SU MEDENİYETİNİN NABZI BAŞAKŞEHİR’DE ATIYOR

SU MEDENİYETİNİN NABZI BAŞAKŞEHİR’DE ATIYOR

Koleksiyoner Recep Ali Topçu’nun 6 Ekim 2016 tarihinde vefât eden oğlu Yavuz Selim Topçu’nun aziz hatırasına saygılarımızla…

Su hayatın özü. Hakk’ın aziz ikramı, kutlu nimet, naif emanet. Canlılar için en büyük ihtiyaç ve ilham kaynağı. Suyun içinden geçen, suya değen, suyun değer kattığı her ne varsa canlılık belirtisi gösterir. “…Allah canlı olan her şeyi sudan yarattı…” mealindeki Enbiya Suresi’nin 30’uncu ayet-i kerimesi hayatın kaynağının su olduğunu ortaya koyar. Su, insanla birlikte sair canlılara da hayat verir.

Su, medeniyetin içinden geçer. Bütün uygarlıklar su havzalarında kurulup suyun yanında ve yakınında yükselir. Anadolu topraklarında yaşayan medeniyetler de bir önceki cümlemizde arz ettiğimiz üzere suyun üzerinde yükselmiştir. Suyla ihyâ ve âbâd olan atalarımız suya dokunan ve suyla iş gören her ne varsa ona hak ettiği değeri vererek sanat ve estetik hususiyetleri haiz birbirinden âlâ eserler/eşyalar meydana getirmiş. Böylelikle ibrikler, sahanlar, leğenler, tulumbalar, maşrapalar, güğümler, çeşmeler, sebiller, çeşm-i bülbüller ortaya çıkmış. Ve yine böylelikle Anadolu insanı, kendinden sonraki nesillere su ikliminde yeşeren ve tüm insanlığa rol model, ilham kaynağı olabilecek büyük bir medeniyet armağan etmiş. Yazımızın öznesinde bulunan Başakşehir’deki “Adell Ab-ı Hayat Su Medeniyeti Müzesi” işte böylesi zengin bir medeniyetin izi takip edilerek, su misali damla damla oluşturulmuş engin bir derya...

Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş. YK Başkanı Recep Ali Topçu ve kardeşleri, arz ettiğimiz üzere Anadolu’nun zengin su medeniyetine ait değerleri belli bir sistematik içerisinde toplayıp sergileyerek suyun başında yazılmış, eli kulağında bir mektup gibi günümüz insanının irfanına ve gelecek nesillerin çeyiz sandığına arz etmenin tatlı telaşına gönül vermişler.

 

SU GİBİ AZİZ OLUN

İş adamı Topçu, “Su gibi aziz olun" yaklaşımıyla bir damla suda bir canlıyı, bir canlıda bir damla suyu görüp, tüm canlıları "Su kardeşi" olarak kucaklayabilmek zarafetini gösteren Anadolu güzelliğini günümüze taşımak, toplumla buluşturmak amacıyla İstanbul Başakşehir’deki Adell Ab-ı Hayat Su Medeniyeti Koleksiyonu’nu oluşturmuş.

Şu cümle, su hadimi Recep Ali Topçu’nun koleksiyonunun amacını özetler mahiyette: “Değerlerini kaybedenin kaybolduğu günümüzde toplumumuzun özüyle, kökleriyle, değerleriyle buluşmasına aracılık etmekten mutluluk duyuyoruz.”

Bu bağlamda Recep Ali Topçu, kardeşleri Dr. Ercan Topçu, Ergün Topçu ve ekibiyle birlikte sürdürülebilir bir sosyal sorumluluk projesi olarak toplumda su kullanım bilincini geliştirmek, geçmişten günümüze gelen su ve hamam kültürünü tanıtmak, kaybolmaya yüz tutmuş değerleri gün ışığına çıkarmak, toplumda farkındalık oluşturmak ve kalıcı bir hafıza için Anadolu su medeniyetine ilişkin seçkin eserlerin koleksiyonunu yapıyorlar. Su kullanım bilincini geliştirmeye yönelik olarak kamu ve özel kuruluşlarda, sivil toplum kuruluşlarında ve okullarda su tasarrufu ve su yönetimi konusunda sergiler, eğitim ve seminerler düzenliyorlar. Şirketin genel müdürlüğünde oluşturdukları daimi sergi salonu ve müze ile birlikte, eserlerin hikâyelerini, onlarla bize gelmiş değerleri 7’den 77’ye toplumun her kesimiyle buluşturuyor.

 

AMAÇ SU KÜLTÜRÜNÜ YAŞAMAK VE YAŞATMAK

Sanayici, işadamı Recep Ali Topçu’nun Başakşehir’deki firmasında oluşturduğu Ab-ı Hayat Koleksiyonu’nda su medeniyetimize ait ahşap, tekstil, seramik, cam ve metal malzemelerden oluşmuş 3 binden fazla eser var.

Topçu Kardeşler, yaptıkları işten; armatürlerden yola çıkarak su ve su medeniyetine dair ehemmiyeti haiz kıymetleri toplamışlar, kayıt altına alarak tasnif etmişler. Koleksiyon su gibi canlı… Bir yandan sergileniyor, diğer yandan genişliyor, bir yandan da restore ediliyor.  Gaye su kültürünü yaşamak, yaşatmak ve bir sonraki nesle emanet etmek; düne, bugüne ve yarına ışık tutmak. Bizler de Recep Ali Topçu ve kardeşi Dr. Ercan Topçu’nun bin bir emekle oluşturduğu Adell Ab-ı Hayat Su Medeniyeti Müzesi’nin misafirleri olduk. Ecdadımızın suya atfettiği manayı bihakkın müşahede ettik.

