CAMİ YAZILARININ SERENCAMI
Güneş, gökyüzünün tam ortasına ulaştığında camilerimizin rengârenk vitraylarla iki haftalık hilâl parlaklığıyla süslenen pencerelerinden tebessüm eden Kelime-i Tevhid'in Elif-Lâm'ları secde mahalline düşen gökkuşağı kadar saf, hakikatli bir ustanın kalbi kadar temiz, kelebek kanadı kadar naif nurani gölgelerle birlikte secde yerine iner.
İslâm yazısı, hayatın yaşandığı hemen her yerde muhataplarına Hakk’ı ve hakikati estetik güzelliklerin en ihtişamlı lisanıyla söyler. Cami ve mescitlere adım atan Müslümanları cümle kapının üzerine yazılan Kâf Suresi’nin 34’üncü ayet-i kerimesi karşılar: "Udhulûhâ bi selâmin zâlike yevmu’l-hulûd (Oraya selâmetle girin! Bu, ebedîlik günüdür.)" Elbette cami ve ibadethaneler dünyadaki selamet yurtlarıdır. Cami yazıları Müslümanlara 14 asır öncesinden kutlu mesajlar iletir.
Çoğumuz, cami kubbe ve kuşaklarıyla, duvarlarını tezyin eden hatlara ve özellikle de cihar yâr-ı güzîn takımlarına şöylece bir bakar geçeriz. Yazının oraya nasıl geldiğini pek merak edilmez. Lakin o yazılar bin bir emek ve göz nuruyla hattatın kamış kaleminden neş’et ederek, bir kalemkârın yahut naht ustasının ellerinin arasından dualarla geçerek yerini bulmuştur.
Cami yazılarının nasıl hazırlandığını merak ettik ve konunun uzmanı, Hattat Mahmut Şahin ile hasbihal ettik.
HAT SANATI İSLÂM ESTETİĞİNİN ZİRVE NOKTASIDIR
Yazmak kutlu bir eylem… Hat müstesna bir mükâşefe sanatı. Kamış kalem, ibadet ve ibadethane kelimeleri yan yana gelince gönlünüze neler düşüyor?
Hat sanatı, İslâm estetiğinin zirve noktasını oluşturan bir sanattır. Arap harfleri ile yazılan bu sanat, dünyanın hiçbir alfabesinde görülmeyen bir kıvraklığa sahiptir. İslam yazısının gelişmesinde ve Türk İslâm Medeniyeti’nin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmesinde İslam devletlerinde sanatkârı korumanın ve desteklemenin devlet geleneği haline gelmesinin katkısı oldukça büyüktür.
İslam âleminde yazıyı en güzel yazan ve kemale eriştirenler Osmanlı Türkleri olmuştur. Hat sanatı İslam dininin benimsenmesiyle birlikte estetik ve derunî bir boyut kazanarak kısa zamanda “İslam Yazısı” adını almıştır. İslam dininin etkisinin yanı sıra Osmanlı’da, başta padişahlar olmak üzere vezirlerin, devlet adamlarının da bu sanatı benimseyip maddi ve manevi destek vermeleri hat sanatının gelişiminde oldukça etkili olmuştur. Bu da doğal olarak dini, askeri ve sivil alanlarda mimari adına birçok gelişme yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Günümüzde hayranlıkla seyrettiğimiz birçok eser inşa edilmesine zemin hazırlamıştır. Hiç şüphesiz bu eserler arasında camiler önemli bir yere sahiptir. Yapılış amacını ve mahiyetini tümüyle İslam dininden alan camilerin mimarisi ve tezyinatı da hiç şüphesiz din kaynaklı olmuştur.
Müslümanlar camilere güzel yazılarını yazma gereğini niçin hissetmiş olmalı?
Kuran-ı Kerim’in nazil olmasından sonra Müslümanlar “Allah güzeldir, güzeli sever.” hadis-i şerifini şiar edinmiş ve ilahi güzelliğe hizmet etme amacı ile “Hüsn-i Hat” denilen bir sanat kolunu ortaya çıkarmışlardır.
Ecdadımız Kuran-ı Kerim’in yazılacağı kâğıdından mürekkebine, cildinden muhafazasına, kıraatinden güzel yazılmasına kadar her alanına dikkat ve ehemmiyetle yaklaşmışlardır. Hat sanatı, İslam medeniyetinin vazgeçilmezi olan cami, tekke ve türbe mimarisinde kullanır olmuş ve her daim kullanım alanı bulmuştur. Bu bağlamda camilerde tezyinat unsurları olarak geometrik ve bitkisel motiflerin yanında hüsn-i hat sanatını da görmekteyiz. Birçok âyet-i kerime, dua ve hadis gibi birçok ibare yazılmıştır.
ŞEYH HAMDULLAH SÜLÜS VE NESİH YAZININ ESTETİK KURALLARINI TESBİT ETMİŞTİR
Cami yazıları nasıl tekemmül ederek nihai halini almıştır?
