Emre Akpolat ile çalışmaları, hayalleri, yeni tasarımları ve Yeditepe Bienali’nde görücüye çıkan Ketebe sergisindeki çalışmaları üzerine hasbihal ettik.
EMRE AKPOLAT İLE AHŞAP, METAL TASARIMLAR VE HAYALLERİ ÜZERİNE…
Emre Akpolat, Tuncay Odabaş ve Alperen Akpolat İstanbul’da farklı materyaller kullanarak fikir, tasarım ve üretim üzerine çalışmalar yapan üç kişilik bir zanaatkâr ekibi. Atölyelerine giren malzemeler kısa bir süre içinde hayalle birleşerek yeni tasarımlara dönüşüyor.
Emre Akpolat ile çalışmaları, hayalleri, yeni tasarımları ve Yeditepe Bienali’nde görücüye çıkan Ketebe sergisindeki çalışmaları üzerine hasbihal ettik.
Emre Bey sizi tanıyabilir miyiz?
1985 yılında Sivas’ta doğdum. 9-10 yaşlarında ders kitaplarıma ve defterlerime yaptığım araba ve motosiklet çizimleri ile bakır tellerle ürettiğim maketler şu an yaptığım işin temellerini oluşturdu. 2001 yılında başlayan ve 2012 yılına kadar devam eden çalışma hayatım boyunca farklı firmalarda edindiğim tecrübeleri ve materyal kullanım tekniklerini atölyemizdeki tasarımlarımıza yansıtmaya çalışıyorum.
Geleneksel sanatlarla irtibatınız nasıl başladı?
Ben bir Selçuklu şehrinde, Sivas’ ta doğdum ve büyüdüm. Çocukluğumuz 13.yy’da inşa edilmiş medreselerin ve camilerin arasında geçti. Yüzlerce yıl önce atalarımızın kullandığı desenler ve mimari çizgiler bilinçaltımıza yerleşti. İstanbul’da atölye kurduktan sonra geleneksel sanatlarla daha yakından ilgilenmeye başladık. Tasarımlarımıza bu renk ve çizgileri yansıtmaya gayret ediyoruz.
Atölye fikri nasıl ortaya çıktı?
Küçük yaşlarda kendimi huzurlu hissettiğim yerlerde hayal kurup üretebildiğimi keşfettim. Bu yer bazen dedemlerin çatı katı, bazen evin odunluğu oldu. Ders kitaplarıma ve defterlerime çizimler yaparak geçirdiğim pek de parlak olmayan bir eğitim hayatımdan sonra 15 yaşımda başlayan iş hayatımda farklı firmalarda yaptığım çalışmaların belli kalıplarda ve sadece kazanç getirmesi için yapıldığını, yani sadece bu dünyalık olduğunu fark ettim. Bir fikri hayal edip, tasarlayıp, üretirken sadece para kazanmayı değil önce Allah’ın rızasını kazanmayı, sonra ülkemize ve kültürümüze katkıda bulunmayı, daha sonra insanların faydasına dokunmayı gözeterek hareket ediyorum. Bu sıralama ile yaptığım işlerin bana huzur verdiğini hissetim. Atölye fikri böyle bir ortamı aramakla zaman kaybetmek yerine gayret ve sabır ile kendim kurmaya karar vermemle ortaya çıktı.
AHİLİK DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAYA ÇALIŞIYORUZ
Burada neler yapıyorsunuz?
Biz atölye ekibi olarak ahilik değerlerine sahip çıkma gayretiyle hem kendi fikirlerimizi hem de insanların fikir ve isteklerini tasarlayıp üretmeye çalışıyoruz.
Çalışmalarınız geleneksel sanatlar alanında nasıl bir boşluğu dolduruyor?
Geleneksel sanatlarımızın yeni nesil tarafından daha anlaşılır hale gelmesi için değişik teknik ve üslupları bir araya getirerek farklı bir bakış açısı sağlıyoruz. Ekip olarak ahşap, metal ve deri gibi materyalleri eski tekniklerle işleyerek geleneksel sanatlarımızı kendi üslubumuzla yorumluyoruz.
Konseptler, fikirler, tasarımlar, üretimler nasıl şekilleniyor?
Aslında belli bir yol izlemiyoruz. Bazen bir fikrin eskizleri çizilip bilgisayar ortamında üç boyutlu tasarımları hazırlanıp üretim aşamasına geçiliyor. Bazen daha önce üretilmiş bir fikri kendi kültürümüze ve ihtiyaçlarımıza göre yeniden tasarlayıp üretiyoruz. Üretim teknikleri kullanılacak materyallere göre belirleniyor. Örneğin bir rüzgâr türbin modeli üretilecekse kullanılacak ağaç cinsi, kanat ölçüleri ve bulunacağı mekândaki iklim koşullarına göre seçiliyor. Ayrıca kanat dönüşü için kullanılacak motorlar da bu gibi detaylara göre belirleniyor.
