‘YÂ HAZRET-İ PÎR’

Bu haftaki yazımızın serlevhasında kıymetli bir eserden mülhem nidâ cümlesi: “Yâ Hazret-i Pîr” yer alıyor. Yâ Hazret-i Pîr: Türk Hat Sanatında Tasavvuf Önderleri isimli kitabın müellifi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslam Sanatları Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Hattat Prof. Dr. Fatih Özkafa. HALBANK’ın destekleriyle Marmara Üniversitesi’nin 872’inci yayını olarak sanatseverlerle buluşan kitap, Türk hat sanatına birbirinden âlâ keyfiyeti hâiz eserler armağan eden tasavvuf önderlerinin sanat ve estetik yönlerine ışık tutan mühim bir çalışma.

KİTAP GÜZELİ

“Kitap güzeli” denilmeye sezâ eser, Türkiye Yazarlar Birliği’nin 2021 Yılı “Klasik Sanatlar-Hat” kategorisindeki ödülün de sahibi aynı zamanda.

Konsept ve kitap tasarımında K. Yusuf Ünal’ın emeklerinin geçtiği çalışmanın fotoğraf ve dijital taramaları Bahadır Taşkın, Fatih Özkafa, Hadiye Cangökçe ve K. Yusuf Ünal tarafından yapılmış.

Fatih Özkafa kitabında tasavvuf kültürü ve hat sanatı arasındaki münasebeti tarihî bir yaklaşım ve ilmî bir disiplinle ele aldıktan sonra “Yâ Hazret-i Pîr” levhalarının ortaya çıkışını, gelişimini, temel özelliklerini, sembolik anlamları ile alâkalı önemli tespitlerini sanatsever okuyucularının irfanına arz ederken, resim sanatındaki Yâ Hazret-i Pîr tablolarını da ele alıyor.

Tarihî 2 vesikanın, 11 resmin ve 350 hüsn-i hat eserinin yer aldığı 560 sahifelik hacme sahip kitapta tasavvufun doğuşu, tekke terbiyesinin kökeni, tasavvufun kurumsallaşması ve tarikatlar, tekkelerin toplum hayatındaki yeri, tekke ve tasavvuf kültürünün sanata yansıması,  resim tablolarındaki Yâ Hazret-i Pîr levhaları, Yâ Hazret-i Pîr levhalarının ortaya çıkışı ve gelişmesi, Yâ Hazret-i Pîr levhalarının estetik değeri, tekke ve tasavvuf kültürünün hat sanatına etkileri, Yâ Hazret-i Pîr levhalarındaki tasavvufî semboller, eskilerin, efrâdını cami ağyârını mânî dedikleri bir keyfiyete ele alındıktan sonra Üveysiyye, Kadiriyye, Sa’diyye, Rifaiyye, Ekberiyye, Şazeliyye, Bektaşiyye, Mevleviyye, Bedeviyye, Nakşibendiyye, Halvetiyye, Bayramiyye ve Celvetiyye tarîkatlarının kurucu pîrlerinin isimlerinden müteşekkil yazılar, işinin ehli bir hattat akademisyen nazarıyla tahlil ve tavsif ediliyor.

PÎR…

Prof. Özkafa, kitabının serhevhasında yer alan “pîr” ibaresini şöylece açıklıyor: “Pîr” Farsça bir kelime olup “yaşlı, ihtiyar” anlamına gelir. Yaşlılar için “çok yıl yemiş” anlamında “sâl-hurde” tabiri de kullanılırken “hurde-sâl” kavramı “yaşı küçük, çocuk, genç” anlamına gelir. Çok yaşlılar için pîr-i fÂnî denir. Tasavvufta ise bir tarîkatın ilk kurucusu “pîr” olarak anılır: “Hazret-i Pîr Mevlânâ Celâleddin Rûmî” gibi.

PÎR-İ SÂNÎ…

Pîrlerin kurdukları tarikatlara yeni bir yön ve hayatiyet kazandıran ve tarikatın bir anlamda ikinci kurucusu sayılan kişilere ise “Pîr-i Sânî” denir. Meselâ Halvetîlerin pîr-i sânîsi Yahyâ Şirvânî iken, Kadirîlerin pîr-i sânîsi Eşrefoğlu Rûmî’dir. “Üstad” anlamında da kullanılan pîr kelimesinin Arapçadaki karşılığı “şeyh”tir. Tarîkata intisab eden müridlere ve dervişlere o tarîkatın seyr u sülûk esaslarına göre yön veren, rehberlik yapan ve onları irşâd eden kişiye “mürşid” denir. Aynı şeyhe bağlı olan kişilere pîrdaş denir. Istılâhât-ı İnsân-ı Kâmil’deki ifadeye göre, “hazret ile tabirde nükte budur ki Allah Teâlâ’ya nisbet ile cemi’ eşya ve cümle merâtibde hâzır ve müşâhiddir.”

