KUBBELERİN SANATI KALEMİŞİ
Kalemişi en çok gördüğümüz; lakin ismini bilemediğimiz öz sanatlarımızdan biri. Kubbedeki naif sanattır kalemişi. Kalemişi nakkaşın fırçasının uçunda beliren nadide bir estetik duyuştur. Mezkûr duyuşa özellikle dini mimari eserlerde ve bahusus camilerde rastlarız. Cami ve mescitlerin kubbe ve kuşak yazılarında, tavan göbeklerinde, son cemaat yerlerinde gördüğümüz; gözümüzü, gönlümüzü ve ruhumuzu ötelere, öteler ötesine kanatlandıran kalemişlerinde sabır, emek, göz nuru ve ustalık vardır.
Klasik İslâm-Türk sanatları arasında önemli bir yeri bulunan kalemişi, bugün son temsilcilerinin fırçalarının ucunda mevcudiyetini sürdürmekte. Yüksek mimar, Nakkaş Semih İrteş de bir önceki cümlemizde ifadesini bulan kalemişi sanatkârlarından biri. Hocaların hocası Nakkaş Semih İrteş; Süheyl Ünver Hoca’nın rahle şeriki, tezhip hocası Mamure Öz ile birlikte Mimar Sinan eseri olan Üsküdar'daki Valide-i Atik Külliyesi'nin tekke binasında Nakkaş Tezyini Sanatlar Merkezi’nde Klasik İslam-Türk sanatı faaliyetlerini devam ettiriyor.
Nakkaş Tezyini Sanatlar Merkezi için bir paragraf açmakta fayda mülahaza ediyorum. Burada bir yandan dünyanın muhtelif coğrafyalarında inşa edilen cami, mescit ve medrese gibi ibadethanelere, dini yapılara tezyinat hizmeti verilirken diğer yandan da Türk tezhip sanatını öğrenmek isteyenlere Nakkaş’ın ustaları Semih İrteş, Mamure Öz, Recep Cengiz, Arzu Uzunosman ve Esra Elitaş tarafından dersler veriliyor.
Nakkaş Semih İrteş’in Üsküdar’da yoğun emek ve gayretlerle yeniden ihya ve inşa ettiği mekânında kalemişi sanatı ile ilgili bir sohbet icra ettik.
KALEMKÂR VE NAKKAŞ
Sivil ve dini mimarimizin iç duvarlarını, kubbelerini, tavanlarını sıva, ahşap, taş, bez ve deri gibi malzeme üzerine renkli boyalar ile bazen de altın varak kullanılarak, kıllı kalem tabir edilen fırçalarla yapılan nakışlara “kalemişi”; bu nakışları yapan kişilere “kalemkâr”; tezyinatın (süslemenin) projesi olan desenleri hazırlayıp uygulayan kişilere de “nakkaş” dendiğini Nakkaş-Mimar Semih İrteş’ten öğreniyoruz.
Semih İrteş, 20. yüzyıl kalemişi sanatının usta temsilcisi merhum Nakkaş Sabri İrteş’in oğlu. Kalemkâr nakkaş Semih İrteş baba mesleğini; daha doğrusu baba sanatını bugün aynı ustalıkla devam ettiriyor.
Topkapı Sarayı başta olmak üzere birçok ecdat yadigârı tarihî eserin kalemişi restorasyon projelerine imza atan İrteş, her biri çalışma ve yol arkadaşı olan Nakkaş’taki ekibiyle birlikte doğudan batıya, güneyden kuzeye kadar pek çok kıtada cami tezyinatı hizmeti veriyor. Japonya Tokyo Camii’ni, ABD Washington Merkez Camii’ni, Rusya Moskova Ulu Camii’ni son cümleye dâhil edebiliriz. Şimdilerde Almanya Köln Camii’nin tezyinatıyla meşgul olan Semih İrteş ve ekibi, mekânını kullandıkları Mimar Sinan’ın yolunda emin adımlarla ilerliyor.

