İSTANBUL’DA HABÎB-İ HÜDÂ RAYİHASI

İSTANBUL’DA HABÎB-İ HÜDÂ RAYİHASI

Hattatlar asırlar boyunca en güzel yazıyı yazmanın tatlı telaşı içerisinde kamış kalemlerinden zikir sesi almıştır. Kamış kalem, kâh bir ayet-i kerimenin; kâh bir hadis-i şerifin ve kâh da bir kibar-ı kelâmın hizmetinde bulunarak, şüphesiz en büyük hizmeti ise hilye-i şerife levhalarına yapmıştır.

 

ÂSÂR-I ATÎKAMIZ EMANET ŞUURUYLA MUHAFAZA EDİLMELİ

Mahir hattatlarımız yüzyıllar boyunca hat sanatına başkentlik etmiş olan İstanbul’da sanat ve estetik tarihimize birbirinden âlâ keyfiyeti haiz hilye-i şerifeler armağan etmiştir. Mezkûr armağanların büyük bölümü Türkiye’deki koleksiyonlarda, müzelerde muhafaza edilirken maalesef bir kısmı da yurt dışına kaçırılmıştır. Bizlere, sanat camiasına, koleksiyonerlere ve kamu idaresine düşen görev, âsâr-ı atîkamızın emanet şuuruyla muhafaza edilmesini temin etmektir.

Bir önceki paragrafta ifadesini bulan “emanet şuuru” ibaresine yaslanarak yazımıza devam edelim... Türkiye’de pek çok koleksiyon ve koleksiyoner var. Geleneksel sanatlarımız özelinde de “bir hayli” denilebilecek kadar koleksiyon ve koleksiyoncu mevcut. İyi ki de varlar. Topçu Ailesi de memleketimizin önde gelen koleksiyonerleri arasında yer alıyor.

 

SU MEDENİYETİ’NİN NABZI BAŞAKŞEHİR’DE ATIYOR

Recep Ali, Dr. Ercan ve ErgunTopçu kardeşler, yaptıkları işten; armatürlerden yola çıkarak su ve su medeniyetine dair ehemmiyeti haiz kıymetleri toplamışlar, kayıt altına alarak tasnif etmişler. Ab-ı Hayat Su Medeniyeti adını verdikleri koleksiyon su gibi canlı… Bir yandan sergileniyor, diğer yandan genişliyor, bir taraftan da restore ediliyor.  Gaye, su kültürünü yaşamak, yaşatmak ve bir sonraki nesle emanet etmek; düne, bugüne ve yarına su kardeşliğiyle ışık tutmak. 

 

TÜRKİYE’DE HİLYE-İ ŞERİFE ALANINDAKİ EN ÖNEMLİ KOLEKSİYONLARDAN BİRİ TOPÇU KARDEŞLERE AİT

Topçu kardeşlerin hat sanatına yönelik olarak da hacimli ve çok özel bir koleksiyonu var. Yazma eserler, hat levhalar, Osmanlı taşbaskılar ve camaltı ürünlerden müteşekkil oldukça zengin koleksiyonun içinde 70 kadar Hilye-i Şerife levhası önemli bir yer tutuyor. Türkiye’de hilye-i şerifeler alanındaki en önemli koleksiyonlardan birinin Topçu kardeşlere ait olduğunu yazıp söyleyecek olursak hata etmiş olmayız.

 

MÜSTESNA BİR SANAT ETKİNLİĞİ: HABÎB-İ HÜDÂ HİLYE-İ ŞERİFELER SERGİSİ

Koleksiyonlar sevinç ve mutluluk gibi paylaşıldıkça bulundukları çevrede bir etki alanı oluşturuyor, söz konusu alan git gide büyüyerek etrafına pozitif enerji yayıyor. Böylesi bir anlayışla Topçu Koleksiyonu arasında özel bir yeri bulunan 70 hilyeden, sergi alanının kapasitesi dolayısıyla ancak 40’ı 18 Ekim Cumartesi günü Üsküdar’daki Albaraka Sanat Galerisi’nde ziyarete açıldı.  Böylelikle, Habîb-i Hüdâ Hilye-i Şerifeler Sergisi, Topçu Ailesi’nin yıllar yılı, koleksiyonuna dâhil ettiği, envanterini tuttuğu, kayıt altına aldığı, tasnif ettiği, tezyinatını yaptırdığı, özenle koruduğu çok değerli hilye-i şerifeler sanat ve Peygamber (sav) âşıklarıyla buluşmuş oldu. 