Peygamber Efendimiz ve sonrasında, doğal olarak büyük aşamalar göstererek Emeviler ve Abbasiler devrinde gittikçe gelişen ilim ve sanat hareketleri Osmanlı hattının Türk zevkini yansıtan bir üslup olarak ortaya çıkmasına vesile olmuştur.
Osmanlılarda 15. yüzyıl sonlarına doğru kemâl noktasına ulaşmaya başlayan hat sanatında yeni bir çığır açan Şeyh Hamdullah, sülüs ve nesih yazılarının estetik kurallarını belirlemiştir. 16. Yüzyılda yazının üslubunda ve tekniğinde de yenilikler meydana getiren Ahmet Karahisari, Şeyh Hamdullah’ın talebesidir.
Karahisari’nin önemli eserleri nelerdir?
En önemli eserleri İstanbul Süleymaniye ve Edirne Selimiye camilerinde bulunan yazılarıdır. 17. yy. Osmanlı sanat ve kültürünün zirveye ulaştığı dönemdir. Osmanlı hat sanatında klasik üslup 17. yüzyılın ikinci yarısında, olgunlaşmaya başlarken, hat tarihinde yeni bir üslup, Hafız Osman ekolü olarak ortaya çıkar.
MUSTAFA RAKIM EFENDİ VE SAMİ EFENDİ’YLE CAMİ YAZILARI EN ÜST NOKTAYA ULAŞMIŞTIR
19. yüzyıl da hat sanatının serencamı açısından önemli…
Elbette. Türk hat sanatı 19. yüzyılda da altı asırdır sürdüğü gelişimin zirvesine ulaşmıştır. Sülüs ve celi yazıda, Mustafa Rakım Efendi ve Sami Efendi ile cami yazıları en üst noktaya erişmiştir.
Cami yazı takımına; cihar yâr-ı güzîn levhalarına hangi yazılar/ibareler dâhildir?
Allah (cc), Hz. Muhammed (sav), Hz. Ebu Bekir (ra), Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra) ve Hz. Ali (ra) efendilerimizin isimlerinin haricinde caminin büyüklüğü nispetince Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimizin isimleri yazılır.
Hangi yazı nereye kullanılır?
“Fevelli vecheke şatral Mescid’il-Haram (Yönünü Mescidi Haram tarafına çevir.)” mealindeki ayet-i kerimenin mihraplara yazılması da adettendir. Kubbeye İhlâs ve Fatiha sureleri ile Ayet-el Kursî ve Fâtır suresinin 41’inci ayeti yazılır. Bunun haricinde caminin konumu ve büyüklüğüne göre kuşak yazıları ve cami giriş yazıları eklenebilir.
Güzel yazının hattatın kaleminden çıktığı gibi hüvesi hüvesine milimi milimine taşa mermere, kubbe ve kuşak yazılarına aktarılması için Diyanet’e, cami dernek heyetlerine, kalemkârlara ne gibi görevler düşüyor?
Bu konu biz sanatseverleri en derinden yaralayan meseledir. Günümüzde cami yaptırmak isteyen birkaç kişi önce bir dernek kurup belediyelerimizden ibadethane için ayrılmış alanları talep ediyor. Diyanet eğer talep edilirse elinde bulunan tip projelerden veriyor. Ama ne yazık ki sonrasını takip etmiyor. Vilayetlerin Dernekler Masası’na bağlı olan dernek gereğini yerine getirdiği müddetçe sorun olmaz.
CAMİ YAPTIRANLAR MİMAR, HATTAT VE KALEMKÂRLA BİRLİKTE ÇALIŞMALI
Pratikte ne tür sorunlarla karşılıyor?
Genellikle çok ciddi estetik sorunlar yaşanıyor. Cami bittiği zaman bağlı olduğu müftülüğe devrediliyor o zaman da iş işten geçmiş oluyor.
Olması gereken nedir?
Olması gereken, cami yaptıranların bir mimar ile bir kalemkâr ile ve dahi bir hattatla çalışmalarıdır.
Pek çok yerde sizden icazet almış oylan hattat imam talebeleriniz var. Onlara bu hususta ne gibi görevler düşüyor?
Benim ders verdiğim din adamları ve müftülere ricam en azından bağlı oldukları kurumlarda seminer düzenlemeleri. Eğer cami yapımıyla ilgilenen tüm tarafları sanat ve estetikle tanıştırabilirsek bir sonraki adıma geçebiliriz.
Allah, Kuran-ı Kerim’de “Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” buyuruyor.
TEMEL ALACAĞIMIZ BÜYÜK BİR MEDENİYETİMİZ VAR
İbadethanelerimiz için en uygun tezyinatın ne olacağı; bir adım öte yazıların hangi satıh üzerinde nasıl kullanılacağı da mühim. Kalemişi mi, naht mı, ne yapılacak? Bunlar hangi saiklerle kararlaştırılmalıdır? Bu alandaki tecrübelerinizi dinlemek isteriz?