MOSKOVA ULU CAMİİ TEZYİNAT PROJESİNE ÖZEL ÖDÜL
Moskova Ulu Camii’nin tezyinat projesi İrteş’e ve hatları yazan Hüseyin Kutlu Hoca’ya Rusya’dan özel ödül getirdi. Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin’in birlikte hizmete açtıkları caminin tezyinat projesine imza atan Nakkaş Mimar Semih İrteş’e ve Hattat Hüseyin Kutlu’ya, Rusya Avrupa Müslümanları Müftüsü Ravil Gaynuddin tarafından nişan takdim edildi. Rusya Ulu Camii, Osmanlı klasik tezyinatı doğrultusunda hazırlanmış yeni yorumları içeren naht tekniğinde yazılar, sıva üstü kalemişleri, alçı mukarnaslar, çiniler, revzenler, vitraylar, mermer mihrap, minber kürsü ve kündekâri kapılar ile dikkat çekiyor.
KEM ALETLE KEMÂLÂT OLMAZ
Eskilerin “Kem âletle kemâlât olmaz.” sözünü işitmişsinizdir. Sanat ve estetik alanında dört başı mamur bir iş; bir adım öte eser ortaya koyabilmek için en iyi malzemeyle çalışmak gerekir. İrteş’in hazırladığı tezyinat projelerinde de bu bağlamda mevcudun en iyisi tercih edilerek, tabii toprak boyalar, nitelikli pigment boyalar, Arap zamkı, tutkal ve altın varak kullanılıyor.
Semih İrteş Hoca kalemişi desenlerinde 16. yüzyıl motiflerin yanı sıra yeni tasarımlara da yer veriyor. Sanatçının tezyinat projeleri, Mimar Sinan devrinin projelerine göre daha yoğun. Bu yoğunluk, günümüz mimarî projelerinin klasik mimariden uzaklaşmasının tabiî bir neticesi. Günümüz mimarisinde klasik detaylar mevcut olmadığı için, ortaya çıkan boşluk daha yoğun kalemişleri ile kapatılıyor.
TOPKAPI SARAYI NAKKAŞHANESİ’NDEN NAKKAŞ’A…
Uzun yıllardan beri Topkapı Sarayı’ndaki kalemişlerinin tezyinatını gerçekleştiren sanatçı, yakın dönemde Washington Merkez Camii ile Moskova Merkez Camii’nin kalemişi projelerini hazırlamış. Son iki projede binlerce metrekare kapalı alan kalemişi uygulamalarıyla ile bezenmiş.
Osmanlı asırlarında Fatih Sultan Mehmet Han döneminde Topkapı Sarayı Nakkaşhanesi’nde Baba Nakkaş’ın, Şah Kulu’nun talebelerine öğrettiği ve akabinde asırlar boyunca hocadan talebeye aktarılarak günümüze kadar uzanan kadim kalemişi sanatı; Nakkaş’ta tüm özellik ve terkipleriyle birlikte yeniden harmanlanıp klasiğe, bugünün ustalık ve yorumları da eklenerek ortaya çıkan tezyinat projesi, ustalarımız tarafından ABD ve Rusya Müslümanlarının ibadethanelerine tatbik edilmiş.
İrteş’in hazırladığı projeleri kendi yetiştirdiği ve kardeşlerinin başında bulunduğu bir ekip uyguluyor. İrteş’in ekibi son olarak Almanya’da Köln Merkez Camii’nin tezyinat projesinin tatbikiyle meşgul oluyor.
TEZYİNAT PROJELERİNDE GENELLİKLE KALEMİŞİ TERCİH EDİLİYOR
Kalemişi uygulanacak zeminin özelliğine göre sıva üstü başta olmak üzere ahşap üstü kalemişi tekniklerini kullandıklarını söyleyen sanatçı, “Eskilerin ‘sıvacıkâri’ diye adlandırdıkları bizim de ‘malakâri’ dediğimiz bir üslûp vardır ki zemine sıvanan alçının üzerine desenler çizilip motifler özel bıçaklarla kesiliyor, motifler kabarık kalırken zemin düşürülüyor. Bu teknik mala ile yapılan bir tekniktir. Günümüzde bunlar sadece restorasyon bazında kullanılan tekniklerdir. Esasında yeni yapılan uygulamalarda %98 oranında kullanılan teknik, sıva üstü kalemişidir.” diyerek restorasyon çalışmalarında kullandıkları metotları belirtiyor.
