BURSA’YA ÖZEL BİR SANAT ESERİ: DEVASA HİLYE-İ ŞERİF

BURSA’YA ÖZEL BİR SANAT ESERİ: DEVASA HİLYE-İ ŞERİF

Bursa’nın gezilmesi gereken pek çok yerleri var. Bunlardan biri de Bursa Kur’an-ı Kerim Müzesi. Müzeye gidenlerin mutlaka temaşa etmesi gereken özel bir eser daha var artık: Devasa Hilye-i Şerif.

Ülkemizin önde gelen hat sanatı hocalarından Hattat Mahmut Şahin’in celi talik kaleminden neş’et eden hilye-i şerif, 6 metrelik boyu ve 3 metrelik eniyle hat sanatı tarihinde şimdiye kadar yazılmış en büyük hilye olma özelliğine sahip.

Bursa Bab-ı Nun Geleneksel Sanatlar ve Kültür Derneği Başkanı Hattat Mahmut Şahin ile İstanbul Küçükköy’ deki evinde, geçtiğimiz aylarda yazmaya muvaffak kılındığı Hilye-i Şerif üzerine konuştuk.

Mahmut Hocam, öncelikle tebrik ediyorum. Öncelikle hat sanatı tarihine, sonra da kadim şehir Bursa’ya, Kur’an-ı Kerim Müzesi’ne önemli bir eser kazandırdınız. Sözün başında size hat sanatında hilye-i şerif geleneğini sormak isterim. Hilyeler nasıl ortaya çıktı?

Öncelikle bana böyle bir fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim İbrahim Ethem Bey.

Kelime manası olarak, süs, ziynet, hilkat, suret ve sıfat olan Hilye-i Saadet veya Hilye-i Şerif,  eskiden bir koruyucu olarak insanların üzerlerinde taşınması için, gündelik el yazısı (rek’a) veya nesih hattı ile küçük ebatlarda yazılırmış. Hilyelerin ilk kez Hattat Hafız Osman Efendi (öl. 1110/1698) tarafından levha şeklinde yazılmış olduğu kabul edilmektedir.

Standart/klasik hilye formu hangi metin ve bölümleri içerir?

Klasik bir Hilye-i Şerif, 6 bölümden meydana gelmektedir.

1-Baş makam. Buraya Besmele veya Euzu Besmele yazılır.

2-Göbek. Bu bölümde Peygamber Efendimizin  (sav) mübarek vücutlarının tasviri yazılmıştır ve genelde daire tarzında tertip edilmiştir. Kimi zaman hattatlar, bu bölümü oval ve dikdörtgen olarak da tasarlamışlardır.

3-Hilâl. Eğer göbek, daire tarzında tertip edilmişse, uçları baş makama doğru uzanan ve göbeğin üstünde hafifçe birleşen, genişliği orantılı kalınlıkta olan ve göbeği saran bir hilâl bulunur.

4-Hulefâ-i Raşidîn isimleri. Hilyelerde umumiyetle göbek etrafında dört halifenin isimleri yazılır. Hazret-i Ebubekir  (ra), Hazret-i Ömer  (ra), Hazret-i Osman  (ra) ve Hazret-i Ali  (ra) efendilerimizin isimleri ile birlikte kimi zaman Aşere-i Mübeşşere’nin/cennetle müjdelenen 10 sahabe-i kiram hazretlerinin isimleri de yazılır.  Bazı hilyelerde Hz. Peygamber’e (sav) ait dört isim olan, Ahmed, Mahmud, Muhammed ve Mustafa da yer alır.

5-Ayet. Bu bölümde Peygamber (sav) efendimizle alakalı ayet-i kerimeler yazılır.  Hilyelere çoğu kez Enbiya Suresi’nin “Biz Seni âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik” mealindeki 107. ayeti yazılır.

