UFUK UYAN: GELECEK NESİLLERE DEĞERLERİ YAŞATILMIŞ BİR DÜNYA BIRAKMAYI AMAÇLIYORUZ

UFUK UYAN: GELECEK NESİLLERE DEĞERLERİ YAŞATILMIŞ BİR DÜNYA BIRAKMAYI AMAÇLIYORUZ

Ufuk Bey kültür sanatla yakından ilgilendiğinizi, şiir yazdığınızı ve okuduğunuzu biliyoruz. Kültür ve sanatla ilginiz nasıl başladı?

Ortaokulu ve liseyi Eskişehir Anadolu Lisesi’nde okudum. Din dersi hocamız rahmetli Abdurrahman Turan (Rabbim gani gani rahmet eylesin) o dönem bize din dersinin yanında bir İslami ve insani gelecek inşası için gerekli yapıtaşlarını döşedi adeta. Çok renkli, edebî düşünceye dayalı din derslerimiz olurdu. Biz o dönemde Türk Edebiyatı’nın önde gelen yazarlarını Üstad Necip Fazıl, Mehmet Akif, Yahya Kemal, değerli Üstadımız Sezai Karakoç’u tanırken; Batı klasiklerinden Sartre, Camus vb. gibi yazarları okur, tartışırdık.

Yazılı sınavlarımız adeta gençliğimizin bütün duygusallıklarını taşıyan, oluşan düşünce ve dünya görüşlerimizin harmanlandığı sayfalar halindeydi. Daha sonra gelen Edebiyat Hocamız rahmetli Selahattin İpek (Rabbim gani gani rahmet eylesin), ve din dersi Hocamız Ömer Özsöğüt zamanında da bu ilgi ve okumalar devam etti. İlerleyen yıllarda özellikle yaz tatillerinde oturduğumuz evin imkân vermesinden dolayı koyun besler, otlatmaya götürür, kitap okurdum.

İslâm klasiklerinden kimleri/neleri okudunuz?

İslâm klasiklerinden İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani gibi büyüklerin eserlerini de bu gençlik yıllarında okudum. İngilizce tedrisat sebebiyle İngilizce kitaplar da okur, yine yazları İstanbul’a seyahat eder, Sahaflar Çarşısı ve kitapçılardan kendime ve arkadaşlarıma kitap taşırdım.

İlk okuduğunuz kitabı hatırlıyor musunuz?

İlk okuduğum kitabı hatırlamamakla birlikte o dönemde edebiyat dersinde şiir ezberi verilir ve sınıfta okutulurdu. Ben de o zaman Üstad Necip Fazıl’ın Tabut şiirini ezberlemiştim. Çalışkan bir öğrenci olarak daha önce hocalarımdan hiç azar yememiştim, sınıfta bu şiiri okuduğumda ilk fırçalarımdan birini yemiş ve hiç unutamamıştım. Böylece Üstad’ın bütün kitaplarını okuyarak bu harekete cevap vermiş oldum.

Okuyucularına ne/neler demek istiyordu?

Üstad “Bir gençlik, bir gençlik” diyordu… Biz de gençtik, inançlarımız, ideallerimiz vardı, örtüşüyordu. Eskişehir’e konuşma için gelmişti, orada da hitabesini dinleme mutluluğuna da eriştik.

 

OSMANLI, ŞEHİR MİMARİ KURGUSUNDA İNSANLAR KADAR HAYVANLARI DA HESABA KATARDI

Şehir mimarisiyle de ilgilisiniz. Şehirlerin kadim mimari dokularının muhafaza edilmesine yönelik sizce bireye, topluma, kurumlara ne türden görevler düşüyor?

Birey olarak bizlere yaratılışın gayesini öğrenmek ve tatbik etmek, toplum ve kurumlarda da bireyleri öğretimin yanında eğitmek ve yaşarken insan kalmayı başarabilecek şekilde donanım sahibi kılmak gerekiyor.

