DR. TAMER DEĞEDİ İLE KOLEKSİYONLARINDAN AÇILMIŞ BİR SOHBET…
Genetik uzmanı Dr. Tamer Değedi, Türk hat ve resim sanatına gönlünü kaptırmış bir koleksiyoner. Sanat Danışmanımız İbrahim Ethem Gören, Dr. Değedi ile yazı ve resim koleksiyonu üzerine sohbet etti.
İbrahim Ethem Gören: Tamer Bey sizi tanıyabilir miyiz.
Dr. Tamer Değedi: Ziyaretinizle beni onurlandırdığınız için çok teşekkür ederim İbrahim Ethem Bey.
Var olunuz, o şeref bize ait…
Tüm takipçilerinize ve okuyucularınıza selâmlar, ben meslek olarak genetik ve hassas tıp alanında çalışan bir tıp doktoruyum. Aynı zamanda tıbbın, geleneksel ve genelleştirilmiş olmasındansa özel ve kişiselleştirilmiş olmasını amaçlayan bir organizasyonu da yönetiyorum.
Kişisel olarak; sanata ve el sanatlarına olan tutkum 18 yaşımda başladı, insan elinin ürettiği işlere hep hayran kaldım. Şark kilimleri, kilimler ve halılarla başlayan yolculuk 30 yılı aşkın bir süre içinde hat ve tabloları da kapsayacak şekilde zevkim ve koleksiyonum ile birlikte büyüdü.
Sohbetimize dilerseniz uzmanlık alanlarınızla başlayalım… Genetik doktorusunuz, bu alanda neler yaptınız?
Aslında ben genetikten daha ziyade bir genel tıp doktoruyum, ancak 20 yıla yakın bir süredir genetik ve kişiselleştirilmiş tıbbın araştırma ve klinik uygulama alanını geliştirmek için çalışıyorum. Kariyerim beni bu uygulamayı dünya çapında birçok ülkede geliştirmek ve inşa etmek üzerine yönlendirdi. Genetik alanı son on yılda büyük ölçüde gelişti ve tıbbın kendisi tüm yeni keşiflere ve bilgilere göre daha hızla değişiyor. Şu anda da tıp pratiğini daha kişisel hale getirmek için çalışan, hem hastaların hem de sağlıklı bireylerin daha iyi bakım almasına ve daha sağlıklı yaşam sürmesine yardımcı olmayı amaçlayan ve bu alanda yatırımlar yapan bir organizayon için çalışıyorum.
Şu anda gündeminizde neler var?
Şu sıralar hassas tıp vizyonunu uygulamak için Orta Doğu, Afrika ve Asya'ya seyahatler yapıyorum. Ki uzun yıllardır dünya gezgini olmam sanat ve kültür zevkimi şekillendirmeye yardımcı oldu.
Sanat ilginizi konuşalım… Sizce sanat ve sanatı değerli kılan nedir?
Başta da belirttiğim gibi sanat zevkim çok erken yaşta başladı, aslında okul yıllarımdan beri edebiyata ve şiire her zaman değer verdim, şiir yazarım ve farklı milletlerin, farklı edebiyat ürünlerini tatmayı seviyorum, el emeğine olan sevgim oryantal kilim ve halı sevgisi ile başladı ve beni son 15 yılda daha çok hat sanatına ve resme yöneltti.
Hüsn-i hat, yazı sanatı ilgi alanınıza nasıl ve zaman girdi?
Orta Doğu'daki önemli hattatların ustalık eserlerini gezip görmeye başlamamdan itibaren zamanla önemli hattatlar ile aramızda derin dostluklar başladı.
Meselâ…
Ali Hüsrevoğlu hoca yüzlerce yıllık geçmişi olan ve benim “altın hattatlar zinciri” dediğim şeyi tanımamda bana çok yardımcı oldu.
DR. TAMER DEĞEDİ: RUHU OLAN ESERLERİ SEVİYORUM.
Hangi mülahazalarla eser, yazı toplamaya başlarınız?
Gerçekten “ruhu” olan parçaları seviyorum, biliyorum bu size garip gelebilir, ama karşılaştığım her parça yeni insanlarla tanıştığınızdaki yeni bir ruhla tanışma hissi gibi basit bir duygudan daha fazlasını hissettiriyor bana. Fiziksel karşılaşmada -ki bu olumlu olabilir ya da olmayabilir- örneğin bir sanatçının birçok eseriyle temas ettikten sonra, o sanatçıyla aramızda mesafe ve zaman farklılığı olsa bile güçlü bir bağ geliştiririm, bu duygu, koleksiyonuma herhangi bir parça eklemek istememe neden olan bir bağ hissidir…
Yazı koleksiyonunuz hakkında bilgi verir misiniz?
