
Geçmişi bir asır öncesine sarkaçlanmakta olan belgesel bebek; nam-ı diğer kitre bebek sanatının üçüncü kuşak temsilcisi olan Naciye Aksakaloğlu ülkemizin önde gelen belgesel bebek ustalarından biri. Sanatkâr, 15 yıldır el emeği, göz nuru bebek yapımıyla hemhâl oluyor.
Aksakaloğlu, elinden çıkan bebeklerin üzerinde Trakya’nın ve Anadolu’nun pek çok bölgesinin kaybolup giden giyim kuşam kültürünü sergilemenin gayreti içerisinde bulunuyor. Naciye Hanım’ın gönlü bu toprakların muhtelif yörelerinin insanlarının asırlar boyunca tercih edegeldiği birbirinden güzel, değerli kıyafet kültürünün kaybolup gitmesine rıza göstermiyor. Milli ve yerel giysi kültürümüz üzerinde araştırmalarda bulunarak, elde ettiği sonuçları el yapımı bebeklerine giydiriyor. Böylelikle yerel giysilerin karakteristik özelliklerinin derlenip kayda alınmasına katkı sağlıyor. Masal kahramanlarımızı, Anadolu insanının kültür ve karakterini oyuncak bebekler üzerinde günümüz insanının irfanına arz ediyor.
Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü’nde belgesel bebek yapımı alanında pek çok projede yer alan Naciye Aksakaloğlu ile belgesel ve geleneksel kitre bebek yapım süreçleri ve yer aldığı projeler üzerine hasbihal ettik. Alanında ilk olma özelliğine sahip mülakatı ilgiyle okuyacağınızı düşünüyoruz.
Naciye Hanım sizi tanıyabilir miyiz?
Tekirdağ’ın Hayrabolu ilçesinde, Batı Trakyalı muhacir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Üniversiteyi kazanana kadar köyümden çıkmadığımı söylesem yalan olmaz. Bu zaman zarfında arı duru muhacir, bizim oraların deyimiyle “macır” kültürüyle yoğruldum. Muhacirler oldukça kanaatkâr bir yapıda olmalarına rağmen zengin bir kültüre sahiptirler.
ÖĞRENCİLİK KADİM MESLEĞİM
Renkli kıyafetleri, hüzünlü türkülerin bile 9/8 ölçüsüyle ifade edilmesi bence en belirgin özelliğidir bu kültürün. Böylesi bir ortamda yetişen hemen her kadının becerikli ve üretken olduğunu söylemek de abartı olmaz. Karakterimin bir parçası haline gelmiş olan bu üretme ve öğrenme sevdasının kaynağı da bu sanırım. On beş yıllık öğretmen olmama rağmen kadim mesleğimin öğrencilik olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
KİŞİ TEK BAŞINA KALDIĞI ZAMAN BÜYÜR
Ankara Gazi Üniversitesi’nde başladı gurbetliğim ve itiraf etmek gerekirse kişi ancak tek başına kaldığı zaman büyüyormuş o zaman anladım. Yani bir çeşit öğretmendi gurbetlik. Ben de fena bir öğrenci değildim. Mezuniyetimin ardından Konya, Ankara ve İstanbul’da hizmet verdim öğretmen olarak ki uzunca yıllar da İstanbul’u bırakamayacağımı düşünüyorum. İnsan ve topluma olan ilgim beni sosyoloji okumaya yöneltti. Allah nasip ederse bu yıl mezun oluyorum. Bir de 15 yıl aradan sonra Yüksek Lisans affıyla yeniden Gazi Üniversitesi’nde öğrenciliğe geri dönüyorum inşaallah. Hani Allah herkesi bir amaç, bir görev için dünyaya gönderiyor inancı var ya ben de öğrenmek ve öğretmek için doğdum sanırım.
Güzel bir giriş oldu. Daha güzeli ben de Hayraboluluyum! Naciye Hanım sizi ikinci sorumuzu yöneltelim: Belgesel bebek alanına nasıl yöneldiniz?
