İSTANBUL’DA YEDİTEPE BİENALİ ZAMANI

GELENEKSEL SANATLARIMIZ ALANINDA ÜLKEMİZDE YAPILAN EN GENİŞ KAPSAMLI ULUSLARARASI ETKİNLİK

Yeditepe Bienali, yaşadığımız coğrafyada yüzyıllardır harmanlanan, Saka, Hun, Göktürk, Uygur, Hazar, Artuk, Sökmen, Avar, Karahan, Selçuk ve daha nicesinin rengiyle renklenen, Hitit, Sümer, Babil ve daha nicesinin kalemiyle nakışlanan, Yesevî nefesi ile nefeslenip Mevlana Celaleddin Rumi ile semaya uzanan kültür kodlarımıza ait doku ve formları içeren sanat eserlerinin bulunduğu bir “ilk” bienal. İlk, çünkü henüz Türkiye’de ve dahi dünyada arz ettiğimiz kadim unsurların hepsini içeren, yerli ve komşu (yabancı değil, komşu) sanatçıların aynı sanat dallarında verdikleri eserlerin buluştuğu veya ayrıştığı her şeyi sahiplenip kendi bünyesinde yeşerten bir bienal yapılmadı. Bienalin amaçlarından biri de her şeyin atomize edildiği bu çağda, bütünleyici bir bakış açısını sanatla geliştirmek ve muhkem hâle getirmek.

 

YEDİTEPE BİENALİ’NDE BUGÜNÜ OKUYUP YARINI TASARLAMANIN FORMÜLÜ ARANIYOR

Yeditepe Bienali’nin bir diğer amacı ise düne bakıp bugünü okuyarak yarını tasarlamak formülünün sanat alanında uygulanabilir olup olmadığını, uygulandığında gelinen noktayı, kemâlini bulan ve yeni bir tarz geliştirmenin neredeyse imkânsız hâle geldiği düşünülen sanatlarla, her gün yeni bir tarz kazanabilen sanatların yan yana geldiğinde oluşturacakları manzarayı görmek ve göstermek… 

Sanat Danışmanımız İbrahim Ethem Gören, açılışa, etkinliğin gala programına ve Salis Medresesi'ndeki Kusursuz Tekrar temalı sergiye katıldı. Danışmanımızın bienal izlenimlerini ve bienal boyunca sanatkarlarla yapacağı mülâkatları sayfalarımızda yayınlayacağız inşallah.

Cumhurbaşkanlığının himayelerinde Fatih Belediyesi ve Klasik Türk Sanatları Vakfı'nın iş birliğiyle düzenlenen etkinlik hamle çapında bir sanat hadisesi olarak kayıtlara geçiyor. Üstad Necip Fazıl Kısakürek “Laf var ki laftır, laf var ki iştir, iş var ki laftır. Bize iş kadrosunda laf, hamle çapında iş lazım” diyordu. Üstada rahmeti vesile kılarak Yeditepe Bienali için “hamle çapında hizmet” vasfını pekala kullanabiliriz.

“Yeditepe Bienali bir belediyenin ve bir vakfın el ve gönül birliğiyle şimdiye kadar yapabildikleri en önemli sanat olayıdır” cümlesini kurmak sanırım üzerimize düşen bir sorumluluk.

 

ULUSLARARASI HAT VE TEZHİP SERGİSİ İSTANBUL'DA AÇILAN OLDUKÇA MÜHİM SANAT AKTİVİTELERİNDEN BİRİ

Yeditepe Bienali kapsamında Ayasofya Müzesi'nde açılışı yapılan Uluslararası Hat Sergisi ziyaretçilerini bekliyor. Sergide ülkemizin hat sanatı ustalarının yanında etkinliğe Suriye, Kuveyt, İran ve İspanya'dan katılan sanatkârların eserleri yer alıyor.