HİLYE-İ SAÂDET VE ŞEMÂİL-İ ŞERÎF GELENEĞİNİN BİR UZANTISI…

Müellif Özkafa hazret-i pîr isimlerinin muhtelif istiflerle yazılıp asılmasını, şefaati umulan Sevgili Peygamberimizi (sav) hatırlattığı için hürmet ve rağbet gösterilen hilye-i saâdet ve şemâil-i şerîf geleneğinin bir uzantısı şeklinde telakkî ettikten sonra, peygamberlerin vârisleri kabul edilen tarikat kurucularının hatırlanması ve mânevî himmetlerinden hissedâr olunması maksadıyla geliştirilen farklı bir çözüm olarak yorumluyor.

UĞUR DERMAN: MÂNÂ DERİNLİĞİ HAT SANATININ İLHAM KAYNAĞIDIR.

Uğur Derman’ın, Fatih Özkafa’nın otuz yıllık sanat yolculuğunun semeresi mahiyetindeki kitabının takrîzi kabilinden kendine has üslubuyla kaleme aldığı altı paragraftan ikisine göz atalım. “Hat, bir ifâdeyi bediî kalıblar içinde insanlığa sunarken, mânâ yüceliği ve derinliği de bu san’atın ilhâm kaynağı olur. Sâir hünerlerde san’atkârın hürr olmak bahtiyârlığını tatmasına karşı, hattat sıkı kâidelerin esîridir ve bu esâreti içinde saadete erişir. Elindeki yegâne âlet kamış kalem ve onun kanı mesâbesindeki is mürekkebi, hareket sahası ise kâğıddır. Hattat bu sadelik içinde hârikalarını meydana getirir.

İctimâî hayatımıza dergâh terbiyesinin hükümrân olduğu geçmiş yüzyıllarda, hat san’atı mahsulleri de bu anlayışı nazarlardan gönüle aktaran bir vazifeyi üstlenmiştir. Bir tarîkat mensubunun gözü önünde duran “ism-i pîr” levhası “Mürşid önünde mürîd, gassâl önünde meyyit gibidir” telâkkîsine bağlı olanlar için, herhalde mânevî râbıtayı sağlamakta rehberlik edecektir.”

PROF. DR. EROL ÖZVAR: TASAVVUF KÜLTÜRÜ OSMANLI İCTİMÂÎ HAYATININ İHMAL EDİLEMEZ BİR PARÇASIDIR.

Yüksek Öğretim Kurulu Başkanı, dönemin Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erol Özvar’ın kitaba müteveccih kanaatlerinin bir kısmını eserin takdim bölümünden nakledelim.  “Başta âyet-i kerîmeler, hadis-i şerîfler olmak üzere kelâm-ı kibardan sayılan güzel sözler ve beyitler hat eserlerinde en çok tercih edilen ibâreler olmuştur. Bununla birlikte, tasavvuf kültürüyle ilgili olarak da çok sayıda eser verilmiştir. Bunlar arasında tekke levhalarının ve husûsen “Yâ Hazret-i Pîr” ibâresiyle başlayıp bir tarîkat kurucusunun ismini ihtiva eden hat levhalarının hususi bir önemi vardır. Devlet ricalinden gündelik hayatın bütün katmanlarına kadar müessir olmuş olan tekke ve tasavvuf kültürü, Osmanlı ictimaî hayatının ihmal edilemez bir parçası olmuştur. Meşreplere göre teferruatta bazı değişiklikler ihtiva eden tarîkat kolları, aralarında bir takım neşve farklılıkları olsa da özünde ”edeb” öğreten müesseseler olarak sosyal hayatta çok önemli birer fonksiyon icra etmişlerdir. Pek çok sanat dalı da yine bu müesseselerde öğretilip icra edilmiştir. Bu tezgâhtan geçenler hem zarafetin ve ahlâkın mücessem timsali hem de sanat ehli insanlar olmuşlardır. Dergâhlarda ve tekkelerde pek büyük ehemmiyet verilen hat sanatını öğrenenler, müntesibi oldukları hazret-î pîrin ismini güzel bir hat ile yazmayı arzu etmişler ve zamanla bu bir gelenek halini almıştır. Hattat olmadığı halde muhibban arasından, hattatlara bu nevi siparişler verenler de çoğalınca asırlar içerisinde çok sayıda eser ortaya çıkmıştır.”