MİMARİ ESERLERİN TEZYİNATINDA DEVLET DESTEĞİ ÖNEMLİ
Günümüzde eski eser kalemişi restorasyonlarının mutlaka ehil ellere teslim edilmesi gerektiğine vurgu yapan Semih İrteş, klasik sanatların ancak devletin ve güçlü vakıfların himayesi altında hayatiyetini devam ettirebileceğini belirterek, “Osmanlı Cihan Devleti binlerce eser bırakmış. Bu eserler nasıl ayakta kalmış? Osmanlı mimari eserlerinin uzun yıllar fonksiyonlarını icra edebilmesi için vakıflar kurmuş. Mimari eserler, vakfiyeleri ve vakıflar sayesinde inşa edildiği ilk günkü gibi kalabilmiş. Cumhuriyet döneminde hamisiz kalan, vakfiyeleri unutulan ve vakıf akarları kesilen mimari eserlerin, külliyelerin tavan ve kubbelerinin çökmesi işte bununla ilgili. Osmanlı Devleti’nde sanat, sarayın desteğiyle bu mertebeye varmış. Bunun içindir ki geleneksel sanatlar deyince kurduğumuz cümleler genellikle ‘16. yüzyıl’ ile başlıyor. Hiç kimse ‘Devlet bize yardım etmeden biz bunu yapabiliriz.’ diyemez. Evet, bugünkü şartlarda devletin imkânları hakikatten zordur. Hiç olmazsa restorasyon ihalelerinde aracılar ortadan kaldırılabilir.” cümleleriyle geleneksel sanat ve zanaatlarımıza daha fazla destek verilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
EĞİTİM SEVİYESİ ARTIRILMALI
İrteş, kalemişi zanaatında eğitim yetersizliği bulunduğunu, üniversitelerde kalemişi konusunda daha planlı, programlı ve ciddî bir şekilde eğitim verilmesinin gerektiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor.
“Bugün bu konuda eğitim veren üniversiteler var. Ama buralardaki eğitim yetersiz. Tamamen yetersiz. Trakya Üniversitesi’nde iki yıl süreli eğitim veren restorasyon bölümü var. Buradan mezun olan bir talebe, bir kere Türk süslemesinin ne motiflerini ne kompozisyonlarını ne üsluplarını ne de ekollerini biliyor. Bunların eline sadece bir fırça tutuşturuyorlar. Bu öğrenci beş altı ay duvarda çalışıp duruyor. Bu iş böyle olmaz. Bu işin güçlü bir şekilde eğitimini almak lazım. Bu belki iki yılda da olmaz. Ya da iyi bir eğitim-öğretim ekibi lazım. Hocalar da yetersiz. Anadolu’da bulunan üniversitelerde bu konuda eğitim veren bölümler var. Buralarda da birtakım faaliyetlerin olduğunu duyuyoruz. İlk önce kalemişi üzerine köklü bir araştırma yapılmalı.”
16. YÜZYIL ÖNEMLİ
16. yüzyılda kalemişi açısından mükemmel çalışmalara imza atıldığını, günümüzde bunların sıva üstü örneklerinin az olmasına rağmen yine de mükemmel kalemişlerinin bulunduğunu usta nakkaş Semih İrteş’ten öğreniyoruz. Bu eserlerin bulunduğu yerler arasında İstanbul’da Topkapı Sarayı başta olmak üzere, Kadırga Sokullu Camii, Kılıç Ali Paşa, Takkeci İbrahim Ağa Camii, Topkapı’da Ahmet Paşa Camii ve Rüstem Paşa Camii bulunmakta. Edirne Selimiye Camii’nin müezzin mahfilinde de kalemişinin orijinal numunelerine rastlamak mümkün.