Kul hakkı kavramını bilmeyen ve inanmayan bir insan yetiştirdiysek vay halimize! Şehir mimarisinde atalarımızın insan hakkını ve hayvanların hakkını düşünerek inşa ettikleri medeniyetin tekrar ihyası, dirilişi gerekiyor. İslâm Milleti o kahramanları bekliyor.

 

ESKİŞEHİR, MEDENİYETİMİZDEN DERİN İZLER TAŞIYAN KADİM BİR KENT

Mimariyle; özellikle dini mimariyle, camilerle, mescitlerle, türbelerle ilgileniyorsunuz. Eskişehir’deki Seyyid Sücaeddin Veli Külliyesi’nde zaman zaman gittiğinizi, burada vakit geçirdiğinizi biliyoruz. Çocukluğunuzun ve ilk gençlik yıllarınızın geçtiği Eskişehir’deki Seyyid Sultan Şücaettin Veli Külliyesi, Türbesi ve Haziresi, Eskişehir ve bir adım öte Anadolu coğrafyası için ne anlama geliyor?

Eskişehir çocukluğumuzun geçtiği doğasıyla, mimarisiyle, Odunpazarı’yla, Kurşunlu Camii ve külliyesiyle tarihimizden ve medeniyetimizden derin izler taşıyan kadim bir kent. Matrakçı Nasuh’un minyatürlerinde de var. Odunpazarı’ndaki su değirmenini de gördüm ben. Şehrin içinden Porsuk Nehri açıktan akarken de yaşadım… Çatılardan sarkan buzlara da tanıklık ettim. Odunpazarı’ndaki o kerpiç evlerde iftar ettim, faytonlarını, atlarını gördüm. Camilerini teravihlerde gezdim, fırınlarında pide kuyruklarında bekledim… Kısacası Eskişehir’i doğal haliyle yaşadım. İşte şehri, İslâm şehrinin bir parçası yapan bütün bu mimari eserlerin yenilenerek yaşatılması o insani medeniyetin tekrar diriltilebileceğine dair bir umut bırakıyor insanda…

 

TARİHİMİZ KADAR KÖKLÜ OLAN GELENEKSEL SANATLARIMIZA SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKİYOR

Geleneksel sanatlarla alakalı olduğunuzu, hat, tezhip, minyatür, ebru eserlerine sahip olduğunuzu biliyoruz. Şahsî olarak geleneksel sanatlar koleksiyonunda hedefleriniz nelerdir?

Şahsî olarak da geleneksel sanatlarımız ile ilgili nadide eserlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması için bizlere önemli vazifeler düştüğünü düşünüyorum. Geleneksel sanatlar bildiğiniz gibi minyatür, tezhip, ebru, hat, katı, çinicilik gibi değerli pek çok sanatımızı kapsıyor. Tarihimiz kadar köklü bu sanat dallarına sahip çıkmamız gerektiğine inanıyorum. İslâm medeniyetinin önemli bir parçası olan ‘Geleneksel Sanatları’ değer olarak görüyor, bu değerleri gelecek nesillere aktarmanın da kıymetli bir vazife olduğunu düşünüyorum.

Geleneksel sanatlarımızın ustalarından kimleri takip ediyorsunuz?

İslâm Medeniyetinin zenginliklerine gönlünü kaptırmış birçok üstadı takip etmeye çalışıyorum. Ali Hüsrevoğlu, Hasan Çelebi, Hüseyin Kutlu, Fuat Başar, Mehmet Özçay, Uğur Derman gibi büyük üstadların yanı sıra yakın zamanda koleksiyonumuza değerli eserlerini kattığımız hattat Nurullah Özden ve Mahmut Şahin Beyefendi'nin eserlerini de takip ediyorum. Ayrıca eserleri koleksiyonumuzda da yer alan minyatür ve ebru sanatının önemli ustalarından Hikmet Barutçugil, Garip Ay, Hatice Ünal, Dilek Yerlikaya, Özcan Özcan; tezhip sanatçısı Özlem Gören; çini tasarımlarıyla tanınan Melike Haliloğlu; katı’ ve tezhip sanatının bugünkü değerlerinden Müjgan Başköylü, Ahmet Çoktan ve Ekrem Çoktan,  ilk aklıma gelen sanatçılar…

 

SANAT, KİŞİNİN ÖZÜNE DÖNMESİNİ SAĞLAMALIDIR

Sanatta, estetikle ne/neler arıyorsunuz?

