ŞEHMUS OKUR: KÜNDEKÂRİ BİR AŞK MASALIDIR
Birkaç asır öncesine kadar dini ve sivil mimaride ahşap tezyinatına ayrı bir önem verilirdi. Osmanlı asırlarının İstanbul’unda inşaatın ana malzemesi ahşaptı. Evler, dükkânlar, camiler, mescitler, mahalleler kâhir ekseriyetle ahşaptan inşa edilir, ahşap hemen her alanda ve özellikle sanatta ustalıkla kullanılırdı.
İslâm-Türk sanatlarında ahşap işlerindeki ustalık‚ ilk bakışta cami kapılarında‚ minberlerde‚ sütun başlıklarında‚ rahlelerde‚ Kur'an-ı Kerîm muhafazalarında kendini gösterir.
Mimar Sinan imzalı herhangi bir camide‚ mahir bir sanatkârın tezgâhından geçerek‚ günümüze kadar uzanmış pek çok ahşap işi esere rastlamak mümkündür.
AHŞABIN TAHTINDAKİ SANAT KÜNDEKÂRİ
Ahşap bazen Kur'an-ı Kerim muhafazası‚ bazen rahle‚ bazen vaiz kürsüsü‚ bazen de dua tanesi tespih olarak karşımıza çıkar.
Mazinin sıcaklığını derununda barındıran ahşap sanatı ve işçilikleri muasır medeniyetin kadife görünüşlü demir süngerlerine ve olanca tahribata inat‚ her şeye rağmen mevcudiyetini sürdürmenin gayreti içerisinde.
Bir önceki paragrafımızdaki ifadeler ahşabı hassas bir kuyumcu maharetiyle özenle işleyen sanatkârlar için geçerli.
Osmanlı'da usta-çırak münasebetiyle kuşaktan kuşağa aktarılan bu sanat‚ günümüzde son temsilcilerinin tezgâhlarında hayatiyetini devam ettiriyor. Ustalar bu sanatı kendilerinden sonra sürdürecek olan çırakları artık "gazete ilanlarıyla" arıyorlar. Biz de gazetede 'ilginç' bir ilan gördük ve yurtdışında yapılacak bir camiinin sedefli vaiz kürsüsü üzerinde çalışan Şehmus Okur'u böylece bulduk!
Sanatkâr dedelerimizden miras kalan İstanbul'daki eskimez camilerden birinde namaz kıldıysanız mutlaka Şehmus Okur’un bir eserine gözünüz takılıp kalmıştır. Bu eser Fatih Camii'nde devasa kapıdır; Hacı Bayram-ı Veli Türbesinde kapı ve sandukadır; Beyazıt Külliyesinde kapı ve panjur; Tokyo Camii’nde vaiz kürsüsüdür. Beşiktaş Deniz Müzesi'nde ise saltanat kayığıdır... İnce bir işçilik ve ağacın hoş kokusu beş eserin ortak özelliğidir.
Kündekâri Ustası Şehmus Okur 35 yıldan bugüne kadar ağaca birbirinden farklı estetik manalar yüklüyor. Yaptığı işlerde kendi tekniğini uygulayan sanatkâr, ailesinden gelen sanat birikimiyle sedef‚ edirnekâri‚ kündekâri‚ oyma ve kakma usulleriyle şimdiye kadar binlerce çalışmaya imza atmış.
Okur'un tezgâhından çıkan eserler Japonya'dan Almanya'ya; Malezya'dan Fransa'ya; Kanada'dan Amerika'ya kadar oldukça geniş bir coğrafyada sanatseverlere ulaşmış. Kündekâri ustası Şehmus Okur ile sanatı üzerine konuştuk...
Şehmus Ustam öz sanatlarımızla nasıl ve ne zaman hemhâl olmaya başladınız?
Altı yaşımdan itibaren dayımın ahşap atölyesine gitmeye başladım. Kerestelerin üzerinde oynar, yorulunca da uyuyakalırdım. Ahşap aşkı gönlüme o yıllarda taht kurdu.
ONUN USTASI MESLEK AŞKI...
Ustanız kimdi? Ustanızdan neler öğrendiniz?
Çıraklık döneminde Mehmet Tunusluoğlu’ndan iş disiplini, sabır, problem çözme ve yaratıcılık disiplinlerini öğrendim.