Tamamen kısmetti diyebilirim. Birkaç yıl önce Enstitü Müdürümüz Yusuf Gürlek Bey, Üsküdar Belediyesi’nin talepleri üzerine “Kâtibim” temalı bir bebek hazırlamamızı rica ettiler. El sanatları atölyesi olarak ortak kararımız kitre ( Belgesel) bebek yapmaktan yana oldu. Üsküdar’la bütünleşmiş Kâtipleri araştırdık, ne giyerlerdi nasıl bir duruşa sahiplerdi ve o dönemde kadın kıyafetleri nasıldı diye. Araştırma sonucunda bir erkek bir de kadın figürümüz oldu. Eli bastonlu İstanbul Beyefendisi Kâtipler ve yanlarında zarif duruşlu, akıllara dantelli şemsiyeleriyle resmedilmiş edâlı hanımlar... Gerçekten, sergilemeye değer, hoş bir çalışmaydı ve devamında yeni projelere vesile oldu. Biz el sanatları öğretmenleri birçok alanda bilgi sahibi olarak yetiştiriliyoruz ve dolayısıyla çalıştığımız kurumlarda hemen her projede ve çalışmada tuzumuzun olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki birçok alanda az biraz bir şeyler bilmek çok zaman işinize yarasa da, tek bir alanda profesyonel bir bakış kazanmanıza engel teşkil edebiliyor. Kitre bebek bu sancının tam ortasındayken yakaladı beni, iyi bir bebek yapabilmek için akla, hayale gelmeyecek, pek çok alanda az da olsa bilgi sahibi olmak gerekiyordu “veee” o bendim. Bana kalan, kitre bebeği muntazam ve gerçekçi bir tarz üzere çalışmaktı ki bunun için yeterli istek ve desteğe de sahiptim.
İlk tecrübeleriniz ne yönde gelişti?
İlk yaptığım bebeklerden memnun olduğumu söylemek zor. Lise yıllarında yapımını öğrenmiş olsam da uzunca yıllar bebek alanında üretim gerçekleştirmemiştim. Kâtibim projesinin bitiminde Kitre Belgesel Bebeğin mimarı Sayın Zehra Müfit Hanım’ın kendisinden el almış tek öğrencisi muhterem hocamız Nimet Sanlıman ile tanışmak nasip oldu. “Sanatkâr diye kime denir?” sorusu bende cevap buldu kendisini tanıyınca. Ellerimi tuttu ve ‘çok geç kaldınız çocuklar’ dedi. Kadranların gösterdiği rakamlardan bahsetmiyordu, ilerlemiş yaşından ötürü hocalık yapamayacağından, bizi talebe olarak kabul edecek gücünün olmayışından kaynaklanan bir sitemdi bu. Kitre Bebek yapmaya ömrünü adadığını, çok öğrenci yetiştirdiğini ama el verecek bir öğrencisi bile olmadığını anlattı, hüzünlü ses tonuyla. Yine ellerimi avuçlarına sardı ve “Böylesi içi parıldayan gözlerle bana gelmenizden mutlu oldum ama çok geç kaldınız” dedi yine. İçim burkuldu, tarifsiz bir duygu kapladı gönlümü, ılık ve güçlü bir akış hissettim. Yıllardır sözlük anlamını bilip cümle içinde keyifle kullandığım kelimenin manasıydı sanırım ellerinden yüreğime akan o duygu; ‘feyz’. Muhterem Hocamızın ellerimi tuttuğu o günden beri çok başka bir duygu ve gayretle çalışıyorum inanın. Ben Nimet Sanlıman Hocamızın elini öptüğüm gün başladım Kitre Belgesel Bebek yapmaya ki belgesel ifadesi de onun tabiridir. Kendisine sonsuz hürmetlerimi sunarım…
BEBEK YAPIMI İNSANLIK TARİHİ KADAR ESKİDİR
Belgesel bebek yapımı hakkında bilgi verir misiniz?
Bebek yapımının insanlık tarihi kadar eski olduğunu söyleyebiliriz. Fakat Kitre Belgesel Bebek yaklaşık bir asırdır yapılmakta ülkemizde.
Evvelemirde kim yapmış?
İlk Kitre Bebeği Türkiye’nin ilk Türk kadın sanatçılarından Zehra Müfit Hanımefendi yapmıştır. Zehra Müfit Saner’in babası Galip Bey, Hacı Bayram Veli soyundan gelir ve dedesi Sadullah Efendi dergâhın postnişinlerindendir. Küçük yaşlarında resim ve el işlerine merak saldığını, dokuz yaşında başlayıp on iki yaşında bitirdiği şimdiki ifadesiyle İstanbul temalı diorama çalışmasıyla sanat camiasında yankı uyandırdığını bir röportajından öğreniyoruz. Bu vesileyle sanat dersleri almış ve resim konusunda eserler vermiştir. Kızılay’ın kermesi dolayısıyla düzenlenen uluslararası bir bebek yarışmasında ‘Arzuhalci’ isimli Kitre Belgesel Bebek kompozisyonu ile birinci olmuş, bundan sonra bu alanda uzunca yıllar öğretmenlik yapmıştır.