Bazı hilyelerde bu bölüme Kelime-i Tevhid veya “Hiç şüphesiz sen büyük bir ahlâk üzerinesin“ (Kalem Suresi, 4) veya “Muhammed’in Allah’ın Resulu olduğuna Allah’ın şahadeti yeter” (Fetih Suresi, 28, 29) ayetlerinden biri de yazılmıştır.

6-Etek bölümü. Hilye metninin tamamlandığı, Peygamber Efendimizin (sav) güzel ahlâkına ilişkin özelliklerinin ve bir duanın yer aldığı bölümdür. Ayrıca sona doğru hilyeyi yazan hattatın imzası ve tarihin yazıldığı kısım vardır. Eğer hilyenin göbeğine hilye metni sığmışsa bu bölüm olmayabilir.


KLASİK, HER ZAMAN KLASİKTİR!

Hat sanatı netice itibarıyla yaşayan, yaşatılan, yaşanılan canlı bir sanat. Bu noktadan baktığımızda Hilye-i Şeriflerin nihai formuna kavuştuğu söylenebilir mi? Bu hususta hattatların gidecekleri yollar var mı?

Sizin de buyurduğunuz üzere hat sanatı hâlihazırda yaşayan bir sanat. Ama bazı yazı nevileri gibi, kullanılan formlar da klasik olmuştur. Mesela kıt’alar, mail kıt’alar, Kuran'ı Kerim sayfaları, zahriye sayfaları ve Hilye-i Şerif metinleri gibi… Hattatların yeni form arayışına girmeleri çok doğaldır, lakin klasik her daim klasiktir!


HAT GELİŞMEYE AÇIK; YOZLAŞMAYA KAPALI BİR SANAT OLMALI

Hat sanatı gelişmeye açık ama yozlaşmaya kapalı bir sanat olmalı. Sanatçı, yaptıklarını/yazdıklarını/tasarladıklarını savunabilmeli. Yine hattatlarımız gerek çağdaşlarına ve de gerekse bu sanatta emeği olan eski(mez) üstatlarına karşı sorumluluğunun gereğini yapmalı. Yeni formların arayışlarında gereksiz ibarelere yer verilmemeli.

Devasa hilye yazma fikri nasıl ortaya çıktı?

Büyük ebatlı Hilye-i Şerif yazma fikri,  Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde gezdiğim bir sergi sonrası oluştu.

Nasıl bir sergiydi bahsettiğiniz?

İranlı hattat Ahmed Felsefî’nin sergisine gitmiştim. Sergide büyüteç ile görülebilen eserler sergileniyordu. Ben de küçük Hilye-i Şerifler yazmak için çerçeveler toplamaya başladım.

Kütahya’da dersim olduğu bir gün öğrencim Arif Çelik rulo halinde güzel bir kağıt getirdi. İstanbul’a eve geldiğimde kâğıdı denedim. Netice alamadım. Bir sonraki hafta tekrar Kütahya’ya derse gittiğimde Hattat-Ressam Arif Çelik arkadaşımızın celi sülüs bir besmeleyi aynı kâğıda yazdığını gördüm. Nasıl netice aldığını sorduğumda Arif Bey’den, “hocam kâğıdın tebeşir tozu ile yağını aldım, sonra yazdım” cevabını alınca ben de aynı şekilde yaptım. Ve aklıma bir ibare gelmeyince hilye metninden “An Ali bin ebî Talib” yazdım.

Netice nasıldı?

Kâğıt ve mürekkep mükemmel bir uyum sağladı. Kalem-kâğıt ayarı bile yapmadan Hilye-i Şerif metnini yazmaya başladım. Zaten kâğıt ile, öğrencim, hattat, mürekkep ustası Demirali Kurtulmuş Bey’in yapmış olduğu mürekkep birbirine o kadar uyumluydu ki bana düşen yalnızca yazmak oldu.

Ne kadar zamanda yazdınız?

Yazıyı iki haftada yazdım, tashihi de bir o kadar sürmüş olmalı. Daha sonra Hilye-i Şerifi rulo halinde öğrencilerime göstermek için ders verdiğim illere; Kocaeli’ye, Bursa’ya, Eskişehir’e ve Kütahya’ya götürdüm.