KİTAPTA TASAVVUFUN TÜM YOLLARI MÜSTAKİL BÖLÜMLER HALİNDE ELE ALINIYOR.

Kitabın serencamını, Prof. Dr. Fatih Özkafa’nın “Yâ Hazret-i Pîr: Türk Hat Sanatında Tasavvuf Önderleri kitabı gönlünüze nasıl düştü?” şeklindeki sualimize verdiği cevapta bulmak mümkün. “Hat sanatının tasavvuf kültürüyle yakın bir irtibat halinde olması, yaklaşık 30 sene önce hat meşklerine başladığımdan bu yana ilgimi çeken bir husustu. Doktora tezimi hazırlarken Uluslararası Mevlâna Kongresi’ne davet edildiğimde Hazret-i Mevlâna muhtevalı hat eserleri hakkında bir tebliğ hazırlamayı düşünerek bu konuyla ilgili eser örneklerini toplamaya ve incelemeye başladım. Birçok hat eserinin tasavvufî sembolleri ve ibareleri ihtiva ediyor oluşu, beni derin ve köklü bir anlam dünyasına yöneltti. Sonraki yıllarda sadece Mevlevîlikle sınırlı kalmayarak diğer tarikatlarla ilgili hat eserlerini de araştırmaya başladım. Nakşibendîlik ve Bektaşîlik temalı kongreler ve sempozyumlar için yine bu konularla ilgili tebliğler hazırladım. Sonrasında bu çalışmaları daha da genişleterek bütün büyük tarîkat pîrlerinin isimlerinden teşekkül eden hat eserlerini bir kitapta toplamaya karar verdim. Konuya asıl yoğunlaşmamız da böylece başlamış oldu ve kitapta Üveysiyye, Kadiriyye, Sa’diyye, Rifaiyye, Ekberiyye, Şazeliyye, Bektaşiyye, Mevleviyye, Bedeviyye, Nakşibendiyye, Halvetiyye, Bayramiyye, Celvetiyye gibi bütün büyük tarikatları ayrı bölümler halinde inceledik.”

FATİH ÖZKAFA: KİTABIN KAPAĞI İÇİN HAZIRLADIĞIMIZ ESER 7 AYDA TAMAMLANDI.

Hattat Fatih Özkafa merhum babası Süleyman Özkafa’nın azîz hatırasına ithaf ettiği kitabının hazırlık süreçlerini katılım bankamız için özetledi: “Hattat olabilmek için belli bir üstadın üslûbu üzere temeşşuk ederken sadece bir murakkayı takip etmesi ve bir hocadan meşk etmesi tercih edilir. Bununla birlikte, gelmiş geçmiş bütün hat eserlerine ve farklı üslûplara yönelik arşiv çalışması yapması, hat sanatında ilerledikçe bu eserleri detaylıca tetkik etmesi ve eser verirken bu örneklerden beslenmesi gerekir. Bizim de zaman içinde yüzbinlerce hat eserinden teşekkül eden bir hat arşivimiz oluştu ve her geçen gün bu eser örneklerine yenileri eklendi. Kitap, tez, makale sayısı da epeyce arttı. 20-30 sene önce hat sanatıyla ilgili neşriyat bir elin parmakları kadardı ancak. Şimdi ise kitapları, katalogları, sergileri, internet dünyasındaki sayısız eseri eksiksiz takip etmek nerdeyse imkânsız.

