İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa TBMYO El Sanatları Bölümü, Seramik, Cam ve Çinicilik Programı Öğretim Görevlisi Özlem Özer Tuğal ile sivil ve dini mimari yapıların müşfik unsuru kuşevleri üzerine hasbihal ettik.
Sohbetimize evvelemirde kuş evlerinin tanımı ve icra ettiği fonksiyonla başlıyoruz: “Evcil ve yabani, küçük ve büyük kuşlar için özel olarak tasarlanmış, yuvalamaları, korunmaları ve barınmaları amaç edinerek inşa edilmiş yapılara “kuşevi” denilir ki taş binaların güneye bakan yüzeylerinde delik, oyuk veya ev şeklinde tasarlanmıştır.
SERÇESARAY, SIRÇAKÖŞK, GÜVERCİNKÖŞKÜ…
Daha çok serçe, saka, güvercin, kırlangıç ve leylek benzeri kuşların barınması için yapılan kuş evleri Osmanlı geleneğini yansıtan mimari eserlerde sıklıkla görülür. Serçesaray, sırçaköşk, güvercinköşkü ve kuşköşkü olarak da adlandırılan kuşevleri, her ne kadar kuşlar için tasarlanıyor olsa da yeri geldiğinde korunaklı yuva vazifesi ifa eden bu minik yapıları belli dönemlerde sincap ve yarasa gibi bazı memeli hayvanların kullandığı da gözlemlenmiştir.
Kuşevleri genellikle insan elinin, kedi ve köpeklerin ulaşamayacağı, kuşların kendilerini güvende hissedebilecekleri yerlere, binaların güneş gören cephelerine, yağmurun ve rüzgârın etkilerinin minimum seviyede olduğu saçak altlarında konumlandırılmıştır.”
Cam ve seramik sanatçısı Özlem Özer Tuğal, Osmanlı Cihan Devleti asırlarında sivil ve mimari yapılara monte edilmiş kuşevlerine ilk olarak 13’üncü ve 14’üncü asırlarda rastlanmaya başladığını belirttikten sonra şu cümleleri kuruyor: “Kuş evlerinin sayısı 15’inci yüzyılda Osmanlı mimarisinin gelişimine paralel olarak artmıştır. İlk numuneleri Bursa’da görülmüş; en parlak devrini ise 18. yüzyılda İstanbul’da yaşamıştır. En büyüleyici kuşevleri, Osmanlı’ya asırlarca taht ve medeniyet merkezliği yapan Bursa’ya nakşedilmiştir. Kuşevleri Osmanlı mirasının en güzel örneklerinden olan estetik yapıları ile taş binalarda ve mimari eserlerde yerlerini alırken, ecdadın ince zevkini bugüne taşıyan somut örnekler olarak günümüze kısmen ulaşmıştır.”
KUŞEVLERİ AYNI ZAMANDA ANA KUCAĞI MİSALİ SIĞINMA SAHNESİDİR.
Özlem Özer Tuğal hocadan kültür mirasımızın geleneksel mimarîsinin parçası olan kuşevlerinin günümüzde de kuşlara ev sahipliği yaptığını, kuşevlerinin bir taraftan kuşların güneş ışığından, sıcaktan ve yağmurdan korunmalarını sağlarken, diğer taraftan da küçük kuşların büyük yırtıcı kuşlardan korunmaları için ana kucağı misali sığınma sahnesi vazifesi ifa ettiğini de öğreniyoruz.
Maharetli cam ve seramik sanatçısından kuş evlerine dair öğrendiğimiz diğer bir husus da yüksek oymalı, kabartmalı, ince bir sanat zevkinin eşlik ettiği üstün zanaat işçiliğine sahip kuşevlerinin aynı zamanda heykel sanatı olarak da kabul edildiği….
KARADA, DENİZDE VE HAVADA YAŞAYAN CANLLILARA KARŞI DA SORUMLUYUZ.
Kuşevlerinin ve kuşsaraylarının, uygulandığı mimari yapı ile uyumlu bütünlüğünün görenlerde hayranlık uyandırdığını da belirten sanatkâr, kuşevleri özelinde ecdadımızın ulvî hasletlerine şu cümleleriyle değiniyor: “Bugün “ecdad” olarak hayırla yâd ettiğimiz seleflerimiz hemen her asırda mahlûkâta olan büyük sevgi ve hayranlıklarının somut nişaneleri olarak kuşköşkleri inşa etmeyi düşünen, erdemli bir toplumun yüksek seciyeli bireyledir. Malum olduğu üzere insanoğlu yeryüzünde Allah’ın halifesi olma sıfatıyla, insanlar kadar, karada, denizde ve havada yaşayan hayvanların ve sair canlıların da kollanıp gözetilmesinden, hak ve hukuklarının korunmasından sorumludur.”
