İŞ ADAMI RECEP ALİ TOPÇU İLE AB-I HAYAT ANADOLU SU MEDENİYETLERİ MÜZESİ ÜZERİNE...
Geçtiğimiz hafta iş adamı Recep Ali Topçu ile gerçekleştirdiğimiz hasbıhalde koleksiyonculuk, su medeniyeti, su kardeşliği, sosyal sorumluluk ile emanet şuuruna değinmiştik. Sohbetimizin ikinci bölümünün öznesinde "UNESCO Global Network of Water Museum" üyeliğine kabul edilen Ab-ı Hayat Su Medeniyetleri Koleksiyonu ve Müzesi yer alıyor.
Recep Ali Bey, Su Medeniyetleri Koleksiyonu fikri nasıl ortaya çıktı? Süreci, ilk başladığınız günlerden bugüne gelinceye kadar kısaca özetleyebilir misiniz?
Biz aslen Ardahan ili Posof ilçesinden Topçugiller ailesine mensubuz. Ailemizin 4-5 kuşaktan beri gündelik yaşantısına ait objeler, belgeler, fotoğraflar, kitaplar muhafaza edilmekte olup bugün bize intikal etmiştir. Elimizde ailemizin soyadını taşıyan mühür, dedemize ait cep saati, eski fotoğraflar, diplomalar var. Dedemiz o bölgenin âlim zatlarından imiş. Ona ait eski kitaplar, el yazması notları var. Bir diğer amcamızın evlendiğinde eşine hediye ettiği Kafkas yöresine ait gümüş kemer hâlâ duruyor. Sonuç olarak ailede bir saklama kültürü var ve bu kültürden esinlenmiş koleksiyon merakı mevcut.
Sizin jenerasyonda durum nasıl?
Bizim jenerasyonumuzda başlangıçta pul biriktirmeyle başlayan bir serüven zaman içinde muhtelif antika malzemeler biriktirmeyle gelişti. Armatür sanayiciliğine başlamamızla birlikte zaman içerisinde işimizle koleksiyon merakımızı buluşturarak ve sadece suya dokunan objeler, su kültürüne ait eserler, tarihi musluklar, su kapları ve Türk hamam eşyaları koleksiyonuna dönüştü. Böylece, Mevla’mızın (cc) bir lütfu olarak emanetçiliğini yapmakta olduğumuz koleksiyonumuzu işimizle buluşturmuş olduk.
DAMLAYA DAMLAYA GELİŞEN BİR KOLEKSİYON
Damlaya damlaya gelişen koleksiyonumuz geldiğimiz noktada Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Yakın Cumhuriyet dönemlerimize ait seçkin eserlerden oluşan bir hâl alıp Ab-ı Hayat Anadolu Su Medeniyetler koleksiyonu adını almıştır.
İlk edindiğiniz eseri hangi mülahazalarla almıştınız?
Bundan yaklaşık otuz sene önce Dr. Ercan Topçu kardeşim Bursa’da Hanlar bölgesindeki bir antikacıdan üzerinde pirinç metal anlamına gelen Osmanlı’ca “birinç” yazılı, Süleymaniye işi, burmalı bir sarı musluk satın almıştı. Onunla birlikte Saraybosna işi ahşap bir nalin de almıştık. Manevi değerleri yüksek olan bu objeler hâlâ bizimle birilikte...
İlkler unutulmuyor...
Evet, ilkler hiç unutulmuyor İbrahim Ethem Bey.
Sonra...
Böylelikle zamanla gelişip yeşerecek koleksiyonumuzun ilk adımını atmış, ilk esirini satın almış oluyorduk. “Bismillah” diyerek başladığımız biriktirme yolculuğu o gün bugündür devam ediyor.
Koleksiyonumuza eserleri özenle ve konunun uzmanları sanat tarihçilerinin, danışmanlarımızın seçimleriyle kazandırıyoruz. Secici davranıyoruz. Eserlerin hikâyelerinin olmasına, özgün olmasına ve döneminin ruhunu taşımalarına özellikle dikkat ediyoruz. Gönlümüzü, mekânımızı ilgi ve şefkate muhtaç bu güzelim yaşlı eserlere açmayı seviyoruz. Onlarla birlikte olmaktan, meşgul olmaktan huzur duyuyoruz. Onların mutlu olduklarını hissettikçe, halkımızla buluşmasını gördükçe motivasyonumuz daha da artıyor.
Bu keyfiyet aynı zamanda büyük bir sorumluluk olsa gerek...
Evet, büyük bir mesuliyet. Bu sorumluluğu, görevi ecdadımıza, medeniyetimize bir vefa olarak görüyor, bu eserleri korumaya alarak geleceğe taşımayı, hikâyelerini biriktirmeyi, ülkemiz ve dünya insanlarıyla buluşturmayı tüm toplumumuz adına yerine getirmekten mutluluk duyuyoruz.
İyi ki varlar, iyi ki bizimle birlikteler. Bu güzelim suyun, eserlerin, ruhlarının gönlümüze verdiği huzuru, mekânımız için ürettikleri ilave katma değeri her zaman yanımızda hissediyoruz.
Koleksiyonunuzu, Müzenizi tanıtır mısınız?
Ab-ı Hayat Anadolu Su Medeniyetleri Koleksiyonu, suya dokunan, içinden su geçmiş, Anadolu insanının suyla buluşmasına aracılık etmiş tarihi eserlerden oluşan bir koleksiyondur. Tematik olarak suya odaklanmıştır. Yaşam kaynağımız olan suyun insanlarımızla, hayvanlarımızla buluşmasına aracılık eden eşsiz eserlerden oluşmaktadır.
Koleksiyonumuz Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Yakın Cumhuriyet dönemine ait madeni, deri, ahşap, sedef kakma, tekstil, kâğıt, toprak eserler, hat, ebru, minyatür, bakırcılık, çinicilik, seramikçilik, cam işleri vb. farklı geleneksel el sanatlarımız ile yapılmış eserlerden oluşuyor.
