversitemizde yüksek lisans eğitimini bitirmek üzeredir. Diğer bir grubu ise farklı alanlarda çalışmaktadır. Ben bu arkadaşların çoğunu halen takip etmekteyim ve çalışma hayatlarındaki başarıları beni ziyadesiyle memnun etmektedir.
Geleneksel cilt sanatı deyince neleri anlamamız gerekir?
Geleneksel Cilt sanatı dediğimizde; öncelikle Kur’an-ı Kerim cildi aklımıza gelir. İslâm yaşam kültürü ve sanatının en nadide örnekleri olarak üretilmiştir. Çok değerli el yazması eserlerin baş süsleridir. İslâm dünyasının çok önemli bir kültür hazinesidir. Ayrıca, kitabın dikiminden, ipek ibrişim ile örülmüş şirazesi, kapak üstlerindeki kendine has süsleme teknikleri yanında, kullanılan geleneksel malzemeleri ile birçok kitapçılık sanatının birleşimini içeren bir sanattır.
KİTAP CİLTLERİ UZUN VE ZAHMETLİ UĞRAŞLAR SONUCUNDA ORTAYA ÇIKAR
Klasik bir kitap cildi hangi bölümlerden oluşur?
Sağ kapak, sol kapak, sertab ve ‘miklep’ten oluşur.
Bir cilt eserinin ham deriden kütüphane rafında en mutena yeri alıncaya kadar geçirdiği sanat ve estetik serencamını kısaca aktarabilir misiniz?
Az öncede bahsettiğim gibi bir kitabın oluşumundan başlarsak, kâğıdın terbiye edilmesi yani boyanması, ahar yapılması daha sonra, kitabın yazılması, eğer kitap sayfaları süslenecek ise bir tezhipçi ile çalışılması ya da minyatür yapılacak ise minyatür ustasının gerekli yerlere deseni yapması, daha sonrasında da bu bitmiş sayfaların bir mücellide getirilerek kitap halini alması ve kapakların yapılmasıdır. Ancak mücellidin kaliteli bir kapak yapabilmesi için de iyi bir deri seçmesi gerekir. Malumunuz dericilik, en eski mesleklerden birisidir. Kazlıçeşme bölgesi Fatih Sultan Mehmed zamanından beri, -taşınana kadar- dünya çapında ün yapmış dericilik merkeziydi. Burada üretilmiş sahtiyan derilerin renklerine göre seçimini yapan mücellid, bu aldığı deriyi bıçkı adını verdiğimiz bir çeşit bıçak ile etli kısmını tıraş ederek kapak yapımı için bir adım daha atmış olur. Kapak tasarımında kullanılacak desenin tasarlanması, bunun kalıplara hak edilmesi ve bu hazırlanan kalıpların kapak üzerine preslenmesi, çıkan motiflerin altın ile boyanması gibi birçok uzun ve zahmetli uğraş sonucunda iyi bir cilt ortaya çıkar.
Sanat eseri denilebilecek bir cilt çalışması hangi özelliklere sahip olmalıdır?
İyi bir cilt, kapak tasarımı ile başlar daha sonrası tamamen işçiliktir. Diğer sanatlarda da durumun benzer olduğunu düşünüyorum. Anlatmak istediğinizi iyi tasarlayıp bunu aktarabilme gücüdür. Bu elbette kuvvetli bir birikime ve deneyime bağlıdır.
Cilt kalıplarında öne çıkan motifler nelerdir?
Cilt kalıplarında desen özellikleri her yüzyılda farklılıklar göstermektedir. Erken dönem ağırlıklı olarak geçmelerden oluşan geometrik bezemeler, 13.yy. ile birlikte rumi ve bitkisel kökenli motifler yer almış, 16.yy. ile birlikte bu motifler zenginleşmiş ve bulut motifleri de kalıplarda yer almaya başlamıştır. Bitkisel kökenli motiflerin yanında özellikle İran ve Hint kültürlerinin etkisiyle figürlü cilt kalıpları da görmekteyiz.
Figürlerde neler dikkat çeker?
Çoğunlukla aslan, tavşan, ejder ve ördek gibi hayvan figürlerinin yanında insan figürlerine de yer verilmektedir. Cilt kalıplarında ayrıca yazılı kalıplar da görülmektedir. Bu yazılı kalıplar çoğunlukla sertab bölümünde yer almakta sağ kapak, sol kapak ve ‘miklep’te de görülmektedir. Bu kalıplarda kufi yazılar olduğu gibi, muhakkak, nesih ve sülüs tarzı da karşımıza çıkar.
Sizin özellikle tercih ettiğiniz motifler neler?
Ben Selçuklu ve Memluk dönemi kapak tasarımlarına hayranım. Bugün bile o tasarım gücüne ulaşamadığımızı düşünüyorum. Bunun yanında elbette ki bitkisel kökenli stilize edilmiş motifleri, rumi ve bulut motiflerinden oluşmuş kompozisyonları daha çok tercih ediyorum. Ancak yeri geldikçe tüm motifleri kullanıyorum.
Sanatınızı icra ederken hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?