Kuşevlerinin büyüleyici örneklerine ‘İstanbul’un fethini gören Üsküdar’da, dini yapılarda tesadüf edildiğini aktaran kuşevi tasarım ve uygulama ustası Özlem Özer Tuğal’ın bu alandaki favorisi ise Üsküdar Ayazma Camii’nin kuşevleri.
MİNYATÜR SARAYLAR!
Tarihi kuş evlerinin günümüzde de kuşların yuva yapmaları ve dış etkenlerden korunmaları için hizmet vermeye devam ettiğini dile getiren Tuğal, talebimize istinaden kuşevi yapım tekniklerine de izah ediyor: “Kuşevlerin tarihte uygulama tekniği göz önüne alındığında iki ana şemada ortaya çıkar: Birinci tipte, duvarların içi oyularak açılır ve yuvalar hücreler şeklinde duvara gömülerek konumlandırılır. Bu tipteki kuşevleri dışarıdan bakıldığında sadece delik görünümündedir. Delik boyları, küçük kuşların girebileceği ve büyük kuşların girebileceği ölçülerde ayrı ayrı boyutlandırılır. Bu gruba giren örneklerde köprü çeperler, kuşların yuva yapabileceği biçimde oyularak veya tuğla ile oluşturulan hücrelerden inşa edilir. Bazı yapılarda yer alan yuvalar bacalarda oyuklar şeklinde inşa edilmiştir. İkinci grup kuşevleri ise daha görkemli olup bir çeşit küçük boyutta ev, köşk veya saray maketini anımsatan minyatür mimari yapı şeklinde tasarlanarak uygulanmıştır.”
ASIL MESELE İNSAN OLMAK VE İNSAN KALMAK…
Sanatçı, ecdadımızın kuşlara yuva yapmak kadar, beslenme ve su ihtiyaçlarının karşılama hususunda da bir nevi yarış halinde olmalarının sebebini her halükarda “insan olmak” ve “insan kalmakla” telif ediyor.
KÜFEKİ TAŞINDAN SERAMİK MALZEMEYE…
Tarihi kuşevlerinin, mermerden, küfeki taşından, kiremitten, tuğladan, sıva ya da harçtan inşa edildiğini de sözlerine ekleyen seramik ve cam sanatçı Tuğal, ahşap yapılara da kuş evleri eklemlendiğini “ahşaptan yapılan kuşevlerinin yangılar ve olumsuz hava koşulları altında yıpranarak günümüze ulaşamamıştır” şerhiyle naklediyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR KUŞEVLERİ PROJESİ
Sn. Tuğal günümüzde sürdürülebilir kuşevleri projesinin hayata geçirilmesi amacına matufen kuşların da tercih ettiği seramik malzemeleri kullanarak kuşevlerini ve kuşsaraylarını kent seramiği olarak dış mekânlara yerleştiriyor.
KUŞEVLERİNİN ANAVATANI TÜRKLERİN YAŞADIĞI COĞRAFYALARDIR.
Tarihi araştırmaların, kuşevlerinin anavatanının Türklerin hüküm sürdüğü coğrafyalara işaret ettiğini belirten Özlem Özer Tuğal, bu meyanda hasbihalimize, “Babür Şah’ın devletinden (Pakistan/Lahor,Hindistan/Agra) Balkanlara, oradan Selanik’e, Haskova’ya ve Kavala’ya kadar uzanan coğrafyada, mimari renklilik ve sayısal çoğunluk açısından Anadolu toprakları kuşevlerinin en güzel örneklerinin sergilendiği coğrafya olmuştur” cümleleriyle katkı sunduktan sonra Osmanlı asırlarında en güzel kuşevlerinin 18. yüzyılda İstanbul’da, tarihi camilerde ve devlet binalarında gözlemlendiğini okuyucularımızın irfanına arz ediyor.