SU MEDENİYETİNİN NABZI BAŞAKŞEHİR'DE ATIYOR.
Koleksiyonumuzda ayrıca su medeniyetimize ait yazılı belgeler, fotoğraflar, gravür, hat, kartpostal ve resimler de yer alıyor.
Koleksiyon mekânınız için de bir paragraf açalım Recep Ali Bey.
Koleksiyonumuz İstanbul Başakşehir’de İkitelli OSB’deki Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş’in idari binasında müze olarak konumlandırılmıştır.
Müzedeki eserler geçmişten yakın tarihe doğru kronolojik sıraya göre dizildi. Koleksiyondaki eserler doğumdan ölüme hayatı, bir damla suyu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışan herkese ışık tutuyor. Koleksiyonumuz TC. Kültür Bakanlığına kayıtlı olup UNESCO Dünya Su Müzeler Birliği üyesidir.
GEÇMİŞ ZAMANLARIN İHTİŞAMI...
Müzede geçmiş zamanların ihtişamı var. Su medeniyetinin nabzı Ab-ı Hayat Koleksiyonu’nda atıyor. Medeniyetin kalp atışlarını dinlemek, su medeniyetine dokunmak isteyen herkese kapılar ardına kadar açık. Koleksiyon, bir gün liselileri, diğer gün üniversitelileri, başka bir gün de sanayici ve iş adamlarını ağırlıyor, geçmişten getirdiği güzelim kokuları, dokuları ile gönüllere sızıyor, nostalji yaşatıyor.
Çok uzaklardan gelerek Ab-ı Hayat Müzesi'ne sığınmış, ilgi ve şefkate muhtaç bu güzeller, gezilmeleriyle birlikte, hal ve hatırlarının sorulmasıyla birlikte hem kendileri çok mutlu oluyor, hem de ziyaretçilerini mutlu ediyor!
Koleksiyonunuzu müzeciler de ziyaret ediyor. Müzecilerin geri bildirimleri nasıl oluyor?
Pek çok müzeciyi misafir ettik. Müzecilik konusunun uzmanları Ab-ı Hayat Anadolu Su Medeniyetleri Müzesi'nin dünyada tematik ilk 10 müze arasına girebilecek içeriğe ve nitelikli eserlere sahip olduğunu ve bu eserlerle 3-5 müze oluşturulabileceğini ifade ediyor.
Burada şunu söyleyebiliriz ki, tarihi yarımadada oluşturulacak bir Anadolu Su Medeniyetleri Müzesi, Su’yun başkenti ve dünya su merkezi olan İstanbul’umuza çok yakışacaktır.
Geçmişten bugüne önce şanlı ecdadımıza, koleksiyonumuzun oluşmasında, gelişmesinde ve bu seviyeye ulaşmasında emeği geçen, el, eser ve destek veren herkese, dostlarımıza, kültür-sanatseverlerimize, sanat danışmanlarımıza, üstatlarımıza ve kültür ve sanat koordinatörümüz sayın Dr. Ercan Topçu beye gönülden minnettarız.
Koleksiyonunuzla oluşturduğunuz daimi sergi salonu/müzeniz dışında misyonunuzu gerçekleştirme bağlamında neler yapıyorsunuz?
Koleksiyonumuzu her gün bir adım ileri taşıma sorumluluğumuzun yanında etkinlikler ve diğer çalışmalarımızla misyonumuzu yerine getirme konusunda çaba sarf ediyoruz.
Devletimizle, yerel yönetimler ve hedef birliği olan bazı STK’larla, vakıflarla birlikte sergiler açıyor, kültür ve sanatı halkımızın istifadesine sunuyoruz. Kültür Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Türk İslam Eserleri Müzesi, İSKİ İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi, İstanbul Küçükçekmece, İstanbul Pendik, İstanbul Sultangazi ilçe belediye başkanlıklarını ve İstanbul Üniversitesi gibi kurumları birlikte sergi açtığımız müesseselerin arasında sayabiliriz. İkitelli OSB Başkanlığı, bazı hastaneler, su ve yapı fuar yönetimleri de birlikte sergi açtığımız özel kurumlar arasında sayılabilir.
Şirket merkezimizde yıllar itibariyle biriktirdiğimiz kitaplardan ve yayınlardan oluşan Adell Kültür ve Sanat Kitaplığımız, araştırmacılara, öğrencilere ve tarih, kültür severlere açıktır.
Ayrıca, çalışanlarımızın sosyal ve kültürel gelişimine katkıda bulunmak üzere yemekhanemizde oluşturduğumuz “Adell Personel Kitaplığımız” çalışma arkadaşlarımıza ve stajyer öğrencilerimize açıktır. İstedikleri kitapları alıp okumaktadırlar.
Yayınlarınız ne durumda?
Anadolu Su Medeniyetleri bağlamında yayınlar hazırlıyoruz. Bazıları Türkçe-İngilizce olmak sekiz adet yayınımız bulunmaktadır.
Ulusal ve uluslararası kongrelere bazen düzenleyici kurumlar arasında, bazen katılımcı olarak yer alıyor, sergiler açıyor, bildiriler sunuyoruz.
Su medeniyeti bağlamında hangi kurum ve kuruluşlarla iş birliği içerisindesiniz?
Ulusal ve uluslararası su kuruluşlarıyla, müzeleriyle işbirliği ve iletişim halindeyiz. Bu işbirliğimizi da daha geniş çaplı işbirliklerine dönüştürmek istiyoruz.
Öğrencilere yönelik neler yapıyorsunuz?
Üniversitelerimizle, liselerimizle, ilkokullarımızla, Belediyelerimizin bilgi evleriyle birlikte sergiler açıyor, öğrencilere yönelik söyleşiler ve konferanslar düzenliyoruz.