Bizim sanatın birkaç vazgeçilmez malzemesi vardır. Sahtiyan adını verdiğimiz keçi derisi, bu deriyi tıraşlamakta kullandığımız bıçkı adını verdiğimiz bir çeşit bıçak, kemikten elde edilen ıstaka, ahşap cendere, zencerek demiri, altın çekmek için triling, çeşitli ayarlarda yaprak altın veya ezilmiş altın, çeşitli kalınlıklarda çiviler, cetvel, ibrişim ipler, pamuklu ipler, balmumu, iğneler, kaliteli fırçalar… Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, her çalışacağınız kap için farklı malzemeler kullanmak durumunda kalabiliyorsunuz.
Bahsettiniz malzemeleri hangi aletlerle işliyorsunuz?
Malzeme üretiminde birçok farklı alet kullanılmaktadır. Cilt, diğer geleneksel sanatların yanında her halde en yoğun malzeme ve alet kullanılan sanatlardan biridir. Bıçkı, zencerek, teker, çekiç, falçata, zenne falçatası gibi aletler en çok kullandığımız aletlerdir. Bazen modern teknolojiyi de kullanıyoruz, örneğin sert metalleri kesmekte lazer devreye giriyor.
Ciltleri bozulan kitaplarda hattın dağılması, silinmesi, deforme olması sıklıkla karşılaşılan bir durum. Siz bu alandaki restorasyon yetkinliğinizi nasıl kazandınız?
Bu yetkinliği kazanmamın yegâne kaynağı Süleymaniye El Yazması Kütüphanesi’dir. Bu kütüphane sadece benim değil birçok insanın yetişmesini sağlayan bir okul idi. 1989 yılında kütüphaneye gitmeye başladım. O tarihlerde okuldan arta kalan zamanlarda, kütüphanedeki restorasyon servisinde Saadet Gazi Hoca’nın ekibi ile birlikte çalışmış olmam ilk deneyimlerimdir. Yine, daha önce de söylediğim gibi rahmetli Muammer Ülker ve Nevzat Kaya hocalarımızın destek ve yardımlarını anmadan geçemem. O tarihlerde üniversitelerde restorasyon bölümleri olmadığından ancak uzman kişilerin yanında çalışarak bu alanlarda bir isminiz olabilirdi.
OSMANLI KENDİNE ÖZGÜ BİR CİLT SANATI TAVRINA SAHİPTİ
Kadim ciltçilikte restorasyon nasıl bir yerde konumlanır?
Ciltçilik, Osmanlı döneminde kendine özgü bir tarzı oluşturmuştur. Bu tarz özellikle batılılaşmanın etkisiyle kendi özgün cildini de geliştirmiştir. Ancak sanayileşmenin ve matbaaların hızlı gelişimi ile birlikte klasik cilt yapımının zaman alması, maliyetli olması gibi etkenler nedeniyle klasik kapak yapımı azalmıştır. Günümüz ciltçileri, klasik çalışmalarını özel sipariş veya sergilemek amacıyla üretmektedirler. Bu eserler yeni üslupların oluşumuna katkı sağlayacaktır. Cilt restorasyonuna gelirsek bir çok mücellid, aldığı eğitimlere göre cilt ve kâğıt onarımı yapmaktadır. Yapılan onarımların başarısı alınan eğitimin niteliği ile takip edilen literatürün sonucudur. Bugün çok başarılı restorasyonlar olduğu gibi, problemleri olan restorasyonlar da mevcuttur.
Cilt ustası yazılı belgelerin onarılması ve restore edilmesiyle ilgili uzmanlıklarını nasıl elde edebilir?
Bu konudaki uzmanlıklar için artık ülkemiz üniversitelerinde restorasyon ve konservasyon bölümleri var. Buralardan mezun olan öğrencilerin seçecekleri alan ile ilgili bir uzman ile çalışmaları, onların yetkin olmalarını sağlayacak koşullardan sadece bir tanesi olacaktır. Bunun yanında, Avrupa’da, Amerika’da ve Japonya’da hatırı sayılır miktarda restorasyon ve konservasyon okulları olduğu gibi özel çalışabileceğiniz vakıf ve dernekler mevcuttur. Bu eğitim seçeneklerinin çokluğu sayesinde gençlerimizin bunları değerlendirmesi gerekir.
HER ESER SİZE YENİ BİLGİLER VERİR
Cilt sanatı yazı, tezhip ve minyatür sanatlarıyla etkileşim halinde. Cilt sanatkârı şirazenin şifrelerini çözerken tezhip, hat ve minyatür sanatlarının inceliklerini öğrenmeye dair nasıl bir tutum içerisinde olmalıdır?
Bu alanda eğitim almaya başladığınızda diğer kitapçılık sanatları ile alakalı konularda da bilginiz artmaya başlar, çünkü her bir eser size yeni bilgiler de verir, eğer o eseri okuyabilirseniz.