Topçu Kardeşler suyla yaşıyor, suyu yaşıyor ve yaşatıyor. Kalite kendini reklam etmez, ediyorsa kalite değildir zaten, lakin birilerinin ortaya çıkıp iyi ve güzel işler yapanların hakkını teslim etmesi gerekir. Bu yazıyı biraz da bu minval üzere, yiğidin hakkını yiğide vermek babında okuyabilirsiniz. Dr. Ercan Topçu’nun genel koordinatörlüğünü, Güner Liman’ın danışmanlığını üstlendiği koleksiyonda tarihi musluklar, ibrikler, tombaklar, maşrapalar, şifa tasları, mataralar, hamam kültürüne ilişkin eserler, çini ve seramikler, kazanlar, tulumbalar, işlemeli bezler, havlular, çeşme gravür ve kartpostalları, su konulu belgeler, fermanlar, kitaplar, hat levhaları, minyatürler, resimler, berat ve fermanlar ve dokümanlar yer alıyor.

Koleksiyonun sergilendiği büyükçe salona girdiğinizde sizi Reisülhattatin Hasan Çelebi’nin ebru üzerine mükemmel hattıyla yazmış olduğu Enbiya Suresi’nin 30’uncu ayet-i kerimesi karşılıyor: “…Allah canlı olan her şeyi sudan yarattı…” Ayet-i celilesiyle oluş sırrına “Kün Feyekün” zamanına gidiyorsunuz.

Çelebi hattın hemen yanında Ethem Çalışkan üstadın kaligrafisi, Fuzuli’nin “Su kasidesi”nden esintileri taşıyor... 6 asır öncesinin Kerbala’sından; içinden Peygamber (sav) sevgisi geçen esintiler…

“Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim 

Yetmiş andan minminâteş-hâne-i küffara su” 

“Sevgili Peygamberimizin (sav) mucizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce mabedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.” Bu esintilerin Halep zalimlerine de değmesini can-ı gönülden niyaz ediyoruz.

Koleksiyonun tam orta yerinde ibrikler yer alıyor. Belirli bir düzen içindeki ibrikler, bir zamanların abid ve arif şahsiyetlerinin ibadetlerini hafi bir zikirle yâd eder gibi kıbleye karşı yönlendirilmiş. Burada her şey bir tertip içerisinde suyun hikmet ve önemine dair vazifelerini yerine getirmekle meşgul. Tıpkı Recep Ali Topçu’nun dediği gibi: “Bir damla sudaki yüce sanatı, mükemmel tasarımı, onun yolculuğunu anlamaya, anlamlandırmaya çalışmak bizleri ulvî değerlere yüceltecek, hakikate ulaşmamıza vesile olacaktır.”

Çanak-çömlekler, eski armatürler, su tulumbaları, mataralar, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Selçuklu, Osmanlı ve günümüz Türkiyesi’nin su kültürüne ait yüzlerce eser, kıymet bilen ellerde bir araya gelerek Adell Ab-ı Hayat Su Medeniyeti Koleksiyonu’nu oluşturmuş. Bu hususta diyeceğimiz/yazacağımız şudur: “Gidiniz, görünüz ve su medeniyetinin idrakine varınız.”

Derin tefekkürle ziyaret edilmesi gereken koleksiyonun bulunduğu salondan ayrılırken bu kez gözlerimizin önüne teneşir malzemeleri ve kazanlar çıkarak hayatın faniliğini; Hasan Çelebi’nın  “Ey misafir kıl namazın kıble şol caniptedir. İşte leğen işte ibrik işte havlu iptedir.” talik hattı ise hayattaki gayeyi hatırlatıyor.

Başakşehir’de müzede geçmiş zamanların ihtişamı var. Su medeniyetinin nabzı Ab-ı Hayat Koleksiyonu’nda atıyor. Medeniyetin kalp atışlarını dinlemek, su medeniyetine dokunmak isteyen herkese kapılar ardına kadar açık. Koleksiyon, bir gün liselileri, diğer gün üniversitelileri, başka bir gün de sanayici ve iş adamlarını ağırlıyor, geçmişten getirdiği güzelim kokuları, dokuları ile gönüllere sızıyor, nostalji yaşatıyor. Çok uzaklardan gelerek Ab-ı Hayat müzesine sığınmış, ilgi ve şefkate muhtaç bu güzeller, gezilmeleriyle birlikte, hal ve hatırlarının sorulmasıyla birlikte hem kendileri çok mutlu oluyor, hem de ziyaretçilerini mutlu ediyor.

İkitelli’deki fabrika binasında sergilenmekte olan 3 binin üzerinde nitelikli eser zaman zaman muhtelif sergi ve etkinliklerle kamuoyunun ilgisine sunulmakta... Bu bağlamda eserler 2009 yılında düzenlenen Dünya Su Forumu’nda, İstanbul 2010 Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında İslam Eserleri Müzesi ile “Ab-ı Hayat Geçmişten Günümüze İstanbul’da Su ve Su Kültürü” sergisinde ve Uluslararası Su Kuruluşu IWA himayesinde düzenlenen Membran Teknolojisi ve Su Geri Kazanımı Sergi ve Konferansı’nda sergilenerek “Osmanlı Su Medeniyeti”nin uluslararası bir kongrede akademik olarak ele alınması temin edilmiş.