KİTRE BEBEK MEKTEPLİ MESLEĞİDİR
Kitre Bebek, babadan oğula geçen mesleklerden değil okulda öğrenilen, eskilerin tabiriyle alaylı değil mektepli mesleğidir. Eğitim sistemimizde 1930’lu yıllardan bu yana ortaöğretim kademesi mesleki eğitim müfredatında yer almış, günümüzde Halk Eğitim Merkezleri ve Belediyeler bünyesinde açılan kurslar arasında yer bulmaktadır.
Bebeklerin tasarım, üretim süreçlerine değinir misiniz?
Bir bebek ya da kompozisyon yaparken iki yöntem izliyorum. İstek veya plan dâhilinde çalışıyorsam bebeğin yaşı, konumu, hayatı, kıyafetleri vs. hakkında ayrıntılı bilgi topluyor, öyle yola çıkıyorum. Eğer belirgin bir konuyu çalışmıyor isem kendimi akışa bırakıyorum ki en sevdiğim yöntemdir bu. Sessizce dinlerim o zaman kulağıma gelen fısıltıları… O biliyor kim olduğunu ne anlatmak için geleceğini, bana vereceği dersleri… Benim sessiz bekleyişim ve meraklı bakışlarımın altında yavaş yavaş şekil alıyor, kıvrılıyor, gülüyor, büyüyor ama en ufak sabırsızlığımda hiç affetmiyor somurtuyor, üzülüyor ve üzüyor beni. Ben tabi olunan değil tabi olan olduğumda tatlı tatlı tebessüm ediyor… Bebeği yapınca iş bitmiyor bilakis daha yeni başlıyor. Dinledikçe duyuyorum kim oluğunu, söylüyor ne halde olduğunu, benden ne istediğini… Giyeceği kıyafetler, aksesuarlar, ayrıntılar böylece şekilleniyor.
Kullandığınız malzemeler nelerdir?
Temelde kitre, pamuk, tel, çeşitli boya ve kumaşlar kullanıyoruz. Eğer diorama tarzı çalışıyorsak taş, toprak, tahta, minyatür objeler gibi çok çeşitli malzemelerde giriyor listemize.
KİTRE BELGESEL BEBEKLERİN KARAKTER TASARIMI VE GİYSİLERİ ÇOK ÖNEMLİ…
Karakter ve dönem giysileri konusunda ne tür çalışmalar yaptınız/yapıyorsunuz?
Belirli bir karakteri çalışacak isem öncelikle o karakter, yaşadığı dönemin yaşayış tazı ve kıyafetleri hakkında ayrıntılı bilgi topluyorum. Dolayısıyla her bir karakter için birer arşiv dosyası oluşturduğumu söyleyebilirim. En çok Trakya bölgesi insanlarını ve yaşayış tarzını yansıtan bebekler yapmaktan keyif alıyorum. Neticede bildiğim bir kültür olduğu için daha doğru bilgiler ışığında çalışma fırsatım oluyor. Kitre Belgesel Bebeklerin Etnografik özellik taşıması nedeniyle karakter tasarımı ve giysileri çok titiz bir çalışma ile yürütülmelidir. Özellikle müzede sergilenen eserlerde bu kaygılar daha yüksektir ve yüksek de olmalıdır.
Şu ana kadar hangi projelerde yer aldınız?
Kitre Belgesel Bebek konusunda Kâtibim projesi, Osmanlı Saray Sultanları Bebek Koleksiyonu ve halen devam eden Padişah Bebekler projesinde yer aldım. Türkiye genelinde Uluslararası özellik taşıyan Bebek sergileri ve çalıştaylarda bulundum. En büyük hayallerimden biri Kitre Belgesel Bebek çalışmalarını geniş kitlelere duyurmak ve özellikle çocuk ve gençlere ulaşabilecek projelerde yer almaktır. Bunun dışında Puşide Projesinin ilk aşamasında yer aldım. Mihrişah Valide Sultan Türbe örtüsünün çiziminde bulundum. Yine Osmanlı Saray Sultanları Bebek Koleksiyonunun gerçek boyutlu koleksiyonuna el yapımı ayakkabı konusunda desteklerim oldu.
Hizmetinde bulunduğunuz Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü’nde Osmanlı Saray Sultanları Bebek Koleksiyonu Projesinde yer aldınız. Proje hakkında bilgi verir misiniz?