Bir kez daha ifade etmek isterim ki, geleneksel sanat, insanın ruhuna işleyen ve içini yavaş yavaş aydınlatan çok kıymetli bir kaynaktır. Bu nedenle özellikle bizlere ilham verdiği için geleneksel sanat eserlerine sahip çıkmaya özen gösteriyoruz. Sanat geçmişimizle geleceğimiz arasında köprü kurmalı, sadece toplum için değil, kişinin özüne dönmesini sağlamalıdır. Sanat eserleri öz değerlerimizi nesilden nesile doğru bir şekilde taşıyabilmelidir.

 

GELECEK NESİLLERE DEĞERLERİ YAŞATILMIŞ BİR DÜNYA BIRAKMAYI AMAÇLIYORUZ

Buradan, kurumunuza geçelim isterseniz. Kuveyt Türk’ün kültür sanata ve estetik değerlere bakışı hakkında neler söylemek istersiniz?

Kuveyt Türk olarak, ülkemizin kültürel mirasına sahip çıkarak, değerlerimizi yaşatmayı ve geleceğe taşımayı sosyal bir sorumluluk olarak görüyoruz. Toplumun sorumluluklarının farkında olarak yaşamına devam etmesi gerektiğine ve bunun bir parçasının da öz değerleri nesilden nesile doğru bir şekilde taşımak olduğuna inanıyoruz.

Bu amaçla; topluma ve dünyaya iz bırakan sanat eserlerine sahip çıkmaya çalışıyor; eserlerin değerinin ve manasının doğru bir şekilde geleceğe taşınmasını çok önemsiyoruz. Gelecek nesillere “değerleri yaşatılmış bir dünya” bırakmayı amaçlıyoruz. Yaşadığımız dönemin izlerini, toplumun değerlerini taşıyan sanat eserlerine sahip çıkmayı, bu eserleri icra eden sanatkârlara destek vermeyi, onlara vefa etmeyi ve eserlerini daha çok kişiyle buluşturmayı bir borç biliyoruz.

Bu bağlamda Kuveyt Türk neler yapıyor?

Hayata geçirdiğimiz yenileme projelerimiz, kültür yayınlarımız ve Türk-İslâm sanatlarına desteklerimiz bu anlayışın hikmetince yaptığımız çalışmalar arasında gözdelerimiz olarak öne çıkıyor.

Şubelerimizde, başucumuzda muhafaza ettiğimiz sanat yapıtları, hizmet anlayışımızda da ilham kaynağımız oluyor. 2010 yılında yenilediğimiz şube iç mimari düzeniyle birlikte artık şubelerimizde Türk-İslâm sanat eserlerine yer veriyoruz. Sanatçılarımızla her bir şehir için o şehre özel eser çalışması yaparken aynı zamanda geleneksel sanatların farklı alanlardaki eserlerini de şubelerimizde sergiliyoruz. Sanatla bağımızı sürdürmek amacıyla gerek Genel Müdürlük binamızın sergi alanında, gerekse Gebze’deki Bankacılık Merkezimizin sergi salonunda zaman zaman öznesinde geleneksel sanatlarımız bulunan sergiler düzenleyerek sanatsever mensuplarımızla sanatkârları bir araya getiriyoruz. 

Esentepe’deki sanat galerinizde düzenlenmekte olduğunuz geleneksel sanat sergileriyle söze devam edelim müsaade ederseniz. Minyatür, tezhip ve katı’ sergileri düzenlediniz. Sergilerdeki amacınız nelerdir?