2013 yılında Haliç Kongre Merkezi’ne düzenlenen “Suya Yüz Sürmek” sergisinde dinimizin suya verdiği değeri ve elbette ki Müslüman-Türk kültürü içerisinde yeniden hayat bulan kadim İstanbul’un su kültürünü tanıtmayı neden suya yüz sürülecek denli büyük bir saygı gösterildiğini; en dikkat çekici olanı ise arındırıcı ve ibadete hazırlayıcı olarak her Müslümanın varlık yoldaşı olan suya geçmişte fiziki ve ruhsal rahatsızlıkların şifa dağıtıcısı ve doğru yola ermenin, huzuru bulmanın aracı olduğuna dair günümüz insanlarının hayretlerini uyandıracak kadar doğal, sorgulanmaz bir inanç beslenmiş olmasıdır.

 

GÜĞÜMLERDEKİ ZERAFET

Ab-ı Hayat Su Medeniyeti Koleksiyonu’nda birbirinden âlâ onlarca güğüm var. Bunların büyük bölümü Osmanlı dönemine tarihleniyor. Ecdadımız günlük yaşamında çevresini şenlendirdiği gibi kullandığı eşyayı da özenle seçerek zarif ve naif bir hayat sürüyordu. Bu keyfiyet pek çok kullanım eşyasında olduğu gibi güğümlerde de aksülamel bulmuştu. Koleksiyonda yer alan bir güğümü elimize aldık. Hicri 1266 tarihinde Fetoğlu Hüseyin Ağa’ya gönderilmiş, üzerinde rik’a hattıyla şunlar mukayyet: “Bu güğümden su içene şifalar olsun. Eğer dahi kâfir içerse İslâm’la müşerref olsun. Tarih 1266’dır. Cümle hakkında hayır olsun. Fetoğlu Hüseyin Ağa tul-i ömrüyle muammer olsun…”.

Ayaklarına çıngırak takarak yürüyen ve kendilerine “Karınca incitmez Efendi” denilen Anadolu insanın gönül derinliği bu duaya yansımış değil mi? Beslendiği ayetler, hadis-i şerifler ve ceddinin din-i mübin-i İslâm’a hüvesi hüvesine uyan gelenek ve göreneklerden aldığı ilhamla Anadolu insanın gönlü tüm canlıları, hayvanları, ağaçları kapsayacak enginliğe sahipti, onların her birine “yaratılanları Yaradan’dan ötürü” sevgi, saygı duyar,  kainat ailesinin bir ferdi olarak görürdü ve dualarına onları da dahil ederdi. Engin gönüllü ecdadımız biliyordu ki duanın makbuliyeti çapıyla alakalıydı. Bireysellikten uzak, çapı artan, tüm varlıkları kapsayan duaların derinliği, makbuliyeti artıyordu.

 

SU KÜLTÜRÜ KİTAPLIĞI

Recep Ali Topçu ve kardeşi Dr. Ercan Topçu’nun yıllar önce başlayan koleksiyonerlik merakları sadece su kültürüne ait eşyalarla sınırlı kalmayarak kitaplara de sirayet etmiş.  Böylelikle zengin bir “Su Kültürü Sanat Kitaplığı” ortaya çıkmış. Adell Ab-ı Hayat Koleksiyonu Kitaplığı’nda su, su kültürü, İstanbul, Anadolu Medeniyeti, kültür ve sanat konularında pek çok kitap bulunuyor.

Kültür Sanat Kitaplığı’nın yanında firma personeli için de yemekhanede geniş bir kitaplık oluşturularak okuma seferberliği başlatılmış. Ziyaretçiler, dostlar, çalışanlar okumadıkları kitapları buraya getirebiliyor. Çalışanlar, stajyer öğrenciler buradan bir kişisel gelişim kitabı alarak özetini çıkarıp “Personel Gelişim ve Paylaşım Toplantıları” adı altında yapılan toplantılarda diğer çalışanlara sunumunu yapıyor. Bu toplantılara davet edilen konukların hayat hikâyelerini, tavsiyelerini de dinleyerek hayatlarına zenginlik katıyor.

Topçu Kardeşler “En büyük hizmet insana yapılan hizmettir. Biz onun merkezine yani irfanına en büyük yatırım olan kitabı sunuyoruz.” mülahazasıyla kütüphanelerinin, müzelerinin kapılarını, gönüllerini, sofralarını, araştırmacılara, üniversite öğrencilerine ve akademisyenlere her daim açık tutuyor.

 

KOLEKSİYONCULUK TOPÇU AİLESİ’NİN ÖZEL İLGİ ALANI

Ab-ı Hayat Koleksiyonu özelindeki mülahazalarımızın ardından iş adamı Recep Ali Topçu ile Ab-ı Hayat Koleksiyonu özelinde gerçekleştirdiğimiz hasbihâlimize yer verelim.

Recep Ali Bey, Ab-ı Hayat Koleksiyonu oluşturma fikri nasıl gündeminize geldi?

Biz aslen Ardahan ili Posof ilçesinden Topçugiller ailesine mensubuz. Ailemizin 4-5 kuşaktan beri gündelik yaşantısına ait objeler, belgeler, fotoğraflar, kitaplar muhafaza edilmekte ve bugün bize intikal etmiştir. Ailenin soyadını taşıyan mühür, dedemize ait cep saati, eski fotoğraflar, diplomalar var. Dedemiz o bölgenin âlim zatlarından imiş. Ona ait eski kitaplar, el yazması notları var. Bir diğer amcamızın evlendiğinde eşine hediye ettiği Kafkas yöresine ait gümüş kemer hâlâ duruyor. Sonuç olarak ailede bir saklama kültürü var ve bu kültürden esinlenmiş koleksiyon merakı var. 