Eski ustalar sadece meslek hakkında bilgi vermiyorlardı; ayrıca karakterimizin teşekkülünde ve bu sanatın penceresinden dünyaya bakmayı da öğretiyorlardı. Bazı insanların ustası meslek aşkı oluyor.
GÜNÜMÜZ NESLİ SABIR VE SEBATLA ÇALIŞMIYOR
Talebe yetiştiriyor musunuz? Geleneksel sanatlarda hoca-talebe münasebetleri nasıl olmalıdır?
Yetiştirdiğim bazı ustalar var. Bunlar bir elin parmaklarını geçmez. Bu sanatı icra etmek ve devam etmesini sağlamak maksadıyla akademi kurmayı çok istedim; ancak bu hayalimi gerçekleştirmeye gücüm yetmedi. Maalesef bugünün nesli sabırla ve sebatla çalışmadığı için yetiştirmek üzere çırak bulamıyorum.
Kündekâri deyince ne almamamız gerekiyor? Kündekâri nedir, kündekâr kimdir?
Kündekâri, bir aşk masalıdır. Tevhidin mücessem halidir. Kesretteki vahdeti, vahdetteki kesreti en mükemmel şekilde ifade edebilen üç boyutlu bir sanattır. Ceddimizin iklime, zamana ve yılların tahribatına karşı koymak için bulduğu, geliştirdiği muhteşem bir sanattır. Arapçada ta’şşik (Aşk etmek) diye tanımlanıyor. Farklı ağaçların, farklı vektörlerde ve derinliklerde bir araya gelip dans etmesidir.
KÜNDEKÂRİ MOTİFLERİNİN TEMELİNDE TÜREYİŞ DESTANIMIZIN MOTİFLERİ VARDIR
Kündekâri motiflerinin temelinde bizim Türeyiş Destanımızın motifleri vardır.
Kündekâr; evvel-emirde Âlem-i Mümkünat’a filozofça bakabilen bir ‘’DERVİŞ’’, mimar, mühendis, ressam, tasarım dâhisi… ince naçar, oymacı, sedefkardır.
KÜNDEKÂR, ÂTİYE SELAM GÖNDEREN BİR SANATÇIDIR
Kündekâr, mensubu olduğu medeniyetin hamulesinde olan bin bir irfanı, marifeti, sanatı bir arada kullanıp âtiye selam gönderbilen sanatçıdır.
Bir de Edirnekâri var. Kündekari ile benzeştiği/ayrıştığı yönler nelerdir?
Edirnekari, bir ahşap boyama sanatıdır. Kündekarideki motiflerini çıtalarla bölünmüş ahşap yüzeylere tatbik etmektir. Benzeşme noktasında her iki sanat da aynı motifleri kullanmakla beraber, Edirnekari tek boyutlu bir sanattır. Kündekari eserlerin yüzeylerinde tezyini bir unsur olarak kullanılmıştır. Mesela cami kitabelerinde, kapı serenlerinde ve kayıtlarında Edirnekari’yi görebiliriz.
Osmanlı’da öne çıkan Edirnekâri/Kündekâri ustaları kimlerdir?
Bursa Ulu Cami’nin mimberini yapan Mehmet Usta’yı söyleyebilirim. Fatih Camii’nin cümle kapısını yapan İbrahim Usta, Edirne II. Bayazıt Külliyesi’nin kapılarını yapan Fazıl Usta, Manisa Sultan Camii’nin kapısını yapan Muhammet Ali Usta, Yavuz Sultan Selim Han’ın türbesinin kapısını yapan Ziver Usta benim şahit olduğum ve eserlerini tamir ederken kayıtlarına rastladığım Osmanlı dönemi ustalarıdır.
Ülkemizin Edirnekâri/Kündekâri eserlerinin envanteri tutuluyor mu?
Bugüne kadar böyle bir envantere rastlamadım. Bu iş için sponsor bulabilirsem böylesi önemli ve şerefli bir işi gelecek nesiller için yapmak isterim. Yalnız bu çalakalem yapılacak bir iş değildir. Eserin teknik özellikleri, tekamül seyri, kullanılan malzemelerin nitelikleri, çizim ve motiflerin tekamülü, arka plandaki filozofi vb. göz önünde bulundurularak yapılması gereken çok ciddi bir çalışmadır. Saha olarak Afganistan’dan Bosna’ya; Yemen’den Moskova’ya; Mısır’dan Fas’a uzanan bir coğrafya taranmalıdır.
