Hatay ülkemizin en önemli ipekçilik, ipek üretim havzalarından biri. Tarihi şehirde ipekçilik yüzyıllardır geleneksel yöntemlerle yapılıyor. Ve böylelikle ipekçilik zanaatı Hatay’da usta ellerde yaşatılıyor.
Yılmaz Büyükaşık Hatay’ın ipekçilikte nâm yapmış usta isimlerinden biri. Ailesi geçimini altı asırdır ipekçilikle temin etmekte olan Yılmaz Bey ile Hatay’ın tarihi caddesi üzerinde dokuma tezgâhının ve birbirinden güzel ipek ürünlerinin bulunduğu dükkânında içinden ipekler ve kozalar geçen bir sohbet gerçekleştirdik.
İpekçilik burada genellikle nesilden nesle, babadan oğula geçen bir zanaat; naif bir meslek. Modern zamanlarda unutulmaya yüz tutan ipekçilik günümüz Hatay’ında son mirasçılarının ellerinde hayata tutunmaya çalışıyor. Hatay merkezde, Samandağ ve Harbiye ilçelerinde sayıları yıldan yıla azalan ham ipek dokuma tezgâhları modern zamanlara kendi lisanıyla direnmeye devam ediyor.
Tırtıl ipek kozasını; Yılmaz Büyükaşık da hayalleriyle birlikte sanat ve zanaatını örüyor ilmek ilmek. İpek, Yılmaz Usta'nın önce ellerinde sonra tezgâhında birbirinden âlâ estetik güzelliklere bürünüyor.
Yılmaz Usta’nın dükkânı dünyanın ilk ışıklandırılan Kurtuluş; namıdiğer Herod caddesinde bulunuyor. Hatay’a gelen yerli ve yabancı turistlerin mümkün mertebe ziyaret ettikleri mekânda bir yandan ipekçilik, ipek dokumacılığı, el yapımı, baba yadigârı ipek dokuma tezgâhında yaşatılırken diğer yandan da bölgeye ve Hatay’a özgü dünden bugüne kullanılan dekoratif eşyalar misafirleri birkaç asır öncesine götürüyor.
İPEKÇİLİK HATAY’IN ÖNEMLİ GELİR KAYNAKLARINDAN BİRİ
İpekçilik, turizm ve gurme hizmetleri, yağcılık, hayvancılık, dericilik, meyvecilik (portakal) ile birlikte Hataylıların en önemli gelir kaynaklarını oluşturuyor.
Ailesi altı nesildir ipekçilikle meşgul olan ve mesleğini omuzlarının üzerinde kutlu bir değer olarak taşıyan Kültür Bakanlığı sanatçı kartı hamili Yılmaz Usta bildiği hemen her şeyi aynı zamanda ustası olan babasından öğrenmiş.
Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde iki yıl önce “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak vasıflandırılan Yılmaz Usta’nın babası, ustaların ustası Hasan Usta ise bundan 70 yıl önce henüz yedi yaşındayken ata mesleğine sevdalanmış. Her ustadan, her ocaktan ipekçilik mesleğinin usul ve esaslarını öğrenmek için tezgâh tezgâh dolaşan Hasan Büyükaşık az önce ifade ettiğimiz gibi yedi yaşındayken dokuma tezgâhının arkasına geçmeye başlamış, on yaşına gelince ise elleri ipek tezgâhına yakışmaya, birbiri ardına ipekleri dokumaya başlamış. Oğulları Yılmaz, Tuncay ve Ali örneğinde olduğu gibi Hasan Usta’nın ustası da merhum babası Ali Büyükaşık.
Büyükaşık ailesi soyisimleriyle müsemma olarak ipekçilik zanaatına âşık bir yaşam sürüyor. Usta çırak usulüyle Ahilik ve fütüvvet ahlakı çerçevesinde ailede hemen herkes ipekçilikle hemhâl oluyor.
Büyükaşık ailesiyle birlikte Hatay bölgesinde sayıları bir elin parmakları adedince olan sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok yerinde unutulmaya yüz tutmuş kadim bir mesleği azimle devam ettirmeye çalışıyor.
İpek ustalarının sayısı günden güne, yıldan yıla azalıyor. Bu durumdan endişe duyan Büyükaşık ailesinin öncülüğünde Hatay İpekböcekçiliğini Koruma ve Geliştirme Derneği kurulmuş. Yılmaz Usta’nın kardeşi Ali Büyükaşık hâlihazırda mezkûr derneğin başkanlığını sürdürüyor. Derneğin yegâne amacını el dokuma yerli ipek zanaatının unutulmaması oluşturuyor.
ANAHTAR KELİME: AŞK…
İpekçilik zanaatının anahtar kelimelerinden biri aşk; sevmek… Bu noktada Yılmaz Usta, babasının bir sözünü aktarıyor: “Bir işi ya severek yapacaksın ya da uğraşmayacaksın. En iyisini yapmaya çalışacaksın. İpekçilik sevmeden, gönül vermeden yapılamaz.”
Aile, ipek böcekçiliğine âşık olmuş, ömürleri oldukça kısa olan ipek böcekleri hayatlarında kedilerine yoldaş olmuş.