Osmanlı Saray Sultanları bebek Koleksiyonu projesi Üsküdar Belediyesi’nin isteği ve desteği ile yürütüldü. Hanım Sultanlar Koleksiyonu, 30 adet bebek çalışması ile gerçekleştirildi. Dönemlerinin desen, kumaş ve süsleme unsurlarını yansıtacak şekilde titizlikle kostümleri hazırlandı. Zorlu bir süreçti. Neticede Osmanlı Sarayının en gizli hazinelerinden birini, haremi yansıtacaksınız ve bunu olabildiğince doğru, gerçekçi ve harem adabına aykırı davranmadan başaracaksınız… Bir diğer zorluk ise tüm bunları yaklaşık ¼ oranında küçülterek yapmaktı. Kitre Belgesel Bebek, alanında ilk büyük projemizdi ve büyük beğeni topladı.Projenin başarısı Padişah Bebekler projesinin doğmasına vesile oldu. Halen devam eden proje, kapsamlı bir ekibin eseridir.
Proje kapsamında ne tür çalışmalar yaptınız?
Osmanlı Saray Sultanları Bebek Koleksiyonu Projesinde Sultan Bebeklerin kitre ile oluşturulması, başlarına giydikleri başlıkları ve ayakkabılarını yapmak görevini üstlendim. Araştırmalar sonucu elde ettiğim portreler ışığında Sultan Bebeklerin karakter tasarımlarını gerçekleştirdim. Malumunuz bu konuda geniş bir arşivimiz mevcut değil, bu noktada Sultanların hayatlarına dair elde ettiğim bilgiler ışığında hayali karakterler de oluşturmak durumunda kalmışlığım oldu. Yine bu portreler ışığında dönemin başlıkları titizlikle oluşturuldu.
Bu alanda yapılan çalışmaları değerlendirir misiniz?
Osmanlı Saray Sultanları Bebek Koleksiyonu Projesi, Enstitümüzün birçok atölyesinde yapılan çalışmalarla sürdürülmektedir. Projenin ilk adımı olan Osmanlı Saray Sultanları, 30 adet Hanım Sultan Bebeğin giydirilmesiyle nihayete ermiş durumdadır. Padişah Bebekler şu an yapım aşamasında… 36 padişahımızın hepsinin kitre bebeği tamamlandığında, Üsküdar Belediyesince kurulacak özel müze ile “Osmanlı Saray Sultanları” bebek koleksiyonun yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine açılması planlanmakta. Ülkemizde ağırlıklı olarak Kitre Belgesel Bebeklerin sergilendiği müzelerimiz var çok şükür. Kapadokya Sanat ve Tarih müzesi ve Maket Köy Açık Hava Müzesi bunların en kapsamlı olanları.
GERÇEKLİK ALGISI TEMEL HEDEFLERİMİZDEN BİRİ OLDU
Yaptığınız çalışmalarla Osmanlı Saray kültürünü günümüz insanının bilgisine sunan bir koleksiyon ortaya çıkardınız. Koleksiyon hangi öğelerden/birleşenlerden oluşuyor?
Projede gerçeklik algısı temel hedeflerimizden biri oldu. Tüm çalışmalar bu prensip üzere gerçekleşti. Özetle karakter tasarımı bebekler ve kostümler olmak üzere iki ana başlıkta inceleyebiliriz projeyi. Bu iki konu başlığının benzer ve ayrı hedefleri vardı elbette. Temel hedefimiz Osmanlı Saray giyim kültürünü, kumaşlarının renk, desen ve bilhassa dokuma özelliklerini, ayakkabı ve başlık gibi giysi tamamlayıcı temel aksesuarlarını, değerli taş ve madenlerden yapılmış takı ve mücevherat gibi süsleme unsularını minyatür bir modele; Kitre Belgesel Bebeğe giydirilmiş olarak bir arada ve her dönemi aynı anda sergilemekti.
Her bir sultanın kendi dönemine ait kostüm ve kumaş desenleri nasıl tespit edildi ve uygulandı?
Enstitümüzün Araştırma Bölümünde literatür taraması yapıldı ve görsel kaynaklar taranarak bir arşiv oluşturuldu. Bu kaynak bilgiler ışığında tasarım bölümünde desen özellikleri tespit edilerek dokuma özellikleri ve renkler temel alınarak kumaşlar hazırlandı. Kumaş hazırlama çalışmalarında ¼ oranı her daim göz önünde bulunduruldu. Böylece kostümler hazırlandığında gerçeklik hissiyatının güçlendirilmesi sayesinde daha etkili bir sunum elde edildi.