Arşiv toplamak için çok yoğun bir mesai gerekiyor. Toplamak yeterli değil; bunları bir de tasnif etmek, isimlendirmek lazım. Hele bunları kitap, makale vb. yayına dönüştürecekseniz iş daha da zorlaşıyor. Daha önce neşredilen eserleri iyi bilmek gerekiyor. Mükerrer veya taklit eserleri, sahte yazıları ayırmak icap ediyor. Binlerce örnek arasından sadece kitabın hacmi ve konsepti açısından elverişli sayılanları seçmek, ayrıca kitaba dâhil edeceğimiz eserlerin yüksek çözünürlüklü ve kaliteli fotoğraflarını elde etmek gerekiyor. Gerek şahsî arşivimizde yer alan, resmî ya da özel müze ve koleksiyonlardan çektiğimiz/temin ettiğimiz fotoğrafları gerekse telifini satın aldığımız eser fotoğraflarını uzun ve yorucu bir çalışmadan sonra elemelere tabi tutarak kitabımıza dâhil ettik. Kalitesi düşük fotoğraflara ve yazı seviyesi bakımından amatör sayılabilecek eserlere yer vermedik. Tarîkat kurucusu olduğu halde Hazret-i Pîr isminin istenen evsafta yazıldığı bir esere rastlayamadığımız durumlarda, Hazret-i Pîr’in ismini bizzat yazıp tezhipleterek kitaba dâhil ettik. Sadece kitabın kapağı için hazırladığımız eser, tezhibiyle birlikte 6-7 ay sürdü. Çünkü bütün tarîkatları ele alan bir kitabın kapağında tek bir tarikatı öne çıkarmayı uygun görmedik. Bu yüzden, büyük tarîkat pîrlerinin isimlerinin hepsinin yer aldığı özel bir levha olsun istedik. Bu eserle birlikte yaklaşık 10-12 hat eserini sadece bu kitap için hazırlamış olduk.

Kitaba dâhil ettiğimiz bütün eserleri hat estetiği bakımından detaylıca tahlil etmeye ve sonuç kısmında toplu bir değerlendirmesini yapmaya çalıştık. Bunlar arasında, sadece Hazret-i Pîr’in ismiyle iktifa edilmeyip çok zengin bir içerik eklenmiş olan levhalar da vardı. Bazılarının muhtevası sayfalarca devam edecek uzunluktaydı. Hepsini latinize ederek okunuşlarını ve İslam harfleriyle imlâsını da kitabımızın metin kısmına ekledik. Arapça ve Farsça ibarelerin Türkçe tercümelerini de yazdık.

Kitabın giriş kısmında Hazret-i Pîr ismini hâvî eserlerin tarihî kökeni, tasavvufî ve sembolik dünyası hakkında genel bir malûmat vermeye çalıştık. Ayrıca daha önce pek ele alınmamış bir konuya da bu vesileyle yer vermiş olduk: Meşhur ressamlarımızın tasavvufî ritüelleri ve mistik mekânları tasvir ettikleri tablolarda dekoratif birer unsur olarak yer alan “Yâ Hazret-i Pîr” içerikli hat levhalarını da kitabımızda ele aldık.

HATTAT ÖZKAFA: PROF. DR. EROL ÖZVAR ÇALIŞMAMIZIN İSTEDİĞİMİZ KALİTEDE NEŞRİ İÇİN GAYRET ETTİ.

Fotoğrafların kalitesine ve kitabın içeriğine itina gösterdikten sonra yayın safhasını önemsemeseydik bunca emek zayi olabilirdi. Bu yüzden hem matbaa tercihi ve hem de kitabın baskısında kullanılacak kâğıdın ve cildinin seçiminde bütün imkânları seferber ederek icap eden hassasiyeti gösterdik. Kitabın bir prestij yayın olarak Marmara Üniversitesi Yayınları arasından çıkması hususunda da o zamanki Rektörümüz, şimdiki YÖK Başkanımız Prof. Dr. Erol Özvar hocayla mutabık kaldık. Kendisi bu kitabın yayını için sponsor bularak böyle bir çalışmanın istediğimiz kalitede neşri için gayret gösterdi.

Önsöz kısmının sonunda, tarih düşürme geleneğini sürdürerek “Yâ Velî, Yâ Kuddûs, Yâ Vedûd, Yâ Fettâh, Yâ Settâr” (1441) mısraını kitabın neşir tarihi olarak ifade etmiş olduk. Velî, Kuddûs ve Vedûd isimleri evliyaullahı (kuddise esraruhum) telmihen, Fettâh ismi müellifin adını telmihen, Settâr ismi ise hatalarımızın setri için dua kabîlinden bir tevafuk oldu. Yayından sonra -sağ olsun- Prof. Dr. Mustafa Kara hocamız bu kitap için ayrıca bir dörtlük kaleme alarak tarih düşürdü. Allah uzun ömürler versin, Prof. M. Uğur Derman hocamız ise kitabımız için bir takriz yazma lûtfunda bulundular.

PROF. FATİH ÖZKAFA: KİTAP BÜYÜK BİR TEVECCÜHE MAZHAR OLDU.

Neticede çok şükür kitabımız büyük bir teveccüh görerek kısa sürede nerdeyse tükendi. Yurt dışından da yoğun bir talep geldi. Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve Almanya gibi ülkelerden kitabı isteyenler oldu. Kitabımız ayrıca Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Klasik Sanatlar alanında ödüle lâyık görüldü.”