İş adamı ve yöneticilere yönelik etkileşimleriniz var mı?
Elbette... İş adamlarının, akademisyenlerin, öğretmenlerin, kamu idarecilerinin, dernek-vakıf yönetici ve mensuplarının grup olarak ya da bireysel ziyaret taleplerini kabul ediyor, uzman rehberler eşliğinde müzemizi ücretsiz olarak ziyaret etmelerini sağlıyoruz.
Su medeniyeti restorasyon süreçleriniz ne durumda?
İmkânlarımız ve kaynaklarımız nispetinde su medeniyetiimize ait tarihi değerlerimizi, çeşme ve sebillerimizi restore ediyoruz.
Su israfına yönelik fardındalık çalışmalarınız neler?
Belediyelerimizin su idareleriyle işbirliği içinde şehrin su tüketiminin azaltılmasına yönelik çalışmalar yapıyoruz. Bu noktada öncelikli hedefimiz su tasarruf araçlarının geliştirilerek halkla buluşmasını temin etmekttir.
Vizyon ve misyonumuz doğrultusunda bu ve benzer çalışmalarımızı azim ve kararlılıkla sürdürmeya gayret ediyoruz.
Koleksiyonunuzun Ab-ı Hayat Anadolu Su Medeniyetleri Müzesi'ne dönüşüm süreçlerine değinir misiniz?
Başlangıçta tarihi eser biriktirmeyle başlayan yolculuk zaman içerisinde gelişti. Önceleri pek çok konu ve eser koleksiyona dahil edilirken zaman içerisinde su medeniyeti konusunun boşlukta olduğunu, dünya su medeniyetinin kurulduğu, geliştiği, en önemli medeniyetlere kaynaklık yapmış olan içinden su ve hayat geçen yönümüzün bir şekilde unutulduğunu gördük ve koleksiyonumuzu -su armatürleri üreten şirketimizin gelişimiyle birlikte- işimizle de uyumluluğunu dikkate alarak sadece su temalı eserlere dönüştürdük.
Tema dışı eserleri nasıl değerlendirdiniz?
Su temasının dışındaki tüm eserler elden çıkarıldı ve suya odaklanmış, onun etrafında dönen eserlerle koleksiyonumuz zenginleştirildi.
Koleksiyonumuzun, Anadolu’da yaşamış Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı dönemine ait, 72 millet, 10 din ve 28 dil konuşmuş toplumlara ve gruplara ait her türlü eserler ile medeniyetler müzesine dönüşmesi sağlandı.
DÜN VE BUGÜN...
Su temasına hizmet eden her türlü geleneksel sanatlara eserlere yer verilmeye başlandı.
Bir taraftan, Roma ve Bizans döneminden bugüne geçmiş sanatkârlara ait eserlere yer verilirken diğer taraftan da yakın tarih sanatçılarına ait bazı eserler de tercih edildi.
Şu anda koleksiyonumuz sadece Anadolu’muza ait suya dair eserlerden oluşmaktadır. Eserlerimiz Kültür Bakanlığı Türk İslam Eserleri Müzesi'ne kayıtlıdır. Koleksiyonumuz dünya ölçeğinde hatırı sayılır bir içeriğe sahip bulunmaktadır.
Ab-ı Hayat deyiminden bahseder misiniz? Koleksiyonunuz için neden tercih ettiniz bu ismi?
Ansiklopedik manasıyla ab-ı hayat, insanı ebediyen yaşatan bir su demektir. Ab farsça su, hayat da bildiğimiz gibi ruh ve bütünlüğü ile doğum ile ölüm arasında geçen sokağın, yolculuğun adı... Dolayısıyla “Hayatın, Sonsuzluğun Suyu” şeklinde düşünebiliriz.
Abı hayat, tarihimizde içeni ölümsüzlüğe kavuşturduğuna inanılan efsanevi su olarak geçmektedir. İslâm-Türk kaynaklarında ve ilmi-edebi platformlarda aynü’l-hayat, nehrü’l-hayat, ab-ı cavidani, ab-ı zindegi, hayat kaynağı, hayat çeşmesi, bengi su, dirilik suyu, bazan da Hızır ve İskender’e atfen ab-ı Hızır veya ab-ı İskender vb. çeşitli isimlerle anılan bu efsanevi su, aslında bütün dünya mitolojilerinde mevcut bir kavramdır.
Halk arasındaki mitolojik anlayış ve inanışa göre yeri bilinmeyen bu pınardan içen kimse, uzun ömre veya sonsuz yaşayışa kavuşmuş olur. Hızır (a.s.)'ın uzun yaşayışı da bununla açıklanmak istenir.
İnsanın yeryüzünde görünmesinden itibaren hemen her toplumda hayatın kısalığı, buna karşılık yaşama arzusunun çok kuvvetli oluşu, ona daima sonsuz bir hayat fikri ilham etmiştir. Bu eğilimin çeşitli toplumlarda bazı mitolojik ürünleri ve insanların ebedi bir hayat aramak için verdikleri mücadeleleri anlatan birçok edebi eser ortaya çıkmıştır. En önemli örnekleri Gılgamış destanı ve İskender efsanesidir. Bu örneklerde suyun önemi hemen fark edilir. Çünkü böyle bir ebedi hayat sağlayan suyun (ab-ı hayat) varlığına olan inancın doğuşunda, gerçek hayattaki suyun bütün canlılar için taşıdığı önemin rolü çok büyüktür. Suyun (biiznillah) hayat verici, diriltici, yapıcı ve canlılık kazandırıcı özelliği çeşitli inanç sistemlerinde kendini göstermiş ve ölümsüzlük kazandıran ab-ı hayat efsanesinin doğmasına uygun zemin hazırlamıştır.