 

KÂĞIDIN MÜŞFİK ÇEHRESİ MUHTELİF YAZI ÇEŞİTLERİYLE AYDINLATILMIŞ

Abdurrahman El Abdî, Abdulrazzak Karakash, Abdürrahim Kahya, Abdurrahman Depeler, Ahmed Koçak, Ali Rıza Özcan, Ali Toy, Avni Nakkaş, Ayman Hassan, Bekir Çetintaş, Cemali Gündoğdu, Cevad Nuran, Davut Bektaş, Doç. Dr. Fatih Özkafa, Ferhat Kurlu, Fuad Başar, Hakan Arslan, Hanife Alpaydın, Hasan Çelebi, Hüseyin Kutlu, Hüseyin Öksüz, Prof. Dr. Hüsrev Subaşı. Doç. Dr. Mehmet Memiş, Mehmed Özçay, Menaf Nam, Muhammet Fatih Yıldız, Muhammet Nuri Çelikkaya, Muhammed Yaman, Mustafa Cemil Efe, Mustafa Parıldar, Nuria Garcia Masip, Osman Çiçek, Osman Özçay, Rasul Afşin Okur, Savaş Çevik, Seyit Ahmet Depeler, Tahsin Kurt, Yılmaz Turan ve Yusuf Mazi’nin isimleri sergiye eser veren 48 sanatkâr arasında yer alıyor.

Hilye-i şerifeler, ayet-i kerimeler, hadis-i şerifler, kelâm-ı kibar ve karalamalar, talik, müsenna, sülüs, nesih, tevki, reyhani, celi divani, celi sülüs, celi talik, divani, kufi, muhakkak, makıli, müselsel hat neş'elerine siyah is mürekkebi, zırnık ve zerendud uygulamaları eşlik etmiş ve böylelikle kâğıdın müşfik çehresi muhtelif yazı çeşitleriyle aydınlatılmış.

 

SERGİDE HAT SANATININ GELİŞİMİNİ GÖZLEMLEMEK MÜMKÜN

Uluslararası Hat Sergisi’nde hat sanatının asırlar boyunca her bir yüzyılda yeni kabiliyetlerle daha âlâ mevkilere doğru yükselişine şahit olabilirsiniz.

Ustalar, yetiştirdikleri talebelerle birlikte Ayasofya’nın altında el ele tutuşarak hafi bir sanat zikrini terennüm ediyor.

Hat sanatının günümüzde gelmiş olduğu noktanın ayan beyan teşrih masasına yatırılmakta olduğu sergi 15 Mayıs 2018 tarihine kadar yazı sevdalılarını Ayasofya’nın kubbesinin altına bekliyor olacak.

 

ULUSLARARASI TEZHİP SERGİSİNİ ZİYARET ETMENİZİ ÖNERİYORUZ

Uluslararası Tezhip Sergisinde de tezhip sanatçılarının göz nurlarının inceliklerini gözlemlemek mümkün. Bu bağlamda tezyinat sevdalılarına sergiyi ziyaret etmelerini öneriyorum. Yeditepe Bielani’nde sergilenen birbirinden güzel eserler için “Çünkü göz gördükçe incelir, göz gördükçe gönül ilahi gücün büyüklüğünü idrak edebilir” diyen Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir’e hak veriyoruz. Ve buradan Sayın Başkanın söylediklerine, söylemek istediklerine ayna olma sadedinden Mustafa Demir’in bıraktığı yerden kelâma biz devam ediyoruz.

Dünya hayatının güzellikleri evvel emirde kafa gözüyle sonrasında da kalp gözü ile âşikâr olur. Netice itibarıyla güzel, güzel gözle görülür. El-Hakk güzeli; mutlak güzeli, her göz de göremez. Hâsılı, gören, göz de değildir; gönüldür, ruhtur… Mahza et olan göz neyi görecek ki? Hakikati, mutlak hakikati gören kalp gözüdür… Kalp, gönül gözü… Gönül gözü hakikat âlemine sefere çıktığında hayırlar fethedilmeye, şerler defedilmeye başlanır. Gönül gözü hakikat caddesinde mütemadiyen seyrettikçe güzel ve güzelliklerle irtibatı da sürekli olur.