FA’LEM ENNEHÛ LÂ İLÂHE İLLALLÂH

Kitapta Türk hat sanatının büyük üstadlarının, ekol şahsiyetlerinin, müstesna isimlerinin yazıları tabir yerindeyse el ele tutuşarak bazen cehrî, bazen de hafî ezkârı günümüz insanının idrakine arz ediyor: Fa’lem ennehû lâ ilâhe illallah!

TÜRK HAT SANATININ MÜSTESNA ÜSTADLARI VE YAZILARI

Kadıasker Mufstafa İzzet Efendi, Şefik Bey, Mahmud Celâleddin Efendi, Mehmed Şevkî Efendi, Celâleddin Sâbit, Yesârizâde Mustafa İzzet, Mehmed Şefik Bey, Şeyh Mehmed Sırrıyy’ül-Vahdetî er-Rifâî, Sami Efendi, Muhsinzâde Abdullah Efendi, Çarşambalı Ârif Bey, Ahmed Re’fet Efendi, Mehmed Nazif Bey, Mehmed Tevfik, Mehmed Aziz Rifâî, Ali Alparslan, Yusuf Resâ Efendi, Mehmed Rif’at Efendi, Seyyid Mustafa Hulûsi Efendi, Seyyid Ali, Şeyh Ârif, Hasan Sırrı Efendi, Abdülfettâh Efendi, Hulûsi Efendi, Mustafa Halim Özyazıcı, Kemal Batanay, Mehmed Tâhir Efendi, Suûd’ül-Mevlevî, Râsim Enderûnî, Mehmed Recâi, Ahmed Atâullah, Mehmed Vasfi Efendi, Seyyid Mehmed Recâi Efendi, Mustafa Râsih, Ahmed Râkım Efendi, Ömer Vâsıf Sivâsi, Abdulvahhâb Zihnî, Abdullah Zühdî Efendi, Mehmed Ârif Hikmet, Nâşid Bey, Muhammed Ahrar, Mehmed İlmî Efendi, Şeyh Mehmed Zeki el-Mevlevî, Sırrı Efendi, Mecdi Efendi, Bakkal Ahmed Ârif Efendi, Ahmed Ârif, Mehmed Nûri Sivâsî, Hâmid Aytaç, Mâcid Ayral, Necmeddin Okyay, Mustafa Hilmi Efendi, Ali Haydar Efendi, İsmâil Zühdî Efendi, Mustafa Râkım Efendi, Mehmed Tâhir bin Ahmed, Mehmed Said en-Nakşîbendî, Mehmed Hâşim Efendi, II. Mahmud, Mehmed Sa’deddin Efendi, Seyfi Efendi, Hüseyin, Seyyid Ahmed Hayrî, Abdülganî, Nâmık Efendi, Seyyid İsmâil Hakkı, Seyyid Mehmed Bâhir Efendi, Râif Efendi, Edirnevî Ahmed Bâdî, Ferîd Bey, Nâzım Efendi, Recâizâde Mehmed Celâleddin, Rif’at Efendi, Hâşim Efendi, Abdullah Sûfî Efendi ve Çırçırlı Ali Efendi, gönülleri bir nevi kalem olarak kâğıdın müşfik yüzüne “Yâ Hazret-i Pîr” ibarelerini sülüs, celî sülüs, sülüs-nesih, celî sülüs-celî divanî, gubârî, celî sülüs-gubârî, gubârî-tâ’lîk, gubârî-nesih-sülüs, celi ta’lîk, tuğra, ta’lîk-nesih, kûfî, kûfî-tâ’lîk yazı nevilerinde çoğunlukla siyah is mürekkebiyle, kimi zaman sarı zırnık ve beyaz mürekkeple ve dahi kimi zaman da zerendûd tekniğiyle yazmaya muvaffak kılınan cennetmekân hattatlarımız…

KİTAPTAKİ ESERLER TÜRK SANATININ MAHSULLERİ.