HER YAZMA KENDİ İÇİNDE BİR OKULDUR
Elinize aldığınız her bir yazma kendi içinde bir okuldur. Bu dersleri iyi öğrenirseniz kapılarını daha çok açar. Elbette her sanat kolunda usta olmak zorunda değilsiniz, ancak baktığınızda görebilecek kadar bilginizin olması gerekir. Bazı ender insanlar çıkar -rahmetli Necmeddin Okyay gibi- birçok sanat dalını ustalık derecesinde icra edebilirler. Ama bu çok enderdir.
Ciltçilik sanatında usta-çırak ilişkilerine dair neler söylemek istersiniz?
Geleneksel sanatlarımızın doğası gereği, her sanat dalı bir usta-çırak ilişkisi içerisinde oluşur ve gelişir. Elbette bunun güzel tarafları olduğu gibi bu ilişkinin gereğinden fazla uzatılması çırağın hep çırak olarak kalmasını sağlar diye düşünüyorum.
Bu meyanda ustanız İslam Seçen Hoca’dan neler gördünüz?
İslam Seçen Hoca ile 1988 yılından beri çalışmaktayım. Bu meyanda onun ile hem çok kederli hem de en sevinçli günler gördüm. Geçmiş yıllardan birikmiş birçok anıyı beraber yaşamanın mutluluğunu yaşıyorum.
İslam Hoca’nın en bariz özelliği sizce nedir?
Hoca çok az oturur, her zaman elinde bir işi vardır. Yapmak istediğiniz cilt üzerine konuşmaya başladığınızda, kafasında bir program çizer, ancak sizin bundan haberiniz olmaz, o gider “eğer kendisinde yeterli malzeme yoksa” üşenmez, rahmetli Emin Barın’ın atölyesinden çeşitli malzemeler getirir ve böylelikle işin bitmesini sağlardı.
Cilt sanatına gönül verenleri nasıl bir öğrenim ve tatbikat süreci bekliyor?
Günümüzde, çeşitli kurumların kursları mevcut, buralardaki eğitime katılabilirler. Cilt sanatında çok farklı süsleme ve uygulama teknikleri var. Örneğin bir şemse cilt yapımında alttan ayırma, üstten ayırma, mülevven, mülemma, sıvama gibi çeşitli süsleme teknikleri var. Bu sanata gönül vermiş kişi her bir süsleme tekniğini uygulayabili, deri tıraşı öğrenilmeli, bu sanat hakkında çıkmış kitaplar, makaleler incelenmeli, ayrıca cilt sanatının özel tabirleri vardır, bunların gelecek kuşaklara aktarılabilmesi ve bu tabirlerin yaşayabilmesi için çok sık kullanılmalı.
GÖNÜL İSTER Kİ TÜM MEZUNLARIMIZ CİLT SANATINA HİZMET ETSİNLER
20 yılı aşkın bir zamandır MSGSÜ GSF Geleneksel Türk Sanatları Bölümünde Klasik Cilt Ana Sanat Dalı’nda hizmet veriyorsunuz. Bölümden mezun olanlar sanat camiamızda ciltçilikte sebat edebiliyorlar mı?
Cilt ana sanat dalından mezun kişilerin bir kısmı atölye açarak yaşamlarını devam ettirme gayretindedir ve diğer bir kısmı da çeşitli kurumların koruma ve onarım işlerinde çalışmaktadır. Çok az bir bölümü de farklı alanları tercih ederek yaşamlarına devam etmektedir. Gönül ister ki tüm mezunlarımız cilt sanatına hizmet etsinler.
SORUMLULUK HEPİMİZİN…
Bu hususta sanatkâra, sanatseverlere ve topluma ne gibi sorumluluklar düşüyor?
Aslında sorumluluk hepimizin. “Neden?” diye soracak olursak bu bir zincir. Bunun bir halkası sorumluluktan kaçındığı anda birçok meselenin çözümü zorlaşır. İnsanlar arasındaki güvenin kuvvetlenerek artması gerekir ki sanatçının topluma, toplumun da sanat ve sanatçıya olan desteği artarak devam etsin.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Benim ilave etmek istediğim çok şey var ve ben bu yaşıma kadar bu sanat dalında kendime bir yer bulduysam, her türlü güçlüğe ve soruna karşı koyabilecek sabrı ve iradeyi gösterebilecek mukavemeti Rabbimin bana vermesiyledir. Doğru bildiğimden asla taviz vermemiş olmam sebebiyledir.
SÖZ UÇAR; YAZI KALIR
Okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Son 20 yıldır geleneksel sanatlara olan ilginin artması ile çok nitelikli sanatkarlar ortaya çıktı. Zaman içinde daha da artacağını düşünüyorum. Her bir sanatçı adayının ister tezhipçi, ebrucu ya da ciltçi olsun öncellikle sanatının yayımlanmış tüm kaynaklarını araştırması ve bunları okuması gerekir. Sanatında ilerledikçe de kendi sanatı ile ilgili düşüncelerini belirten yazılar yazmalı, bunu kendi yetiştireceği öğrencilerine de aşılamalı bu sayede birçok sanat ve zanaat dalı hakkında kalıcı bilgilere sahip olmalı. Malumunuzdur ki “söz uçar yazı kalır”.
İlginiz için teşekkür ediyorum.