Bizim temel alacağımız koskoca bir medeniyetimiz var. Mermer, çini, kalemişi ve naht sanatlarının en güzel örnekleri karşımızda duruyor; iş ki görüp istifade edelim. Günümüz mimarimizde eskisi gibi taş binalar yapılmadığı için her duruma hazırlıklı olarak naht sanatını tavsiye ediyorum. Kalemişlerinin abartılmadan, atalarımızın kullandığı nispette yapılmasını ve az önce belirttiğim gibi baştan itibaren ehil bir ekiple işe başlanmasını istirham ediyorum.
AYASOFYA CAMİİ YAZILARI ÇOK ÖZEL
Ayasofya Camii’nin yazıları çok özel. Bir dönem yazıların başına iş gelmiş, yerinden sökülmüş, lakin levhalar kapıdan çıkartılamamış. Nazif Çelebi Merhum’un maddi destekleriyle tekrar yerine asılmış. Ayasofya Camii yazıları ve hattatı hakkında bilgi verir misiniz?
Ana mekânın duvarlarında asılı olan büyük yuvarlak hat levhaları, Sultan Abdülmecid döneminde 1847-1849 yılları arasında yapılan onarımlar sırasında dönemin en ünlü hattatlarından Kadıasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılmıştır. 7,5 metre çapındaki hat levhalarında Allah (cc) ve Hz. Muhammed (sav), Dört Halife; Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali ile Sevgili Peygamberimizin (sav) torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin isimlerinin yazılıdır.
Bu hat levhalarının İslâm Dünyası'nın en büyük hat yazıları olduğu bilinmektedir. Kadıasker tarafından yazılan bu levhalar 1849 yılından Ayasofya'nın müze yapıldığı Şubat 1935 yılına kadar yerlerinde kalmış, bu tarihten bir müddet sonra ise indirilerek bir köşeye terk edilmiştir. İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın, dönemin Müze Müdürü Muzaffer Ramazanoğlu Bey’le görüşüp levhaların yeniden eski yerlerine asılmasını rica ettiği biliniyor. Muzaffer Ramazanoğlu bu işe hazır olduğunu ancak bu hizmetin para bulunması halinde mümkün olabileceğini söylemiş. Bu parayı da hayırsever işadamı Nazif Çelebi sağlamış. Bunun üzerine Ekrem Hakkı Ayverdi Bey de ekibe dâhil olarak levhalar yeni baştan tamir edilerek 28 Ocak 1949 tarihinde yerlerine tekrar asılmıştır.
BURSA ULU CAMİİ HAT SANATI MÜZESİ GİBİ
Buradan, Bursa Ulu Cami’ye geçelim isterseniz. Bursa Ulu Cami bir nevi hat sanatı müzesi gibi. Kamış kalemden neş’et eden en güzel zikirler imam efendinin kıraatiyle buluşarak ötelere ve öteler ötesine kanat çırpıyor. Bursa Ulu Camii’nin hatları için neler söylemek istersiniz?
Ulu Camii’nin en önemli özelliklerinden biri, burasının aynı zamanda muhteşem bir hüsn-i hat sergisi olmasıdır. Meşhur hattatların kaleminden çıkma 87’si sabit, 45’i levha halinde olmak üzere toplam 132 yazı bulunmaktadır. Bu yazılarda Fatiha, İhlâs ve Nâs sureleri olmak üzere üç adet sure, üç ayrı tarzda Ayet’el-Kürsi, kırk yedi farklı ayet, on dört hadis-i şerif, Esma’ül-Hüsnâ, Allah (cc), Muhammed (sav) ve İslâm büyüklerinin isimleri, yirmi beşten fazla dua ile birkaç beyit ve iki şiir bulunmaktadır.
Bildiğiniz üzere kadim ibadethane yakın zaman önce restorasyon geçirdi. Cumartesi günleri Bursa’ya; Şabaniye Geleneksel Sanatlar ve Kültür Derneği’ne hat dersleri vermeye gittiğinizde Ulu Camii de ziyaret ediyorsunuz. Restorasyonu nasıl buldunuz?
Fevkalade buldum. Ulu Cami birkaç yıl önce son yılların en halisane restorasyonu olarak görülen titiz bir operasyonla kurtarıldı. Az önce belirttiğim gibi işin ehli bir ekibe verildi. Hattat Hüseyin Kutlu Hocam ve Semih İrteş Bey bu restorasyonda görev aldılar.
EVLERİMİZE, ARABALARIMIZA GÖSTERİLEN ÖZEN CAMİLERİMİZE DE GÖSTERİLMELİDİR
Son olarak bu hasbihale neler eklemek istiyorsunuz?
Din, insanlar için vazgeçilemez bir özelliğe sahip olduğu gibi her dinin de kendine ait mabetleri vardır. “Biz Müslümanların mabedi de camilerimizdir. Allahu Teâlâ, Tevbe suresinin 18’inci ayetinde şöyle buyuruyor: “Allah’ın mescitlerini, ancak O’na ve ahiret gününe iman eden, namazlarını kılan, zekâtlarını veren ve Allah’tan başkasından korkmayanlar imar ederler. İşte bunlar, umulur ki, Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir.” Bunun bilincine vararak evlerimize arabalarımıza gösterdiğimiz özeni camilerimize de göstermemiz gerekiyor.
İbrahim Ethem Gören