Osmanlı sultan/bebek kıyafetlerinin nakışlarına, kuyumculuğuna dair bilgiler verir misiniz?
Osmanlı Saray kıyafetlerinde nakış ve değerli taşlarla hazırlanmış takıların önemli bir yeri vardır. Özel el dokuması kumaşlarla hazırlanmış kıyafetler, oyalar, çeşitli harçlar ve nakışlarla tamamlanmışlar. Orijinaline ulaşılmış nakışlar uygun ölçülerde küçültülerek Enstitümüz bünyesinde çalışan Nakış Atölyelerinde titizlikle üretildi. Bu nakışlar giysi ve ayakkabı yapımında kullanıldı. Hotoz, kılıç, kemer, kolye ve hatta yüzük gibi aksesuarlar ise bünyemizde bulunan kuyumculuk atölyesinde yapıldı. Döneminin özelliklerini taşıyan desenler ve süsleme unsurlarını yansıtmak hususuna son derece özen gösterildi. Gerek nakış gerekse kuyumculuk işlerinde ürünler ¼ oranında küçültülerek çalışıldığı için elbette ciddi zorluklar yaşandı. Bazen desenlerde sadeleştirmeye gidildi bu sorunu aşabilmek için.
Geleneksel kitre bebek yapımı deyince ne/neler anlamamız gerekiyor?
Kitre bebek, kitre ve pamuk ile yapılan bebeklerin, kültürümüze ait bir mesleği ya da bir karakteri canlandırmak üzere düzenlenmiş kompozisyonları içeren figürler olarak hazırlanmasıdır. Ya belirli bir yörenin giyim kuşam kültürünü yansıtan genellikle ayakta duran bebekler ya da ekseriyetle Osmanlı dönemine ait unutulmuş meslekleri canlandırmaya yönelik diorama tarzı bebekler yapılagelmiştir. Tarihimizin büyük şahsiyetlerinin çalışıldığı figürlere de sıklıkla rastlarız.
Kitre bebek nedir? Kitre bebek yapım süreçleri hakkında bilgi verir misiniz?
Oyuncak bebek değiller öncelikle onu ifade edelim. Bunun iki sebebi var. Birinci sebebi darbelere çok dayanıklı olmamasıdır, ikinci sebebi ise çok meşakkatli ve bir hayli uzun üretim sürecinin olup sanatsal kaygılarının yüksek olmasıdır. Yurtdışında bizim dilimize sanatsal bebek olarak çevirebileceğimiz bir ifadesi vardır. Değeri yüksek olduğu için koleksiyon bebek olarak da adlandırmak mümkün.
KİTRE BEBEK İSMİNİ “KİTRE”DEN ALMIŞTIR
Kitre bebek ismini, şekil vermek için kullanılan kitre maddesinden ötürü almıştır. Bebekler genellikle yapıldığı malzemeye göre adlandırılırlar, bez bebek, porselen bebek ve son dönemlerde revaçta olan polimer kil bebek gibi.
Kitre bebeği saydığınız diğer bebeklerden ne ayırır?
Kitre bebekleri birçok bebek cinsinden ayıran en temel özellik ise heykeltıraş usullerine göre çalışılmasıdır. Öncelikle baş çalışılır, kitre oldukça sıvı bir malzemedir ve kuruduğunda su kaybı fazla olduğu için verdiğiniz şekil ekseriyetle bozulur. Bu sebeple belli bir mesafeye kadar çalışıp kurutup tekrar eklemeler yaparak çalışmak durumunda kalıyoruz.
BEBEKLER KATMAN KATMAN ÇALIŞILIYOR
Bebekler nasıl yapılır?
Her bebek katman katman çalışılarak elde ediliyor. Sonrasında eller yapılıyor, her bir parmağı ayrı ayrı çalışılıp birleştirilerek... En sonunda bir bedene takılır baş ve eller ve böylece vücut tamamlanır. Sonrasında tercihen taş sulu boyalar ile makyaj dediğimiz renklendirme aşaması vardır. Yüzü ortaya çıkan bebeğimize saç ve varsa sakal yapıyoruz gerçek tiftik yününden. Hemen her malzememizi doğal olanlarından seçmeye gayret gösteriyoruz. Sonrasında giydirme aşaması geliyor. Kıyafetler kendi döneminin kumaş ve kalıp özelliklerine göre provalı giyim usulüyle çalışılıyor. Tabii bir de işin felsefik tarafı var benim için.
Nedir o felsefe?