ANA MALZEMELERİMİZ AHŞAP, METAL VE DERİ
Ana malzemeleriniz neler? Bunları nasıl işliyorsunuz?
Başta ahşap, metal, deri ve kumaş olmak üzere elimizdeki imkânlarla işleyebileceğimiz her türlü materyali kullanmaya gayret ediyoruz. Mümkün olduğunca her detayı kendi atölyemizde üretmeye ve işlemeye çalışıyoruz.
Yeditepe Bienali’nde ketebe sergisinde çalışmalarınız sanatsever ve sanatkârlarla buluştu. Fikir ne şekilde ortaya çıkarak tasarıma nasıl dönüştü?
Bugüne kadar hat sanatı ile ilgili yapılan sergilerde genellikle üstadların eserlerinin bulunduğu levhalar yer alıyordu. Bienal küratörümüz Serhat Kula ile yaptığımız istişarelere binaen, tarihimizde sayısız hat eseri bırakmış üstadların ketebeleri ile ilgili dikkat çekecek bir çalışma fikri ortaya çıktı. Bu fikir tasarıma dönüştü. KTSV’den (Klasik Türk Sanatları Vakfı) değerli hocalarımızın da katkıları ile ilk önce üstadlarımızın ketebeleri üzerinde detaylı bir çalışma yaptık. Daha sonra bilgisayar ortamında üç boyutlu görselleri hazırladık. Tasarım için uygun ağaç ve metal seçimlerini yapıp atölyemizde ürettik.
KETEBE SERGİSİYLE ÜSTADLARA VEFÂ GÖSTERMEK İSTEDİK
İzzet Efendi’nin ketebesi örneğinden yola çıkarak mezkûr eserin/çalışmanın hikâyesini anlatır mısınız?
Ayasofya Camii için 7,5 metre çapında dünyanın en büyük hat levhalarını hazırlayan Kazasker Mustafa İzzet Efendi gibi bir üstadın ketebesinin yaklaşık 170 yıl sonra, yazılarının bulunduğu kadim mekânda sergilenecek olması bizlere ayrı bir sorumluluk hissi yükledi. Hat eserleri yazan üstadların levhalarında kendi ketebelerinin küçük bir noktada yer alması dikkatimizi çekti. Yazdıkları eserin önüne geçmeme gayretleri ve gösterdikleri tevazu bize bu mirasları bırakan üstadlarımızın geleceğimiz için ne kadar önemli olduklarını hatırlattı. Bu fikirden yola çıkarak hem onlara vefâ göstermek hem de gelecek nesillere isimlerini aktarabilmek adına büyük bir heyecanla çalışmalara başladık ve “Ketebe” ortaya çıktı.
Sergiye dönüşler nasıl oldu?
Yeditepe Bienali’nin geleneksel sanatlar adına bu güne kadar dünyada yapılmış en geniş kapsamlı proje olması ve tarihi yarım adada ki mekânlarda yapılması eserlerin çok büyük kitlelere ulaşmasını sağladı. Ketebe isimli çalışmamızın hem hocalarımız hem de yerli ve yabancı sanatseverler tarafından takdir görmesi bizleri ziyadesiyle mutlu etti.
Daha önce bu türden çalışmalar yapılmış mı?
Daha önce yapılmış benzer bir çalışmaya rastlamadık.
Yeni sanatsal tasarımlar gündemde mi?
Evet. İnanç yolu ile sanat yolunun kesiştiği ve eser niteliği taşıyan, kültürümüzü yansıtan fikirler üzerinde çalışıyoruz.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Bizler sadece yüce Allah’ın verdiği emanet bir beden ve akıl ile onun bizler için yarattığı bir dünyada, yine bizler için yarattığı nimetlerden istifade ederek rıza kazanmak ve faydalı olmak düşüncesi ile gayret gösteriyoruz. Ne mutlu bizlere ki böyle bir coğrafyada bu hazinelerin emanetçileriyiz. Daha önce inandığı ve hayal ettiği zaman, ahşap minbere güneş sistemini işleyen bir ustanın, gemileri karadan yürüten bir padişahın, inşa ettiği camideki mumların islerinden mürekkep elde eden bir mimarın ve kendi uçaklarını üretebilen bir mühendisin bu coğrafyada bizlere de yaradılış gayemizi unutmadan inandığımız ve hayal edebildiğimiz zaman neler yapabileceğimizi gösterdi.
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Geçmişte yaptıkları eser ve çalışmalar ile bizlere örnek olan ecdadımız gibi bizler de yaptığımız sanatın/zanaatın kıymetini bilerek kalıcı ve faydalı işler üretmeye devam etmeliyiz.
İbrahim Ethem Gören