ASLAN DEMİR İLE TESBİH KOLEKSİYONU ÜZERİNE…
Bankamızın duayen isimlerinden Aslan Demir, kendi diliyle “mütevazi bir tesbih koleksiyoneri”. Koleksiyonunda birbirinden değerli tesbihlerin emanetçiliğini yapmakta olan Demir, biriktirdiği “dua taneleri”nin hakkını veren, hemen her birinden zikir sesi almanın gayretinde bulunan bir koleksiyoner.
Tesbih koleksiyoneri Aslan Demir ile tesbihleri ve tesbih koleksiyonculuğu üzerine hasbihal ettik.
TESBİH TATLI BİR MERAKTIR
Aslan Bey tesbih merakınız nasıl başladı?
1987 yılında İstanbul’a ilk geldiğimde Eyüp Sultan Hazretleri’ni ziyarete gitmiştim. Türbe ziyareti sonrası ihtiyar piri fani bir amca 33’lük bir tesbih tutuşturdu elime, sonradan öğrendim ki sıkma kehribarmış. “Çektikçe renk alır evlat, tesbih koyulaşır, kalbin beyazlaşır” demişti. Uzun yıllar elimden düşürmedim ve hâlâ koleksiyonumda olan bu tesbih bu yolculuğun başlangıcı oldu. O günden beri bir tatlı meraktır gider…
Koleksiyonunuz hakkında bilgi verir misiniz?
Koleksiyon derken piyasadaki koleksiyonerlere haksızlık etmiş olmayalım. Bendeki mütevazı ve bana özgü 200’e yakın tesbihten oluşan mini bir koleksiyon.
MENŞEİ ORGANİK OLAN TESBİHLERİ SEVİYORUM
Daha çok hangi malzemeden üretilmiş tesbihler ilginizi çekiyor?
Organik olan tesbihlere düşkünlüğüm var. Sentetik olarak, eski sıkma kehribar dışında tesbih biriktirmiyorum. Damla ve kaya kehribar, kuka ve narçıl en çok sevdiğim malzemeler. Ağaç olarak abanoz, yılan, pelesenk, demir hindi, öd ağacı sevdiğim malzemeler. Diş olarak ta fildişi, mors, mamut, balina sayılabilir. Ama bu hayvanların yasal olmayan yollarla öldürülüp ticaretinin yapılması dolayısıyla diş tesbihlere mesafeli duruyorum. Koç, manda boynuzu ve doğal taşlar da ilgimi çekiyor.
TESBİH FONKSİYONEL OLMALI
Tesbihte ne/neler arıyorsunuz?
Tesbihten maksat öncelikle fonksiyonel olması lazım. Bildiğiniz üzere insanlar farklı amaçlarla tesbih kullanılıyor. Kimi stres atmak, kimi estetik kaygısı, kimi aksesuar için tesbih biriktirir ve kullanır. Benim içinse tesbih “dua ve zikir” aracıdır. Tabii ki estetiğe ve sanata dair de kaygılarım var ve tesbih alırken bunlara da dikkat ederim, ama parmaklarım arasında gezdirmezsem, dilime ve gönlüme bir şeyler çağrıştırmazsa o tesbihi almam. Ama birçok koleksiyoner çekmedikleri yahut ebatları dolayısıyla çekemeyecekleri tesbihleri de alırlar. Ben ise sadece “tesbih” edebileceğim tesbihleri alır ve biriktiririm. Bunların dışında tesbihte önce işçilik sonra malzemeye bakarım.
İSTANBUL’DA ÇOK İYİ TESBİH USTALARI VAR
Aradıklarınızın ne kadarı bulabildiniz?
İstanbul’umuz Türk-İslâm sanatının, estetiğimizin, tarihimizin, kültürümüzün başkenti. O yüzden çok iyi ustalar var. Özellikle son 15-20 yılda genelde geleneksel sanatlarımızın tamamına; özelde ise tesbih sanatına ciddi bir ilgi ve alaka var. Bu da ustalarımızın maddi/manevi gelişmesine katkı sağlıyor.
TESBİHTE HİKÂYE VE MÂNÂ ARIYORUM
İstanbul’da aradığınız özellikte tesbihi her daim bulabiliyorsunuz. Ama ben her aldığım tesbihte bir hikâye, bir anlam ve mânâ arıyorum. O zaman tesbih daha kıymetli oluyor.