Öğrencilerinizin değerlendirmeleri nasıl oldu?

Beğendiler ve şimdiye kadar bu kadar büyük bir ebatta Hilye-i Şerif görmediklerini söylediler.

Sonra…


MURAKKAA İŞLEMİNİ ÖĞRENCİLERİMLE BİRLİKTE BURSA’DA; YAPTIK

Murakkaa germeye karar verdiğimizde planlarını çizdik. Ahşap işlerini Abdullah Furat arkadaşımız ile istişare ettik. Yazdığım hilye, altı metreye üç metre boyutlarındaydı. Yekpare halde muhafazası ve taşınması sıkıntı olacağı için yedi parça olacak şekilde mdf zemine germek zorunda kaldık. Kasası ayos ağacından yapıldı. Malum ayos ağacı hem hafif hem de zamana karşı koyabilen Afrika cinsi bir ağaç.

Murakkaa işlemini öğrencilerim Ali Özden, Ersoy Kaya, Özay Altın,   Demirali Kurtulmuş, Mehmet Akif Gürdere ve Abdullah Furat ile birlikte yaptık.

Tezyinatı da müstakil bir soruyu gerektiriyor. Bildiğim kadarıyla önceleri naht ile tezyin ettirmeyi düşünüyordunuz, daha sonra tezhipte karar kıldınız. Tezyinat süreci ve tezyinat unsurları hakkında bilgi verir misiniz?

Evet, sizin de dediğiniz gibi ilk etapta tezyinatını naht olarak düşündük. Kocaeli’den, hat ve tezhip hocası Abdullah Aydemir kardeşimin icazetli tezhip öğrencisi ve benim de hat talebem olan Yasemin Eryiğit Hanımefendi’ye desenini çizdirdik. Bursa’dan arkadaşımız Recep Ulu Bey de ahşap olarak kesmeye başladı. Fakat işlerinin yoğunluğu nedeniyle gecikmeler yaşandı. Bunun üzerine ben de İstanbul’dan tezhip ustası Alper Çakır arkadaşımız ile irtibata geçtim.

Alper Çakır sanatını nerede icra ediyor?

Kendisi Yıldız Porselen’de çalışan ve Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan, istisnai kabiliyetlere sahip olan bir sanatkârdır.

Tezyinatı ne kadar sürdü?

Alper Çakır Bey, iki hafta sonu ard arda Bursa’ya giderek levhamızın süslemesini tamamladı.


MAHMUT ŞAHİN: ULU CAMİİ İÇİN DE BÜYÜK EBATLI BİR HİLYE-İ ŞERİF YAZMA NİYETİNDEYİM

Eser Bursa’ya nasip oldu. Ulu Cami, ülkemizin en önemli hat sanatı birikimlerinden birine ev sahipliği yapıyor. Sergileme için Ulu Cami düşünüldü mü?

İlk olarak biz bu eserimizi Bursa Ulu Camii için düşünmüştük. Camiin son restorasyonunda mihrabın sağ tarafına monte edilen Kâbe-i Muazzama örtüsü sol tarafa taşınınca oradaki boşluğa konulması planlanmıştı. Bursa Valimiz ile yaptığımız istişare ile bu kararı almıştık. Fakat Hilye-i Şerif o alana büyük geldi. İnşallah orası için yeni bir Hilye-i Şerif çalışıyorum.

İnşaallah. Hilye-i Şerifin sergilendiği Kuran-ı Kerim Müzesi’nden bahseder misiniz? Mezkûr müze Bursa’ya hangi saiklerle kazandırıldı?

Bursa’daki Kuran’ı Kerim ve Hat Sanatları Müzesi fikri/projesi ilk olarak ben ve arkadaşım hat ve saat koleksiyoneri, gazeteci İrfan Altıkardeş tarafından dönemin valisine iletilmişti.

Vali Bey’in dönüşleri nasıl oldu?