Bizim jenerasyonumuzda ise başlangıçta pul biriktirmeyle başlayan bir serüven zaman içinde muhtelif antika malzemeler biriktirmeyle gelişti. Armatür sanayiciliğine başlamamızla birlikte zaman içerisinde işimizle koleksiyon merakımızı buluşturarak ve sadece ‘su’ya dokunan objeler, su kültürüne ait eserler, tarihi musluklar, su kapları ve Türk hamam eşyaları koleksiyonuna dönüştü. İşimizle buluşturduk.

Damlaya damlaya gelişen koleksiyonumuz geldiğimiz noktada Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Yakın Cumhuriyet dönemlerimize ait seçkin eserlerden oluşan bir hâl alıp Ab-ı Hayat Anadolu Su ve Su Medeniyeti Koleksiyonu adını almıştır.

Bu arada koleksiyonumuzun, daimi sergi salonumuzun oluşmasında değerli katkıları olan, yardımlarını, ilgilerini esirgemeyen değerli danışmanlarımıza, devlet protokolümüze, dostlarımıza, çalışanlarımıza, aile mensuplarımızı kalbi şükranlarımızı sunarız. Sağ olsunlar, Su gibi duru, su gibi coşkulu ve su gibi aziz olsunlar.

İlk aldığınız ürün/eser neydi?

Bundan yaklaşık yirmi beş/otuz sene önce Bursa’da Hanlar bölgesindeki bir antikacıdan üzerinde pirinç metal anlamına gelen Osmanlı’ca “birinç” yazılı, Süleymaniye işi, burmalı bir sarı musluk satın almıştık. Böylelikle zamanla gelişip yeşerecek koleksiyonumuzun ilk adımını atmış, ilk esirini satın almış oluyorduk. “Bismillah” diyerek başladığımız biriktirme yolculuğu o gün bugündür devam ediyor.

Su lisan-ı haliyle size ne söylüyor?

Sizin de hoş bir şekilde tanımladığınız gibi sıvıların efendisi olan su bizlere büyük bir hediye olarak gönderilmiştir. Su görünen kısmı, kabı olan H2O’nun çok üzerinde bir felsefeye ve derinliğe sahip.

Dünyada suyu ve atık suyu en iyi anlayan, anlamlandıran Anadolu insanı olmuştur. Ölen insanlar için “Su çatlağını buldu” ifadesi kullanılırmış. İfadedeki su insanı, çatlak ise mezarı ifade edermiş. Dolayısıyla hayatı çatlağımızı, adresimizi bulma yolculuğu olarak tanımlayabiliriz.

 

SU CANLIDIR

Bir damla suda yüce bir sanat var. Bize sanatının mükemmelliğini ve sanatkârını anlatıyor aslında. Mevla’mız (cc) suya Hayy ismiyle hayat vermiştir. Su canlıdır. Söylemlerimizi, duygularımızı anlıyor ve kristal yapısı şekilleniyor. “Bismillahirrrahmanirrahim” kelime-i tayyibesi ile sevilerek, yaratılışındaki mükemmel sanatı düşünülerek, sonunda “Elhamdülillah” ile içilen su güçleniyor,  insan vücuduna, en küçük zerratına kadar şifa oluyor. Yani başı zikir, ortası fikir, sonu şükür (dua) ile güzelleşiyor.

Su insana, hayvana, ağaca, taşa, kuşa, toprağa sevgi duyar. Kurumaya yüz tutmuş ağaçları, köklerinden gövdesine doğru yaşam suyu verip, canlandıran şeydir sevgi. Susuzluktan dudakları çatlayan kişiye, kendi dudağını yalayarak ıslatıp elindeki suyu verdiren histir sevgi. Gönül tarlasının suyudur sevgi.

Bilmediğimiz bir kaynağı, bir insanı, bir su damlasını yönetemeyiz. Vücudumuzda bulunan 100 trilyon hücreyi, sudan yaratılmış su kardeşlerimizi yönlendiremeyiz, iyi geçinemeyiz onlarla.

İlmin gayesi nedir? Yunus’umuz cevaplasın:

İlim ilim bilmektir,

İlim kendini bilmektir,

Sen kendini bilmezsen,

Ya nice okumaktır.

“Kendini Bilmek” bir ömür süren bir serüvendir.

Kendini bilmek neden mühim?

“Men arafe nefsehu fekad arafe Rabbehu/Nefsini bilen Rabb’in bilir…” Rabb’e giden yol, kendini bilmekten geçiyor çünkü. Özümüzü, mayamızı tanıdığımızda, ondaki mükemmel sanatı tanıdığımızda Rabbimize ulaşmış olacağız. Nimeti değil, nimeti vereni görmek lazım gelir.

Rabbimizin bize verdiği değeri, nimetleri idrak etsek de kulluğuna layık olmaya çalışsak, O’nun kullarına sevgi ve saygıyla muamelede bulunsak, bağışlanma dilesek gafletimizden. Bunca musibetlerin arından rahmet yağmurları yağdırsa üzerimize, topraklarımızı bereketlendirse, gönüllerimizi genişletse ve kalplerimizi birleştirse…

Ya Rabb! Üzerimizdeki nimetlerini arttır! Bizi susuz, şükürsüz bırakma. Şükrümüzü daha da ziyade kıl. Bizi gerçek şükür ehlinin makamına ulaştıracak bir şükür halini, gönüllerimize ilham eyle.

 

KOLEKSİYONCULUK SABIR İŞİDİR

Âmin. Koleksiyon ve koleksiyonculuk nedir?