Kitre, Anadolu’da yetişen geven otunun özsuyudur. Geven çalılıksı, dikenli bir bitkidir. Pamuk da aynı şekilde kozası, dikenli bir bitkidir. Velakin o dikenli gevenin özsuyu muhallebi gibi yumuşacık bir hâl alıyor elimizde. Ha keza o dikenli kozadan da pamuk çıkıyor ortaya yumuşacık dokusuyla. İnsanın insan olma sürecini hatırlatmıyor mu bu size? Tekâmül etmeyen insan da böyle sivri dikenli değil midir? Ve kozasından çıktıktan sonraki hali… Kalbi pamuktan yumuşak değil mi?
Geleneksel kitre bebek yapımı milli kültürümüzde nerede konumlanır?
Açıkçası bu konuda konuşmak biraz zor. Selçuklu dönemi sanatından sonra yüzyılları kapsayan bir süreçte figüratif sanatlar pek yer bulamamıştır topraklarımızda. Tezyini sanatlar emsali görülmemiş bir incelik ve gelişmişlikle gönümüze paha biçilemez eserler bırakmıştır. Bununla birlikte resim sanatı Osmanlı’nın son dönemlerinde yer edinebilmiştir kendine. Heykel sanatı ise ancak Cumhuriyet döneminde gündeme gelebilmiştir diyebiliriz. Figüratif özellikleriyle kitre bebekler heykel anlayışına yakın bir duruşa sahip olduğundan modern sanatlar kapsamında değerlendirilebilir.
BEBEKLER, KIZ ÇOCUKLARININ YAŞADIĞI HER DEVİRDE VE YERDE VARDI
Öte yandan kız çocuklarının yaşadığı her yerde ve her devirde vardı bebekler. Her milletin kendine özgü malzeme ve ifadesiyle üretilegelmiştir. Mesela ben küçükken rahmetli babaannem bana partal bebek yapardı. Duruma göre elinde ne varsa onunla hemencecik yapıp oyun sonunda bozduğumuz pratik bebeklerdi bunlar.
Partal bebek için de bir soru üretelim…
Babaannem bir paspası rulo yapar üzerine başörtüsünden kundak bağlardı, olurdu sana partal bebek. Rusların dikiş kullanmadan ip sararak yaptıkları bebeklerin, ilkel halleri olduğunu fark ettim bizim partal bebeğin. Hayatın deviniminden bebekler de nasibini almıştır muhakkak. Kitre bebeğe, annelerimizin, babaannelerimizin yaptığı bebeklerin daha yoğun emek ve estetik kaygılarla yapılmış halidir diyebiliriz.
Osmanlı dönemi geleneksel kitre bebek yapımına dair elimizde ne tür bilgiler mevcut?
Kitre belgesel bebek yapımını içeren eski tarihli basılı kaynak kitap yok maalesef. Zehra Müfit Hanım’ın hayatını ve kitre belgesel bebek yapmaya nasıl başladığını ve neler yaptığını öğrenebildiğimiz derleme bir yazı mevcut sadece.
‘BELGESEL BEBEKLERE GÖNLÜMÜ VERDİM…’
Geleneksel kitre bebek zanaatını günümüzde sanat biçimine taşımak için neler yapıyorsunuz?
Aslında çok basit şeyler yaparak başladı bu yolculuk. Öncelikle gönlümü verdim diyebilirim. Elim ve aklım yaptığım işte olmuştu hep, velakin gönül vermeyince yol bir yerde kapanıyormuş. Bir de kendimi çıkardım aradan. Mükemmele ulaşmak için fazladan gösterdiğimiz emek zamanla hırsa dönüşüyormuş meğer.
HIRS, MÜKEMMELLİĞİN ÖNÜNDEK EN BÜYÜK ENGELDİR
Takdir edersiniz ki mükemmelliğin önündeki en büyük engeldir hırs. Akışa bıraktım kendimi demiştim ya buydu kastettiğim. Bir de kişinin kendi kendine elde edemeyeceği öğretiler var işin içinde.
Nedir o öğretiler?