Proje çok olumlu bulundu. Fakat prosedürleri aşmak zaman aldı, hayata geçirilmesi ise bugünleri buldu.

Mekân daha önce ne olarak kullanılıyordu?

Daha önce Sağlık Bakanlığı tarafından poliklinik olarak kullanılıyordu. Bir önceki Bursa; şimdiki Antalya valimiz Münir Kararoğlu ve günümüzün Bursa valisi İzzettin Küçük Beylerin de katkıları ile Bursa Büyükşehir Belediyesi, Vakıflar Bursa Bölge Müdürlüğü’nden muvafakat alarak projeyi başlattı.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkan yardımcısı Aziz Elbas Bey en başından beri bu proje kapsamında çalışmalarını sürdürdü.

Bursa Bab-ı Nun Geleneksel Sanatlar ve Kültür Derneği, Eskişehir Vel-Kalem Geleneksel Sanatlar ve Kültür Derneği, Kütahya Vav Der Geleneksel Sanatlar ve Kültür Derneği sanatkârları ile, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Konservatuvar Müdürlüğü ve İstanbul’daki icazetli talebelerimle birlikte ayrıca Bursa Kuran’ı Kerim ve Hat Sanatları Müzesi’ne eserler yazdık.

Levhalarda hangi dönemlerin hat neşelerine yer verdiniz?

Emevî, Abbasî, Memlûk, Safavî ve Osmanlı dönemlerine ait eserlerin taklitlerini yazarak müzeye bağışladık. Elimizde bulunan el yazması Mushaf-ı Şerifleri ve hat levhalarını da müzeye bağışladık. İnşaallah çok güzel bir müze olacak.

İnşaallah, açılışına katılmak isterim.

Tabii ki, mutlaka bekliyoruz sizi.

Müzede başka eserler de sergilenecek mi?

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin uhdesinde bulunan hat sanatı eserleri de burada sergilenecek.

Müzeye başka kimlerin hizmetleri geçti?

Müzenin sanat danışmanı Rukiye Hanım’ın ve Bab-ı Nun Geleneksel Sanatlar ve Kültür Derneğimizden Neslihan Duran’ın katkılarını da unutmamamız lazım. Ayrıca Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hicabi Gülgen Bey’in de en az bizim kadar emeği var.

Eserin, Kuran-ı Kerim Müzesi’nde bir eserinizin sergileniyor olması halet-i ruhiyenize nasıl yansıyor?

Öğrencilerime “yaşarken eserleriniz bir müzeye nasip olsun” diye tavsiyelerde bulunuyorum. Bizim de eserimiz nasip oldu çok şükür. Anlatılması çok zor bir şey/duygu bu. On beş senemi verdiğim Bursa şehrine kalıcı eserler bırakmak çok büyük bir keyif veriyor bana. En büyük kazancım ise yüzlerce öğrenci yetiştirmem ve onların da benim gibi bu hizmetleri hadisenin maddi yönlerini ön plana çıkarmadan, maneviyatının hazzını hissederek yazmaları/çalışmaları.


YAPTIĞINIZ İŞİ/HİZMETİ ALLAH RIZASI İÇİN YAPINIZ

Talik Hilye-i Şerif hat sevdalılarına lisan-ı haliyle neler söylüyor?

Malumunuz talik yazı nev’i, hocam Prof. Dr. Ali Alparslan’ın ifadesiyle “nestalik”, oldukça naif bir yazı.

Kamış kalemle kâğıt, mürekkep ve mânâ arasında nasıl münasebetler varsa, aynı şekilde hilye-i şeriflerle Müslümanların gönül evleri arasında öylece irtibatlar mevcut. Üstatlarımız, “El kalbi minel kalbi ilel kalbi sebila”/”Kalpten kalbe yol vardır” demişler ve yazmışlar. Hilyemiz “yaptığınız işi/hizmeti Allah rızası için yapınız” diyor, olsa gerek!

 

 

 

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.