Mirza Smajović Bosna Hersek’in önemli ressamlarından, kaligrafi (hüsn-i hat) sanatçılarından biri. Hüsn-i hat sanatında hurufattan zikir sesi almayı başararak çalışmalarını Saraybosna’da -tarihi beş asır öncesine dayanan- Morića Han’da sürdüren Mirza Smajović, kaligrafiyi tuvale aktarması ve bu alandaki üç boyutlu eserleriyle tanınıyor.
Sanatçı ile çalışmaları ve geçtiğimiz aylarda Saraybosna’da düzenlediği şahsî kaligrafi (hüsn-i hat) sergisi etrafında bir e-röportaj gerçekleştirdik.
İbrahim Ethem Gören: Merhaba. Sizi tanıyabilir miyiz?
Mirza Smajović: Ben, Mirsad Smajović'im. Saraybosna Kantonu'nun Tanınmış ‘Solo Sanatçısı’yım ve bu unvan, sanatın her alanında -Resim, Müzik, Oyunculuk- seçkin sanatçılara verilmektedir. Bosna tarihinde bu unvanı 2009 yılında alan ilk kaligrafi ressamıyım. Mülakatımızın başında bir terime açıklık getireyim.
Lütfen…
Ben klasik, geleneksel hattat değilim, çalışmalarımda ve üretimlerimde geleneksel kaligrafi (hat) kurallarının dışına çıkarak kendi kişisel vurgusunu, eşya ve form algısını eserine katan çağdaş bir kaligrafi ressamıyım. Kullanabileceğim tüm olası boyama teknikleri ve araçlarıyla sanatımı icra ediyorum.
Sanatla ne kadar zamandır iç içesiniz?
Bu çok zor bir soru!
Hangi anlamda?
Çünkü ne zaman başladığını bile bilmiyorum! Bana öyle geliyor ki tüm hayatım farklı ve daha ilham verici bir şeyler oluşturma çabasıyla örülmüş durumda. Bütün bu sanat ve estetik gezintilerde insanın bir kişilik oluşturduğunu ve ‘Yücelerin Yücesi’nden gelen o armağanın zamanla ön plana çıktığını düşünüyorum.
SANAT BİR SÜREÇTİR.
Bu bir süreçtir, kişi girer, yetenek kullanılır ya da başarısız olur. Yeteneğimi denemek için zamanım ve istediklerim olduğu için şanslıyım. Bu noktada sonuçlara kimi hallerde zaman ve mekân da tesir edebiliyor!
Hocalarınız?
Etrafımda güzel yazı yazmanın esaslı kurallarını öğrenecek "büyük kaligrafi ustaları" yoktu.
Çünkü İslam'ın ve İslam sanatının yarı yasak olduğu veya devlet sistemi için geri kalmış veya potansiyel olarak tehlikeli bir şey olarak görüldüğü komünist Yugoslavya'da doğdum.
İdeolojik sebeplerden bahsediyorsunuz.
İdeoloji, evet. Bosnalı Müslümanların ve İslam toplumunun, sistemin denetimi altında olduğu o dönemlerde sıradan insanların tek eğitim şekli Mektep’ti (resmi okullar). İnançlı bir aileden geldiğim için şanslıydım ve çocukken Kur’an-ı Kerîm ve ilmihal bilgilerini öğrenmek için beldemizdeki camiye gönderildim. Müsaadenizle merhum Prof.'dan bahsedeceğim.
Lütfen…
Ben oradayken Eşref Kovačević'i 70'li yıllarda imam olarak hatırlıyorum.
Büyük İslam âlimi… Saraybosna Şarkiyat Enstitüsü’ne hamle çapında hizmetleri sebkat eden, Bed’ul-Emâli’yi Arapçadan Boşnakçaya çeviren Kovačević üstada rahmet olsun.