TIRTILDAN İPEĞE…
İpekçiliğin yumurtadan tırtıla, kozadan kelebeğe uzanan tabii bir süreci var. Hataylı ipek üreticileri tırtıl yumurtalarını kutular halinde köylülere, üreticilere veriyor. Bir kutuda sayıları otuz bine kadar ulaşabilen yumurta buluyor. Yumurtaların içerisinden çıkan böceklerin gıdası dut yaprağı. İpek böceği dut yaprağıyla 45 gün boyunca besleniyor. Böceklerin bulunduğu odaların ısı derecesi önem kazanıyor. Odanın 20 ila 25 derece arasında bir sıcaklıkta bulundurulması gerekiyor. Tırtıllar burada tabir yerindeyse uykuya yatıyor. Tırtıllar beş yaşına gelinceye kadar dört uyku dönemini geride bırakmış oluyor. Tırtılın ağırlığının önemli bir bölümünü ipek hammaddesi oluşturuyor.
DUT YAPRAKLARI İPEĞE DÖNÜŞÜYOR
Tırtıl dut yapraklarıyla beslenerek büyümesini sürdürürken bu kez kendini içerisine hapsedeceği kozasını örmeye başlıyor. Tırtıllar kozasını örmek için mahir bir mühendis misali iskele kuruyor. Tırtıl beş günde tamamlayacağı kozasını örebilmek için yüz binden fazla baş hareketi yaparak ağzından ipek sıvısı salgılıyor. Bu esnada bir tırtıl yaklaşık bin beş yüz metre uzunluğunda ipek lifi üretmiş oluyor. Ve bu şekilde tırtılın içinde bulunduğu ipek kozası olgunlaşıyor. Yaklaşık 4-5 günde kozasını örüyor. Kozasının içinde yaklaşık on gün kalıyor. Ve kısa süre içinde üreticileri tarafından kozalar toplanıyor. Toplanan kozaların içinden ipekleri çekiliyor. Kozanın on günde çalışılması lazım.
KELEBEĞİN ÖMRÜ ÜÇ GÜN…
Koza çalışılmazsa tırtıl kelebek oluyor. Kozasından kelebek olarak çıkan tırtılın ömrü sadece üç gün… Bu süre zarfında kelebek yumurtluyor ve ölüyor. Hemen herkesin işittiği “Kelebek ömrü” deyimi buradan neş’et ediyor. Tırtılın yumurtaları bir sonraki üretimler için muhafaza ediliyor. Bundan sonra ipekler haddeden geçirilip pişiriliyor, boyanıyor, tokuma tezgâhlarında dokunuyor.
EL ÇIKRAKLARINDA İPEĞİN ÇİLESİ ELDE EDİLİYOR
Yaklaşık otuz-kırk kadar kozanın, ya da istenilen kalınlığa uygun miktarda kozanın üzerinde çalışılarak ipek elde ediliyor. Böylelikle el çıkrıklarında ipeğin çilesi elde edilmiş oluyor. Bundan sonra makara, çözgü ve el tezgâhlarında hazırlanarak farklı ham ipek kumaşlar dokunuyor.
Hatay’da tezgâhlar 100-150 yıllık el tezgâhları. Mekik elle atılıyor. Bununla birlikte Bursa üretimi adına “kara tezgâh” denilen üretim makinaları da var. Kara tezgâhlar el tezgâhlarına oranla daha fazla miktarda ürün çıkarıyor. El tezgâhında günde üç-dört metre ipek kumaş dokunurken kara tezgâhta bu miktar 10-12 metreyi buluyor.
İPEK KUMAŞLARI DOKUMAK TECRÜBE İSTİYOR
İpek kumaşları dokumak özenli bir uğraş istiyor. Çünkü ipek çok hassas bir madde. Burada dikkat edilmesi gereken hususları Yılmaz Büyükaşık şu cümlelerle dile getiriyor: “El tezgâhlarında ipekler dokunurken koza ipek iplikleri elle çekildiği için ince oluyor, kalın oluyor, kırçıllı oluyor, bunlara dikkat edip düzgün bir şekilde dokunması lazım. Kumaşlar tezgâhtan çıktıktan sonra odun külüyle, defne sabunuyla yıkanarak hamlığı alınıyor. Bu aşamada eninden ve boyundan 3-4 santimetre kadar çeken ipek kumaşlar satışa hazır hale getiriliyor. İbrahim Ethem Bey, arz ettiğim gibi dokunan ham kumaşlar önce yıkanıyor, sonra aprelemiyor ve böylelikle satışa hazır hale getiriliyor.”
Dükkânına gelen ziyaretçilerin en çok dokuma tezgâhıyla ilgilendiklerini belirten Yılmaz Usta’nın işyerinde bizzat kendi dokuduğu ve hemen her birinde ipek böcekleriyle birlikte kendi emek ve göz nurunu barındıran hamal peştamalları, saf ipek fularlar, ipek şal eşarplar, başörtüleri yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisine arz ediliyor.
YILMAZ BÜYÜKAŞIK: İPEKÇİLİK MESLEĞİ YAŞATILMALI
Yılmaz Büyükaşık’ın Hatay’dan tüm Türkiye’ye mesajı şöyle: “Altı asırdır ipekçilikle meşgul oluyoruz. Babam 86 yaşına kadar geldi, hâlâ çalışıyor. İpekçilik mesleğinin yaşatılması için devletten destek bekliyoruz. Hatay’da bu işi; geleneksel ipek dokumacılığını tam anlamıyla yapan tek aileyiz. Kendi çabamızla bir yerlere kadar geldik. Gidecek yolumuz kalmadı. Daha fazla gitmiyor. Özellikle son 3-4 yıldır çok zorlanıyoruz. 5 yıl önce ipek imalat atölyelerimizde 40 kişi çalışıyordu. Bugün sayımız 5-6 kişiye kadar düştü. Oldukça zorlanıyoruz. Ecdadımızın dediği gibi “Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir.”
İbrahim Ethem Gören