Sizce iyi bir tesbih hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Öncelikle taneleri düzgün ve aynı ölçüde olmalı. Dizimi düzgün olmalı, eğrilmeden, ipte doğru durmalı. Delikleri gayet ince olmalı.
Duraklı (nişane) 99 tesbihlerin durak ve tane orantılarına, 33’lük tesbihlerde ise 11’inci taneden sonra pul olmasına dikkat ederim.
İMAMEDE İŞÇİLİK ÖNEMLİ…
İmamenin işçiliğinin çok iyi olması gerek. İyi ustalar imameye halka da koyarlar ama ben estetik ve kullanışlı bulmadığımdan tercih etmiyorum. Çok aşırıya kaçmayan zarif ve sade işlemeli tesbihler tercihim.
Geriye püskül ya da kamçı kalıyor. Her ikisini de seviyorum. Eskiden ibrişimden püsküller yapılırdı malum. Ama artık ya hazır püsküller kullanılıyor ya da ustalar kendileri tesbih ipinden yapıyorlar. Kamçıda ise kazaz tarzı gümüş kamçıları seviyorum. Bir de tesbihin kendi malzemesinden yapılan kamçılar var ki, onlar da çok güzel yapılıyor ve ayrı bir sanat harikası ortaya çıkıyor.
Koleksiyonunuzda zikir sırasını bekleyen bir tesbih lisan-ı haliyle size neler söylüyor?
Benim için tesbih bir huzur kaynağı... Kâinatta her bir varlık, kendi lisan-ı haliyle Yaradanı tesbih eder. Ben tesbih çekerken elimde tuttuğum ve çektiğim tesbihte bu zikri ve tesbihi duyduğumu hisseder, kendi zikrime ve tesbihime de onu şahit tutmak isterim.
Biz, çok katı kalpli birine “taş kalpli” deriz. Oysa Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi’nin 74’üncü ayet-i kerimesinde Cenab-ı Hakk “Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir” buyuruyor. Yani taş dahi Allah korkusundan ve rahmetin tecellisinden nasibini alıyor. Ben ağaçta, taşta o Rahmetin tecellisini arıyorum.
TESBİHTEKİ İNİLTİYİ DUYMAYA ÇALIŞIRIM
Bir Mevlevi dervişi eline bir ney alıp nefes verdiğinde ne hissediyorsa, ben de elime bir tesbih aldığımda benzer duyguları hissederim. Tesbihteki iniltiyi duymaya çalışırım. Aslında her bir tesbihi elime aldığımda onun nerelerden gelip, hangi ellerde işlenip bana ulaştığını düşünürüm. Bizim Yunus’un “Dertli Dolap” şiiri sanırım keyfiyetimi izah eder:
“Dolap niçin inilersin/Derdim vardır inilerim/Ben Mevlâ’ya âşık oldum/Anın için inilerim/ Ben bir dağın ağacıyım/Ne tatlıyım ne acıyım/Ben Mevlâ’ya duacıyım/Anın için inilerim/ Dülgerler her yanım yonttu/Her âzam yerine kondu/Bu iniltim Hakk’dan geldi/Anın için inilerim”
Tesbihleri nasıl temin ediyorsunuz? Müzayedeleri takip ediyor musunuz? Pazarları ve sergileri dolaşıyor musunuz?
Bildiğim, tanıdığım ustalara uğrar oradan alırım. Maalesef her işin haramisi olduğu gibi bu işin de haramisi çok fazla.
TESBİHİN KIYMETİNİ BİLMEK İÇİN USTALARININ ELİNDEKİ YOLCULUĞUNA ŞAHİT OLMAK GEREKİR
Tesbih ustalarını ziyaret eder misiniz? Özel siparişleriniz olur mu?
Evet. Ustanın elinde bir tesbihin ağaçtan, taştan, ya da boynuzdan, dişten tesbihe dönüş yolculuğunu görmez, bilmezseniz tesbihin değerini de bilmezsiniz, bilemezsiniz. Buğday tanesine dokunmamış, sulamamış, hasat etmemiş çağımız insanı ekmeğin kadr-ü kıymetini bilmiyor, onu bir nimet olarak görmüyor. Tesbihin ustalar elindeki yolculuğunu görmeyen, bilmeyen de onu boncuk zannediyor. O yüzden ustaların atölyelerine uğrar, o ortamı koklar, onlarla hasbıhâl ederim.