Koleksiyonerliği, tarihi biriktirmek, yaşanmışlıkların taşıyıcılığını, hamiliğini yapmak, gönül vermek olarak düşünebiliriz. Koleksiyoncular tedavisi olmayan bir gönül hastalığına tutulmuşlardır, bu havadan bir nefes soluduğunuzda bir daha bunu bırakamıyorsunuz. Koleksiyonerlik, tutkulu bir yaşamdır, sabırdır, serüvendir. Geçmişteki yaşanmışlıklara, eserlere gözlerini dikmiş bir avcılıktır.

Koleksiyonerlik kendi içinde tekâmül eder mi?

Koleksiyonerlik çıraklıkla başlıyor, zaman içerisinde kalfalık, ustalık olarak ilerliyor. Diğer meslekler gibi sevildikçe güzelleşiyor.

 

KOLEKSİYONERLİĞİ SADECE ESER BİRİKTİRMEK OLARAK GÖRMÜYORUZ

Siz koleksiyonerliğe nasıl bakıyorsunuz?

Koleksiyonerliği sadece eser biriktirmek olarak görmüyoruz. Eserleri evde, depolarda biriktirerek şahsi tatmin olmaktan ziyade toplumsal, kültürel ve sanatsal değer üreten,  su kültürümüze gereken saygı ve vefayı gösteren, kültürel değerlerimizi günümüze ve geleceğe taşıyan, dünü bugünle, bugünü yarınla buluşturan çalışmalar yapmak bizim için önem taşımaktadır. Koleksiyonumuz ve koleksiyonerliğimiz ile etrafımıza ilham verebilmeye çaba gösteriyoruz. Her sektörden belli işadamı dostlarımızın mesleklerine yönelik benzer koleksiyonlar yapmaları, Ahilik ruhumuzun canlanmasına, öze dönüşümüzü hızlandıracaktır.

Geçmişte olduğu gibi günümüzde de iyilik, güzellik ve değerlerimiz iş adamları yoluyla dünyaya yayılabilecek, ilham kaynağı olabilecektir. Tematik koleksiyonlar ve koleksiyonerler aslında iş âlemi içinde büyük ölçüde kültür elçiliği vazifesini icra etmektedir. Bu yönüyle benzer çalışmaların desteklenmesi, el verilmesi kamu, STK ve yerel yönetimlerin bir borcudur ve kendi işlerini kolaylaştıran önemli unsurdur diye düşünüyoruz.

Koleksiyonumuzun yürütülmesi, eser temini, seçimi koleksiyonerliği iliklerine kadar içselleştirmiş olan değerli kardeşim Dr. Ercan Topçu bey tarafından yürütülmektedir. Konu hakkına daha ayrıntılı bilgilere Dr. Ercan Topçu beyin “Koleksiyonerliğin Psikolojisi” başlıklı yazıya bakabilirler.

Koleksiyonun ve koleksiyonerliğin yayılması için neler yapılabilir?

Koleksiyon ve koleksiyonerliğin yayılması için fan kulüplerde bir araya gelinip sivil toplum kuruluşları üzerinden çalışmalar yapılabilir.

Bu tür kulüpler neler?

Collection Club var mesela.

Neler yapıyor?

İstanbul’da bulunan kulüp koleksiyon tutkusunun yayılması için çalışıyor. Derneğin sloganı: “Geçmişin değerlerini geleceğe taşıyanların kulübü.”

Kulüp/dernek neler yapıyor?

Karma sergiler ve sempozyumlar düzenleyerek koleksiyonerleri buluşturmayı amaçlıyor.

Koleksiyoncular hangi yayınları takip etmeli?

Bilgilerini artırmak için literatürü takip etmek gerekir. Koleksiyon kültürü hakkında Antik Dekor, Collection ve P dergilerini sayabiliriz. Daha önce yayınlanan Antika ve Tombak dergilerinin eski sayıları sahaflarda bulunabilmektedir.

Koleksiyon sizce ne için yapılır?

Günümüzde koleksiyon yatırım, hobi, itibar ve saygınlık aracı. Koleksiyon kültürel, sanatsal amaçlar, kişisel ve kurumsal halkla ilişkiler, sosyal sorumluluk projeleri, ruhi tatmin ve benzeri amaçlar için yapılabilmektedir. Hayatı öyle bir yaşamak istiyoruz ki, kıyamet günü Yüce Yaratıcımıza anlatacağımız anlamlı ve onurlu bir hikâyemiz olsun.

Adell olarak kurumsal anlamda, Topçu Kardeşler olarak özelde biz niçin koleksiyon yapıyoruz dediğimizde şunları sıralayabiliriz: Ruhi tatmin, gönüldeki güzellikleri, geçmişin muhabbetini kendi gönlümüzde yaşamak ve diğer gönüllere taşımak çabasındayız. Koleksiyonerlik kültür, sanat elçiliği, hamiliği için yapılır. Bunun içinde geçmişe vefa; geleceğe yatırım yer alır. Koleksiyon geride bereketli izler bırakmak, gönüllere sevgiyi, yeni nesillere medeniyet değerlerini, muhabbeti taşımak için yapılır.

Siz niçin yapıyorsunuz?

DNA’mıza işlemiş su kültürü ve medeniyetimize ait değerleri açığa çıkarmak, öz değerlerimizi, gelenek ve göreneklerimizi, insan odaklı medeniyet inşa etme anlayışımızı önce kendi nefsimize, yakınlarımıza, toplumumuza sonra da tüm dünyaya tanıtmak için yapıyoruz. Unutulmaya yüz tutmuş değerlerimizin açığa çıkarılması, düne, bugüne ve geleceğe ışık ve ilham kaynağı olması için yapıyoruz. Kaybolmakta olan el sanatlarının yeniden canlanması ve sanatçılarının layık olduğu itibara kavuşması için yapıyoruz. Dünyaya sevgiyle, saygıyla medeniyet taşımacılığı yaparak Yüce Yaratıcımızın isminin dünyanın tüm insanlığının gönüllerine taşımak için yapıyoruz.