 

RECEP ALİ TOPÇU: EFENDİMİZ KÂİNAT KİTABININ EN İYİ MÜFESSİRİDİR

Koleksiyoner Recep Ali Topçu, kardeşi Dr. Ercan Topçu ile birlikte sanat sevdalılarının irfanlarına arz ettiği hilye-i şerifelerden ne anladığını beş cümle ile şöylece beyan ediyor:

“Efendimizin tebliğ ettiği Kur’an-ı Kerim, hadis-i şerifleri ve sünneti seniyyeleri insan hayatının her alanını kuşatır. Onun hayatı apaçık bir kitap gibidir. O, kâinat kitabının en iyi müfessiridir. Herkes, kendi iman, ahlâk ve kültür seviyesine göre onu okuyarak ondan ibret alacak ve hayatına yön verecektir. İşte hilye-i şerifeler bize bunları anlatır, hatırlatır.”

 

NEBEVÎ BİR NEFES

Habîb-i Hüdâ Sergisi İstanbul’un orta yeri Üsküdar’a ve oradan da tüm Türkiye’ye Asr-ı Saadet ikliminden taze nefesler üfledi. Nebevî bir nefes; yahut sığınma sahnesi…

Topçu Ailesi’nin gerçekçi, ayakları zemine basan sosyal sorumluluk şuuruyla emanetçiliğini üstlendiği, talep eden herkesin ilgisine sunduğu, görmek isteyenlerin görebildiği Hilye-i Şerifelerin görselleri ve bilgileri, 48 sayfalık hacme sahip sergi kataloğuyla sanatseverlere takdim edildi.

 

HİLYELERDEKİ İNCE SANAT…

Sergide aharlı kâğıtlarla, murakkaalar üzerine kaleme alınan hilye-i şerifelerle birlikte, Osmanlı taş baskı hilyeler, seyahat hilyeleri, icazet hilyeleri, kolye şeklinde tasarlanan hilyeler, ağaç zemin üzerine yapıştırılmış hilyeler ve destimâl-i şerifler yer alıyor. Hilyelerdeki ince sanat zevki, estetik zarafeti sanatkâr dedelerimizin yoğun emeklerine ve mahir göz nurlarına işaret ediyor.

 

‘SAKIN TERK-İ EDEBTEN…’

Hatları ve tezhipleri birbirinden güzel hilye levhalarının, Osmanlı Türkçesi ile el yazması hilye-i şerife açıklamalarının, Osmanlı dönemi taş baskı peygamber isimlerinin, ahşap üzerine yapıştırılmış Osmanlı dönemi taş baskı hilye-i şerifelerin, mukaddes emanetlerin işaret edildiği levhaların, kolye şeklinde tasarlanan kadim hilye-i şerifelerin karşısına geçildiğinde hafızalara Nabi’nin meşhur beyti tedai ediyor:

Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-i Hudâ’dır bu

Nazargâh-i ilâhidir, Makam-ı Mustafâ’dır bu

 

MUHABBET, MUHAMMED’DEN (SAV) HÂSIL OLMUŞTUR

Elbet, muhabbet Muhammed’den (sav) hâsıl olmuştur. Ravza-i Mutahhara’nın nurlu koridorlarında Şebeke-i Rasul’e doğru ilerleyen müminler, “Essalâtü vesselâmü aleyke ya Rasulallah” derken, yeşil kubbenin altında bir nevi saadet asrının iklimine adım atar.  Evinde hilyesi olanlar da hemen her temaşada benzer duyguları yaşar. Habîb-i Hüdâ sergisi de gönlü haşyetullahtan/Allah korkusundan yufka gibi incelen âşıklar için bulunmaz bir manevi ikram hüviyetine bürünmesi açısından tarihi bir etkinlik olarak sanatseverlerin gündemine girdi.