“Kurretu’l- ‘Ayn” sergisi, hem kültürümüzün gelecek nesillere aktarılmasına sanatı aracı etmesi hem de bu alanda yeni yorumlanmış eserleri tek bir şemsiyenin altında sunması itibarıyla orijinal ve öncü bir kültür-sanat çalışmasıydı. Üç yıllık atölye çalışmalarının sonucunda sergileme şerefine nail olduğumuz bu serginin parçaları olan, değerli sanatçılarımızın, Müjgân Başköylü ve ekibinin, hassas dokunuşlarını yansıttığı çalışmalar, gözden gönle bir yol açtı.

Müzehhibe Özlem Gören Hanım’ın ve öğrencilerinin son 2 yıllık çalışmalarının neticesinde tuluat eden tezhip sergimizde ise, müzehhep ayet-i kerime, hadis-i şerif ve kibar-ı kelâm levhalarıyla müstakil tezhip levhaları yer aldı. Tüm tezhipler 16’ıncı yüzyıl klasik tezhip sanatının izlerini taşıyordu.

Sergiler ilgi görüyor mu?

Her biri kendine özgü değerli çalışmaların hayat bulması kadar bir diğer önemli konu ise insanlarla buluşmasıdır. Biz de bunu gerçekleştirebilmek için tüm sergilerimizi ücretsiz olarak halka açık bir şekilde gerçekleştiriyoruz. Halkımız da bu değerli emeğe hak ettiği ilgiyi gösteriyor.

Bu ilgiyi nelere bağlıyorsunuz? Yeni sergi projeleriniz neler olacak?

Kuveyt Türk olarak yakın zamanda, özel bir minyatür sergisine ev sahipliği yapacağız. Adını, İranlı şair Feridüddin Attar’ın 13. yüzyılda kaleme aldığı Mantıku’t Tayr eserinden alan sergide, eserin baş aktörü olan kuşlar, minyatür sanatının tasvir gücüyle anlatılıyor. Minyatür sanatçısı Özcan Özcan ve ekibinin iki yıllık atölye çalışmasının ürünü olarak hazırlanan minyatür sergisindeki kuş figürleri, Hüdhüd kuşunun rehberliğinde efsanevi kuş Simurg’a varmak üzere yola çıkan otuz kuşun yol hikâyesini anlatıyor. Bu sergimizi de yine Esentepe’de yer alan Kuveyt Türk Genel Müdürlüğü’nde halka açık olarak gerçekleştireceğiz. Geçmiş yıllarda olduğu gibi 2017 yılında da kıymetli sanatçı ve eserlere sanat galerimizde yer vermeye devam edeceğiz.

 

TOPLUMSAL DEĞERLERİ SANAT YOLUYLA MUHAFAZA ETMEK İSTİYORUZ

Bildiğim kadarıyla Kuveyt Türk Katılım Bankası geleneksel sanat eserleri koleksiyonu oluşturmaya başladı. Koleksiyonun hacmi şu anda ne durumda?

Koleksiyonumuz her geçen gün gelişiyor. Şu ana kadar 120 den fazla ebru, 40’a yakın minyatür 50’ye yakın hat, tezhip ve kat’ı eserleri koleksiyonumuzda yer alıyor.

Bu alandaki hedefleriniz neler?

Kat’ı, minyatür, tezhip, ebru, küfi ve hat eserlerinin bulunduğu 250’e yakın eser içeren koleksiyonumuz ile hedefimiz; kalıcı sanat eserleri bırakılmasını destekleyerek toplumsal değerleri sanat yoluyla muhafaza etmek… Bu amaçla Türk-İslâm sanatlarının önemli sanatçılarının eserlerini de toplayarak muhafaza etmeye devam edeceğiz.

Eserler nerelerde sergileniyor?

Eserleri, Esentepe’de yer alan Genel Müdürlük Yönetim binamızda ve Şekerpınar’daki Genel Müdürlüğümüzde sergileme imkânı buluyoruz.

Kültür sanat alanında başka hangi tür çalışmaları hayata geçirmeyi planlıyorsunuz?