Koleksiyon, Anadolu’muzun, Anadolu sakinlerinin güzel iş tutuş biçimini, kanaat, sevgi, hoşgörü, şükür gibi evrensel değerlerle mutlu kılan yaşam biçimidir. Koleksiyonculuğu bu toprağın insanlarının gündelik hayatını öğrenmek, yaşamak ve yaşatmak için yapıyoruz. Kültür sanatımızı ve ayrıca su medeniyetimizi yazılı bilgi haline getirmek, daha medyatik kılmak gerektiği için yapıyoruz. Toplumsal hafıza kültürünün oluşmasına, gelişmesine destek için yapıyoruz. Su medeniyetine olan merakı canlı tutmayı amaçlamak, 7 den 77’nin gönlüne ulaşmak için yapıyoruz. Su kullanım bilincinin toplumda yaygınlaşması, israf kültürünün önlenmesi ve sürdürülebilir kalkınmaya destek ve gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmak için yapıyoruz.

Yaşam alanlarımıza katılan sanat huzur, sükûnet ve dinginlik getiriyor hayatımıza. Kültür ve sanatın, koleksiyonerliğin insan hayatına mutluluk, canlılık getirdiğini biliyoruz ve bunun için daha çok insanın yaşamına sanatın girmesi gerektiğini savunuyoruz. Velhasıl Adell olarak biz koleksiyonu klasik anlamın çok ötesinde anlıyor, anlamlandırıyor ve bir misyona, evrensel bir değere, muhabbete, sevgiye ve barışa ulaşmak çabası içinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bir karınca misali yapabildiğimiz ölçüde el vermeye, gönül vermeye gayret ediyoruz. Mevla’mızın niyetimizi, yapılanları gönüllere ulaştırmaya vesile kılmasını, bereketli eylemesini ve bizlerin elinden tutarak insan eylemesini, insanlar içinde insanca yaşam yolculuğunu tamamlayanlardan eylemesini niyaz ediyoruz.

Bir sanayici olarak, bir iş adamı olarak niyetiniz ne, neden bu işlerle uğraşıyorsunuz, hedefiniz nedir?

Adell markasıyla banyo mutfak armatürleri üreten bir sanayici olarak kendi uzmanlık alanımıza giren su medeniyetimize giren eserlerin koleksiyonunu yaparak yaptığımız işin geçmiş dönemlere dayanan felsefesini, ruhunu öğrenmek istiyoruz.

“Su gibi aziz olun" yaklaşımıyla bir damla suda bir canlıyı, bir canlıda bir damla suyu görüp, tüm canlıları "su kardeşi" olarak kucaklayabilmek zarafetini gösteren Anadolu güzelliğini günümüze taşımak, toplumla buluşturmak istiyoruz. Değerlerini kaybedenin kaybolduğu günümüzde toplumumuzun özüyle, kökleriyle, değerleriyle buluşmasına aracılık etmekten mutluluk duyuyoruz.

Bu bağlamda aile bireylerimiz, kardeşlerim, ekibimiz ve kültür sanat çalışmalarımızda bize el veren, gönül sunan değerli danışmanlarımız, kültür sanat erbabı değerli dostlarımız ile birlikte sürdürülebilir bir sosyal sorumluluk projesi olarak toplumda su kullanım bilincini geliştirmek, geçmişten günümüze gelen su ve hamam kültürünü tanıtmak, kaybolmaya yüz tutmuş değerleri gün ışığına çıkarmak, toplumda farkındalık oluşturmak ve kalıcı bir hafıza oluşturmak için çabalıyoruz.

 

GÜCÜMÜZ TARİHİMİZDE SAKLI

İş modelimizi sadece işe, ürüne, paraya indirgemek istemiyoruz. Gücümüz tarihimizde, mazide saklı. Çınar gücünü köklerinden alır. Geçmişini bilmeyen geleceğe yol alamaz, geleceği inşa edemez. Adell olarak işe ve iş adamlığına bakışımız biraz daha manayı, felsefeyi ve içsel değerleri içeriyor.

Anadolu insanı, ecdadımız hayatında, günlük yaşamında irfanı, bilgeliği, gönlü, kanaati, paylaşmayı samimice öncelemiş. Bizler de meslek büyüklerimiz sayılan Ahilerden aldığımız feyiz ile sadece hisse senetlerimizin değerini değil, onunla birlikte koleksiyonumuzun değerini de önemsiyoruz. Gerek ülkemizin ve gerekse dünyamızın geleceğinin inşasında Anadolu sakinlerinin yıllarca biriktirdikleri eşsiz su medeniyeti değerlerinin esin kaynağı olmasını arzuluyoruz.

Biliyoruz ki, tarih geçmişte kalmış bir olaylar yığını değildir. Bugünü ve yarını inşa etmede toplanmış bir güç kaynağıdır. Geçmiş kuşaklardan bize kalan emsalsiz tecrübeler ve değerler hazinesidir. Bir toplumun gelişmişliği de kendisine kalan tarihi mirası muhafaza etme, geliştirme, istifade etme ve sonra daha zengin bir şekilde gelecek nesle bırakmasına bağlıdır. Geçmişte binlerce devlet adamı, kâşif, âlim, maneviyat ehli, şair ve sanatkâr yaşayıp bize birikimlerini bıraktılar. Bu mirasın farkında olmak ve üzerine kendi tecrübemizi eklemek, gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmak da bugünün insanının, her birimizin görevidir diye düşünüyoruz.