TEZYİNİ SANATLARLA İLGİLİ EN ÖNEMLİ KİTAP SÜLEYMANİYE CAMİİ’DİR
Semih Hoca “Yenilik nedir?” soruma geleneğe atıfta bulunarak cevap verdi: “Geleneksel sanatlar başlı başına yenliktir. Bu gelenek çok farklı coğrafyalarda farkı üslupların bir araya gelmesiyle oluşmuş. Şimdi bazen bana geleneksel sanatlarla ilgili, tezyini sanatlarla ilgili kitap soruyorlar: “Gidin Kanuni’nin Türbesi’ne, Sokullu Medresesi’ne, Süleymaniye Camii’ne kitap bizatihi oralardır.”
YENİ TASARIMLAR KİŞİYİ SANATKÂR YAPAR
“Topkapı Sarayı’ndaki Kültür Bakanlığı Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Kursu tezyini sanatların merkezidir, bir nevi Fatih Nakkaşhanesi’nin devamıdır. Orada desen ve tasarım öğretilir. Kopya ile bir yere kadar devam edilebilir. Bilahare kopya işler ilgilisini heyecanlandırmamaya başlar.“
“Talebenin yetişmesi için teşvik ve heyecan lazım. Bu işler mütemadiyen kopya ile olmaz, yeni tasarımlarla olur. Yeni tasarımlar kişiyi sanatkâr yapar. Bu durumda sanatkâr zamanı da geceyi de gündüzü de unutur ve sanatın içinde kaybolur.”
RESTORASON ÇALIŞMALARI BİLİNÇLİ YAPILMALI
Restorasyon uygulamaları esnasında tarihî kıymetlerini yitiren kalemişlerinin bulunduğunu öğreniyoruz. Semih İrteş Osmanlı’ya payitahtlık yapmış kadim şehirlerdeki tarihi mimari eserleri tek tek incelemiş. “Pek çok mimari eserimiz restorasyon sürecinde. Bunların arasında 15. yüzyıl kalemişlerinin erken ve çok asil örneklerinin bulunduğu yerler de var. Mimari abidelerimizin iyi restore edildikleri konusunda tereddütlerim var. Buralarda yapılan işleri bizzat yerinde gördüm. Sadece profesyonel olarak değil, araştırmacı olarak da kalemişi konusunu bugün en iyi takip edenlerden biriyim. Restore edilecek yerlerde yüz akıyla bir çalışma yapılmak isteniyorsa Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ve Kültür Bakanlığı’nın bu konuda uzman olan nakkaşlardan görüş alması gerekir. Ben ve bu konuda yetkin olan arkadaşlarım elimden gelen her türlü yardımı yapmaya hazır. Kalemişi projelerinin en önemli unsuru kompozisyondur. Biz, isteyen her kese kompozisyon, desen ve renk analizleri bakımından rehberlik edebiliriz. Malum olduğu üzere iş yapılıp bittikten sonra hayıflanmanın anlamı yoktur.”
SANATIN İTİCİ GÜCÜ PARA OLMAMALI, SEVGİ OLMALI
Semih İrteş ile hasbihalimiz, muhatabımın “Her şeyden önce bu sanatları sevmek lazım. Maalesef günümüzde artık sevgi sözcüğünün karşılığına para konmakta. Kişiler eğer klasik sanatlara ‘ne kadar para kazanırım’ düşüncesiyle girerse, hiç girmesin. Böyle olursa piyasanın bir yerinde har vurup harman savuracak, kıracak dökecek, bozacak, para kazanmak için mücadele edecek. Tabii bunlar da büyük sözler. Sevecek, para kazanmayacak, bunu kim yapabilir? Sevgi dediğimiz sözcüğü insanlara vermek bizim işimiz. Bu insanlara görev vermek de devletin işi. Eğer devlet bunu iyi yakalayıp ehline verebiliyorsa, o zat da kendini sanatına vakfedebiliyorsa, işte o zaman iyi ürünler ortaya çıkar.” cümleleriyle nihayete eriyor.
İbrahim Ethem Gören