 

ULUSLARARASI TEZHİP SERGİSİ SANATKÂRLARIN YOĞUN EMEKLERİNİ ZİYARETÇİLERİN BEĞENİSİNE ARZ EDİYOR

Ayasofya'daki Uluslararası Tezhip Sergisi de hat sergisi gibi birbirinden üstün onlarca eseri bienal ziyaretçilerinin irfanına sunuyor.

Uluslararası Tezhip Sergisi’nde Türk sanatârlara İran ve Özbekistanlı ustalar da eşlik ediyor. Abdülhamit Yılmaz, Afsana Nangar, Arda Çakmak, Ayşe Sayın, Berna Karabulut Kervan, Eyüp Özcan, Prof. Dr. Faruk Taşkale, Fatma Özçay, Firdevs Bakkal, Yard. Doç. Dr. Gülnur Duran, Gülsüm Gügercin, Halenur Bakkal, Hilal Dağtekin, İsmail Çökük, Kadriye Bayraktar, Mamure Öz, Nadir Tatar, Necati Sancaktutan, Nihal Tezcan Şişman, Nihan Ümran Ersin, Nilüfer Kurfeyz-Selim Sağlam, Nurdanur Ünal, Orhan Dağlı, Seda Demir, Selcen Belgin Balıkçı, Serap Bostancı Tuluk, Serhat Tokmak, Sevde Gülüt, Simanur Uzun, Şahalim Shamansurov, Vildan Sert ve Zeynap Rahnama sergide eserleri olan sanatkârlar.

 

TEZHİP ESERLERİ, GELENEKSEL SANATLARIN GELECEĞİ ADINA ÜMİTVAR OLMAMIZI SALIK VERİYOR

Ayasofya’nın kadim kubbesinin altında mektepli, alaylı, alaylı ve mektepli sanatkârların eserleri sanat ve estetik özellikleriyle birbiriyle yarış halinde... Güzel Sanatlar Üniversite ve Fakülteleri hocalarının, Türkiye’nin muhtelif bölgelerindeki atölyelerinde tezyini sanatlara hizmet eden tezhipçilerin ve belediyelerin meslek edinme kurslarında görevli hocaların tezhip eserleri izlenmeyi ve üzerine konuşulup yazılmayı fazlasıyla hak ediyor.

Klasik tezhip, serbest tarama, halkâr, altın ipeksi tarama, serbest tasarım, klasik halkâr, halkâri tarama, klasik rumi tezhip, serbest tasarım, rumi tasarım ve saz yollarıyla birbirlerine kenetlenen tezyinat unsurları geleneksel sanatların geleceği adına ümitvar olmamızı salık veriyor.

Tezhipçilerimizin göz nurlarını barındıran çalışmalarda günümüz usta hattatları Hasan Çelebi, Erol Dönmez, Ali Toy, Hüseyin Gündüz, Prof. Dr. Muhittin Serin, Mustafa Parıldar, Osman Çiçek, Ferhat Kurlu, Fehmi Ahmed, Ömer Faruk Özoğul, Adem Sakal, Mümtaz Seçkin Durdu’nun imzalarının yanı sıra, ebediyet aleminde sırlanan yazı sanatının büyük üstadları Hasan Rıza, Mahmud Celaleddin ve Bakkal Arif Efendi’nin ketebeleri yer alıyor.

 

TARİHİ YARIMADA ZİYARETİNİZİ BEKLİYOR!