Efsanelerin dışında, ab-ı hayata Kur’an-ı Kerim’de Hz. Musa ve Hızır (as) kıssası anlatılırken dolaylı olarak değinilmiştir. (Kehf Suresi, 18/60-82)
Âb-ı hayât tasavvufta Cenâb-ı Hakk'ın "el-Hayy" isminin gerçeğinden ibarettir. Bu ismin sırrına erenler âb-ı hayâttan içmiş olurlar. Dinî, tasavvufi edebiyat türlerinde bu anlamı bulmak mümkündür. Mevlânâ'nın şu mısraları örnek verilebilir: "Hızır, Allah keremiyle âb-ı hayâta kavuştu", "Sen ya baştan başa cansın, yahut zamanın Hızır'ı, yahut âb-ı hayât; onun için halktan gizlenmektesin", "Sana nasıl Hızır demeyeyim ki âb-ı hayat içtin, sen âb-ı hayatsın; sula, kandır bizi" (Dîvân-ı Kebîr, trc. Abdülbâkî Gölpınarlı).
Koleksiyonumuzun temasının oluşmasıyla birlikte yapılan araştırma ve istişarelerle misyonumuzu, tarihi derinliğini en iyi anlatacak bir deyim olarak Ab-ı Hayat’ı tercih ettik. Ve bu şekilde kullanmaya devam ediyoruz.
ANADOLU... DOĞUNUN EN BATISI; BATININ EN DOĞUSU...
Neden başka bir yer değil de Anadolu? Bunu tercih etmenizin sebepleri nelerdir?
Anadolu, doğunun en batısı, batının en doğusudur. Taşı, toprağı, nehirleri, suları, jeopolitik konumu ve insanıyla bambaşka bir yerdir Anadolu. Roma, Bizans ve Osmanlı Cihan Devleti bu coğrafyada kurulmuş ve gelişmiştir.
Demir, bakır ve diğer metaller ilk önce bu topraklarda bulunmuş ve işlenmiştir. Demircilik, metal sanatkârlığı bir Türk-İslâm sanatıdır. Tarihi kökleri olan bir sektördür. Demircilik Anadolu’da bulundu, gelişti ve dünyaya yayıldı.
Toprak ile ilgili çanakçılık, çömlekçilik gibi sanatlar da bu diyarlarda başlamıştır.
ANADOLU, KÜLTÜRÜN DOĞDUĞU YER...
Kültürün doğduğu yerdir Anadolu. Kültür ve sanat hep doğu toplumlarında başlamıştır.
Anadolu irfanı, insanı başkadır. Anadolu insanının gönlü, irfanı, edebi, hikmeti ve dahi eşyaya bakışı bambaşkadır.
Hoşgörü, sevgi, tüm yaratılmışlara, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin saygı gösterildiği, ortak yaşam kültürün en zengin haliyle yaşandığı topraklardır Anadolu.
SU MEDENİYETİNİN MERKEZİ ANADOLU'DUR.
Dünya su medeniyetinin merkezi Anadolu’dur, İstanbul’dur. Bu kadar zengin bir su medeniyeti dünyanın hiçbir coğrafyasında yaşanmamıştır.
Anadolu gibi İstanbul da bir baştan bir başa açık hava müzesi hüviyetindedir. Her noktasında tarihi bir çeşme, tarihi bir hamam veya bir başka su mimarisi eseri... Her tarafıyla buram, buram tarih kokuyor topraklarımız.
SUYUN SESİ ANADOLU'DA İŞİTİLİR...
Anadolu... Bu bereketli toprakların nehirlerine karışır ilham kaynağının suları. Bu yüzden uygarlığın en güzel sanat eserleri 'Anadolu Medeniyetleri'nin imzasını taşır. Uygarlıkların beşiği kabul edilen Anadolu toprakları üzerinde tarih sahnesinden geçmiş pek çok medeniyet, su ile yoğrulan Anadolu şehirlerine çok sayıda eser bırakmıştır. Bu nedenledir ki, gerçek bir su medeniyeti olan Anadolu’ya kulak verdiğimizde duyduğumuz ilk ses “Su’yun sesi” olur.
Anadolu insanı çamuruyla, çiçeklerinden, köklerinden kaynattığı boyalarıyla, koyunlarından kırptığı yünleriyle, ağaçlarından oyduğu sazları ve kalemleriyle ilham perilerinin topraklarında sanat eserlerinin en güzellerini üreterek tüm dünyanın hayranlığını kazanmıştır.
Bizler, Anadolu’daki muhteşem kültür mirasının emanetçisiyiz, bu emaneti gereği gibi korumak ve gelecek kuşaklara, hatta medeniyetlere aktarmak hepimize düşen bir borçtur.
Bizler bu coğrafyada doğmuşuz, bu coğrafyayı gelecek nesillere taşıma adına atalarımızdan emanet almışız. Bu coğrafyaya çok şey borçluyuz. Atalarımızın adını, anısını yaşatmak ve emaneti koruyarak, geliştirerek sahiplerine ulaştırmak bize borçtur. İçinde bulunduğumuz, sevgiyle bağlandığımız Anadolu’muzla mutluluk duyuyoruz.
Bizler, bu ve benzeri sebeplerle Anadolu’ya odaklandık, 'Anadolu Su Medeniyetleri'ne yönelik eserlerden oluşan bir koleksiyon oluşturduk ve ismimize Anadolu’yu ilave ettik.
Müzenin girişinde ziyaretçileri "Ve cealna minel mai külle şey'in hayy"/Hayatı olan her şeyi sudan yarattık" mealindeki Enbiya Suresi'nin 30'uncu ayeti kerimesinin yazılı bulunduğu hat eseri karşılıyor. Çıkış kapısında da sudan yaratılan insanın yine su ile temizlenerek ebediyet âlemine sırlanmasında kullanılan eserler sergileniyor. Bu tertib için de bir paragraf açalım dilerseniz...