Usta çırak ilişkisi... Biz mekteplilerin sahip olamadığı bir tecrübedir bu. Nimet hocamız bu bağlamda benim velinimetim oldu. Kendisinden ders alma şansım olmasa da ziyadesiyle yolumu açtığını söylemeliyim. Bir çalıştay vesilesiyle tanıştığım kitre bebeğe gönül vermiş bir diğer güzel insan Selma Yurtlu hocamız el yapımının pratik yöntemini gösterince bir daha anladım usta çırak ilişkisinin ehemmiyetini. Nasibimde bir ustaya çırak olmak yokmuş ne diyelim ama benim gibi usta hasretiyle yanan güzel insanlara çorbadaki tuz kadar da olsa yardım etmeye karar verdim bundan sonra. Bir yandan kendimce yeni şeyler öğrenmeye devam ederken diğer bir yandan da öğretme macerası başladı sosyal medya aracılığıyla. Sanatsal bebek adı altında yayınlanan çeşitli ülkelere ve sanatçılara ait eserleri inceleyerek kitre bebek üzerinde uygulamalar yapıyorum bol bol. Yeni teknik ve malzemeler deniyorum, en estetik ve profesyonel eserleri vücuda getirebilmek için. Yani özetle öğreniyorum ve paylaşıyorum.
‘Geçmiş’ dediğimiz dönemlerden bugüne kitre bebek mirası olarak neler ulaşmıştır?
Kitre bebeğin mimarı Sayın Zehra Müfit hanıma ait bebekler mevcut çok şükür. Sonrasında kıymetli öğrencisi saygıdeğer hocamız Nimet Sanlıman’a ait bebekler de var. Ümidimiz bu kıymetli eserlerin layıkıyla korumaya alınmasıdır.
Bu bebekler nerelerde sergileniyor?
Zehra müfit hanıma ait bebeklerin bir kısmı aile eşrafının koleksiyonunda bulunuyor. Bir kısmı ise Ankara Koç Müzesi’nde öğrencisi Nimet Sanlıman hocamızın bebekleri ile beraber sergileniyor. Kastamonu Mimar Vedat Tek Kültür ve Sanat Merkezi bünyesinde bulunan Bebek Müzesi’nde ise Zehra Hanım’a ait tarihi 1930’lu yıllar olarak işaretlenmiş bir bebek mevcut.
KİTRE BELGESEL BEBEKLERDE YAPIŞTIRICI UNSUR OLARAK KULLANILIYOR
Az önce sözünü ettiğiniz kitre; Anadolu bitkilerinden elde edilen bir öz, usare… Ebrudan farklı olarak sanata dönüşüm sürecine değinir misiniz?
Kitrenin ebru sanatındaki temel görevi teknedeki suyun yoğunluğunu arttırarak boyaların su yüzünde kalmasını sağlamaktır bildiğim kadarıyla. Bizdeki görevi biraz farklı. Biz kitreyi doğal bir yapıştırıcı olarak oldukça koyu kıvamda (boza kıvamında) kullanıyoruz. Temel işlevi pamuğa şekil vermeye yardımcı olmak. Şekil alan pamuğu kurumaya bırakıyoruz sonrasında. Kuruma aşamasında, kitreyi yumuşatmak için kullandığımız su uçuyor ve geriye şekil almış sert bir pamuk yüzey kalıyor. Bebeğimizi bu aşamada görenler bembeyaz renginden ötürü olsa gerek alçı kullandığımızı zannediyor. Çünkü oldukça şeffaf olan kitre, kuruma aşamasından sonra görünmez hale geldiğinden sadece pamuk görüntüsü kalıyor çalışmalarımızda. Bu özellik boyama aşamasında da sorunsuz çalışmamıza olanak sağlıyor.
Kitre, bebek oyuncaklarında kullanıldığı takdirde sağlığa ne tür etkileri olur?
Kitre doğal bir maddedir. Osmanlı Sarayının gider defterleri incelendiğinde oldukça çok miktarlarda alımının yapıldığı görülebilir. Günümüzde ilaç ve kozmetik sanayiinde kullanılmaktadır. Özellikle öksürüğe olan faydasından ötürü boğaz pastillerinin içeriklerinde bulunduğunu biliyoruz. Hâl böyle olunca sağlığı tehdit edici değil bilakis şifalı özelliklerinden ötürü faydalı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu durumda kitre bebek yapımını anaokulu öğretmen ve öğrencilerine tavsiye eder misiniz?
Kitrenin cilde zarar vermediği hatta bir takım cilt sorunlarının tedavisinde kullanıldığını biliyoruz. Bunun rahatlığı ile katıldığım bir çalıştayda yaklaşık 300 öğrenci ile ‘kitre çilek’ çalışması yapmıştım. Çalışmaya katılan öğrenciler, arkadaşlarının elinden tutup geri gelmişti büyük bir heyecanla. Şekil verme çalışmaları çocukların ince kas melekelerinin gelişiminde oldukça olumlu rol oynar. Açıkçası hem sağlıklı ve keyifli, hem de kültürümüzün bir parçası olan kitre belgesel bebeğin tanıtılması adına böyle bir uygulama yapılmasının çok yerinde olacağını düşünüyorum.