Hâlihazırda hat sanatının altın çağı olan H. 1250-1350 arası ile çok güçlü bir bağ hissediyorum. Bu dönemin Sami Efendi, Hamid Aytaç hoca, Nazif Efendi ve diğerleri gibi büyük ustaları var ama tabii ki Sami Efendi'nin ayrı bir yeri olan bir sanatçı olduğuna inanıyorum. Bazen onun insanüstü yeteneklere sahip olduğunu hissediyorum, Farsçada ve ‘Sülüs'teki çalışmaları eşsizdir, o kadar ki ondan sonra gelen herkesin onun seviyesine yaklaşmak için çok uğraştığını düşünüyorum. Sami Efendi’den bir kaç eser, Kazasker Mustafa İzzet’ten bir eser ve büyük usta Yesârizâde'nin oğlundan bir esere sahip olmakla çok bahtiyarım.
Türk hattatlarından kimleri tanıyorsunuz?
Başta da belirttiğim gibi Sami Efendi'ye özel bir sevgim var, ancak bine az önce bahsettiğim diğer isimlerin eserlerine de koleksiyonumda yer veriyorum.
Yazı koleksiyonunuzda Hattat Ali Hüsrevoğlu’nun eserleri merkezde yer alıyor. Hangi mülahazalarla hususen Ali Hüsrevoğlu yazılarını tercih ediyorsunuz?
Ali hoca ile dostluğum yıllar öncesine dayanıyor. Bir dönem yaşadığı ve Harem-i Nebevî-i Şerif'in hat sanatı üzerinde çalıştığı Medine Münevvere günlerinden bu zamana dek ortak arkadaşlarımız var. Ali Hoca’dan koleksiyonuma özel tasarım istemiştim ve talebime yönelik yapmış olduğu özel eserler için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Ali Hoca bir dilbilimci ve edebiyat konusunda büyük bir zevke sahip, ben ise bir şairim. Bazı şiirlerimi veya büyük şairlerin ölümsüz dizelerini benim için hat sanatı ile birleştiriyor ve bu meyanda ortaya mükemmel bir kombinasyon çıkıyor.
Yazı koleksiyonunuza baktığımızda ağırlıklı olarak zerendûd levhaları görüyoruz. Bu özel bir tercih mi?
Altın binlerce yıldır eserleri ebedî kılmak için tercih edilmiştir. Antik Mısırlılar sanatlarını 7.000 yıldan fazla bir süre bu şekilde korumuşlardır. Altın, güneş ışınlarını yansıtır ve hüsn-i hatta altınla çalışma büyük ustalar için şahane sanatlarını göstermenin en iyi yoldur. Diğer taraftan, mürekkep ve arsenik karışımları ile yapılmış eserleri de topluyorum.
Sami Efendi’nin ve Kazasker Mustafa izzet Efendi’nin yazılarının emanetçiliğini yapıyorsunuz. Osmanlı hattatları yazılarıyla size neler anlatıyor?
Bu hattatlar bana yeryüzünde yaşamış en büyük milletin, tüm dinlere kucak açan, sanata ve sanatçıya ev sahipliği yapan ve onları ödüllendiren, mânâlara materyalizmin ötesinde değer veren, hayatın her alanında mükemmele ulaşmaya çalışan çok kültürlü bir milletin hikâyesini anlatıyor. O büyük ustaların eserleri, birlikte yaşadıkları insanların kolektif durumunun gerçek bir yansımasıdır.
Yazı koleksiyonuz için bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
Gerçekten hayatın içinde her gün ve bazen her dakika ilerliyorum, içsel durumuma odaklanıyorum, bunu yaptığımda engellerden arındırılmış olarak nasibim açılıyor, her zaman doğru yerlerde ve doğru insanlarla olduğuma inanıyorum. Hocam bana zamanında planlama yapmamanın sahip olabileceğin en iyi plan olduğunu söylemişti.
Buradan, Mısır’a gidelim! Öne çıkan Mısırlı hattatlar kimler?
Dürüst olmak gerekirse, Arap Hat Sanatının altın yıllarına bakmak istiyorsanız, Kur'ân'ın Müslüman toplumunda büyük rol oynadığı, her çocuğun eğitim yolculuğuna ilk yıllarından itibaren Kur’an ile başladığı zamanları incelemeniz gerekir. Kur’ân, evrensel olarak Arap kaligrafisiyle yazılır. Bu ilahi seçimin birçok anlamı vardır.