Tesbihler ve tesbih ustalarıyla teşrik-i mesainiz ve dolayısıyla ünsiyetiniz var. Bir mülakatımda Konyalı tesbih ustası Nurettin Küçükokka “Ya tesbihten ya anlayacaksınız, ya da satıcıya güveneceksiniz” demişti. Sizin durum nasıl?
Kesinlikle Nurettin Usta’ya katılıyorum. Her işi bilmek zor, ama bilen birini dost edinmek işin en kolayı ve güvenlisi.
“ESKİMEYEN ESKİLERİMİZİ” GÖRMEK BİZLERE KEYİF VERİR
Onca yıllık merakıma rağmen özellikle eski sıkmalar tesbihler hususunda yanılmak çok mümkün. O yüzden ehline ve güvendiğim usta ya da satıcılara uğrarım. Ama Beyazıt’a her gittiğimde Çınaraltı’nda ve Kapalı Çarşı’da dolaşmaktan keyif alırım. Sadece tesbih değil; bize ait “eskimeyen eskilerimizi” görmek, izlemek, dokunmak keyif verir.
Tesbihlerinizi nasıl muhafaza ediyorsunuz?
Özel muhafaza kutu ve kumaşlarım var, bunların içinde saklıyorum ve sıklıkla da elden geçiriyorum.
Tesbihlerinizin özel ziyaretçileri oluyor mu? Ziyarete açık mı?
İddialı bir koleksiyoner olmadığım için dost meclisleri ve 1-2 özel sergi dışında ziyarete açık değil. Sergiler aracılığıyla görülmesi daha doğru gibi geliyor.
MİLLET OLRAK TESBİHİ SEVİYORUZ
5-6 yıl kadar önce Esentepe’deki sergi salonumuzda tesbih sergisi açmıştınız? Sergi amacına hizmet etti mi? Kuveyt Türk ailesi yeni koleksiyonerler kazandı mı?
Bence amacına hizmet etti. Amacım bu güzel sanatı mesai arkadaşlarıma tanıtmaktı ve başarılı da oldu. Yüzlerce arkadaşımdan çok güzel geri bildirimler aldım ve şunu fark ettim; millet olarak tesbihi (Mevlâ’yı tesbih etmeyi ve bu amaca hizmet eden tesbihleri) çok seviyoruz.
Koleksiyoner sahip olma dürtüleriyle, “sadece bende olsun” mülahazalarıyla nasıl baş etmeli?
Benlik çok kötü bir dürtü. Eskiler, benliği 7 kategoride incelemişler.
- Bende yok, onda da olmasın: Hased.
- Bende var, onda olmasın: Buhl.
- Onda var, benim olsun: Şuhh.
- Onda var, bende de olsun: Gıbta.
- Bende var, onda da olsun: Sehâvet.
- Benimki onun olsun: Îsâr.
- Onda yok, bende de olmasın: Fakr.
Bu meyanda siz kendinizi nerede görüyorsunuz?
Ben kendimi 4-5 arası bir yerde görüyorum. Henüz benimki onun olsun makamında değilim, yani tesbih istemeyin vermem :)
DOSTLARIM İÇİN TESBİH ALIR VE HEDİYE EDERİM
Tesbihlerinizden hediye ettiğiniz olmuyor mu?
Şaka bir tarafa özel koleksiyonumdan çok nadir hediye veririm. Aksi halde bir koleksiyona sahip olamazsınız. Ama dostlarıma niyetle aldığım tesbihler olur ve onları hediye etmekten keyif alırım.
Tesbihlerin zamanla bakımı gerekiyor, ipleri inceliyor, değişmesi gerekiyor yahut taneleri kırılıyor, yedek habbelerin takılması gerekiyor. Eliniz bu türden ameliyelere yatkın mı?
Hasbelkader kendi söküğümü kendim dikmeyi severim. Tesbihlerimin bakımını kendim yaparım ama ciddi bakım gerektiren durumlarda ustalardan destek almak en doğrusu.
Son olarak tesbih sevdalılarına nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Tesbih kelimesi Arapçadan geliyor malum. Yaradan’ı noksan sıfatlardan tenzih ederek anmak demek. O halde tesbih sevdalılarının tesbihlerini bu amaçla kullanmalarını, diğer amaçları bu asıl amacın arkasında tutmalarını tavsiye ederim. Az ama güzel tesbih biriktirmelerini, usta işi bir tesbihe sahip olmalarını tavsiye ederim.
İbrahim Ethem Gören