 

SERGİDE HAT SANATININ KURUCU ÜSTADLARININ, EKOL SAHİBİ ŞAHSİYETLERİNİN HİLYELERİ VAR

Habîb-i Hüdâ sergisinde hat sanatı tarihimizin kurucu üstadlarının, ekol sahibi şahsiyetlerinin ve günümüz ustalarının hilyeleri yer alıyor. Bu cümleye dahil edeceğimiz üstadların/ustaların isimleri şöyle: Hasan Rıza, Seyyid Halil Şükrî, Hüseyin Efendi, Bayezid Dede, İbrahim Edhemi, Hafız Ali Kastamonî, İbrahim Hakkı, Dr. Sadi Berger, Fevzi Günüç, Hamid Aytaç, Hüseyin Kutlu, Mehmet Memiş, Mümtaz Seçkin Durdu, Turan Sevgili, Arda Çakmak, Savaş Çevik, Hasan Çelebi, Ali Alparslan, Levent Karaduman, Hüseyin Öksüz, Davut Bektaş, Hüseyin Gündüz, Ferhat Kurlu, Fatih Özkafa, Muhammed Cellûl, İbrahim Halil İslam, Mithat Topaç, Mustafa Bekir Pekten, Fuad Başar, Ahmet Bursalı ve Hafız İmam Mehmet Zeki.

Osmanlı hattatlarının, Osmanlı ile Cumhuriyet Türkiye’si arasında kitap sanatları nâmına köprü vazifesi ifa eden merhum üstadların yanı sıra günümüz hat sanatkârlarının büyük bir bölümünün ketebe koyduğu hilye-i şerifeler, dünden bugüne, bugünden geleceğe hat ve tezhip sanatının inkişafına ışık tutması açısından da önem arz ediyor.

 

HASAN ÇELEBİ’NİN İKİ TALİK HİLYESİNDEN BİRİ TOPÇU KOLEKSİYONU’NDA

Sergide Reisülhattatin Hasan Çelebi ile hasbihal etme imkânı buldum. Hocamıza, GMY’miz Aslan Demir’in özel selâmını ileterek, 20 yıl önce söz verdiği “Vavlar”ı artık yazmasının vakti geldiğini hatırlattım.

Günümüz hat sanatının duayen ismi, Reisülhattatin Hasan Çelebi’nin 55 yıllık yazı hayatında kaleme aldığı iki talik hilyeden biri Topçu Koleksiyonu’na nasip olmuş. Hasan Çelebi Hoca’nın Habîb-i Hüdâ sergisinde toplam üç hilyesi bulunuyor.

Benzer şekilde hat sanatımızın mümtaz simalarından Savaş Çevik Üstad’ın ketebe koyduğu ilk talik hilyesi de Topçu kardeşlerde... Hafız Ali Kastamonî’nin bilinen tek hilyesi de yine Topçu Koleksiyonu’nun envanterinde kayıtlı.

Habîb-i Hüdâ sergisi vesilesiyle sanatseverlerin ziyaret etme imkânına sahip olduğu hilye koleksiyonunun tezyinatı da önem ve özenle yapılmış.

 

RENKLER, ESTETİK ANLAYIŞ VE NAİF BEZEME UNSURLARI…

Tezyinatın anahtar kelimelerini renkler, naif bezeme unsurları ve estetik anlayış oluşturuyor. Nitekim bakanların gözlerini dinlendiren, gönüllerini ferahlatan renkler, muhataplarını yormayan naif bezeme unsurları, yazıyı arka planda bırakmayan estetik anlayışı tezhip ustalarımızın sanat zevklerini özetler mahiyette.