Kültürel mirası yaşatmak amacıyla gerçekleştirdiğimiz çalışmaları, yayınladığımız kitaplarla da destekliyoruz. “Kaybolan Meslekler” ve “Kaybolan Çeşmeler” isimli iki büyük boy kitabı, bu düşüncenin ilk ürünleri olarak hayata geçirdik. Serkan Özburun editörlüğünde hazırlanan ve 2006 yılında basılan “Kaybolan Meslekler” kitabı Osmanlı’dan günümüze kaybolmaya yüz tutan veya kaybolmuş onlarca mesleğe dair gravür ve renkli resimler eşliğinde bilgiler içeriyor. Kitapta, insanoğlunun sınırsız ihtiyaçları karşısında ayakta durma mücadelesi veren zanaatlar ve zanaat erbabları, içinde bulunduğu devrin üslubuna has özellikleriyle anlatılıyor. Gülşen Kılınçer’ın yazarı olduğu ve 2007 yılında çıkan “Kaybolan Çeşmeler” kitabı ise, suyla gelen mimari kültürün bir parçası olan İstanbul çeşmelerinin, öne çıkan, bazıları yitip gitmiş, bazıları bozulmuş ve bazıları da ilk günkü gibi ayakta kalan örneklerini hikâyeleriyle gözler önüne seriyor.

“Evliya Çelebi Hac Yolu” kitabını ise aynı adı taşıyan bir belgesel film ve fotoğraf sergisiyle eşzamanlı olarak kurgulayarak, bu alanda zengin bir başvuru kaynağı oluşturmayı amaçladık. Evliya Çelebi Hac Yolu” kitabı, Büyük Türk Seyyahı Evliya Çelebi'nin en önemli eseri olarak kabul edilen ‘Seyahatname’sinin 9. cildinde yer alan Kutsal Hac Yolculuğu’nun belgesel projesi olarak hayata geçirilmesi sonucu 2012 yılında basıldı.

Restorasyonun ardından açığa çıkan izleri bellekte tutmak amacıyla da “Büyük Mecidiye Camii ve Ortaköy” kitabını hazırladık. Mehmet Baha Tanman editörlüğünde hazırlanan “Büyük Mecidiye Camii ve Ortaköy” kitabı, camiinin yenilenme çalışmalarının tamamlanmasının ardından 2014 yılında basıldı. Kitapta, boğaz ve çevresinde bulunan yapılarla ilgili bilgileri aktararak bir uygarlığın tarihi ve kültürel yapısını ortaya koyduk. Osmanlı dönemi mimari eserleri hakkında önemli bir kaynak oldu. Aynı zamanda Büyük Mecidiye Camii’nin mimari detaylarına mercek tutan bu kitapla, yapılan yenileme çalışmaları esnasında ortaya çıkan tespitler ve belgeleri toplumun arşivine kattığımız için büyük mutluluk duyuyoruz.

Kuveyt Türk Kültür Yayınları’na son olarak da 2016 yılında “Kuşların Şarkısı” adlı çocuk kitabını ekledik. Hem büyük bir mutasavvıf hem de güçlü bir edebiyatçı-şair olan Feridüddin Attar’ın Mantıku’t-Tayr adlı eserinden uyarlanmış çocuk kitabı “Kuşların Şarkısı” ile minyatür sanatını çocuklara sevdirmeyi amaçladık. Satırlar arasına yerleştirdiği kültürel öğelerin çocukların ufkunu genişleteceğini umduğumuz bu kitap ile ayrıca minyatür sanatçılarına vefâ borcumuzu ödediğimizi düşünüyoruz.

Kuveyt Türk, sosyal sorumluluk projeleri kapsamında dini ve sivil mimari eserlerin yenilenmesini üstleniyor. Bu bağlamda İstanbul’da Ortaköy Camii ile Saliha Sultan Çeşmesi; Bursa’da Kozahan Şadırvanı yenilendi.  Bu sahaya nasıl adım attınız?