Müzemiz bahsettiğiniz üzere tematik bir konsepte sahip. Su üzerinden insanı, varlığı tanımak, Hakk ve hakikate ulaşmak ve insanlarımızı bu konuda düşündürmek istiyoruz. Şuna inanıyoruz ki, eserlerin maddi değerlerinden çok daha önemlisi insanlara kendisini tanımasına, yolcuğunun idrakine ermesine yardımcı olmaktır.
İNSANLARIMIZI SU ÜZERİNDEN TEFEKKÜRE DAVET EDİYORUZ.
Müze ziyaretiyle, eserlerdeki ustalığı, derin sanatı ve mükemmel işçiliği temaşa etmenin ötesinde onların bize taşıdığı mesajı, bilgeliği, suya, insana, cana yaklaşımını anlamak ve anlamlandırmak çok daha önemli ve gereklidir diye düşünüyoruz. Derinlemesine düşünmeye vakti ve mecali kalmayan günümüz insanını müze alanımızın konseptiyle su üzerinden düşünmeye, tefekkür etmeye davet ediyoruz.
Geçmişte Anadolu’da ölen insanlar için “Su çatlağını buldu” ifadesi kullanılırmış. İfadedeki su insanı, çatlak ise mezarı ifade edermiş. Dolayısıyla hayatı çatlağımızı, adresimizi bulma yolculuğu olarak tanımlayabiliriz.
Ziyaretçilerimizden ve profesyonellerden aldığımız geri dönüşlerle bu düşüncemizin takdir ve karşılık bulduğunu görmekten mutluyuz. Umarız, bu konsept ile suyu, kendimizi, hayatı daha iyi tanıyabilir, anlayabilir ve kendimizin/insanlarımızın daha iyi bir insan olma, kemâlâta ve hakikate erme yolculuğumuza ve su kardeşlerimizin yolculuklarına katkı sunabiliriz.
Müzemizin tarihi mekânların birinde, daha modern müzecilik unsurlarını da kullanarak gençlerimize, insanlarımıza ve daha büyük kitlelere çok daha interaktif bir tema sunabileceğimize inancımız tamdır.
Ab-ı Hayat Su Medeniyeti Müzesi global ölçeğe; "UNESCO Global Network of Water Museum" üyeliğine nasıl adım attı?
Sürdürülebilir Sosyal Sorumluluk Projemiz olarak yürüttüğümüz Ab-ı Hayat Su Medeniyetleri Koleksiyonumuz ve Müzemiz yakın bir tarihte "UNESCO Global Network of Water Museums" üyeliğine kabul edilmiştir.
Aldığımız davet ile gerçekleşen uluslararası bir platformda yer almamız; Anadolu medeniyet değerlerimizi, su kardeşliği kavramımızı global ölçekte temsil ve ifade etme imkanı bulmuş oluyoruz. Yıllar önce tarihi bir eserle başlayan koleksiyonerliğimizin önce ulusal sonra da global ölçekte takdir görmesinden koleksiyonumuz, şirketimiz, ülkemiz adına mutluluk ve onur duyuyoruz.
Her medeniyet nesiler boyu su ile ilgili paha biçilmez bir bilgi ve mirastan geçmiştir. UNESCO Global Network of Water Museums, küresel su krizlerini ve bunun olası çözüm yollarını daha iyi anlamak için su mirasının değerini, dünya su müzeleri ile işbirliği içerisinde büyük izleyicilere, dünya kamuoyuna daha koordineli bir şekilde aktarmak için bir araya gelmiş dünya su müzeleri konusunda en büyük platformdur. Bu platformda ülkemizi, medeniyetimizi ilk temsil eden müze olarak sorumluluklarımızın farkındayız ve görevimizi en iyi seviyede yapmak gayreti içinde olacağız.
Okuyucularımız global ölçeğe adım atan müzenizi karantina günlerinde nasıl ziyaret edebilir?
Müzemizin ve dünya Su müzelerine ait Global Network of Water Museumsayfalarına aşağıdaki linkten ulaşmak mümkün. Tüm okuyucularınızla birlikte Kuveyt Türk Katılım Bankası'nın ve Özel Bankacılık biriminizin paydaşlarının ziyaretlerini bekliyoruz.
https://www.watermuseums.net/museum/ab-i-hayat-anatolian-water-civilizations-museum-turkey/
Ab-ı Hayat Anadolu Su Medeniyetleri Müzesinin global ölçeğe; "UNESCO Global Network of Water Museum" üyeliğine katılımının İstanbul’umuz, ülkemiz ve medeniyetimiz için önemi ve faydaları neler olacaktır? Ne tür değer üretebileceksiniz?
Bu üyeliğimizle birlikte su medeniyet vizyonumuzu dünyaya taşıyoruz. Anadolu su medeniyeti yıllara dayanan engin birikimi ile günümüz insanına, dünyamıza çok önemli mesajlar ve içerikler taşıyor. Bu adım, su kardeşliğini, hayatı anlamaya ve anlamlandırmaya ışık tutacaktır. Ancak bunun dünyaya doğru anlatılması da bir o kadar önemli. Bu gayretin içinde olacağız. Ülkemizde ilk olarak gerçekleşen böyle bir katılım ile müzemiz, ülkemiz, medeniyetimiz ve insanlık alemi adına sağlayacağımızı öngördüğümüz bazı faydaları şöyle sıralayabiliriz:
Anadolu coğrafyası toplumları nesiller boyu su ile ilgili paha biçilmez bir bilgi ve miras biriktirmiştir. Üyeliğimizle su müzeleri, küresel su krizlerini ve bunun olası çözüm yollarını daha iyi anlamak için su mirasının değerini Dünya Su Müzeleri ile işbirliği içerisinde büyük izleyicilere, dünya kamuoyuna daha koordineli bir şekilde aktarmış olacağız.
Anadolu su medeniyet değerlerini evrensel anlamda dünya gündeme taşıyacağız.