Akdeniz Medresesi, Aya İrini, Ayasofya, Ayasofya Meydanı, Ayvansaray Türk Evi, Balat Leblebiciler Sokak, Beyazıt Meydanı, Bozdoğan Kemeri, Çinili Köşk, Darphane-i Amire, Fatih Belediyesi Orta Avlu, Gülhane Parkı, Hobyar Mescidi, II. Beyazıd Hamam Kültür Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzesi, Kapalıçarşı, Küçük Mustafa Paşa Hamamı, Marmara Üniversitesi Cumhuriyet Müzesi, Nuru Osmaniye Camii Mahzeni, Sirkeci Garı, Sultanahmet Medresesi, Sultanahmet Meydanı, Süleymaniye Camii Salis Medresesi, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, Topkapı Sarayı, Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, Yeni Camii Hünkâr Kasrı ve Yerebatan Sarnıcı Tarihi Yarımada’da henüz ziyaret etmediğiniz yerler arasında yer alıyorsa gidip görmeniz ve teşerrüf etmeniz için bienal mekânı olmaları gibi bir gerekçeniz de bulunuyor.

 

BİENAL’İN ANA TEMASI EHL-İ HİREF

Yeditepe Bienali’nin ana teması Ehl-i Hiref. “Ehl-i Hiref” temasının içinde  “Çiçeğin Her Hali”, “Kuş Misali”, “İstanbul’a Dair”, “Kusursuz Tekrar” ve “Mekândan Taşanlar” olmak üzere beş farklı alt tema bulunuyor. 

Yeri gelmişken Ehl-i Hiref teşkilatı için bir paragraf açmakta fayda mülahaza ediyorum. Ehl-i Hiref, ya da Ehl-i Hiref-i Hassa Teşkilâtı, Osmanlı Cihan Devleti’nin müesseselerinden biridir. Osmanlı sanat, zanaat ve kültür geçmişinin önemli topluluklarından olan Ehl-i Hiref, sarayın himayesinde hizmet eden usta, çırak ve kalfalar birliği.

 

BİENAL TEMALARINDA ÇİÇEKLER, KUŞLAR, MEKÂN VE İSTANBUL ÖN PLANDA

Bienal temalarında mekân ve İstanbul ön planda. “Şimdi Yeditepe Bienali’ni keşfetme zamanıdır” diyerek Bienal yönetiminin etkinliğin ana temalarına ilişkin biçtikleri misyonu hüvesi hüvesine arz edelim.

 

ÇİÇEĞİN HER HALİ

“Bir güzelliği ifade ederken “çiçek gibi” tabirini pek sık kullanırız. Varlığın güzellik satırında geniş yer tutan çiçekler, sundukları sonsuz güzellik terkipleriyle insanları bu benzetmeye âdeta mecbur eder. Bu yüzden hem kendi gerçek varlıklarıyla hem de bu güzelliği daha da çoğaltma arzusundaki sanatkârların çizdikleri suretleriyle çiçekler, hayatımızın her yerindeler. Hem çiçek yetiştiriciliğinde hem de çiçek ressamlığı konusunda çok parlak devirler yaşanan medeniyetimizin gelenekli sanatlarında çiçek açmayan tek bir saha yok diyebiliriz. Kur’an-ı Kerim süslemelerinden, çinilere, divan sayfalarından cami içindeki sütunlara, muazzam abidelerden mezar taşlarına kadar her yer çiçekle bezenmiştir. Topkapı Sarayı’nın yemiş odasında üç yüz yıldır solmayan natüralist üslupta çizilen çiçekler ya da Karamemi’nin tılsımlı elinden çıkıp Muhibbî divanına kokusunu salan stilize çiçekler, şükûfenâmelerde tomurcuklanıp bilimsel bitki ressamlarının elinde boy verenler… Bu çağın sanatçılarının geçmişi ve geleneği koklayarak yaptıkları çiçekli eserler, çiçeğin her hâliyle, Yeditepe Bienali’nde.