Âmin. Mektebimizde küçük bir ‘çocuk hoca’nın Arapça öğrettiğini hatırlıyorum. Ayrıca rahmetli hafız hocam, din öğretmenimden de bahsetmem gerekiyor. Hayatını Saraybosnalı çocuklara adayan Kadri Yakupia’dan bahsediyorum. Hocamız, çocukları sokaklardan alıp dinimizin temel umdelerini, ahlâk ve ibadete taalluk eden hususlarını öğretiyordu. Bende tesiri çoktur.
HER ŞEY DÜN BAŞLAMIŞ GİBİ!
Dünden bugüne sanat hayatınızı özetler misiniz?
Sanki her şey dün başlamış gibi! Hâlbuki üzerinden 20 yıl geçti. Yurt içinde ve yurt dışında 60 bağımsız sergi düzenleme imkânım oldu. İlginçtir ki ilk kişisel sergim Berlin'deki en iyi galerilerden biri olan Palisade galerisindeydi ve burada Alman vatandaşlarının yanı sıra Almanya’da çok güçlü olan Türk toplumundan da büyük desteklerini gördüm. Ardından, Avrupa ve Asya'da bir dizi sergi düzenledim. Bu bağlamda her yeni şehir, başlı başına bir deneyimdi, her yeni levha, alın terimin ve emeğimin bir nevi şahidiydi.
Sanat hayatınızın anahtar kelimeleri…
Bir cümle kurayım müsaade ederseniz.
Söz sizde…
Nereye gittiğimi bildiğim sürece nereden geldiğimin bir önemi yok!
“Bosna sanatı” dediğimiz zaman bu tarifin içerisine neler girer?
İnsanlara sıklıkla söylemekten hoşlandığım şey şu: Duvardaki resim gibi yazılan kaligrafi (hüsn-i hat eserleri) bir emanet ve ibadet nesnesi olmakla birlikte hayranlık duymamız gereken, Allah’ın yaşayan sözleridir.
Resim (çizgi) olarak yazılan kaligrafi, evlerimizde dekorasyondan ziyade insan olma sorumluluklarımızı hatırlatma aracıdır. Sanatın nezdimdeki karşılıkları, daha doğrusu algısı bundan ibarettir. Netice itibarıyla duvarda güzel bir resim (hüsn-i hat) var ama o resmin (hattın) mesajı daha önemli ve metafizik değere sahip.
Bosna-Hersek'te kadim diyebileceğimiz kaligrafi (hüsn-i hat) geleneği var ve bunlar kültürel mirasın bir parçası…
Vakıf ve müzelerin ortaya çıkmasıyla birlikte “miras” diyebileceğimiz eserler daha iyi bir şekilde muhafaza delmeye başlandı... Ayrıca, İslam yazısı, özel koleksiyonların da mütemmim cüzü oldu. Bosna’da hüsn-i hattın özellikle son yıllarda akademik seviyeye yükselmesinden de ayrıca mutluyum.
Sizin sanat ve estetik çalışmalarınız Bosna sanatının içerisinde nerede ve nasıl konumlanıyor?
Gerçekçi konuşursak, Bosna bireylerden oluşan bir ülke… Bunu açıklamak biraz zor! Sosyal hayatın her alanında yetenekli insanlardan oluşan tuhaf bir mozaikten bahsediyorum İbrahim Ethem bey. Ancak biraz daha geniş bir sosyal topluluk bize destek veriyor, bu yüzden kendi halimize bırakılıyoruz! Bosna'da hiç yıldız yok! Michael Jackson iseniz burada kimse imzanızı istemez!
VE KALİGRAFİ…
Ve kaligrafi, İslam kaligrafisi veya daha doğrusu Arap kaligrafisi, Bosna sanatının Avrupa ölçeğinde son mümessildir. Lakin fazlaca ilgilisi, takipçisi bulunmamaktadır. İslam yazısı popüler kültürün menfi tesirleri altında kalmıştır. Elbette bunu size kimse söylemeyecek, herkes size duymak istediklerinizi söyleyecektir ama gerçek tamamen böyledir.