Dünya Su Müzeleri ve Eğitim Merkezleri ile aramızdaki işbirliklerimiz güçlenecek ve böylelikle daha koordineli çalışacağız. Suyu savunmak, su dostlarını ve su kardeşliğini yaygınlaştırmak için dünyanın her yerindeki su müzeleriyle ortak bir amaç ile bir araya gelmiş olduğumuzdan su kültür ve uygarlığının yayılmasına katkı arz etmiş olacağız.
Küresel ağın avantajlarından faydalanarak, medeniyetimizi, müzemizi dünya çapında tanınır, bilinir hale getireceğiz.
Globalde düzenlenecek tüm programlarda, seminer ve kongrelerde ülkemiz adına yer alacağız ve ülkemizi temsil edeceğiz.
Dünya su müzelerinin yapmış oldukları güzel uygulama örneklerinden, etkinliklerden ilham alarak faaliyetlerimizi daha ileriye taşıyabileceğiz.
Su ile bilgileri dünya çapında geniş kitlelere taşıyarak, yayınlar, farklı iletişim çabaları, sanat gösterileri, etkinlikler, eğitim ve halkın bilinçlendirilmesi yoluyla farkındalık düzeylerini yükseltme faaliyetlerinde bulunacağız.
Anadolu Su Medeniyetlerimize ait sözlü ve yazılı su hikâyelerini, araştırma sonuçlarını toplayacak ve dünya ölçeğinde paylaşmış olacağız.
Küresel Su Müzeleri Ağı sayesinde dünyadaki en değerli yaşam kaynağımız olan suya ilişkin yeni bir etik vizyon geliştirilmesinin, yaygınlaştırılmasının bir parçası olacağız. Böyle bir vizyonun, daha sürdürülebilir su yönetimi ve sosyal adalet modellerine ilham vermesi öngörülmektedir.
Tüm dünyada okullar, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, belediyeler, sürdürülebilirlik kuruluşları ve su kuruluşları ile işbirliği halinde dünya öğrencilerinden ev hanımlarına kadar toplumun tüm kesimlerine ulaşma imkânına sahip olacağız.
Global Network of Water Museums ve UNESCO- IHP logolarını tüm dokümanlarımızda kullanacağız.
Böylelikle uluslararası platformdaki çalışma kaslarımızın gelişmesiyle ve tanınırlılığımızın artması konumuzla ilgili diğer global kuruluş ve kurumlarla işbirliği imkanlarımızı da çoğaltacaktır. Uluslar arası programları, yarışmaları, kongreleri Türkiye’ye getirme ve burada uygulama alanı da bulacağız inşaallah.
Böylesi hacimli bir koleksiyonun yönetilmesi de ayrı bir uzmanlık gerektiriyor. Koleksiyonunuzu/Müzenizi nasıl yönetiyorsunuz?
Koleksiyonunun ilk eserinden bugüne gelmesinde kardeşim Dr. Ercan Topçu beyin yıllara dayanan, gönülden ve gayretli çalışmaları önemli yer tutar. Konseptin geliştirilmesine ve eserlerin temine, konusunun uzmanı dostlarımız ve sanat tarihçileri danışmanlarımız katkı sunmaktadır.
Siz bir yola çıktığınızda o yolda pek çok güzel insan sizi buluyor, fikirleriyle, aksiyonlarıyla, hayalleriyle size destek veriyor.
Koleksiyondaki eserlerin tamamı özenerek seçilmiş yapıya sahiptir. Müze alanımızın havalandırılması, dekorasyonu, ziyaretçi kabulleri şirket bünyemizdeki uzman arkadaşlarımız tarafından sağlanmaktadır.
Dileriz ki gelişen dönemlerde işlerimizin ve kaynaklarımızın da artmasıyla birlikte ya da daha başka birliktelikler veya yöntemler aracılığıyla daha sistematik, çok daha etkili işler yapabilmeyi Mevla’mız bizlere nasip eyler.
İnşaallah.... Musluktan mataralara, hamam taslarından sürahilere, çini ve seramik objelerden tombaklara kadar eskimez zamanların ustalarının ellerinden çıkan sanat eserlerinin tasarımları asırlar boyunca nasıl bir tekâmül sürecinden geçmiş?
Bu gelişim süreci metal, toprak, deri, ahşap malzemelerinin cinslerine ve geleneksel sanatın türüne göre farklı seyirler izlemiştir. Bu konuda sanayideki üretim uzmanlık alanımız olan musluğu ele alarak tasarım gelişim sürecini inceleyebiliriz.
Tabii ki... Sizi dinliyoruz Recep Ali Bey...
Musluklar insanın suyla buluşmasında, yol almasında, medeniyetini geliştirmesinde önemli rol oynamıştır. Başlangıçta suyun serbest olarak akışını sağlayan ve kontrolü olmayan boru şeklinde düz lüleler kullanılmaya başlandı. Zaman içerisinde lüleler farklı insan figürleri ile tasarlandı. Suyun kısıtlı hale gelmesi ve ihtiyacın artmasıyla birlikte lüleler, açma ve kapama düzeneği olan burgular haline dönüştürüldü. Sıcak su cihazlarının gelişmesine bağlı olarak soğuk ve sıcak su tesisatlarına ayrı ayrı musluklar takıldı. Devamında bu iki musluk tek bir gövdede birleştirilerek günümüzde batarya, armatür diye tanımladığımız, soğuk ve sıcak suyu karıştırarak tek bir çıkış ucundan verebilen ürün tasarımları geliştirildi. Günümüzde su, enerji tasarrufu ve kullanım konforu sağlayan elektronik, duvar içi ankastre armatür tasarımları yapılır ve üretilir seviyeye gelinmiştir.