Büyük Mecidiye Camii, İstanbul’un kimliğini oluşturan tarihi yapılarımızın arasında çok özel bir yere sahip. Tanıklık ettiği dönemin yaşantısının ve camiyi dolduran zat-ı muhteremlerin manevi izlerini taşıyan bu eserin ayakta kalmasında bir payımızın olması bankamız adına çok sevindirici.

 

İSTANBUL’UN SİMGE YAPILARINI KORUMAK VE TARİHİMİZİN İZLERİNİ MUHAFAZA ETMEK EN ÖNEMLİ SORUMLULUKLARMIZ ARASINDA

İstanbul, dünyanın yükselen şehirleri arasında en önde giden, çok önemli bir merkez. Şehrin simge yapılarını korumak, tarihimizin izlerini muhafaza etmek bugün en önemli sorumluluğumuz. Kuveyt Türk olarak; üzerimize düşeni yapabildiysek ne mutlu bize…

İstanbul’un kimliğine önemli bir katkısı olan, inşası Osmanlı Dönemi’nin sonlarına, yani 19. yüzyılın ortalarına tekabül eden Büyük Mecidiye Camii, Kuveyt Türk’ün desteğiyle 3 yıl süren çalışmaların ardından 2014 yılında yenilenmesi tamamlanarak ibadete açıldı. Restorasyonu amacına yakışır şekilde titizlikle ve özenle sürdürülen camii tarihi dokusuna uygun bir şekilde yenilendi. Restorasyon çalışmaları sadece mevcut yapıyı yenilemekle kalmadı aynı zamanda Büyük Mecidiye Camii’nin ve inşa edildiği dönemden beri şahit olduğu toplumların tarihinin ve kültürünün izlerini yeniden ortaya çıkardı. 

Kuveyt Türk’ün kaybolmaya yüz tutmuş tarihi varlıkları topluma kazandırmak amacıyla yenilenmesini üstlendiği bir diğer eser ise İstanbul Azapkapı Saliha Sultan Sebili ve Çeşmesi oldu. 18. yüzyılın meydan çeşmesi ve sebil birleşiminin en güzel örneklerinden birisi olan Saliha Sultan Çeşmesi, 1732-33 yıllarında Hassa Mimarbaşı Kayserili Mustafa Ağa tarafından, Lale Devri üslubuyla inşa edilmişti. Çeşme 2006 yılında Kuveyt Türk Katılım Bankası ve Vakıflar Genel Müdürlüğü işbirliğiyle restore edilerek, çeşmelerinden yeniden su akar hale getirildi.

Kuveyt Türk’ün kaybolmaya yüz tutmuş tarihi varlıkları topluma kazandırmak amacıyla yenilenmesini üstlendiği bir diğer eser olan Bursa Kozahan Şadırvanı’nın yenilenmesi,  2008 yılında Vakıflar Bursa Bölge Müdürlüğü'nün kontrolünde Kuveyt Türk Katılım Bankası tarafından gerçekleştirildi. Çalışmalar kapsamında cami ve şadırvan aslına uygun olarak restore edildi. Ulucami ile Orhan Camii arasındaki geniş sahada bulunan Koza Han, mimar Abdül-ula bin Pulad Şah tarafından tasarlanmış, 1492 yılında, II. Bayezid tarafından yaptırılmıştı.

Bu alanda çalışmalarınız devam edecek mi? Sırada hangi projeler var?

Şuan planlanmış bir proje üzerinde çalışmıyoruz ancak, bundan sonraki süreçte yenileme projelerine destek vermeye devam edeceğiz.

Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?

Öncelikle nazik alakanız için teşekkür ederim. Her zaman olduğu gibi yaşadığımız dönemin izlerini taşıyan, değerli eserler icra eden sanatkârlara destek vermeye, onlara vefâ etmeye ve eserlerini daha çok insanla buluşturmaya devam edeceğiz.

Ben de nazik alakanız için teşekkür ederim Ufuk Bey.

 

İbrahim Ethem Gören

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.