‘Avrupa değerleri’ bambaşka bir şey ve Bosnalılar da onları tam olarak takip ediyor... Ve artık bu konularda pek konuşmayacağım!
Lütfen konuşunuz…
Samimi insanların ve dürüst adamların, açık sözlülerin pek dostu olmaz... Şimdilik susmak istiyorum!
MİRZA SMAJOJİĆ: HÜSN-İ HAT RESSAMIYIM!
Bana ve eserlerime gelince… Tekrar ediyorum ben bir “hüsn-i hat ressamıyım, geleneksel anlamda bir hattat değilim. Bununla birlikte sadece Bosna'da değil çok daha geniş bir coğrafyada eserlerimin benzeri çalışmalar yapan sanatçı bulunmuyor!
Yazı sizin için neler ifade ediyor?
Konuşan, uyaran, talimat veren, yücelten bir görüntü... Ve kişisel olarak benim için bu yaşam tarzı.
Hüsn-i hattı tuval üzerine aktarma fikri nasıl ortaya çıktı?
Dürüst olmak gerekirse, kâğıt formatlarının küçük olduğunu ve göstermek istediğim şeyin daha büyük formatlar gerektirdiğini fark ettiğimde ilham verici yükselişim gerçekleşti. Şimdi burada ilginç bir hikâye var.
Dinliyorum…
Pablo Picasso’nun İspanya’da, Kraliçe Sofia Ulusal Sanat Müzesi’nde “Guernica” isimli eserini gördüm. 3x7 metre boyutunda bir tablo… Ve ressamın ifade etmek istediği şey için yeterli boyuttaydı. Bana ilham kaynağı oldu. O boyutlarda bir tuval bulamamama gibi bir sorunla karşılaştım. Sonrasında resimlerimi triptik (hareketli grup resimler/panolar) halinde yapmaya başladım.
Buradan, üç boyutlu çalışmalara gelelim…
2x4 ve 2x2 metre ebatlarında Allah'ın 99 ismi (Esma-i Hüsna) temalı bu triptik eser panoları yapıyorum. Böylelikle yavaş yavaş o bahsettiğiniz üçüncü boyutla resme girmeye çalışıyorum... Uzun hikâye...
Gerçek bir ressam bir esere başladığında, kendisini zihinsel olarak bir çocuğa dönüştürmesi lazım gelir.
Neden?
Çünkü yalnızca çocukların gerçek bir hayal gücü vardır. Bir sanat eseri üzerinde çalışırken gerçekliğin kurallarından bağımsız, sistemin dışında olmanız gerekir. Ben harfleri; Arap yazılarını sadece harf ve kelime olarak görmüyorum. Allah kelâmı benim algımda aşkın izlerinin ve boyutlarının güzelliğinin yansıdığı metafizik biçimleridir. Ah! O çocuk içimde yaşıyor ve sihir üretiyor!
Bir eserinizin hikâyesini dinlemek isteriz?
Pek çok hikâye var... En güçlü olanları kimi zaman kötü İngilizcemle nereye gittiğimi, bu kadar çok büyük, tuhaf içerikli (!) eserlerle ne yapmak istediğimi açıklamak zorunda kaldığım zamanlardır... Ya da eserlerimin büyük boyutlarından dolayı yolcu uçaklarının bagajlarına sığmadığını fark ettiğim anlar. Bir de yakın zamanda yaşadığım bir hadise var.
Nedir?
Polonyalı bir Katolik, eşiyle birlikte Morića Han Sanat Galerisi’ne girdi ve İhlas Sûresi’ni, at figürü şeklinde tasarladığım eseri gördü ve fiyatını sormadan “bu benim” dedi. Bu cümleler kendisine ait: “Resmi beğendim, içeriğini, anlamını ve fiyatını beğendim, eşimin kararsız olması onun sorunu! Benim sorunum, Saraybosna’ya tatil için motosikletle geldik! O yüzden bu eseri adresime ekspres posta ile gönderin, Polonya'ya. Eserinizin, beni Polonya'daki evimde karşılamasını isterim.” Öyle de oldu, o artık benim arkadaşım ve sadık bir müşterim.