Milli kıymetimiz olan kitreyi uluslararası alanda da görünür kılmak için Beylerbeyi Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü’nün coğrafi işaretleme sürecine girdiğinizi biliyoruz. Sürece değinir misiniz? Bu alana şimdiye kadar neler yapıldı?
Son yıllarda coğrafi işaretleme hususunda oldukça hummalı bir süreç başladı. Bu çok sevindirici bizim için. Bir milletin gücünü belirleyen kıstaslardan biridir kültürel zenginliği. Türk Patent Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesi iş birliğince bu alandaki çalışmalar da tüm yoğunluğuyla devam ediyor. İstanbul Üniversitesi’nden gelen bir heyet kitre bebek hakkında dosya hazırladıklarını, aktif olarak okulumuzda bu alanda çalışmalar yapıldığı için bizden yardım istediklerini belirttiler. Naçizane yaptığım araştırmalar sonucunda ben de kitre bebeğin sadece ülkemizde yapıldığına dair bir kanaate sahiptim. Bu teklifi keyifle kabul ettik. Gerekli bilgi ve belgeleri kendilerine sunduk ve bir dosya oluşturuldu. Dosya şu an değerlendirme aşamasında, inşaallah bu konuda müsbet bir sonuç alırız.
10 PARMAĞINDA 10 MARİFET…
İnşaallah. Uğraştığınız, eser verdiğiniz diğer sanat ve zanaat dalları nelerdir?
Mezun olduktan sonra uzunca yıllar kösele deri alanında çalışma isteğim oldu. Deri işleriyle ilgili ilk münasebetim Ankara’da ayakkabı tasarımı öğretmenliği yaparken oldu. Yeni açılmıştı o zaman ayakkabı tasarımı bölümü ve yetişmiş öğretmen ihtiyacı vardı. Yüksek lisansta hazırladığım bir araştırma ödevine istinaden göreve başladım. Ayakkabı tasarımı, stampa çıkarma ve ayakkabı üretim süreçlerine dair ciddi eğitimler aldım. Akabinde Zihinsel Engelli çocuklarla birkaç yıl deri-takı alanında çalışmalar yaptım. Deri ile ilgili çalışmalarım farklı okullarda zaman zaman devam etti. Bir dönem geleneksel tepme keçe alanına gönül verdim. Okulumuz el sanatları atölye şefi Salim Küçükuslu ile Enstitümüz bünyesinde bir keçe atölye açtık. Bir yıl kadar görev yapabildim bu atölyede, bununla birlikte şimdiki zamanda evimde rengârenk kilolarca yünümle çalışmalarıma devam ediyorum, vakit buldukça. Geleneksel tepme keçenin yanında iğneleme keçe dediğimiz teknikle figüratif çalışmalar yaptım kısa bir süre. Annem mahalle terzisiydi, o yüzden çocukluğumdan beri dikiş dikmeyi biliyorum mesela.
Ne güzel…
İhtiyaç duyduğum takdirde kendi elbiselerimi kendim dikiyorum hala. Bebeklerimin kıyafet, oya, örgü gibi işlerini de kendim yapıyorum. Bebek yapmaya başlamamın en büyük sebeplerinden biri hatta en önemli sebebi buydu zaten. Birçok alanda beceriye sahip olmak.
MARİFET İLTİFATA TABİDİR
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
İlerlemenin temel unsuru çalışmaktır. Eğer rakibiniz kendiniz ise çalışma temponuz gün geçtikçe artar durur. Ama ne kadar çalışıp iyi şeyler yapsanız da bir göreniniz, takdir edeniniz yoksa bu durum motivasyonunuzu düşürür ve ivme, aşağı yönü işaret eder bir süre sonra. Yani demem o ki ‘marifet, iltifata tabidir’. Kitre Belgesel Bebek sanatın tanıtımı adına bu röportaja vesile olan Enstitü Müdürüm Sayın Yusuf Gürlek Beyefendiye ve değerli sorularınızla beni ağırlama nezaketinde bulunan sizlere çok teşekkür ederim.
NE YAPARSAK YAPALIM, AŞK İLE YAPALIM…
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Kişi yaptığı işi kemâlâta götürüyorsa veyahut yaptığı iş kişiyi kemâlâta götürüyorsa bu, o kişiye Yüce Yaradan tarafından verilmiş bir lütuftur. Ne yaparsak yapalım aşk ile yapalım inşallah…
İbrahim Ethem Gören