Rikkat Kunt, Güher Erk, Sevim Kayaoğlu, Celaleddin Karadaş, Hanifi Dursun, Afife Hanım, Tahsin Dündar Aykutalp, Cahide Keskiner, Doç. Dr. Münevver Üçer, Meral Ilgaz, Leyla Hanım, Prof. Dr. Nil Sarı, İsmail Çökük, Melek Antel ve Muhammed Mağ koleksiyondaki hilye-i şerifleri tezhipleyen usta sanatkârlar…

Bu vesileyle Türk bezeme sanatlarına büyük hizmetleri sebkat eden Rikkat Kunt’a, Sevim Kayaoğlu’na, Melek Antel’e ve Tahsin Dündar Aykutalp’e Allah’tan rahmet niyaz ediyorum.

Son cümlede isimlerini andığım büyük üstadlar ebediyet âlemine sırlanmışlar, lakin talebelerinin fırçalarının ucunda ayet-i kerimelere hizmet etmeye devam ediyorlar. Bakmasını bilenler, Prof. Dr. Faruk Taşkale’nin tezhiplerinde hocası Rikkat Kunt’un mütebessim çehresini; Serap Bostancı’nın saz yolu tezyinatında üstadı Melek Antel’in naif bakışlarını; Hayri Aykutalp’in halkârlarında ise muhterem pederi Tahsin Hoca’nın babacan tavırlarını pekâlâ görebilir. Yeter ki gönüller bir olsun…

 

GÖREN GÖZ DEĞİLDİR; GÖNÜLDÜR, RUHTUR…

Netice itibarıyla güzel, güzel gözle görülür. El-Hakk güzeli; mutlak güzeli her göz de göremez. Hâsılı, gören, göz de değildir… Gönüldür, ruhtur… Mahza et olan göz neyi görecek ki? Hakikati, mutlak hakikati gören kalp gözüdür… Kalp, gönül gözü… Gönül gözü hakikat âlemine sefere çıktığında hayırlar fethedilmeye, şerler defedilmeye başlanır. Gönlün gözü, hakikat caddesinde mütemadiyen seyrettikçe güzel ve güzelliklerle irtibatı da sürekli olur. Aynen, 16. yüzyıldan günümüze ve oradan da Habîb-i Hüdâ Koleksiyonu’na ayrı bir mana, renk ve ahenk unsuru taşıyan Rikkat Kunt’un Hamid Aytaç hilyesindeki tezyinat gibi…

Yakın dönem tezhip ve hat sanatının en önemli isim ve ustaları, kurucu şahsiyetleri Habîb-i Hüda sergisinde el ele tutuşarak hafi bir zikri terennüm ediyor.

 

‘BAHTİYÂ DURMA YÜZÜN SÜR KADEMİNE O GÜLÜN’

Bilindiği üzere “destimâl-i şerif”, Topkapı Sarayı’nda, kutlu emanetlerin Peygamber Efendimize (sav) ait Hırka-i Saadet ziyaretinde dağıtılan ince örtülere verilen isimdir.

Osmanlı asırlarının hükümran olduğu yıllarda Topkapı Sarayı’nda her sene Ramazan ayının on beşinci günü Efendimizin (sav) hırkası özel sandıktan dualarla çıkarılır ve önceden hazırlanmış destimâller ona tek tek dokundurulurdu. Daha sonraları “destimâl-i şerif” adıyla anılacak bu mendiller misafirlere hediye edilirdi. Her misafir bu mendilleri ömür boyu yedi kat bohça içerisinde özenle saklar, vefat ettiğinde kefenlenmeden önce yüzünün üzerine örtülmesini vasiyet ederdi. Bundan dolayı destimâl-i şeriflerin birçoğu günümüze ulaşmamıştır.