 

KUŞ MİSALİ

İnsanın en çok öykündüğü, yerinde olmak istediği canlılardan: kuş. Kanadını kıskanırız, dillerini öğrenmenin yollarını ararız, kim ne der diye düşünmeden kuşlarla konuşuruz. Kendi kendine bir konuşma da değildir bu, karşılık alırız. Kuşları işe koşarız, sevgili diyarına selam söylemeye yahut teleğinde sakladığı sırrı sahibine ulaştırmaya gönderir sonra da sorarız “turnam kimden aldın sen bu avazı”. Yaşarken onlara köşkler yapar, öldüğümüzde su içsinler diye mezarımızda onlara da yer açarız. Kafdağı’nın ardında saklanan Anka da odur, gül dalında bağrını kanatan bülbül de, yanıp kül olan ve küllerinden yeniden doğan Kaknüs de, asla yere konmayan Hüma da ve tufandan sonra dünyada hâlâ hayat olduğunu ağzında bir “zeytin dalı” ile muştulayan da odur. İnsanın ve insanlığın dertlerine, dermanlarına, rüyalarına hâsılı insan başına gelen her şeye kuştan bir bakışla bakan bu çağın sanatçıları “insanoğlu kuş misali” diyerek Yeditepe Bienali’nde insan hâllerini kuşdili ile anlatıyorlar.

 

İSTANBUL’A DAİR

Fatih’in şehri, Sinan’ın atölyesi, Nedim’in bercestesi, Dede Efendi’nin şarkısı, Evliya Çelebi’nin defteri, Eyüp Sultan’ın namazgâhı, Abdulhamid Han’ın nazargâhı... İçinden deniz geçen, ulu rüyaların görüldüğü şehir: İstanbul. Görenin de görmeyenin de içinde yaşayanın yahut sadece gelip geçenin bile üzerine bir şey söylediği İstanbul’un, düne bugüne ve yarına dair anlattıkları, anlatacakları var. İstanbul’un bugünün sanatkârlarının kulağına lodosu, poyrazı, göğünden âzâde şekilde renk değiştiren deniziyle ve daha neler neleriyle fısıldadığı her ne var ise, Yeditepe Bienali’nde.

 

KUSURSUZ TEKRAR

“Her sayı, birin bir kere daha tekrarından ibarettir.” der Feridüddin Attâr. Güneş doğar, batar. Tekrar doğar, tekrar batar. Gözümüzü kırparız, tekrar kırparız ve tekrar. Ezan okunur, sonra tekrar okunur, sonra tekrar. Kendi içindeki satırların tekrar etmesi de ayrıca manidar. Tekrar eden ayetler, tekrar eden fiiller, tekrar eden notalar, tezhib, minyatür, hat, mimari içindeki tekrarlar... Yani ritim. Her tekrarda, aslında tekrar eden şeyin değil başka bir şeyin çoğaldığını gören, düz bir çizginin tekrar eden noktalardan ibaret olduğunu bilen, geometrik ritmin söylediği nakaratı duyan sanatkârlar, “tekrarında sanat var” dedikleri eserleriyle Yeditepe Bienali’nde.

 

MEKÂNDAN TAŞANLAR

Bir de şöyle tanımlayalım: İçi içine sığmadığı için kendi beden ve ruh coğrafyasından dışarı taşan kişiye sanatkâr, taşan o şeye ise sanat denir. Yunus Emre’nin “ya ben öleyim mi söylemeyince”si de bu kalemdendir. Sanatın kendisinin de tanımlı olduğu alana sığmadığı, “bunun burada ne işi var” dedirtecek yerlere sıçradığı olur bazen. Bu sıçrayışların oluşturduğu ve insanı, baktıkça “aslında yakışmış” ya da “neden olmasın” çizgisine getiren alışılmadık güzellikler hem sanata hem sanatçıya hem de gören gözlere nefeslenecek başka sahalar açar. İçi içine sığmayan sanatkârların, mekâna sığmayan eserleri Yeditepe Bienali’nde.”

 

İbrahim Ethem Gören

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.