Su medeniyeti çalışmalarımızı, unutulmaya yüz tutmuş öz değerlerimizi, milli ve manevi dayanaklarımızı görünür kılmak, yazılı bilgi haline getirmek istiyoruz. Küçük yaşlardaki bugünün öğrencilerinin, geleceğin büyüklerinin duru zihinlerine, ruhlarına akıtmak istiyoruz. 7’den 77’ye her yaştan, her kesimden ve ülkeden pek çok insana dokunarak tatmış olduğumuz, araştırdıkça hayran kaldığımız bu güzel kültürle, bu güzel değerlerle buluşmasını çok arzuluyoruz. Dünyamızın “su kardeşliği” etrafında aynen tatlı suyun etrafında toplandığımız gibi toplanarak sevgi bahçesine, sulh adacığına dönüşmesinde Anadolu insanı olarak katkımız olsun istiyoruz.

Tüm insanların ana malzememiz, mayamız, özümüz olan su ile dost olmalarını, ‘su’dan yaratılmış tüm canlılarla bir aile havası, dayanışması içerisinde dostça, kardeşçe yaşamasını diliyoruz. Büyüklerimizden bize kalan ve gelecek nesillere ulaştırmamız gereken bu güzel emanetleri, değerleri kayıt altına almayı, korumayı ve gelecek nesillere taşımayı bir görev kabul ediyoruz. Umarız ve dileriz bu güzel miras, bu güzelim değerler unutulmaz, tekrar insanlığın dirilişinde, özümüz olan su gibi duru, temiz karaktere dönüşmesinde küçük de olsa bir hissemiz olur ve hayırla, dualarla yâd ettiğimiz güzel ecdadımıza vefa borcumuzu yerine getirmiş oluruz.

Gelecek dönemde koleksiyonumuzla ilgili yurt içinde yapmış olduğumuz sergiler, konferanslar, yayınlar gibi etkinliklerimizi yurt dışına taşıyarak oradaki su kardeşlerimizi bu güzel değerlerle buluşturmak istiyoruz.

Şu anda fabrikamız genel müdürlüğünde bulunan daimi sergimizi İstanbul şehir merkezinde, tarihi yarım adada uygun bir mekâna taşıyarak tüm insanlığa, dünyaya hitap edebilecek evsafta bir “Adell Ab-ı Hayat Su Medeniyeti” müzesini açmayı arzuluyoruz.

En çok sevdiğiniz eser hangisi?

Koleksiyonumuzda üç binin üzerinde tekstil, metal, ahşap eser bulunmaktadır. Bir koleksiyoner için en zor üç soru vardır. Bunlardan birincisi koleksiyonun değeri, ikincisi hangisinin daha değerli olduğu, üçüncüsü ise sizden sonra bu koleksiyon ne olacağıdır. Sorunuza gelirsek koleksiyonumuzdaki eserler arasında seçim yapmak gerçekten zor. Çünkü koleksiyona alınan her bir eserin kendine göre özgün bir hikâyesi, kimliği, duruşu ve özelliği var. Sevilmeyen bir eseri koleksiyonumuza dâhil etmiyoruz.

İçerdiği mesaj ve ecdadımızın ruhunun güzelliğini göstermesi itibariyle güğümü önemsiyoruz. Aynı zamanda ortak yaşam kültürünün zengin yansımasını göstermesi itibariyle de Mermer Su küpünü konuşabiliriz. 72 milletin, 28 dil konuşarak ve 10 farklı dini yaşayarak bir arada yaşandığı Anadolu topraklarının ortak yaşam kültürü dünyada hiçbir coğrafyada yaşanmamıştır. Bildiğimiz gibi toplumsal bir varlık olan insanların, canlıların birlikte yaşama ihtiyacı yaratılıştan gelen bir özelliktir. Bu eserler bize “çoklukta birlik” düşüncesinin yaşama ne güzel geçirildiğini göstermektedir. Bireylerin güven ve huzur ortamında bir arada yaşayabilmesinin ön şartı bireyler arasındaki sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve kardeşlik bağlarının güçlendirilmesinden geçer.

Osmanlı toplumunda 72 milletin her biri kendi dilini, dinini, örfünü serbestçe ve adalet içerisinde yaşıyordu. Mahkemelere kendi dilleriyle başvuruyor, kendi dinlerine göre yargılanıyorlardı. Çok kültürlü, dinli ve dilli yaşam gündelik yaşamın her anına yansıyordu. Bazı eserlerin üzerinde 10 dile kadar farklı dillerde yazılmış tanımlamalar bulunmaktadır.

Üç binin üzerinde eser var dediniz. Nereye kadar devam ettirmeyi düşünüyorsunuz?

Bu iş Mevla’mız sağlık ve afiyet verdiği sürece inşallah ölene kadar, çatlağımızı bulana kadar devam eder. Hâlihazırda doksan küsur yaşına gelmiş; koleksiyonuna hâlâ eser alan koleksiyoner büyüklerimiz var. Çünkü bu iş bir gönül, bir sevda, bir tutku işi. Çatlağını bulana kadar devam eden bir sevgi bu.

Sonrası için hedefleriniz nelerdir?

Tarihi Yarımada’da yeterince büyüklükte bir Bizans ve/veya Osmanlı döneminden kalma, sarnıç, sebil hamam ve benzeri su yapılardan birinde İstanbul Su Medeniyeti müzesini açmak istiyoruz.  Önünde sebili olan bir yapı özlemini çekiyoruz. Buradan devlet büyüklerimize bu dileğimizi iletmiş oluyoruz. Tarihi Yarımada’da Osmanlı döneminden kalma, sarnıç ve/veya su yapılardan birinde İstanbul Su Medeniyeti Müzesi’ni açmak istiyoruz.