Peygamber (sav) sevgisini dile getiren şiirler ve salavat-ı şerifeler, Enderunlular tarafından tahta baskı kalıpları ile hazırlanan destimâller, Ramazan-ı Şerif ayına kadar Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’ndeki Destimal Odası’nda muhafaza edilirdi. Bu tülbentlerde yer alan beyitlerden Bahtî mahlaslı Sultan I. Ahmed’e ait olanı şöyledir:

N’ola tâcım gibi başımda götürsem daim

Kadem-i pâkini ol hazret-i şâh-ı rasulün

Gül-i gülzâr-ı nübüvvet ol kadem sahibidir

Bahtiyâ durma yüzün sür kademine o gülün

 

HAKİKATLİ USTALARIN ESTETİK ANLAYIŞI HAD SAFHADA…

Osmanlı insanının, Osmanlı sanatkârlarının, çalışkan ecdadımızın, Efendimize (sav) duyduğu muhabbet, müşahhas, sanatkârane bir örneklikle Topçu Koleksiyonu’nda eskimez zamanların estetik zevkine işaret ediyor.

Böylesi bir muhabbetin tezahürüyle olsa gerektir ki hakikatli usta, kolye şeklindeki Osmanlı hilye-i şerifesinin gümüş muhafaza kabının üzerine kalemişi tezyinatını sadece kalemiyle yapmamış, hadiseye gönlünü de ortak etmiş. Eserin nirengi noktasına zümrüt yeşili bir taş koyarak Kubbe-i Hadra’ya/yeşil kubbeye olan hasretini kirpikleri, gözyaşlarını tutamayacak bir keyfiyette dile getirmiş.

 

RECEP ALİ TOPÇU: “HABÎB-İ HÜDÂ SERGİSİNİN EFENDİMİZE (SAV) YAKINLIĞI ARTIRMAYA VESİLE OLMASINI DİLİYORUM.”

Yazımızı, Adell Armatür A.Ş. YK Başkanı Recep Ali Topçu’nun içten niyazına “amin” diyerek nihayete erdirelim:

Sergi vesilesiyle yaptığım görüşmelerde şunu gördüm ki, bizler hilye-i şerif nedir bilmiyoruz, kültürümüzdeki yerini, uygulamalarını unutmuşuz. Kaybetmişiz bu güzelim kültürü, değeri...

İşyerlerinde bazen derler ki, “Benim ceketim bile burayı düzenler.” Dolayısıyla çalışanlar yöneticilerinin ceketlerine önem verir, saygı gösterir. Bizler de bizleri hak ve hakikate ulaştırması adına Efendimiz’i (sav) hatırlatan her şeye değer vererek, toplumu o çizgiye taşımışız.

Sevgili Peygamberimiz’i (sav) bize anlatan hilye-i şerifleri bir zamanlar sanki kendisini ziyaret ediyormuşuz gibi ziyaret edermişiz, bunu bir ibadet olarak görürmüşüz, üstlerini bez örtülerle örtermişiz. Hiç kimse evindeki hilyeye karşı ayak uzatmazmış, hilyenin olduğu yerlerde konuşmalara dikkat edilirmiş, her eve muhakkak bir hilye-i şerife asılırmış ve dahi hilyenin kıymeti sakal-ı şerif gibi, hırka-i şerif gibi mukaddes bilinirmiş.

İnanıyorum hilye-i şerifeler ekseninde günümüzde ailelerimize, işyerlerimize, gündelik yaşantımıza taşıyacağımız hoş hatıralar, uygulamalar ve beraberinde gelecek nice bereketler, muhabbetler vardır. 

Koleksiyonumuzdaki seçme hilye-i şerifelerden oluşan Habîb-i Hüdâ sergimizin Efendimiz’i (sav) yeniden anlamaya, yakınlığımızı, muhabbetimizi artırmaya, onu yüreğimizde büyütmeye ve Hakk ve hakikate ulaşmaya, Mevla’mızın (cc) rızasını kazanmaya vesile olmasını diliyoruz.”

 

 

İbrahim Ethem Gören

 

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.