Sergilerinizi de konuşalım… Morića Han’da geçtiğimiz aylarda kişisel kaligrafi sergisi düzenlediniz? Sergi içeriğinde neler vardı?
Pek çok çalışmam vardı sergide. Aslında sergi hâlâ devam ediyor! Galeri bizim mekânımız! Serginin tarihini ve süresini ben belirliyorum.
Dünyanın her yerinden çok sayıda turist ve turist grubu var ve bir şekilde rehberleri Morića Han'ın galeri katında bir hat sergisi olmasına alışmışlar, bu yüzden kaçırılmayacak bir destinasyon haline geldim... Tabii ki girişi ücretsiz olduğundan sanatseverlerin sergiyi gezmeleri, galeride fotoğraf çekmeleri çok kolay oluyor.
Tarihi beş asır öncesine uzanan meşhur Morića Han’da eserlerinizin sergilenmesi nasıl bir duygu?
Biiznillah Morića Han Sanat Galerisi'ni ben icat ettim! Saraybosna'da bana göre ciddi sergiler için çok az sanat galerisi var. Bu hikâyeyi büyük bir koridor ve salondan çıkarma fikri aklıma geldi. Morića Han bu yüzüyle 10 yıldır devam ediyor.
Osmanlı mimarisinin ambiyansı ve sanatım elbette hoşuma gidiyor, bir şekilde birbirleriyle bağlantılı güzellikler bunlar. Morića Han'ın asıl adının Gazi Hüsrev Begova Han olduğunu da sözlerime eklemeliyim. ‘Morić Kardeşler’, bu binanın tarihinde sadece kiracıdan ibarettir.
Sanatseverler çalışmalarınızla ne kadar ilgilendi?
Epey ilgilendiler. Nitekim dini, milli, ideolojik mensubiyeti ne olursa olsun, iyi niyetli ve eğitimli herkesin çalışmalarıma saygı duyması ve desteklemesi çok doğaldır ve ben de buna kâniim.
Bu ilgili nasıl açıklıyorsunuz?
Çok kolay! “Allah güzeldir ve güzelliği sever.” Üstelik eserlerimdeki yazıların içeriklerinin büyük bölümü Allah'ın kelâmıdır, dolayısıyla içeriğini anlamayanlar bile içeriğin güzelliğinin ağırlığını hissederler. “İnnallâhe alâ külli şey'in kadîr/Şüphesiz Allah her şeye kâdirdir.”
Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
Görüyorsunuz, biliyorsunuz, yaşıyorsunuz. İnsan rüya görür, hayal kurar netice itibarıyla kararı Allah verir. Takvim açısından sonraya dair hiçbir şey planlamadım... Yüce Allah'ın benim için neler takdir ettiğini; önce sağlık, sonra da umutlar listesini belirlemiş olduğuna canı gönülden inanıyorum. Allah günleri insanlar arasında dolaştırıyor. Bize de herkes gibi nasibimiz düşüyor. Londra’dan Ankara’ya, oradan Hamburg’a, Konya’ya ve Edinburgh’a kadar pek çok şehirde sergi düzenlememiz söz konusu.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Bunu sizinle İstanbul'da müzâkere edeceğiz!
İnşallah. Türkiye’ye nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Türkiye'yi, Türk halkını gerçekten çok seviyorum. Bununla birlikte Türklerin, biz Boşnaklardan daha iyi bir dostlarının olmadığını hatırlatmak isterim.
Fatih Sultan Mehmed Han’ı seviyorum. O, oldukça samimi ve güçlü bir Müslüman. Biz Bosnalılara İslam'ı getiren Osmanlı sultanının Saraybosna’ya abidesini dikmeye niyetliyim.
İlginiz için teşekkürler?
Ben de teşekkür ediyorum.
İbrahim Ethem Gören/28.09.2023 Yazı No: 370