Pek çok işte güzel sonuçlar üretmiş olan devletimizin kültür ve sanat konusunda da daha güzel işler yapmasını, özel koleksiyonlara, koleksiyonerlere el vermesini, ihtiyaç duyduğu konularda destek vermesini arzuluyoruz. Toprak altı, toprak üstü, somut ve somut olmayan değerler itibariyle dünyanın en zengin kültür sanat değerlerine sahip Anadolu’muzun farkında daha fazla varmasını, daha fazla duyarlılıkla, politikalarla daha güzel sonuçlara oluşmasını diliyoruz.

Eserleri biriktirme, müzeleşme yanında kültür ve sanat etkinlikleri bağlamında neler yapıyorsunuz?

Yaptığımız hizmetleri misyon sahibi marka olmanın gereği kabul ediyoruz. Geçmişe vefa, gelecek nesillere bir borç olarak görüyoruz. Tüm dünyaya, insanlık âlemine ve Anadolu sakinlerine ait bu güzel değerlerin kaybolmadan gelecek kuşaklarına ulaşmasını arzuluyoruz.

Bu misyon ile çocuklarımızın, öğrencilerimizin ve insanlarımızın olduğu her alanda, toplulukta kültürel, sanatsal etkinlikler düzenliyor, su medeniyeti değerlerimizi anlatıyor, su kullanım bilincinin yükseltilmesine yönelik paylaşımlarda bulunuyoruz. Ulusal ve uluslararası etkinliklerde gerek katılımcı ve gerekse organizasyon komitesinde yer alıyoruz. Belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız ile birlikte okullarımızda, farklı yerlerde çeşitli sergiler açıyoruz, konferanslar düzenliyoruz.  Araştırmalarımız ile elde ettiğimiz ve eserlerle bize gelen bilgileri, değerleri, hikâyeleri unutulmaktan kurtararak insanlarımızla buluşturmak için yazılı bilgi haline getirmeye devam ediyoruz.

Yaptıklarımızla sektörümüze, ülkemize ayrı bir renk, zenginlik katmaktan mutluluk duyuyoruz. Önce sektörümüzdeki paydaşlarımıza, farklı sektörlerdeki iş adamı, sanayici dostlarımıza örnek olmak, esin kaynağı olmak istiyoruz.

Koleksiyon sevdalılarına/koleksiyonerlere nasıl bir mesaj vermek istersiniz?

İlk günkü heyecanını, tutkusunu hiç kaybetmeden samimi bir şekilde iz sürmelerini, mutlaka koleksiyonuyla ilgili bir danışmanla çalışmalarını, ilgili edebiyat takibini yapmalarını, bilgi ve görgülerini aktarmalarını, ilgili sanat camiası ile interaktif ilişki içinde olmalarını, koleksiyon ruhunu, mimarisini, kimliğini birlikte oluşturmalarını, koleksiyonları ile zaman zaman sergiler düzenleyerek toplum ile buluşturmalarını ve koleksiyonları özelinde yayınlar yapmalarını öneriyoruz.

Koleksiyonerlik, sadece eser biriktirmek olarak değil; onun ötesinde, eserlerle gelen ruhu, felsefeyi, yaşam biçimini anlamak, anlamlandırmak ve toplumla buluşturmaktır. Burada bilgisinden ve görgüsünden her zaman istifa ettiğimiz, Osmanlı madeni eşyalar ve tombak eserler uzmanı, koleksiyon danışmanımız Güner Liman’a ve koleksiyonun oluşmasında her türlü emeği geçen, eser kazandıran, el veren tüm dostlara gönülden şükranlarımızı sunuyorum.

Öncelikle bu güzel söyleşi için size ve paylaşımınızda destek veren ekibinize teşekkür ediyoruz. Her biri, bizim bir su kardeşimiz olan değerli okuyucularınıza gönülden iyi dileklerimizi iletiyoruz. Her bir vatandaşımız büyüklerinden, ecdadından kalan her ne varsa lütfen onlara sahip çıksın, onlar bir daha gelmeyecek. Pek çok yaşanmışlıklar o eşya ile birlikte kaybolacak aksi takdirde. Kendileri bakmakta, muhafaza etmekte zorlanıyorlarsa ilgili kurumlara, müzelere emanet edebilirler, verebilirler. Su ile ilgili ürünleri müzemize tevdi edebilirler.

Her bir sektör paydaşımızı, sanatseverlerimizi, okuyucularımızı İstanbul’a İkitelli’ye yolu düştüklerinizde Adell Ab-ı Hayat Su Medeniyeti Müzemizi ziyarete davet ediyoruz. Aileleriyle, öğrencileriyle, misafirleriyle, şahıs veya grup olarak ziyaret edebilirler. Giriş ücretsizdir!

Sizler, sevdikleriniz, değerli okuyucularınız su gibi duru, su gibi, coşkulu ve su gibi aziz olunuz.

Hoşça bakınız zatınıza. Muhabbetle kalınız.

 

İbrahim Ethem Gören

{name}
{content}
+
-
{name}
{content}
+
-

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

SİZİ ARAMAMIZI İSTER MİSİNİZ?

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.

İşleminiz gerçekleştiriliyor. Lütfen bekleyiniz...

BİZ SİZİ ARAYALIM

  • ADINIZ
  • SOYADINIZ
  • TELEFON NUMARANIZ
  • E-POSTA ADRESİNİZ
  • AÇIKLAMA
  • Kişisel Verilerle İlgili Aydınlatma Metni ’ni okudum, başvuru kapsamında kişisel verilerimin işlenmesine onayım vardır.