KUŞEVLERİ HAYATIN OLDUĞU HEMEN HER YERDE…
Kuşevlerinin estetik yapı itibarıyla konsol üzerinde yükselmiş, yüksek rölyefli, ajurlu ince işçilikli, derin hücresel mekânlara sahip, çift minareli görkemli minyatür saraylar görünümünde olduğu bilgisini de aktaran muhatabımız, kuşevlerinin inşa edildiği yerleri de birbiri ardına sıralıyor: Avlu duvarları, belediye binaları, bedestenler, camiler, çeşmeler, dergâhlar, dershaneler, mescitler, evler, hanlar, köprüler, kütüphaneler, maksemler, medreseler, sıbyan mektepleri, saat kuleleri, saraylar ve türbeler…
KUŞLAR DA ALLAH’I TESBİH EDER…
Kuşların, Allah’ı tesbih eden, insanlar gibi değerli bir topluluk olduğunu, En’am Suresi’nin 38’inci âyet-i kerimesini, “Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır, sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.” naklederek ifade eden Tuğal’ın gönlünü, kuş evlerinin bugünkü harap hali hûn ediyor.
KUŞEVLERİNİN ÇOK AZI DÜNDEN BUGÜNE ULAŞMAYI BAŞARDI!
Zorlu hava şartlarına vurdumduymazlığımız eşlik edince ecdad yâdigârı kuşevlerinin çok azı günümüze ulaştı. Hemen her mesele ve oluş gibi kuşevleri inşa süreçlerinin arka planını teşkil eden felsefî, estetik, ruhî, ictimâî toplumsal, harsî ve iktisâdî sebeplere kafa yoran Özlem Özer Tuğal, öğrencileriyle birlikte sorumluluk üstlenerek İstanbul’u kuşevleriyle donatmaya muvaffak kılındı.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Avcılar Kampüsü Kültür Kongre Merkezi’nin bahçesine monte edilen seramik kuşevlerini, Büyükçekmece, Yıldız ve Emirgan Korusu, Gülhane Parkı, Çengelköy ve dahi Yenikapı kuşevi proje uygulamaları takip etti.
Kuşevleri projelerini, sosyal sorumluluk bağlamında dünden bugüne insânî, irfânî ve vicdânî hassasiyetler kapsamında öğrencileriyle birlikte gerçekleştiren Özem Özer Tuğal,
sosyal sorumluluk projelerinin bir yandan asliyet ve kültür şuurunun gelişmesine katkı sunarken değer taraftan da eşya, insan ve çevre için ilave katma değerler ürettiğini belirtiyor.
TEŞEKKÜRLERİMİZLE…
Sanatçıya ve öğrencilerine teşekkürlerimizi arz ederken yazımızı kuşevİ inşa süreçlerinin detaylarıyla nihayet verelim: “Seramik kuşevlerinin yapımında, yüksek dereceye dayanıklı özel heykel çamuru diye bilinen şamotlu çamur kullanıldı. Bu çamur çeşidi, dış mekânlara yerleştirilmek üzere tasarlanırken, seramik kuş evlerinin her türlü olumsuz hava şartlarına maruz kaldığında, dayanıklılık direncinin yüksek olması amaçlandı.
TUĞAL: SANAT EYLEMİMİZİN SADAKA-İ CÂRİYE OLMASI TEMENNİ EDİYORUZ.
Şamotlu çamurdan şekillendirilen kuşevleri tasarımları seramik fırınlarında 1050 oC derecede pişirildi. Ve bu çamura uygun özel hazırlanan sırlarla renklendirilip, tekrar 1050 oC derecelik seramik fırını ısısında pişirildi. Seramik kuşevleri iki kez fırınlandıktan sonra sergilenmeye ve dış mekâna hazırlandı. Şamotlu çamura uyumlu özel astarlar ihmal edilmedi. Kuş evlerini şekillendirme esnasında bilinen dekor teknikleri uygulandığı gibi çok çeşitli seramik dekor teknikleri de geliştirilerek tatbik edildi. Ayrıca farklı sırlama tekniklerine de yer verildi.
Başarı ile sonuçlanan, fayda sağlayan bir projede görev olmanın mutluluğunu ve gururunu hep birlikte yaşadık. Kuşevlerimizin, havayı, suyu, hayatı paylaştığımız kuşlara yuva; bizlere sadaka-i câriye olması temennisiyle…”
İbrahim Ethem Gören/03.08.2023-Yazı No: 361