Arapça; hat sanatının bizzat kendisi olduğundan, özellikle Kufi yazı tipinin ortaya çıktığı Irak’ta hat sanatı önceki tendlerden bir evrim geçirmişti. İslâm dünyasındaki Şam, Bağdat, Kahire, Fes, İstanbul ve diğer bilgi ve sanat merkezleri arasında hat sanatçıları hareket halinde olduğundan kültürün de çok geçişken olduğunu anlayabiliriz. Bu nedenle eserlere bakınca falanca hattatın Mısırlı, Arap veya Türk olduğunu söylemek çok zordur. Hepsi tek bir milletti, ancak Mısır hat okullarından mezun olan büyük isimler arasında Mu'nes Zade (vefâtı h.1318), “Al Mizan Al Ma’louf Fi Rasm Al Hurouf” yani “Hat Harflerinin Yapımındaki Müşterek Denge” olarak adlandırılan büyük eserinde Hz. Ali Bin Ebî Talib’e uzanan üstadlar zincirini derlemiştir. Bunun yanında Mohamed Bek Jaffer, Kraliyet Matbaası için Şeyh Ali Badawi, Mohamed Radwan Efendi ve daha pek çok isimi bir araya getirmiş, Hint Okyanusu’ndan Atlantik Okyanusu’na kadar Müslüman ulusu, geçmişten gelen o zengin, kültürel dokunun bir parçası haline getirmiştir.
“Kur’an-ı Kerim Hicaz’da nâzil oldu, Mısır’da okundu, Türkiye’de yazıldı” şeklinde bir tesbit var. Mısırlı bir yazı koleksiyoneri olarak bu söze neler ilave etmek istersiniz?
Bana göre Mısır ve Anadolu arasında uzun yıllardır gelen bir bağ var. Benim dedelerimde de Türk kanı var.
Birçok modern Mısırlı ve birçok Türk insanında olduğu gibi, Kahire'deki ilim ve sanat okulu da İstanbul ile birbirine aslında çok yakın. Yine az önce açıkladığım gibi insanların iki ülke arasındaki gidip gelmeleri doğaldır ve sınırlardan bağımsızdır. Bu noktadan hareketle baktığınızda, iki kültür ve sanat ekolleri arasında da ortak kökler bulursunuz.
Bugün sizler için birkaç eser seçtim, biri Kazasker Mustafa İzzet Efendi'nin, Kur’ân-ı Kerîm’den “Fa'lem ennehû lâ ilâhe illallah” ayet-i kerimesi. Celî sülüste bir şaheser ve bunun yanında üç nadide eserimiz daha… Sami Efendi'den ikisi sülüs, biri Türkçe, “Ya Hazret-i Mevlânâ” ve ayrıca Ali Hüsrevoğlu hocadan da çeşitli yazı nevilerine olan üstün yeteneğini gösteren çok sayıda özel eserimiz var.
Buradan, resim koleksiyonunuza geçelim… Ne tür resimler ilginizi çekiyor?
Oryantalist eserler ile çok ilgileniyorum. Bana göre onlar eşsiz bir fenomen.
Neden?
Çünkü İslâm dünyasına gelerek ecdadımızın yaşam ve kültürden büyülenişler ve böylece gördüklerini, yaşadıklarını resimlerine yansıtmışlar.
Şevket Dağ tablolarına baktığınızda neler görüyorsunuz?
Şevket Dağ'ın işlerinde çok büyük zenginlik görüyorum, kemerlere ve ışığa özel bir beğenisi olduğunu söyleyebilirim, eserleri zamansız ve çok derin.
Resim koleksiyonunuz nihai halini aldı mı?
Kültürümüzü, zengin tarihimizi ve rafine zevkimizi ifade eden eserleri sürekli aramaya devam ediyorum.
Aile fertleriniz sanatla, koleksiyonlarınızla ne kadar ilgili?
Sanatın “kazanılmış bir zevk” olduğuna inanıyorum, çocuklarımın büyüdükçe sanatı daha çok takdir ettiklerini görüyorum ve onlara tarihimizi öğretmeye ve genel olarak teknolojik olmayan insansal ifade biçimlerine daha fazla ilgi duymalarını sağlamaya çalışıyorum. Karakterlerinin bu tarafında çok iyi gelişmeler olduğunu gördükçe kendimi çok şanslı hissediyorum.
DR. DEĞEDİ: GEÇMİŞİYLE İLGİLENMEYENİN GELECEĞİ YOKTUR.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
Tüm okuyucularınıza ve takipçilerinize şunu söylemek istiyorum ki, bizler çok dinli ve çok etnikli benzersiz bir dokuya sahip çok zengin bir milletiz ve insanlık tarihinde hiçbir millet bu kadar kısa sürede bu kadar çok şey başarmamıştı, aslında bununla hepimiz gurur duymalı, çocuklarımıza tarihimizi ve sanatımızı öğretmeliyiz. Geçmişi ile ilgilenmeyenin geleceği de yoktur.
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Ziyaretinizle şeref verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Sizinle ve takipçilerinizle yakında tekrar görüşmeyi dört gözle bekliyorum.
İnşallah. Var olunuz. İlginiz için teşekkür ediyorum.
Hâmiş: Mülakatımıza yaptıkları değerli katkılar için Ali Bağatır beye ve İsmail Yağcı beye teşekkür ediyorum.
İbrahim Ethem Gören-04.11.2022 Yazı No: 322