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk İslam Sanatları Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Hattat Prof. Dr. Fatih Özkafa, “Türk tasavvuf önderleri birbirinden âlâ keyfiyeti hâiz yazılarıyla Türk hat sanatında nerede ve nasıl konumlanır?” şeklindeki sualimize, “Bu tür levhaların daha ziyade Türk sanatının bir mahsulü olduğunu görüyoruz. Bu da elbette Osmanlı-Türk kültürünün tasavvufla yoğrularak şekillendiği anlamına geliyor. Aynı şeyi hilye-i saâdet levhaları için de söylemek mümkün. İslam âleminde, “yâ” hitabıyla başlayan bir ifadeyi Allah için değil de şahıslar için kullananları tekfir eden milletler var. Osmanlı kültüründe ise meseleye daha farklı bir perspektiften bakılmış. Dolayısıyla, tasavvufî yorumların ve tarikat önderlerinin daima rağbet gördüğü bir toplumda yaşayan, bu kültür coğrafyasında akademik çalışma yapıp sanatla iştigal eden bir kimsenin bu konuyla ilgili binlerce eseri görmezden gelmesi çok tuhaf olacaktır. Bizim camiada hâlâ bu tür eserleri yok sayan, hafife alan ve benimsemeyen kimseler de var elbette ama meseleye sadece akademik açıdan bakıldığında bile böyle zengin bir birikimi inceleme kapsamına dâhil etmek gerekir. Bir hattat olarak da bu konuyla ilgili yeni eserlerin verilmesi gerektiği kanaatini taşıyorum.” cümleleriyle cevap verdi.

ESLÂFIN YOLUNDA GÜNÜMÜZ HATTATLARI…

Fatih Özkafa, Nurullah Özdem, Hüseyin Öksüz, Ali Toy, Davut Bektaş, Ferhat Kurlu, Cevad Huran, Mustafa Parıldar, Hüseyin Gündüz ve Fuat Başar’ın isimleri, eslâfın yolundan giderek eserleri kitapta yer bulan günümüz hattatlarını oluşturuyor.

YÂ VELÎ, YÂ KUDDÛS, YÂ VEDÛD, YÂ FETTÂH, YA SETTÂR

Hattat Fatih Özkafa’yı, Yâ Velî, Yâ Kuddûs, Yâ Vedûd, Yâ Fettâh, Yâ Settar” ism-i şeriflerinin (1441) kitabın basımına tarih düşürüldüğü Yâ Hazret-i Pîr: Türk Hat Sanatında Tasavvuf künyeli eser için Kuveyt Türk Katılım Bankası nezdinde tebrik ederken, mezkûr eserin sanat ve hüsn-i hat sevdalısı hemen herkesin kütüphanesinde bulunmasının vakıa mutabık olduğunu belirttikten sonra yazımıza nihayet verirken son kelâmı, değerli akademisyen Fatih Özkafa’ya bırakalım: “Sanatta sadece uygulamayla yetinerek günümüz sanat dünyasına etkili bir mesaj verilemeyeceğini düşünüyorum. Nazariyatla yani teorik alanla, sanat tarihiyle, sanat felsefesiyle ilgilenmeksizin verilen eserlerin bir noktadan sonra mahallî kalacağını, cihanşümûl bir seviyeye çıkamayacağını ve ilk bakışta hepsi birbirine benzer formlar üretmenin ötesine geçemeyeceğini sanıyorum.

GÜNÜMÜZ SANAT DÜNYASI ESERDE USTALIĞIN YANINDA TEFEKKÜR DE ARIYOR.

Sanat, elbette yoğun işçilik ve titizlik de gerektirir fakat günümüz sanat dünyası, eserdeki ince işçiliğin ötesinde bir şeyler de istiyor: düşünce! Düşünce ise okumayla, araştırmayla, yurt içinde ve yurt dışında birçok müzeyi ve koleksiyonu gezmekle teşekkül eder. Üstelik bu merakın sadece hat sanatıyla mahdut olmaması, diğer bütün sanat türlerine ve etkinliklerine de amatörce olsa dahi ilgi duyacak seviyede olması gerekir. Eski eserlerimize göz attığımızda kadim hattatların çok farklı kültürlerden beslendiklerine şahit oluyoruz.

HATTATLIK GÜZEL YAZMANIN DA ÖTESİNDE BİR İŞ!

Bazılarının yazdıkları ibareler, bugünün âlimlerinin dahi işin içinden kolay kolay çıkamayacakları, kaynağına, anlam dünyasına vukûfiyet gösteremeyecekleri kadar ilginç. Yine geçmişte bazı hattatların yaptıkları tasarımlar, modern sanatçılara taş çıkartacak cinsten. Bütün bunlar bize önemli ipuçları veriyor. Sonuç olarak diyoruz ki: Hattatlık sadece güzel yazı yazabilmek değil, onun ötesinde bir iş!”

 

İbrahim Ethem Gören-04.10.2022 Yazı No: 317

 

 

 

 

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.