Malum olduğu üzere iyi bir restarosyon öncelikle tarihe, sanata ve geçmiş dönemlerin sanatkarlarının emeğine saygıyı uhdesinde barındırır; yahut öyle olmalıdır. Eski eserlerin tezyinat projelerini çalışırken nasıl bir yöntem izliyorsunuz?
Tarihi eserlerin restorasyonuna tefekkür, analiz ve tetkik süreçlerinden sonra başlanabilir. Eserin yapıldığı dönem, malzemeler, teknikler ve temelindeki filozofiyi anladıktan sonra esere müdahale edilebilir. Onun için ustanın bilgisi, görgüsü, tefekkür dünyası zengin olmalıdır.
AHKÂM-I ASRI MÜNHARİF GÖRÜNCE SIDK İLE ÇEKİLİYORUZ
Bu hizmetler “piyasa”da nasıl yapılıyor?
Bu soruyu ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. İş müteahhitlere düşünce ‘ahkâm-ı asrı münharif görüp’ sıdk ile çekiliyoruz.
Usta işi, asırlar sonrasına sarkaçlanacak bir kündekâri eseri hangi hususiyetleri haiz olmalıdır?
Kendisinden önce yapılanları aşması gerekir.
Ağaç oyma işi de yapıyorsunuz. Sizinle 20 yıl önce yaptığımız bir mülakatta "Oymayı bilmiyorsanız sedefi de yapamazsınız." demiştiniz? Ahşap işinde oymacılığın yeri nerede durur?
Oyma işi ahşap eserleri üç boyutlu hale getirir. Taşı, plastiği, fiberi, mumu oyabilir..
Hangi malzemeleri kullanıyorsunuz?
Ceviz, şimşir, akçaağaç, abanoz, kan ağacı, pelesenk, meşe kullandığım ahşap malzemeler. Sedef, fildişi, bağa, altın, gümüş kurşun, yarı değerli taşlar, bronz, mercan, akik, kemik, boynuz, boncuk tutkalı gomalak, kök boyalar, vazelin, badem yağı …
Bu malzemeleri nasıl temin ediyorsunuz?
Bu malzemelerin uygun vasıfta olanını bulmak için bir ömür harcadım. Kimi sana gelir, kimine ulaşmak için yıllarca uğraşırsın…
Eskiler, “Kem âlatla kemâlât olmaz” demişler. Kündekâri işinde iyi malzemeyle çalışmak sanatkâra ve koleksiyonere neler kazandırır?
Basit, ucuz ve kalitesiz malzeme ile nadide eserler yapılamaz.
Bahsettiğiniz malzemeleri nelerle işliyorsunuz? Hangi teknikleri kullanıyorsunuz?
Kündekari eserin yapılış tarihinde kullanılan teknikleri aynen uyguluyoruz.
Edirnekâri, kündekâri, oyma ve kakma gibi tekniklerin öğretildiği yeterli mekanlar var mı?
Üniversitelerimizde ve bazı meslek okullarında tezyini sanatlar bölümlerinin açıldığını, dersler koyulduğunu duydum.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Atalarımızın bize şerefle sunduğu bu muazzam sanattan herkesin haberdar olması ve zenginliğimizin farkına varılması en büyük dileğim. Bütün dünyaya gururla sunacağımız sanatlarımızdan biri sadece bu ülkenin insanlarına değil, bütün dünyaya duyurulmalı ve tanıtılmalıdır.
Bu eserler bizim hikâyemizi söylüyor. Dinleyecek ve sevecek yüce gönüllere ihtiyacımız var.
TANIRSAK BİLİRİZ, BİLİRSEK SEVERİZ, SEVERSEK KORURUZ
Tanırsak biliriz, bilirsek severiz, seversek koruruz. Ve dahi “Küntü kenzen mahfiyyen”; “an arefe”; “ahbabtu” âşık sanatkarların hikâyesini anlatır…
İlginiz için teşekkür ederim.
Tanımamız, bilmemiz, sevmemiz ve korumamız temennisiyle teşekkür ederim.
İbrahim Ethem Gören