Adell Armatür olarak bizler koleksiyonumuzda işimizin 2000-2500 öncesine gidip, oradaki felsefeyi, yaklaşımları içeren tarihi eser tasarımlarını halkımızla buluştururken, diğer taraftan gelişmiş teknolojilerimiz ve mühendislik kadromuzla tasarladığımız, kalıplarını yaptığımız, gelişmiş CNC tezgâhlarımızla ürettiğimiz su dostu armatürlerimizi ülkemizde ve dünyamızda yaklaşık 40 ülkede insanlarımızla, yapılarımızla buluşturuyoruz. Her coğrafyadaki müşterilerimizin taleplerini alıp ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak o bölgeye yönelik tasarımlar geliştirebiliyoruz. Böllelikle yerli ve milli sanayiye, istihdamın geliştirilmesine ve döviz kazandırıcı faaliyetlerin arttırılmasına, ithalatın azaltılmasına ve sektörün gelişmesine katkı sunuyoruz.
İnsanoğlunun medeniyet ve yaşam yolculuğunda ürünlerimizle yaşamına, suyla buluşmasına destek vermekten mutluyuz.
'AB-I HAYAT SERİMİZDE KÜLTÜRÜL DOKUYU MODERN ÇİZGİLERLE BULUŞTURDUK.'
Müzenizde Su Medeniyeti bağlamında sergilenmekte olan yüzlerce sanat eserinden üretim hattınıza ilham kaynağı olan tasarımlar çıkıyor mu?
Müşteri yapımız, hedef kitlemiz itibariyle şu aşamaya kadar koleksiyonumuzdan ilham alarak bir hamam kurna musluğu geliştirmiş bulunmaktayız. Ab-ı Hayat adını verdiğimiz musluk serimiz ile kültürel dokuyu, modern çizgilerle buluşturduk. Müşteri isteklerinin yeterli seri üretim miktarını karşılayabilecek seviyeye gelmesi halinde başka ürün koleksiyonları geliştirebiliriz.
İnşaallah...
Ülkemizde ve yurt dışında bazı coğrafyalarda klasik formlu tasarımlara olan talebin zaman içerisine daha da artacağını ümit ediyoruz.
Ençok hangi eseri/eser gurubunu temâşa edip yanında vakit geçiriyorsunuz?
Koleksiyonumuzda yer alan eserlerin her biri diğerinden alımlı ve her biri ayrı bir özelliği ile ön plana çıkıyor. Hhemen her eserimizin kendine göre bir hikâyesi, bir mesajı var. Her biri ayrı bir ustanın elinden çıkmış, onun ruhunun güzelliklerini taşıyor.
Her bir eserin yaşanmışlığıyla bizlere üzerindeki el, göz ve gönül izini taşıdığını bilerek, bir ölçüde şanlı ecdadımıza sıla-i rahim mahiyetinde ziyaret ettiğimizin farkında olarak temaşa etmeye gayret ediyoruz.
Bakır üzerine altın metalini ağır metal olan cıva ile yediren tombak ustaları malumunuz üzere genç yaşta ebediyet yurduna sırlanıyor. Ustalarının genç yaşta göçmeleri ve hiç evlenmemeleri de tombak eserlerinin cazibesini artırıyor! Dolayısıyla günümüzde çok az sayıda tombak ustası kalmıştır.
"BU GÜĞÜMDEN SU İÇENE ŞİFALAR OLSUN..."
Üzerinde “Bu güğümden su içine şifalar olsun, gayr-i Müslim içerse İslam’la müşerref olsun, Fetoğlu Hüseyin ağa, tul-i ömrüyle muammer ola, H. 1256” yazılı güğümümüzü, irfan ve hikmet duyguları ile dolu Anadolu insanımızın tüm dinlere, kökenlere hoşgörüyle bakan ortak yaşam kültürünü ortaya koyması ile her zaman önemli bulmuşuzdur.
Diğer taraftan bir diğer güğüm üzerindeki sekizgen formun cennetin sekiz kapısını işaret ettiğini, Selçuklu Hükümdarı Alâeddin Keykubat döneminden beri bayrağımızda kullanıldığını, kubbelerin, şadırvanların bu formla yapıldığını ve şadırvanlara oturulduğunda arkasının kıbleye gelecek yere musluk takılmadığını, polis teşkilatının armasındaki sekizgen formun da buradan geldiğini öğrendiğimizde ayrı bir sevinç duymuştuk.
“EY İNSANOĞLU... DİKKATLİ YAŞA!”
Bazı musluklardaki “ey insanoğlu, hayat su gibidir akar gider, Halik-u lillah öleceksin, dikkatli yaşa” mesajını veren sarık motifli eserler, Peygamber Efendimizi (sav) hatırlatan Gül motifli hat ve tezhip sanatı eserleri bizlerin ve ziyaretçilerimizin ilgisini bir hayli çekmektedir.
Birilerini uğurlarken kullanmış olduğumuz “güle güle” tabirinin de bazı anladığım basit anlamı olan gülmek fiilinden kaynaklanmadığını, asıl, deruni anlamının ve muradın ise “Allah'a ısmarladık, Allah’a emanet ol” dileğine karşılık “Sizin de yolunuz, 'gül'e, yani onunla tasvir ettiğimiz, Mevla’mızın Peygamberi Hz. Muhammed’e (sav) çıksın” demek olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmış, ecdadımızın büyüklüğünü bir kez daha hayranlıkla yad etmiştim.
Koleksiyonumuzdaki bazı ibrik, leğen takımları özel ilgiye layıktır. Üzerindeki işlemeleri, fonksiyonel yapıları onları farklı kılmaktadır. İbriklerin gündelik hayatı kolaylaştırmak ve kendilerinin de rabıtalarında kıbleye yönelmelerini sağlamak üzere leğen üzerine ağız kısımları kıbleye gelecek şekilde koyulurmuş. Bu hareket ile hem ibriğe saygı duyuyor, hem de gündelik hayatta kıbleyi gösteren bir alet olarak kullanımını sağlıyorlarmış.
Müzeyi zaman zaman bir başınıza ziyaret ediyorsunuz. İçinden su medeniyeti geçen birlerce eser size lisan-ı haliyle ne/neler söylüyor?
Bu eserlerdeki ustalarının gönül izlerini, hayranlık uyandıran tasarımlarını, onlarca insanın yaşanmışlıklarını, üzerlerindeki el, gönül ve göz izlerini düşünüyor, böylelikle şanlı ecdadımızın ervahına Fatihalar göndererek minnetle ruhlarını şâd ediyorum.
Selçuklu ve Osmanlı döneminde yapılan eserlerde kullanılan güçlü formlar, çeşme kitabeleri, hat eserleri bize önemli mesajlar veriyor. Ne yazık ki, dedelerimizin kullandığı yazıyı pek çoğumuz okuyamıyor.
Eserlerin dillerinden anlamak için biraz emek harcamak, ön hazırlık yapmak, hikâyelerini ve dönemlerini okumamız gerekiyor. Her birinde engin su medeniyet değerlerimizi görmek mümkün.
Eserlerde ecdadımızın suya, canlılara, eşyaya, yaratılmışlara verdiği önemi görmekteyiz.
Geçmişten bir telgraf gibi gelen zamanının tanıkları bu güzelim eserlerin hâl lisanlarını, “Ey insanoğlu, ey ahiret yolcusu hayat su gibidir, akar gider, lütfen adam gibi hayat yaşa. Ne kadar değil, nasıl yaşadığın önemli. Öyle bir hayat yaşa ki ebedi âlemde anlatabileceğin güzel anların, anıların olsun” şeklinde işitiyoruz!
Müzenizi ziyaret etmek isteyenler size/müzenize nasıl ulaşacak?
Müzemiz şu anda İstanbul Başakşehir İkitelli Organize Sanayi bölgesinde bulunan Adell Armatür ve Vana Fabrikaları A.Ş.'nin idari bölümünde bulunmaktadır. Tüm ilgililer, şirketimizin www.adell.com sitemizdeki iletişim bilgilerinden ilgili arkadaşlarımızla iletişim kurarak kişisel ve gruplar olarak ziyaretlerini ücretsiz olarak yapabilirler. Hafta içi mesai saatleri içerisinde ziyarete açığız.
İstanbullu, Başakşehirli hemşerilerimizi, tüm kültür ve sanat severlerimizi nostaljik ziyarete davet ediyoruz.
Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
Aslında müzenin bir fabrika binasının içinde, sanayi bölgesinde değil de tarihi yarım adada, Sultanahmet’te uygun bir mekân içinde, zamanın ruhuna uygun bir konseptte ve modern müzecilik unsurlarını da kapsayacak şekilde ülkemiz ve dünya kamuoyuna açılması muradımızdır.
Tematik müzeler sıralamasında dünya ölçeğinde ilk ona girebilecek içerik ve esere sahip bu güzel koleksiyonun layık olduğu üzere modern ve zengin bir içerik ve sunum ile halkımızla, su kardeşlerimizle buluşması bizleri memnun edecektir.
İbn-i Sina şöyle der: “Bilim ve sanat itibar görmediği toplumları terk eder.“ Biz, bu tanımı biraz geliştirerek suya, sudan yaratılmış canlara, su medeniyetine gereken ilgiyi, şefkati göstermezsek hakikati kaybedip boş yere akar gideriz! Ne zaman gönlümüzü, sinemizi bu güzelim değerlere açarsak 'Su Medeniyeti'nin hakikati tekrar bize dönecektir. Suya, sudan yaratılmış tün canlara olan sevgimizin ilgi ve etki alanını büyüterek mavi gökyüzümüzün altındaki tüm sînelere ulaşmasını diliyoruz.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Sizlerle, zat-ıâlilerinizle bu güzel sohbeti yapmak, hasbıhal eylemek çok hoş oldu. İçimizdekileri, hissiyatımızı kırık dökük cümlelerle bile olsa katkılarınızla değerli Su kardeşlerimizin hüsn-ü istifadelerine sunmak bizi mutlu kıldı, heyecan verdi.
İnanıyoruz ki, bu güzel gayretimiz, samimi niyetimiz gelecek nesillerle birlikte zaman içerisinde olgunlaşarak, sistematik hale gelerek medeniyet mefkûremizin bir çalışması olarak nesiller boyu devam edecektir.
Zat-ıâlinize, kültür ve sanata gönül vermiş olan değerli büyüklerimize, bundan sonra destek verecek gelecek nesillere gönülden şükranlarımızı sunuyoruz.
Corona salgının ailelerimiz, ülkemiz ve dünya halkları arasında birliğe, sevgiye ve bütünlüğe vesile olması dileğiyle sağlık, esenlik içerisinde bugünleri en kısa sürede geride bırakabilmeyi, sağlıklı günlerde buluşabilmeyi diliyoruz.
Süreçte fedakârca çalışan devlet büyüklerimize, sağlık görevlilerimize, sahada hizmet veren insanlarımıza, çalışanlarımıza, tedarikçilerimize teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
Her bir ferdimizin su gibi sağlıklı, su gibi duru ve su gibi aziz olması dilek ve temennilerimizi sunuyoruz.
Teşekkür ediyorum Recep Ali Bey.
Bizler de ilginiz için şahsımız, ailemiz ve eserlerimiz adına teşekkür ediyoruz. Sizler, sevdikleriniz, değerli okuyucularınız ve dahi Kuveyt türk Katılım Bankası camiası su gibi duru, su gibi coşkulu ve su gibi aziz olunuz.
Âmin.
Not: İş adamı Recep Ali Topçu ile önümüzdeki hafta yayınlanacak olan mülakatımızın üçüncü bölümünün öznesinde "iş dünyası, ekonomi ve kültür sanat ilişkisi” olacak inşaallah.
İbrahim Ethem Gören/13.04.2020